Rus tankları girmeden önce…
Geçen Ocak ayında, tıpkı bu gece
Işıklı bir gecede nişanlandık onunla.
Bütün nişanlıların yaptığı gibi;
Sinema önlerinde buluştuk öğleleri.
Tiyatrolara gittik, sevgilileri anlatan tiyatrolara.
Düğünlerde oyunlar oynadık.
Ay ışıklarında diz-dize oturduk çimenliklerde.
Hazar sahilinde göz-göze,Yine bütün âşıkların yaptığı gibi;
İçimiz kimi zaman hasretle doldu,
Kimi zaman anlamsız nazlara büründük.
Ağaçlıklarda koştuk bir birimizin ardı sıra.
Bir birimize haftada bir, aynı saatte,
Kalp resmi çizilmiş süslü mektuplar yolladık.
Biraz geç kalınınca buluşma yerine
Nice sitemler yağdırdık… Nasıl ağladık
Herkes gibi biz de âşıktık.Sonra işte, bütün dünyanın bildiği gibi…
Rus tankları… Zırhlıları… Orduları… Bir gece vakti
On dokuz Ocak bindokuzyüzdoksan’da,
Girdi Bakü sokaklarına.
Sarhoş Kızıl Ordu askerleri;
Evlere, pencerelere ateş etti,
Balkonlara ateş etti
Çocuklara… Gençlere… Yaşlı ninelere…
Yürüyemeyen dedelere
Ateş etti kıpırdayan her şeye!
O zaman;
Nişanlım elimi tuttu…
Kurşun ve top sesleri arasında, kucakladı beni,
Yanaklarımdan öptü.
“Vatanımın işgaline dayanamam!
Meydanlarda yalnız bırakamam arkadaşlarımı!”
Dedi ve gitti
Bir eski av tüfeğiyle cepheye…Üç gün… Üç gece sonra kurşun sesleri kesildi.
Koştuk meydanlara
Sokaklara, caddelere
Biz sevgililer… Biz analar-babalar, bacılar…
Koştuk hastahanelere.
Her yer şehitlerle doluydu;
Kafası ezilmiş
Kolu koparılmış, tanklarla çiğnenmiş cesetlerle.O’nu… Ah, evet! Nişanlımı orada,
Azatlık Meydanı’nda gördüm
Ak pak gömleği alkanlar içerisindeydi
Gözü açıktı…
Yüzü gülümsüyordu…
Verdiğim ipek mendilimi elinde,
Sıkı sıkıya tutuyordu.
Ve mendilimden yere… -Nasıl anlatayım size-
Halen kan damlıyordu.Ertesi gün;
Milyondan çok insanın katıldığı bir törenle,
Nişanlımı da… Diğerlerini de
“Şehitler Bağı”nda toprağa verdik Hazar’a karşı.
Kalbimize gömdük sevdiklerimizi.
Sonra yakınını yitirmiş herkes gibi,
Yiğitlerini yitirmiş vatan gibi.
Yalnız iki karanfil,
Kıp-kırmızı iki karanfil bıraktım,
Nişanlımın mezarına…
Ve sığındım gözyaşlarıma!
Şimdi sorarsan eğer,
Bugün Azerbaycan’da yas zamanıdır kardeş!
Ağlamak zamanıdır Azerbaycan’da!
Servet GÜRCAN
Ankara / Ocak 1990
*Azerbaycan'a Bağımsızlık yolunu kanlarıyla açan,Azerbaycanı yeniden Türkün vatanı yapan bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.
Geçen Ocak ayında, tıpkı bu gece
Işıklı bir gecede nişanlandık onunla.
Bütün nişanlıların yaptığı gibi;
Sinema önlerinde buluştuk öğleleri.
Tiyatrolara gittik, sevgilileri anlatan tiyatrolara.
Düğünlerde oyunlar oynadık.
Ay ışıklarında diz-dize oturduk çimenliklerde.
Hazar sahilinde göz-göze,Yine bütün âşıkların yaptığı gibi;
İçimiz kimi zaman hasretle doldu,
Kimi zaman anlamsız nazlara büründük.
Ağaçlıklarda koştuk bir birimizin ardı sıra.
Bir birimize haftada bir, aynı saatte,
Kalp resmi çizilmiş süslü mektuplar yolladık.
Biraz geç kalınınca buluşma yerine
Nice sitemler yağdırdık… Nasıl ağladık
Herkes gibi biz de âşıktık.Sonra işte, bütün dünyanın bildiği gibi…
Rus tankları… Zırhlıları… Orduları… Bir gece vakti
On dokuz Ocak bindokuzyüzdoksan’da,
Girdi Bakü sokaklarına.
Sarhoş Kızıl Ordu askerleri;
Evlere, pencerelere ateş etti,
Balkonlara ateş etti
Çocuklara… Gençlere… Yaşlı ninelere…
Yürüyemeyen dedelere
Ateş etti kıpırdayan her şeye!
O zaman;
Nişanlım elimi tuttu…
Kurşun ve top sesleri arasında, kucakladı beni,
Yanaklarımdan öptü.
“Vatanımın işgaline dayanamam!
Meydanlarda yalnız bırakamam arkadaşlarımı!”
Dedi ve gitti
Bir eski av tüfeğiyle cepheye…Üç gün… Üç gece sonra kurşun sesleri kesildi.
Koştuk meydanlara
Sokaklara, caddelere
Biz sevgililer… Biz analar-babalar, bacılar…
Koştuk hastahanelere.
Her yer şehitlerle doluydu;
Kafası ezilmiş
Kolu koparılmış, tanklarla çiğnenmiş cesetlerle.O’nu… Ah, evet! Nişanlımı orada,
Azatlık Meydanı’nda gördüm
Ak pak gömleği alkanlar içerisindeydi
Gözü açıktı…
Yüzü gülümsüyordu…
Verdiğim ipek mendilimi elinde,
Sıkı sıkıya tutuyordu.
Ve mendilimden yere… -Nasıl anlatayım size-
Halen kan damlıyordu.Ertesi gün;
Milyondan çok insanın katıldığı bir törenle,
Nişanlımı da… Diğerlerini de
“Şehitler Bağı”nda toprağa verdik Hazar’a karşı.
Kalbimize gömdük sevdiklerimizi.
Sonra yakınını yitirmiş herkes gibi,
Yiğitlerini yitirmiş vatan gibi.
Yalnız iki karanfil,
Kıp-kırmızı iki karanfil bıraktım,
Nişanlımın mezarına…
Ve sığındım gözyaşlarıma!
Şimdi sorarsan eğer,
Bugün Azerbaycan’da yas zamanıdır kardeş!
Ağlamak zamanıdır Azerbaycan’da!
Servet GÜRCAN
Ankara / Ocak 1990
*Azerbaycan'a Bağımsızlık yolunu kanlarıyla açan,Azerbaycanı yeniden Türkün vatanı yapan bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.