Ayaklarını çıkarıp suya dokunmak içinden geçiyordu. Çoraplarını çıkarmaya üşenmişti. Rüzgarın yarattığı dalgaların sesleri arasında çocukluğunu geçirdiği Karakoyunlu ilçesi, okul yıllarında öğrendiği mesleği, yaşadığı, arkadaş edindiği, sohbet paylaştığı karaağaç mahallesindeki çıraklı arkının geçtiği, eğri sokağın başında bulunan gazete/matbaa binası, dostluklar, ihanetler, bombalar, saldırmalar, teröre inat evi, barkı terk etmemeleri, baba dostlarının gelip oturdukları sohbet ile canlı tarihi anlattıkları o tatlı anlar, babasının “oğlum, bize çay verin” diye seslenmesi, Dut ağacının altında gölgeye tahta sandalye ile sehpa üzeri çayların dizilmesi, tansiyonu olan yaşlı büyükler için acilen çayın yanında limon alınıp ikram edilmesi, sohbette geçen bir fıkra, bir farklı bakış açısı, bir dörtlük geçer mi diye uzak durur görünse de kulak kabartmalar, derdi, tasası olana, çare arayana yardımlaşmalar, yol göstermeler, biri birilerine latife yaparak takılmalar. Gülüşmeler. Menfaatsiz, güven dolu dostluklar.. Kirvelikler. Kız alıp, vermeler. Nevruz bayramında ailece ziyaretler…
Film gibi akıp gidiyordu denizin dalgaları arasında.
Martı’nın kanat çırpışları, kulağı tırmalarcasına ötüşüne irkiliyordu.
Altmış yılını geçirdiği Iğdır’daki güzellikleri düşündü.
Büyük ve küçük Ağrı dağları, yeşillik, tarihi mekanları, Aras nehrinin sulayarak bereket kattığı verimli coğrafya, İran, Nahcivan/Azerbaycan, Revan(Erivan)’ın Türk dünyasına açılan kapıları, Alagöz dağları, Tuz mağaraları, Hamurkesen, Üçkaya, Gaziler’in doğal güzellikleri, Ağrı dağı eteğinden doğan Karasu göleti, su samuru, kınalı Keklik yatağı Ağrı dağı yaylaları, Balıklıgöl (Abasgöl), Ejder kervansarayı, Kümbetleri. Kayısı ağaçlarında kendine nafaka arayan kuş sesleri, yöreyi hiç terk etmeyen Leylekleri, Kargaları, Serçeleri, yavrusunu korumak uğruna etrafa göz açtırmayan anne köpeği, salıncakta uyumayı seven yavru sarı kediyi, ikiz alacalı danaları, özledim diyen annesini, senin yerin belli oluyor diyen yeğenlerini, bahçede bakımını yaptığı hanımeli, kasımpatı, biber, domates, patlıcanları, semaver çayını demlemeyi… torunlarla ysalıncakta, hamakta, beşikte eğlenmeyi…
Coşkun bir dalga yüzüne kadar deniz sularını serperken anılardan koparıyordu Emircan’ı. Kocaman, bitmez dediğimiz hayat birkaç dakikaya sığmaktaydı.
Ömür dediğimiz bir göz açıp kapayacak kadar kısaymış. Tatlı hayat doyulmayan tatlılıkta, yaşamaya değecek kadar kıymetli.
Her insanı sevapları, günahları ile sevecek kadar güzel..
Anılar gelecekle kurduğumuz unutulmaz köprülerimiz…
Hatıralarınız hiç tükenmesin…
Emir Şıktaş
Kültür & Sanat
Yayınlanma: 26 Temmuz 2021 - 00:00
IĞDIRIN YAKIN TARİHİNE NOTLAR XVIIII- KÖRFEZİN DALGALARINDA SÜRÜKLENİRKEN
Bunca yolu geride bırakıp geldi buralara. Özlediği denizi bir yıl aradan sonra doyasıya seyretmekti. Öylede yaptı. Sahilde oturup uzun uzun seyretti dalgaları. Deniz bütün yorgunluğunu alıp götürmede mahirdi çünkü. Dalgalar suları ayağının dibine kadar sürüklüyordu.
Kültür & Sanat
26 Temmuz 2021 - 00:00
İlginizi Çekebilir