Geleceğimize ışık tutan geçmişimizden bu günümüze geldiğimizde ne kadar çok şeyin değiştiğini görüyor ve şahit oluyoruz iklime şahit olduğumuz gibi…
Eskiden dört mevsim vardı. Her mevsimin kendine göre güzellikleri, iklim koşullarının bizlere getirdiği hoş esintiler vardı. Şimdi ise iklim diye bir şey kalmadı. İki iklim var: sıcak, soğuk... Ya üşürsünüz, ya da sıcaktan bunalırsınız.
İklim deyince hafızamda kalan ve neredeyse 48 yıldır hiç hafızamdan çıkmayan sahneyi sizlerle paylaşmak istiyorum. 1980’li yıllarda Doğubayazıt caddesinde küçük bahçeli bir evimiz vardı. Baharla birlikte bahçemiz yeşillenir, kuşlar, böcekler uçuşmaya başlardı. Ağaç yapraklarının arasından sızan güneş kahvaltı soframıza sızar ve bambaşka bir huzur verirdi.
Merhum anam sabah kahvaltısını balkonda yer sofrasında hazırlardı. Bahçeden topladığı sebzeleri sofraya koyar, biraz zeytin, biraz köy peyniri, Bozkurt marka helva, yoğurt, arada bir de tahta kutuda katı pekmez olurdu. Merhum babamız Salih Şıktaş’ın bizlere bıraktığı en büyük sermaye dürüstlüktü. Belki soframız çok kalabalık değildi ama küçük bahçemizde ilkbaharın serin havasında güneşin ilk ışıkları ile birlikte kahvaltı yapmanın keyfini hiçbir şeyle değişmem mümkün değildi. Çocukluk yıllarımın unutulmaz anılarından bir sahnedir bu yaşadığım. Mevsimler konuşulduğunda ilk aklıma gelen ve gözümün önünde o sabah kahvaltısının muhteşem sahnesi hemen belirir. Sonbahar gelip çattığında da teyzemin bahçesinde bulunan payız (sonbahar) armutlarını toplarken soğuğun tadını çıkarırdım.
Mevsimler de değişti, insanlar da…
Bilim insanları bu işi nasıl yorumlar doğrusu bilmem. Mevsimlerin değiştiğini yaşayarak hissediyoruz. Kış ile yaz arasında bir haftalık bir zaman dilimi var. Bir hafta içinde bunaltıcı sıcakları da yaşayabiliyoruz, dondurucu soğukları da… Ama insanlar niye bu kadar değişti bunu bir türlü anlamıyorum. Hani derler ya coğrafya, iklim insanların değişiminde önemli rol oynuyor diye… Ben de bunu böyle yorumluyorum. İnsanlarımız da iklim değişiminden etkilenmiş ve bir anda sıcak, bir anda soğuk olmuşlardır.
Eskiden kim ne hata yapsa mutlaka bir büyüğü devreye girer ve ortadaki kızgınlıkları bir anda bertaraf ederdi. Ya da biri fitne yaratsa, toplum içine huzursuzluk salsa, toplumun değerleri ile alay etse, toplum kendiliğinden refleks gösterir, kişiyi veya kişileri kınar, her birey toplumun genel ahlak kurallarına uyma zorunluluğu hissederdi. Ama mevsimler gibi birçok şey değişti. En yakınımıza bile güvenmekte tereddüt eder olduk. Beraber yürüdüğümüz, birlikte hareket ettiğimiz kişinin bizden ayrıldıktan sonra arkamızdan neler söyleyebileceğini kara kara düşünür olduk. Samimiyeti geçtim, her şey suni gelmeye başladı. Yapmacık davranışlar, birinin açığını aramak için çırpınmak, dedikodu üretmek için özellikle gayret sarf etmek, hele hele sosyal medya denen aslında çağın mucizesi ama doğru kullanılmadığı için asrın felaketine dönüşen sosyal medya platformlarında sahte isimlerle önüne gelene hakaretler savuranları görünce insan, insanlığından utanıyor. Hangi ara bu kadar değiştik doğrusu hiç anlamadım.
Biz böyle değildik, değerlerimiz çok değerliydi. Değerlerimize söz denildiği zaman toplumsal tepki koyar, söz söylemeye de utanırdık. Ama şimdi öyle bir noktaya geldik ki, kim kimin hakkında bir söz söyledi mi koro halinde linç girişiminde bulunmakta, haklı mı haksız mı araştırmadan hüküm vermekte, yayılan iftiraları çoğaltarak kişiyi daha çok itibarsızlaştırmak için çırpınmaktayız.Sevgili okuyucular, iklim değişimi muhtemelen biz insanların dünyamızı hor kullanmamızdan kaynaklanan bir doğa olayıdır. Doğa kesinlikle ve kesinlikle kendinden alınanı geri alır. Yani biz dünyamıza ne kadar ihanet edersek bilelim ki doğa bunun karşılığını verecektir. Biz insanlar da yaşadığımız değişimin faturasını kesinlikle ve kesinlikle bir şekilde ödeyeceğizdir. Ya kendimiz bu ödemede rol alacağız, ya da çocuklarımız, torunlarımız bu faturanın ödeyen tarafı olacaktır.
Yine temenniyle sözlerimi sonlandırmak istiyorum.
Sevgili dostlar, ne ekerseniz aşınıza o çıkar kaşığınıza… Lütfen daha sağduyulu olalım ve hayatımızı kolaylaştıralım. Fitne, fesat, zorbalık, karalama, ihanet, kötülük bir gün kendinize döner. Cabbar Şıktaş
Genel Haber
Yayınlanma: 20 Haziran 2024 - 02:00
İKLİM GİBİYİZ
Genel Haber
20 Haziran 2024 - 02:00