Kültür & Sanat
Yayınlanma: 28 Mart 2014 - 06:29
Göğü Azalan Kuşlar Fatma Aras
1954 Şubat'ta Iğdır ili Aralık ilçesi Yukarı Aratan köyünde doğdu. İzmir Mersinli Endüstri Meslek Lisesi Kimya bölümünden mezun oldu. Bir süre Almanya'da yaşadı. Yurda dönüp kimya teknisyeni olarak çalıştı. Maden Tektik Arama Müdürlüğü İzmir Şubesinden emekli oldu. 2008 yılında Etki/Dize yayınlarından "SAKLIYIM" adlı şiir kitabı çıktı. 2012 yılında "Göğü Azalan Kuşlar" adlı dosyasıyla Metin Eloğlu adına düzenlenen 2012 Homeros Şiir Yarışması'nda üçüncü olmuştur. Bir süre Canaz İnternet TV, Şiir Saati Programının yapım ve sunumunu yaptı. Hece ile yazılmış şiirleri, Gazi Üniversitesi'nde Dr. Fatma Ahsen Turan'ın hazırladığı Sazın ve Sözün Sultanları kitabında Biyografisi ile birlikte yer aldı. Almanya'da yaşayan araştırmacı yazar, şair Bekir Karadeniz ve Orhan Bahçıvan'ın hazırladığı Doğulu Ozanlar kitabında da şiirleri yer aldı. Bazı şiirleri bestelendi. Şiirleri Katalanca, İspanyolca ve İngilizce'ye çevrildi. Yazı ve şiirleri: Deniz suyu kâsesi, Şiiri Özlüyorum, Dize, Şiirsaati, , Eliz, Temren, Hayal Dergisi, Mühür, Akköy dergisi, Cum. Kitap Eki, Cum Ege Eki, Lodos Edebiyat, Sincan İstasyonu, Bireylikler, Deliler Teknesi, Serhat Kültür Dergisi, Şiiristan, , Kar, Şehir, Alaz Edebiyat, Silgi, Şiir Dalı, Lacivert dergisi, Patika gibi dergilerde yayımlandı, yayımlanıyor. İzmir'de ikamet ediyor. "Kumunu yitirmiş bir çölün hüznü. Önemlidir bir düş'ün depreminden." Fatma ARAS : " GÖĞÜ AZALAN KUŞLAR" Şiir kitabını Veysel ÇOLAK'IN bu iki dizesiyle başlamıştır. Kumsuz bir çölden havalanan hüzün kumlarının verdiği acıdan daha hayırlı bir düşün depremi olduğunu ifadesi bu gün Ortadoğu da vuku bulan kan gölünü ifade etmektedir. İşte Suriye ve Mısır bunun en iyi birer örneğidir. Bakın Veysel ÇOLAK: Fatma ARAS'IN şiiri için şöyle yazmaktadır. "Fatma ARAS şiiri: gelenek içerisinde düşünüldüğünde yabana atılacak şiirler değildir hiçbiri. Bir deneyim olarak önemliydi bu sürecin tamamlanması. Yazdıklarıyla zorlandığı söylenemez. Bilincinde olduğu şiir dilini kolayca modern bir anlayışla kullanabiliyor." Diye ifade etmektedir. "Cam kırıkları dolar gırtlağımıza. Dağları biçer geçer anaların bıçaktan sesi." Anarşi ortamındaki yaşantıları gözler önüne sermektedir. Bu günkü anarşi ortamında etkilenip ruhsal bozuntusuna giren çocuklar, gençlerin hayatlarını yok eden ve canlarına kıyanların bir gün hesap vereceğini dağlar bile o anaların feryadını duyar. Bu acı dolu sesler bir ok gibi hedefe ulaşırken yürekler özgürlük diye avazının çıktığı kadar bağırdığını ifade eder, Fatma ARAS. "Fatma ARAS şiirini E. Bülent YARDIMCI şöyle yorumlar,"şimdi söyle: "Her şiiri hayatın içinden, içten, sahici. Bireysel sancıların, toplumsal sancılarla harmanlandığı metaforlar barındırıyor. Kurguları şaşırtıcı. Nesneler ve kavramlar kısaca "şey"ler arasında us yoluyla yatay ve dikey bağlantılar kurabilmiş. Holistik paradigmacı (bütüncü yaklaşım). Bu anlamda yen bütüncü şiirin şahdamarı." Belki de bu kulvarda yürümesi daha iyi olacaktır. Çünkü ARAS'ta bu şiirsel damar ruhuna işlemiştir. Bu dizelerde de kadınsal duygularını aşüfte etmiştir. "Şimdi söyle. Bu dili hangi yüze kullansam." Fatma ARAS: Şiirlerinde yüz, sessizlik, dil, dağlar, cam, kırıklar, gırtlak, bıçak, ses, yalnızlık, küskün, yüzüne, çiçek, yastık, park, burkulma gibi kelimeleri sıkça kullandığını görmekteyiz. Şiirlerinde ritim, müzik, manidarlık, ironi ve göndermelerle gizemi işlemiştir. Şiirlerinde çokça soru suallerle dizeler oluşmaktadır. Demek ki şaire şiirin zirvesine tırmanmaktadır diyebiliriz. Bu kargaşa ortamında kullanılacak dili de sorgulamaktadır. "Gizli şiir sayısı, gizli işsiz sayısından aşağı değildir. Birçok şiirler, varlıklarını duyuramaz, kendilerini bir elin uzanmayışına sessizce katlanırlar." İfadesinde bulunmaktadır; Behçet NECATİGİL. "İçi burkuluyor parkta yalnız bir çiçek. Sarılıyor yastığın küskün yüzüne." "Tek başına yolda yürürken; ya da karanlıklarda, parklarda gezinirken ister isteme insanoğlunun içsel gücü ürpermeye başlar tıpkı Fatma ARAS'IN şiirindeki gibi. Bu iç ürperten yalnızlık tıpkı tek başına yatağa girerken yastığın yüzünün size küskünmüş gibi görünmesidir. Ya da si yastığa sitemkâr bakmanızdır. "Ne masayı anlatacağım diye masa sözcüğünü; ne de aşkı anlatacağım diye aşk sözcüğünü." İfadesiyle şiiri en güzel şekilde aşikâr etmektedir: Jean COCTEAC. "Bıraktığın boşlukta patlayan sesim. Düşer hayatın kanayan gövdesine." Bu dizelerde şair en güzel kelimeleri yerli yerine yerleştirmiştir. Bu uyumlu dizelerin ışığında yükselen ses icra edilmektedir. Tıpkı gökyüzünden boşluğa aniden kayıp düşen yıldız sanılmaktadır. Şair kendini böyle görünce dizeler de peş peşe düşmektedir. Tabi her düşüş hüzün değil, bazen de sevinç gözyaşları dökerek iniverir kanayan gövdesine. "Şiiri, sözcüklerin dinidir, diye derinleştirir." Bu söylemle MALLARMA şiir en ulvi anlamı verilmiştir. Gizem ve derinlik şiire yerleştirilmiştir. Her okuyucu kendinden bir iz bulmalıdır. "Kusursuz bir mücevherdi bavulumdaki bu kent. Seni solduğum gece yüzüne yalan düşürüldü." Kusursuzluğu cevheri olarak valizinde bir şehrin renkli bahçesi görür Fatma ARAS. Solan yünün geceye yalandan bir düş gibi görmektedir. Kusursuz bir yaşamın eşiğinde güller devşirmeli ki dikene razı olabilsin. Şiirsel uçuşmalar imgeseldir. Kuşların kanatlarının sağlamlığı en üst düzeyde uçuşu demektir. Şayet içsel isyanları dışarı taşırken; kelimeleri cukkada ritimsel, manidarlı, göndermelerle yarına içermesini bilmiştir. "C. SANDBURG: Şiir kara da yaşayan ve hava da uçmak isteyen bir deniz hayvanının günlüğüdür," ifadesiyle sihir hale sokmuştur. "Varsın dilleriniz uzasın dağlı duygularıma. O erguvan dalından patlayan öfkeye." Erguvan dallarında ani patlamaların celalleşmesi dönüşümü, dillerin dağsı duygularına uzanmasını bir güzellik ve mutluluk olarak görmektedir. Şaire önemli olan, çirkinlikleri, kötülükleri, nefretleri şiir diliyle güzelliklere, nefretlere hoş görülülere çevirerek söyleyip yazmaktır. Hoşgörüye dönüştürülünce barış ve kardeşlik bilinci yerleşir beyinlerde. " ARAGON: "şiir sanatı, eksiklikleri, güzelliklere çeviren bir simya bilimidir." Söylemi galiba tesadüfte olsa Fatma ARAS şiiri için geçerlidir. "Annemin kokusunu saklasın. Soluğu geniş zaman." Kadınsı duyguları şairenin annesinin ıtri kokularına kadar yansırken; onları saklamayı da yeğlemektedir. Uzun zamanlı soluğuyla. Demek ki; "ana gibi yar olmaz" sözü daima geçerliliğini korumaktadır. LAMARTİNE: "Şiir, büyük zekâların rüyalarıdır," demesiyle şiirin üsteliğini efsanevileştiğini iyi okumayla iyi şiirlerin yazımı anlamını taşır. Çünkü şairin kelime dağarcı çok geniş olmalıdır. Göllerdeki kamışlar ayaklanır. Buluşur yaşadığımız anlam." Şaire şiirdaşlıkla şiirinin dilini bulmuştur. Bu da imge verimi anlamını taşımaktadır. Kitabın sonlarına doğru göl, kamış, yaşam, anne, baba, göz göze, kalp, din, acı, örtünme, gece, nadas, gövde, dünya, çelenk, suç ve kent gibi kelimeleri şiirlerine bezeyerek işlemeyi bilmiştir. Göllerdeki kamışlara atıfta bulunur, bu nidayla hürriyet ve bağımsızlık adına mücadele edeceksiniz der kamışlara. Bu dizeler yarınlara ironik göndermeler yapmaktadır. Pablo NERODA: "Şiir yöneten tek bir şair yoktur," demesi tamda bu dizelerle örtüşmektedir. Babam derdi: "eksiğimin olduğu yerde var kesiğim" Siyah çelenk bırakır suçların ortasına." Nasihatli dizelerin ışığında yürümeyi de en ince noktasıyla başaran Fatma ARAS, gökyüzünde adeta balonla arşa yükselmektedir. Şiirdeki yaratıcılığı asla küçümsenemez. Günlük dille yazım tekniği burada öne çıkmaktadır. Babasının eksikliklerini artıya dönüştürmek için zifirde suçlu bir eda ile yarına sahte umutlarla bakmak istemez. Şayet böyle yaparsa bundandı en kötü yarayı almış olursunuz. Böylelikle bir suçlu çelenge dönmüş olursunuz. STANİSLAW JERZY:'' sözün ayrıca anlam tanımak zorunda olması; bazen şairleri rahatsız eder," ifadeleriyle yukarıdaki dizeleri en iyi şekilde izah etmektedir. "Ne zaman göz göze gelsek. Bir intihar sessizliği saklanır bedenime." Şu ana kadar Fatma ARAS şiirindeki gördüğüm aksaklıkların yanı sıra sağlıklı bir imgeler denizinde yüzme birincisi olma niyetindedir. Sessiz bir solukla, ya da kente tek başınıza hülyalarla yürürken aniden karşınıza hiç beklemediğiniz engeller, konvoylar çıkabilir. İşte bu bilinç sizi habersizken haberli ve tedbirli olmaya davet eder. Buda ömür belleğinde iyi bir meziyettir."ADALET MÜLKÜN TEMELİ" ise; şiirde yarınların bir nebisidir. Şiirsel damarı olmayanlar geleceğin şiirini yazamazlar. "Ne zaman bu kente dalsam. Sessizliğin konvoyuna düşerim." Aşk tufanındaki şairse işi hayli zordur. Zira sevda düşüyle uykuya dalması pek de kolay olmaz. Göz göze gelip, bakışmalar bile şairin erişemediği bir ölüm anıdır. Kısaca intiharıdır. Nasıl ki Ferhad Şirin 'e, Mecnun Leyla'sına kavuşamadan yanıp kül olmaları gibidir. İnsanoğlu arzu ettiklerine erişemediği her anı bir intihar sebebidir. İşte aşkın tılsımını şair yukarıdaki dizilerde gayet güzel bir şekilde anlatmıştır. Tabii ki buda gizemli ve yarına göndermelerin ışığında olmuştur. Şair şiire gereken önemi vermesinden kaynaklanmıştır. "Hiçlenmiş sabahlarda. İyi ki kalbim bir çocuk toyluğunda." Olmayan sabahlarda çocukluk toyluğuyla kalp atışlarıyla huşu içinde tur atışları mutluluğunun işareti olmaktadır. Seher vakti doğanın uyanma zamanı her şey İrem bağına dönmüştür şaire için. Şair şiirinde arzuladığı ilk şey; senli, ikincisi ise tümcesel varlığının hücresidir. İnsanın egosunda her ne kadar yalnızlık bencilliğine haiz olsa da: senli öyle anlar vuku bulur ki çekilmez bir işkenceye dönüşebilir ki, işte tam bu sırada üstün gelen beceriniz bunu huzurlu yaşam haline sokabilir. Tam da bu minvalde üzerinizdeki yük kalktıkça hafifler şiirle uçuşa geçebilirsiniz. Fatma ARAS şiirinde ki gibi. Şair zaten delidir, uçarıdır. "Dindir acısını sende kalan yanımın. Ört üstüme kalın geceyi." İnancımın içimdeki esintisidir yârim sende hicranlı kalışım. Bu yüzden yorgan niyetine özlemini örtünüyorum üstüme duyuyor musun? Şair hasretlerini gökyüzüne yatak odasından uçurmaktadır. Şiir ve şairi olduğundan dinamik sayar, üstel kılan bazen o sihirli dizeler, kelimeler içerisinde, iniş ve çıkışlar varken. Artılar ve eksiler gizemde kalanlardır. İşte bu durumlar aynanın ardında (sırında) sırra kadem basıp kalan ticari malzemelerdir. Şiirde tınılar, ezgiler, göndermeler, müzik, imgesellik ve bütünsellik özellikleriyle şair şiirleriyle esrarlaşıp uçuma vaziyeti almasıdır. Geleceğe yol gösterip; özgürlüklerin sahillerinde gezinen şiirler hep demlenecektir, bu çaydanlıkta. Bu yüzden Fatma ARAS'IN (GÖGÜ AZALAN KUŞLAR) KİTABINI OKUMANIZI ÖNERİRİM. "Sana saklandığım gecede. Nadasa çekilir gövdem." Cancağızım senli saklandığım ve kör ebe oynadığım gecede tarlamı ikiliyorum. Nadasa bıraktığım topraklarda bir gül gibi sen açacaksın ey açelyam. Senli her yolculuğum inan ki bir lalezardır benim için. Şair, kendi membasından her zaman abı hayat suyunu içmek arzusuyla yanan zattır. Tabii ki onun bu isteği, emeli eleştirilere, ikilemlere, ihanetlere ve karşı çıkmalara makadam yolların kapılarını vurarak. Ardından da öyle bir an olur ki; ıtrileşir, bazen de zakkumlaşabilir. Nasıl bakılırsa bakılsın, şiir her zaman memba suyunun zehirlenmesini engelleyebilecek güce sahiptir. Yukarıdaki dizelerde olduğu gibi sihirlidir. "Eksilir dünyası gövdesi susar. İçindeki uzaklığın çağılmış köprüleri." Bedenim sessizliğin hicranıyla uzaklardan gelen sesin peşi sıra gider. Her gidiş yeni bir köprüyü geçişime şahit olmaktadır. Yokluğun dünyası benliğimde eksilince ıraksak diyarlar el eder sevdamıza. Bir engeli zorlayıp geçemeyen figanlardır, şiir. O engellerin aşılamayan cephesinde herkes özgürce film setretmektedirler. Şiir arşivlerinde çürüyenlerin dumura uğrayanların yekünü, savaş arenasında öldürülenlerin sayısına eşdeğerdedir. Daima ani kibrit çakımlarından gözlerinin yaşlarına bakılmaksızın heba edilmektedirler. Esin perisi avını avlamakta karalıdır ki mutlaka yakalayacak umuduyla yaşamına devam etmektedir. Fatma ARAS şiiri de bu minvalle yoluna devam etmekte azimkârdır. Mühür Dergisi 2013,48. sayı Zeki KARAASLAN
Kültür & Sanat
28 Mart 2014 - 06:29