Zülfikar kılıçlı, ilmin kapısı Hazreti Ali'nin yiğit evladı,
Hazreti Fatima'nın ciğerparesi,
Hazreti Zeynep'in sesi nefesi,
Hazreti Hüseyin ve onun gibi hak yolunda baş verenlere selam olsun.
Bu müsibet insanlığın başka müsibetlere düçar olmaması için hepimize ders olsun. Lebbeyk ya Hüseyin... Lebbeyk...Bugün Aşura...
Kerbela hadisesi İslam tarihinin en hüzünlü olaylarından biridir. İslam dininin peygamberi Hz. Muhammed’in biricik torunu, cennetle müjdelenmiş İslam halifesi Hz. Hüseyin ve ailesinin haince şehit edildikleri olay Muharrem’in onuncu günü gerçekleşmiştir.
Muharrem’in onuncu günü yani Aşura gününde birçok olay yaşandığı rivayet edilir.
Her bir rivayet edilen olay müjdeli iken Kerbela olayı bunların tam tersi hüzün verici bir olay olarak Aşura gününde anılmaktadır. Ot kökü üstünde biter...
Hz. Ali ve Muaviye arasındaki 657 senesinde gerçekleşen Sıffin Savaşı'nda Muaviye, karşısında savaşanların suyunu keserek, oğlu Yezid'in 680 senesinde Kerbela'da Hazreti Hüseyin ve taraftarlarına yaptığı gibi susuz bırakmıştı. Ama tarih her şeyi göze alarak haksızlığa karşı direniş gösteren Hazreti Hüseyin'i İslam dünyasında zulme başkaldırının simgesi, Muaviye ve Yezid'i ise yüzyıllardır lanetle anılan şahıslar olarak yazdı sayfalarına...
Hazreti Ali der ki: "Haksızlığa karşı susarsınız, hakkınızla birlikte şerefinizi de kaybedersiniz."
Dolayısıyla Hazreti Hüseyin'in Mekke'den Kûfe'ye doğru yola çıkışı, zalime ve zulme karşı meydan okumanın, dik duruşun tarihidir. Onunla birlikte olmak, zulme, saltanata, haksızlığa, İslam dışılığa karşı olmaktır. Kerbela'da yaşanan müsibete mezhepçilik açısından değil adalet ışığında bakıldığında olayın büyüklüğü daha net şekilde ortaya çıkıyor.
Ehli Beyt'e zulmün İslamiyette günah olduğunu bildiği halde, Ömer İbn Saad, Rey şehri valiliğine atanma pazarlığı karşılığında makam şevki ile 4500 kişilik bir orduyla Kerbela’ya, adalet için 72 kişiyle birlikte haksızlığa dur diyen Hazreti Hüseyin'in üstüne gitti.
Peygamber Efendimizin nur-u didem dediği sevgili torununa ilk oku atanlardan olduysa da, uğrunda her şeyi feda ettiği valiliği alamadı, aldatıldı, kullanıldı ve daha sonra kendisini menfur Kerbela müsibetinde suç ortağı yapanlar tarafından öldürüldü... Makam hırsı, zengin olma hevesi ona daima lanetle anılacağı bir ihaneti yaptırdı...
33 kılıç yarası ve 34 darbe ile ancak yere yıkılan Hüseyin'e kimsenin yaklaşmaya cesaret edemediğini gören Şimr, hemen kılıcını çekip Hüseyin’in kafasını gövdesinden ayırdı.
Askerler, gerek Hüseyin’in başsız bedenini ve gerekse çadırdaki karısı, kızı, oğlu ve yakınlarının eşyalarını yağmaladılar. Hüseyin’in kesik başını alan Şimr, hasta olduğundan savaşa katılamayan oğlu Ali (Zeynelabidin) ve kadınlarla çocukları çıplak develere bindirip kafile halinde Şam’da haber bekleyen Yezid’e götürdü. Aynı Şimr’in 656’daki Sıffin Savaşı'nda Ali’nin yanında olarak Muaviye’ye karşı çarpıştığı bilinmektedir...
Şimr, dönek hain onursuz olarak tarihe geçti.
Emevi geleneği olan, iktidarı ele geçirmek ve saltanatı sürdürebilmek için her türlü adilliği mübah gören, makam, mevki, zenginlik karşılığında İslamiyete zarar verenlere lanet olsun.
Hak yolunda zalimin zulmüne meydan okuyan, dik duran ve direnerek şehadete erenlere selam olsun.
Muharremliği bölücülük ayına, Aşura gününü kanlı teatral gösteriye dönüştürenler de Kerbela müsibetini yapanlarla aynı zihniyete sahipler. "LEBBEYK ALLAHUMME LEBBEYK, LEBBEYKE LA ŞERİKE LEKE LEBBEYK, Lebbeyk ya Ali Lebbeyk ya Hüseyin"
Diyenleri üzmemek için ağlamadan önce düşünmeliyiz, yaşananlardan ders almalıyız, şekilci değil gerçekçi olmalıyız, aksi takdirde İslam Dünyası daha çok ağlar, çok musibetler yaşar. Lebbeyk... Prof. Dr. Aygün AttarCabbar Şıktaş
Hazreti Fatima'nın ciğerparesi,
Hazreti Zeynep'in sesi nefesi,
Hazreti Hüseyin ve onun gibi hak yolunda baş verenlere selam olsun.
Bu müsibet insanlığın başka müsibetlere düçar olmaması için hepimize ders olsun. Lebbeyk ya Hüseyin... Lebbeyk...Bugün Aşura...
Kerbela hadisesi İslam tarihinin en hüzünlü olaylarından biridir. İslam dininin peygamberi Hz. Muhammed’in biricik torunu, cennetle müjdelenmiş İslam halifesi Hz. Hüseyin ve ailesinin haince şehit edildikleri olay Muharrem’in onuncu günü gerçekleşmiştir.
Muharrem’in onuncu günü yani Aşura gününde birçok olay yaşandığı rivayet edilir.
Her bir rivayet edilen olay müjdeli iken Kerbela olayı bunların tam tersi hüzün verici bir olay olarak Aşura gününde anılmaktadır. Ot kökü üstünde biter...
Hz. Ali ve Muaviye arasındaki 657 senesinde gerçekleşen Sıffin Savaşı'nda Muaviye, karşısında savaşanların suyunu keserek, oğlu Yezid'in 680 senesinde Kerbela'da Hazreti Hüseyin ve taraftarlarına yaptığı gibi susuz bırakmıştı. Ama tarih her şeyi göze alarak haksızlığa karşı direniş gösteren Hazreti Hüseyin'i İslam dünyasında zulme başkaldırının simgesi, Muaviye ve Yezid'i ise yüzyıllardır lanetle anılan şahıslar olarak yazdı sayfalarına...
Hazreti Ali der ki: "Haksızlığa karşı susarsınız, hakkınızla birlikte şerefinizi de kaybedersiniz."
Dolayısıyla Hazreti Hüseyin'in Mekke'den Kûfe'ye doğru yola çıkışı, zalime ve zulme karşı meydan okumanın, dik duruşun tarihidir. Onunla birlikte olmak, zulme, saltanata, haksızlığa, İslam dışılığa karşı olmaktır. Kerbela'da yaşanan müsibete mezhepçilik açısından değil adalet ışığında bakıldığında olayın büyüklüğü daha net şekilde ortaya çıkıyor.
Ehli Beyt'e zulmün İslamiyette günah olduğunu bildiği halde, Ömer İbn Saad, Rey şehri valiliğine atanma pazarlığı karşılığında makam şevki ile 4500 kişilik bir orduyla Kerbela’ya, adalet için 72 kişiyle birlikte haksızlığa dur diyen Hazreti Hüseyin'in üstüne gitti.
Peygamber Efendimizin nur-u didem dediği sevgili torununa ilk oku atanlardan olduysa da, uğrunda her şeyi feda ettiği valiliği alamadı, aldatıldı, kullanıldı ve daha sonra kendisini menfur Kerbela müsibetinde suç ortağı yapanlar tarafından öldürüldü... Makam hırsı, zengin olma hevesi ona daima lanetle anılacağı bir ihaneti yaptırdı...
33 kılıç yarası ve 34 darbe ile ancak yere yıkılan Hüseyin'e kimsenin yaklaşmaya cesaret edemediğini gören Şimr, hemen kılıcını çekip Hüseyin’in kafasını gövdesinden ayırdı.
Askerler, gerek Hüseyin’in başsız bedenini ve gerekse çadırdaki karısı, kızı, oğlu ve yakınlarının eşyalarını yağmaladılar. Hüseyin’in kesik başını alan Şimr, hasta olduğundan savaşa katılamayan oğlu Ali (Zeynelabidin) ve kadınlarla çocukları çıplak develere bindirip kafile halinde Şam’da haber bekleyen Yezid’e götürdü. Aynı Şimr’in 656’daki Sıffin Savaşı'nda Ali’nin yanında olarak Muaviye’ye karşı çarpıştığı bilinmektedir...
Şimr, dönek hain onursuz olarak tarihe geçti.
Emevi geleneği olan, iktidarı ele geçirmek ve saltanatı sürdürebilmek için her türlü adilliği mübah gören, makam, mevki, zenginlik karşılığında İslamiyete zarar verenlere lanet olsun.
Hak yolunda zalimin zulmüne meydan okuyan, dik duran ve direnerek şehadete erenlere selam olsun.
Muharremliği bölücülük ayına, Aşura gününü kanlı teatral gösteriye dönüştürenler de Kerbela müsibetini yapanlarla aynı zihniyete sahipler. "LEBBEYK ALLAHUMME LEBBEYK, LEBBEYKE LA ŞERİKE LEKE LEBBEYK, Lebbeyk ya Ali Lebbeyk ya Hüseyin"
Diyenleri üzmemek için ağlamadan önce düşünmeliyiz, yaşananlardan ders almalıyız, şekilci değil gerçekçi olmalıyız, aksi takdirde İslam Dünyası daha çok ağlar, çok musibetler yaşar. Lebbeyk... Prof. Dr. Aygün AttarCabbar Şıktaş