Genel Haber
Yayınlanma: 03 Temmuz 2013 - 05:06
Bir İnsanlık Hikayesi Bu
Bu hikaye Igdır’dan, bizden, bizim birimizden…Biraz acımsı, biraz hüzünlü, ama gerçek bir hikaye.. Hoş Iğdır hikayelerinin içinde bir miktar, bazen miktarı fazla kaçmış hüzün de acı da olmaz reğil ya… Eeee bu coğrafyanın hikayeleri geçmişten – günümüze böyledir… Hikayemizin baş kahramanı 49 yaşında, 4 çocuk annesi, Iğdır “Iğdırmava” semtinden; SUZAN YILMAZ. Suzan YILMAZ’ın “kalsiyum yetersizliği” nedeniyle kalça kemiklerinde çürüme başlar ve durdurulamaz. Bir süre sonra da bu çürüme daha da ileri düzeye varır. Kalçalarda çökme başlar, dayanılmaz bir hal alır. Öyle ki; ayakta duramaz, yürüyemez, oturamaz, su içemez, ihtiyaçlarını gideremez olur. Doktordan doktora, hastaneden, hastaneye koşup, bu derde bir çare arar yakınlarıyla. Derken, İzmirde bir özel hastane ameliyatla bu duruma bir çare bulacağını söyler ve ……..TL para ister. Suzan YILMAZ, büyük bir umutla evlilik sırasında kendisine armağan edilen takılarını satarsa da bunlar yetmez. Yakın çevresinden topladığı gönüllülük esasına dayanan bağışları da buna da ekleyerek, istenen parayı tamamlar ve büyük bir umutla İZMİR’in yolunu tutar. Temel bir insanlık hakkı olan sağlık sorununda “önce para” diyen özel hastane parayı alıp kasasına koyar “sözde ameliyatını” yapar ve hastasına altı ay sonra yürüyebileceğini söyleyerek taburcu eder. Ancak; gelin görün ki, aradan iki yıl geçmiş olmasına rağmen, Suzan YILMAZ bir türlü yürüyemez, iyileşemez. Hatta daha da ilerlemiş, dayanılmaz, çekilmez bir hal almıştır hastalık. Hareketsiz, yatağa bağımlı, başkasının bakımına muhtaç, üstelikte yoksun ve yoksul … Ne hazin… Artık, satacak bir şeyi kalmayan YILMAZ’ın yakınları bu kez devlet hastanelerini dolaşarak bu derde “devlet kapısında” bir çare bulmak üzere düşerler yollara. Bu arayış onları İstanbul “Baltalimanı Kemik Hastanesine” kadar getirir. Hastayı muayene eden doktor, Türkiyede konusunda en iyilerinden biridir ancak; hasta yoğunluğu nedeniyle kendisine 6 ay gün verir. Altı ay sonra ameliyatla her iki kalçasına da “protez” takılarak yürüyebileceği söylenir. Oysa hastanın değil altı ay; altı gün bile ne bekleyecek yeri, ne takati, ne gücü, ne parası ve ne de sabrı kalmıştır. Bu sırada bir üniversitede Öğretim Görevlisi olmam nedeniyle bir umut diye beni ararlar. Kısa araştırmamda, adı geçen hastanede bir tanıdığımın olmadığını anlayınca, oyalama olmasın, geç kalınmasın diye konuyu Milletvekillerimiz Sn. SİNAN OGAN ve ALİ ÖZGÜNDÜZ’e aktararak yardımcı olmalarını talep ederim. Bir süre sonra her iki milletvekilimizin özel kaleminden aranarak; konuyla ilgilendikleri yolunda bilgiler verilir. Bir süre sonra da, Suzan YILMAZ’ın bir yakını, telefonla arayarak; Sn. Sinan OGAN’ın ilgisi üzerine Balta Limanı Hastanesi’nden kendilerinin arandığını, çok kısa sürede SUZAN YILMAZ’I hastaneye yatırarak ameliyat edecekleri bilgisini verdi. Hasta yakının sesinde bir sevinç yansıması, büyük bir umut dalgası vardı. Bu insanlık hikayesinin mutlu bir şekilde tamamlanmasına neden olan, Sn. Sinan OGAN’a “teşekkür iletmek” ihtiyacı duydum. Bunun daha da fazlasını hak etmişti gerçi… Acıklı da olsa, hüzünlü de başlasa bir hikayenin mutlu bitmesi, taaaaaa küçüklükten beri derinden etkiler, sevindirirdi beni. İçimin genişlediğini, umudumun parladığını, enerjimin çoğaldığını hissederim böyle zamanlarda… Tıpkı şimdi olduğu gibi… Bu durumlarda yaptığım tek şey; duyduğum mutluluğu paylaşmak olur … Tıpkı şimdiki gibi… Keşke tüm hikayeler mutlu bitse… 01 Temmuz 2013 İslam ÇANKAYA
Genel Haber
03 Temmuz 2013 - 05:06