Haddı vasat derken yani dinin emir ve yasakları çizgisi doğrudur. Bu emirlerden ileri gitmek de geri kalmak da doğru değildir.
Allah tebarek ve teala hikmeti gereği mahlûkatı yarattı bu mahlûkat arasında kendisine en yakın olan, insanı yarattı, insanın kemale erişip, kendisine ulaşması için, onda ibadet ve teslimiyet ruhu koydu. Kendi ihtiyarı ile bu yolu devam ettirmesi için delalet yolunu da seçebilme kabiliyeti verdi. Ayrıca insanın nefsinde tasarruf edebilmesi için şeytanlara da izin verdi. Şeytan ise mümkün olan her yoldan insana geleceğini bildirdi. Böylece bazen insan sırf ibadet olsun Allah’a yakınlaşma olsun diye ibadette bile aşırılığa giderek sınırları aşmıştır. İslam’dan önceki dinlerde ve dinlerin tam hakim olmadığı toplumlarda bunları gözlemlemek mümkündür. İbadet ve Allah’a yakınlaşmak için yapılan kurban kesme meselesi nasıl da insanlar tarafından en sevimli ve en güzel evladı Allah’a kurban etmeye dönüştürülmüş idi. Bu fiilin kökü insandadır şeytan onu yanlış yönlendiriyor. Kurban kesmeden maksat özellikle de eski zamanlarda ki insanın mal varlığının ana unsurunu oluşturuyordu, yani malın sevgisini yürekten çıkarıp Allah’ın sevgisini kalbe yerleştirme idi. Şeytan bunu genişleterek veya insanın kendisi burasını şeytandan taklit ederek yani şeytanın yaptığı kıyası yaparak aşırıya gitmiştir.
Usul-u Fıkıh’da ve mantıkda bir kural vardır. Önce bir şeyin varlığının mümkün olup olmadığından daha sonra ise vuku bulup hadis olmasından bahsederler. Biz şu birkaç satırda takriben hem meselenin mümkün olduğunu hem de hariçte vuku bulduğunu ispatlamış olduk.
Her zaman her şeyin sebebi kötülük olmayabilir. Başlangıçta iyi niyetle başlanıp daha sonra fiil ve eylem kötüye dönüştürülebilir. Bu yüzden birçok meselenin sebeplerini dışta aramaya gerek yoktur. Kur’an-ı Kerim bu konuda buyuruyor ki;
“Şeytanlar seninle mücadele etsinler diye kendi velilerine vahyederler (fısıldarlar)”[1]
Yani diyeceğim şu ki dış güçlerin veya daha güzel tabirle insanlardan olan şeytanların şeytanlık yapmalarına gerek kalmadan içteki şeytanlar, başlangıcı hayır ile başlayan nice işlerin sonunu şerre çevirebilmişlerdir. Onun için âlimler ve büyükler hep dualarında Allah’ım sonumuzu ve işimizin sonunu hayra çevir demişlerdir.
Gulat-Gali kelimesinin çoğulu veya masdarıdır. Ama ismi fail manasına Gali ve Galeye maddesinden yükselten, yücelten demektir. Haddinden çok fazla yükselten manalarını ifade eder. Istilahta (literatürde) ise İmam Ali b. Ebi Talib’i (a.s) ve diğer imamları haddinden fazla yüceltip, onların Rab, ilah, yaratıcı, rızk veren gibi makamları olduğuna inanlara denilmiştir.
Kur’an’da da Gulüv kelimesi şöyle gelmiştir.
“Ey kitap ehli! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında hak ötesinde bir şey demeyin. Meryem oğlu İsa Mesih, sadece Allah’ın Peygamberi, Meryem’e salıverdiği bir kelimesi ve onun tarafından (gönderilen) bir Ruh’tur. O halde Allah’a Peygamberlerine iman edin ve (Allah) üç tanedir.” Demeyin. Vazgeçin bu sizin için daha iyidir. Allah sadece tek bir ilahtır. Çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa o’nundur. Vekil olarak Allah (insana) yeter.”[2
“De ki – Ey kitap ehli haksız yere dininizde aşırı gitmeyin. Önceden sapmış olan, birçoklarını da saptıran ve doğru yoldan çıkmış olan bir topluluğun isteklerine uymayın.”[3]
Her iki ayette de aşırılıktan nefyedilmiştir. Nefyetme ile beraber, bunun doğru olmadığını ve peşi sıra hemen doğruyu beyan etmiştir. Ayrıca bu meseleyi insanlığın bir sıkıntı ve problemi olarak nitelemiş ve bunlardan kurtulma yolunun tövbe olacağını beyan etmiştir.
Şeyh TUSİ, Allame TABERSİ, Feyz KAŞANİ, Cavad MUĞNİYE, Allame TABATABAİ gibi Şii Müfessirler, Taberi, İbn-i KESİR ve diğer Sünni müfessirler. Her iki ayetin Hıristiyan ve Yahudi hakkında olduğunu, Hıristiyanların Hz. İsa hakkında, Yahudilerin ise Hz. UZEYR hakkında gulüvü men etmektedirler.
Gulat; kelimesi Şia uleması nezdinde inançta yanlışa düşen dinden çıkan kimselere ıtlak edilmiştir.
Şeyh Müfit şöyle der : “Gulat zahirde İslam’a ikrar eden, fakat ulûhiyet ve nübüvvet makamlarını İmam Ali (a.s) b.Ebu Talip ve onun soyundan olan imamlara nispet eden kimsedir.”[4]
Cevahir kitabının sahibi (r.a): “Gulat, İmamlar hakkında yükseltenlere denir. Bazen de insanlardan herhangi birisine ulûhiyet makamı olduğuna inanlara denir.”[5]
Muhammed Cavad Muğniye(r.a): “Gulat; Şii değildir. Çünkü ulûhiyet sıfatlarından herhangi bir sıfatı bir insana isnat etmek veya peygamberde olan tüm sıfatların başkasında da olduğuna inanmak, tüm ulemanın icmasına göre İslam’dan çıkarır.”[6]
Kaşifu’l Gıta (r.a): “Yaratma, rızk verme, öldürme, diriltme gibi sıfatları Allah’tan başkasına isnat eden kimse İslam’dan hariçtir.”[7]
Merhum Allame Meclisi (r.a): “Biliniz ki Peygamber ve imamlarda aşırıya gitme onlarda ulûhiyet makamı olduğuna inanmak veya Rububiyet, yaratma, rızk vermede ortak olduğuna inanmak, küfür ve mülhitliktir, insanı dinden çıkarır.”[8]
Mirza Cavad Aga Tebrizi (r.a) İnançlarımız adlı kitabında şöyle der: “ Gulat, Nebi ve İmamlar hakkında haddi aşanlar, bizim inandığımızdan çıkan kimselerdir. Esteüzü billah derler ki: Onlar (a.s) Ubudiyette, yaratmada ve rızk vermede Allah’ın ortağıdırlar veya onlar Allah’tan ilham ve vahiy almadan gaybi bilirler veya ruhları tenasüh yoluyla birbirine geçer gibi batıl sözler sarf ederler.”[9] Arslan BAŞARAN
Iğdırmava Cami İmamı
Allah tebarek ve teala hikmeti gereği mahlûkatı yarattı bu mahlûkat arasında kendisine en yakın olan, insanı yarattı, insanın kemale erişip, kendisine ulaşması için, onda ibadet ve teslimiyet ruhu koydu. Kendi ihtiyarı ile bu yolu devam ettirmesi için delalet yolunu da seçebilme kabiliyeti verdi. Ayrıca insanın nefsinde tasarruf edebilmesi için şeytanlara da izin verdi. Şeytan ise mümkün olan her yoldan insana geleceğini bildirdi. Böylece bazen insan sırf ibadet olsun Allah’a yakınlaşma olsun diye ibadette bile aşırılığa giderek sınırları aşmıştır. İslam’dan önceki dinlerde ve dinlerin tam hakim olmadığı toplumlarda bunları gözlemlemek mümkündür. İbadet ve Allah’a yakınlaşmak için yapılan kurban kesme meselesi nasıl da insanlar tarafından en sevimli ve en güzel evladı Allah’a kurban etmeye dönüştürülmüş idi. Bu fiilin kökü insandadır şeytan onu yanlış yönlendiriyor. Kurban kesmeden maksat özellikle de eski zamanlarda ki insanın mal varlığının ana unsurunu oluşturuyordu, yani malın sevgisini yürekten çıkarıp Allah’ın sevgisini kalbe yerleştirme idi. Şeytan bunu genişleterek veya insanın kendisi burasını şeytandan taklit ederek yani şeytanın yaptığı kıyası yaparak aşırıya gitmiştir.
Usul-u Fıkıh’da ve mantıkda bir kural vardır. Önce bir şeyin varlığının mümkün olup olmadığından daha sonra ise vuku bulup hadis olmasından bahsederler. Biz şu birkaç satırda takriben hem meselenin mümkün olduğunu hem de hariçte vuku bulduğunu ispatlamış olduk.
Her zaman her şeyin sebebi kötülük olmayabilir. Başlangıçta iyi niyetle başlanıp daha sonra fiil ve eylem kötüye dönüştürülebilir. Bu yüzden birçok meselenin sebeplerini dışta aramaya gerek yoktur. Kur’an-ı Kerim bu konuda buyuruyor ki;
“Şeytanlar seninle mücadele etsinler diye kendi velilerine vahyederler (fısıldarlar)”[1]
Yani diyeceğim şu ki dış güçlerin veya daha güzel tabirle insanlardan olan şeytanların şeytanlık yapmalarına gerek kalmadan içteki şeytanlar, başlangıcı hayır ile başlayan nice işlerin sonunu şerre çevirebilmişlerdir. Onun için âlimler ve büyükler hep dualarında Allah’ım sonumuzu ve işimizin sonunu hayra çevir demişlerdir.
Gulat-Gali kelimesinin çoğulu veya masdarıdır. Ama ismi fail manasına Gali ve Galeye maddesinden yükselten, yücelten demektir. Haddinden çok fazla yükselten manalarını ifade eder. Istilahta (literatürde) ise İmam Ali b. Ebi Talib’i (a.s) ve diğer imamları haddinden fazla yüceltip, onların Rab, ilah, yaratıcı, rızk veren gibi makamları olduğuna inanlara denilmiştir.
Kur’an’da da Gulüv kelimesi şöyle gelmiştir.
“Ey kitap ehli! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında hak ötesinde bir şey demeyin. Meryem oğlu İsa Mesih, sadece Allah’ın Peygamberi, Meryem’e salıverdiği bir kelimesi ve onun tarafından (gönderilen) bir Ruh’tur. O halde Allah’a Peygamberlerine iman edin ve (Allah) üç tanedir.” Demeyin. Vazgeçin bu sizin için daha iyidir. Allah sadece tek bir ilahtır. Çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa o’nundur. Vekil olarak Allah (insana) yeter.”[2
“De ki – Ey kitap ehli haksız yere dininizde aşırı gitmeyin. Önceden sapmış olan, birçoklarını da saptıran ve doğru yoldan çıkmış olan bir topluluğun isteklerine uymayın.”[3]
Her iki ayette de aşırılıktan nefyedilmiştir. Nefyetme ile beraber, bunun doğru olmadığını ve peşi sıra hemen doğruyu beyan etmiştir. Ayrıca bu meseleyi insanlığın bir sıkıntı ve problemi olarak nitelemiş ve bunlardan kurtulma yolunun tövbe olacağını beyan etmiştir.
Şeyh TUSİ, Allame TABERSİ, Feyz KAŞANİ, Cavad MUĞNİYE, Allame TABATABAİ gibi Şii Müfessirler, Taberi, İbn-i KESİR ve diğer Sünni müfessirler. Her iki ayetin Hıristiyan ve Yahudi hakkında olduğunu, Hıristiyanların Hz. İsa hakkında, Yahudilerin ise Hz. UZEYR hakkında gulüvü men etmektedirler.
Gulat; kelimesi Şia uleması nezdinde inançta yanlışa düşen dinden çıkan kimselere ıtlak edilmiştir.
Şeyh Müfit şöyle der : “Gulat zahirde İslam’a ikrar eden, fakat ulûhiyet ve nübüvvet makamlarını İmam Ali (a.s) b.Ebu Talip ve onun soyundan olan imamlara nispet eden kimsedir.”[4]
Cevahir kitabının sahibi (r.a): “Gulat, İmamlar hakkında yükseltenlere denir. Bazen de insanlardan herhangi birisine ulûhiyet makamı olduğuna inanlara denir.”[5]
Muhammed Cavad Muğniye(r.a): “Gulat; Şii değildir. Çünkü ulûhiyet sıfatlarından herhangi bir sıfatı bir insana isnat etmek veya peygamberde olan tüm sıfatların başkasında da olduğuna inanmak, tüm ulemanın icmasına göre İslam’dan çıkarır.”[6]
Kaşifu’l Gıta (r.a): “Yaratma, rızk verme, öldürme, diriltme gibi sıfatları Allah’tan başkasına isnat eden kimse İslam’dan hariçtir.”[7]
Merhum Allame Meclisi (r.a): “Biliniz ki Peygamber ve imamlarda aşırıya gitme onlarda ulûhiyet makamı olduğuna inanmak veya Rububiyet, yaratma, rızk vermede ortak olduğuna inanmak, küfür ve mülhitliktir, insanı dinden çıkarır.”[8]
Mirza Cavad Aga Tebrizi (r.a) İnançlarımız adlı kitabında şöyle der: “ Gulat, Nebi ve İmamlar hakkında haddi aşanlar, bizim inandığımızdan çıkan kimselerdir. Esteüzü billah derler ki: Onlar (a.s) Ubudiyette, yaratmada ve rızk vermede Allah’ın ortağıdırlar veya onlar Allah’tan ilham ve vahiy almadan gaybi bilirler veya ruhları tenasüh yoluyla birbirine geçer gibi batıl sözler sarf ederler.”[9] Arslan BAŞARAN
Iğdırmava Cami İmamı