Kur’an-ı Kerim bu hükmü kabul ve teyit etmiş hatta yeryüzü
yaratıldığından beri bunun böyle olduğunu vurgulamış şöyle buyurmuştur:
“Kuşkusuz Allah’ın kitabında gökleri ve yeri yarattığı günden beri
ayların sayısı, Allah katında on ikidir bunlardan dördü haram aylardır.
İşte budur sağlam din. Öyleyse bu aylarda kendinize zulmetmeyin.
Müşrikler top yekûn sizinle savaştıkları gibi, siz de onlarla topyekûn
savaşın. Bilin ki Allah takvalı olanlarla beraberdir. Şüphesiz haram
ayları ertelemek (nesi), inkârcılıkta ileriye gitmektir ki, kâfirler
bununla saptırılır. Allah’ın haram ettiği ayların sayısına uydurmak ve
sonuçta Allah’ın haram kıldığını helal kılmak için onun bir yıl helal
ve bir yılda haram kılarlar. Kötü işleri kendilerine süslü ve güzel
göründü. Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.”
Gördüğünüz gibi yüce kutsal İslam dini bu ayların haram olduğuna önem vermiş ve bunların saygınlığını korumama küfürde ileri gitmenin alameti olduğunu beyan etmiştir.
Haram aylarda savaş başlatma yasak ve büyük günahlardandır, ama kendini savunmanın sakıncası yoktur. Kerbela’da da İmam Hüseyin a.s asla savaşı başlatmadı hatta eline bir çok fırsatlar geçmesine rağmen. Allah’ın rızası peşinde olan kimse her işte her yerde Allah’ın rızasını gözetmeyi kendisine fırsat bilir, düşmana galip gelme, ganimete sahip olma vs gibi şeylerin ele geçmesini asla fırsat bilmez. Zaten Aşura günü Ömer bin Sa’d askerlerini toplayıp Peygamber ailesinin olduğu tarafı hedef alarak oku yayına koyup şöyle dedi: Her kes görsün ve Emir İbn-i Ziyad’ın yanında şahit olsun ki ilk oku ben atıyorum. Böylece savaşı fiili olarak başlattı, artık kendini savunma her canlıya farz olduğu için İmam Hüseyin ve yarenleri savunmaya geçtiler.
Bunlara şaşmamak elde değil! Daha tam elli yıl önce babaları böyle bir savaşa emretse törelerimiz çiğneniyor diye karşı gelen Araplar bu saadet devrinde nasıl da Allah’ın emrini Rasulullah’ın s.a.a sünnetini seçkin sahabelerin uygulamalarını hiçe saydılar? Demek mal ve makam sevgisi veya korku ve yalakalık insanı nasıl da istemediği ve altından kalkamayacağı şeylere zorluyor. Değerli mümin kardeşim her zaman her yerde insan imanını korumak zorundadır. En ufak bir şeyde insan şeytanın damına düşüp imanını elinden verebilir. İmam Hüseyin a.s ve onun kanıyla tarihe yazdığı bu şeref her yıl tekrarlanıp insanları hakkı tanımada ve hakkı kabul etmede kendilerini gözden geçirmelerine sebep olduğu için. Kıyamete kadar zinde ve canlı kalmalıdır. Hakikat şu ki İmam Hüseyin’e a.s iktida eden-uyan her toplum daima zinde, tüm insanlık erdemlerine sahip, zillete baş eğmeyen bir toplum olmayı başarmıştırlar. İmam Hüseyin’e a.s matem tutup ağıt yakmanın faydası İmam Hüseyin’e a.s değil, kendimizedir. Zulme boyun eğmeme dersi ruh ve canımızda sürekli zinde kalsın diyedir. İmam Hüseyin’in a.s şehadetini hatırlamayla onun ceddinin getirdiği din ile yeniden ahitleşmedir. Bu matemi zinde tutan topluma aferinler olsun, tarihte özellikle peygamberler tarihinde nice önemli günler ve olaylar vardır ki sahip çıkılmadığı için unutulmuş veya tahrif edilmiştir. Ama bu ümmet kendi peygamberinin torunun kıyamı daima zinde tutmuş unutturmamış ve tahrif olmasına meydan vermemişlerdir. Yer yer bir takım cahil beklide ajan olan insanlar tarafından tahrif edilmeye asil hedefinden çıkarılmaya çalışılsa da zamanın afetleri iyi tanıyıp tespit eden Allame Şehit Mutahhari r.a Ayetullah Hamenei gibi alim ve bilginler hakikatleri ortaya koymuş fırsatçılara meydan vermemişlerdir. Ezcümle kame vurma meselesi büyük alim , müçtehit ve taklit mercileri tarafından tahrim edilerek asil hedeften sapmasını engellemişlerdir.
Bizim şehrimizde de bazı işin bilincinde olmayan bir şeyi anlayıp bin şeyi kavrayamayan, kendisini alim zümresinden bilen ama heva hevesine kapılan ve bu işi bir ibadet zanneden, işin kendisini değerlendirmeyi bir yana bırakıp başkalarına muhalefet olsun diye veyahut ben İmam Hüseyin’i a.s başkalarından daha çok seviyorum kompleksine kapılarak baş vurmaya teşvik ediyorlar. Ancak bu millet ve özellikle de bu milletin gençliği Peygambe efendimizden sonra 12 Masum imama tabi oldukları gibi bu günde ağamız mevlamız İmam-ı Zaman’ın (Allah zuhuru tez etsin) naipleri olan taklit mercilerinin emir ve fetvalarına tabidirler. Bu ümmet yalnız bir sefer Peygamberimizin (Yani din büyüğünün) sözüne bakmadı bindötyüz yıldır acısını çekiyor. Rasulullah’ın Ehl-i Beytine tabi olanlar bu gün de onların naiplerinin sözünden çıkmayın ki acısı büyük olur. Bu işe teşvik eden kardeşlerime de buradan sesleniyorum: Gelin kendi yanımızdan bir şeyler yapmayı bırakalım bu konuda din büyüklerimize rehberimize tabi olalım. Onlara tabi olmakla hiçbir şey kaybetmeyiz. Çünkü ağamız İmam-ı Zaman (Allah zuhuru tez etsin) Allah’ın hüccetidir, onlarda İmam-ı Zaman (Allah zuhuru tez etsin) ağamızın hüccetleridi.
Ayrıca kame vurma meselesi kıyamette sorumlu tutulacağımız farz bir amel de değildir. Öyleyse birliğimizin bozulmaması için ortak şeyler üzerinde devam edelim. Eğer biz böyle bir birlği sağlarsa eminim Allah teala bizim işlerimizi rast getirecektir.
Değerli halkımıza bir de tavsiyem olacak; ey Ehl-i Beyt dostları, Allah ve Resulullah dostları bu iki aylık matem ayında dini bilginizi geliştirin, bu konularda yazılan kitapları okuyun her gün 15 dakika ila yarım saatlik bir mutalaa sizin hayatınızı değiştirecek önemli şeyleri öğrenmenize sebep olacaktır. Camileri doldurun! Köylü köyünde şehirli şehrinde mahalleli mahallesinde bu matem günlerini camilerde geçirsin. Her yıl Muharrem ayı ve matem günleri biz Ehl-i Beyt dostlarının sınanıp imtihan edildiği günlerdir. Bu imtihandan başarıyla çıkabilmemiz için, varımızla yoğumuzla camileri doldurarak destelere katılarak, ihsanlar ederek elimizden gelen çabayı sarf etmeliyiz. Allah bu milleti başı dik yaratmış, başı dik durmaya da muvaffak etsin. Ehl-i Beyt şehri olan Iğdır’ımızdan hayır ve bereketini esirgemesin. Amin
Arslan BAŞARAN
Iğdırmava H. Muhtar UYSAL Camii Hocası
Gördüğünüz gibi yüce kutsal İslam dini bu ayların haram olduğuna önem vermiş ve bunların saygınlığını korumama küfürde ileri gitmenin alameti olduğunu beyan etmiştir.
Haram aylarda savaş başlatma yasak ve büyük günahlardandır, ama kendini savunmanın sakıncası yoktur. Kerbela’da da İmam Hüseyin a.s asla savaşı başlatmadı hatta eline bir çok fırsatlar geçmesine rağmen. Allah’ın rızası peşinde olan kimse her işte her yerde Allah’ın rızasını gözetmeyi kendisine fırsat bilir, düşmana galip gelme, ganimete sahip olma vs gibi şeylerin ele geçmesini asla fırsat bilmez. Zaten Aşura günü Ömer bin Sa’d askerlerini toplayıp Peygamber ailesinin olduğu tarafı hedef alarak oku yayına koyup şöyle dedi: Her kes görsün ve Emir İbn-i Ziyad’ın yanında şahit olsun ki ilk oku ben atıyorum. Böylece savaşı fiili olarak başlattı, artık kendini savunma her canlıya farz olduğu için İmam Hüseyin ve yarenleri savunmaya geçtiler.
Bunlara şaşmamak elde değil! Daha tam elli yıl önce babaları böyle bir savaşa emretse törelerimiz çiğneniyor diye karşı gelen Araplar bu saadet devrinde nasıl da Allah’ın emrini Rasulullah’ın s.a.a sünnetini seçkin sahabelerin uygulamalarını hiçe saydılar? Demek mal ve makam sevgisi veya korku ve yalakalık insanı nasıl da istemediği ve altından kalkamayacağı şeylere zorluyor. Değerli mümin kardeşim her zaman her yerde insan imanını korumak zorundadır. En ufak bir şeyde insan şeytanın damına düşüp imanını elinden verebilir. İmam Hüseyin a.s ve onun kanıyla tarihe yazdığı bu şeref her yıl tekrarlanıp insanları hakkı tanımada ve hakkı kabul etmede kendilerini gözden geçirmelerine sebep olduğu için. Kıyamete kadar zinde ve canlı kalmalıdır. Hakikat şu ki İmam Hüseyin’e a.s iktida eden-uyan her toplum daima zinde, tüm insanlık erdemlerine sahip, zillete baş eğmeyen bir toplum olmayı başarmıştırlar. İmam Hüseyin’e a.s matem tutup ağıt yakmanın faydası İmam Hüseyin’e a.s değil, kendimizedir. Zulme boyun eğmeme dersi ruh ve canımızda sürekli zinde kalsın diyedir. İmam Hüseyin’in a.s şehadetini hatırlamayla onun ceddinin getirdiği din ile yeniden ahitleşmedir. Bu matemi zinde tutan topluma aferinler olsun, tarihte özellikle peygamberler tarihinde nice önemli günler ve olaylar vardır ki sahip çıkılmadığı için unutulmuş veya tahrif edilmiştir. Ama bu ümmet kendi peygamberinin torunun kıyamı daima zinde tutmuş unutturmamış ve tahrif olmasına meydan vermemişlerdir. Yer yer bir takım cahil beklide ajan olan insanlar tarafından tahrif edilmeye asil hedefinden çıkarılmaya çalışılsa da zamanın afetleri iyi tanıyıp tespit eden Allame Şehit Mutahhari r.a Ayetullah Hamenei gibi alim ve bilginler hakikatleri ortaya koymuş fırsatçılara meydan vermemişlerdir. Ezcümle kame vurma meselesi büyük alim , müçtehit ve taklit mercileri tarafından tahrim edilerek asil hedeften sapmasını engellemişlerdir.
Bizim şehrimizde de bazı işin bilincinde olmayan bir şeyi anlayıp bin şeyi kavrayamayan, kendisini alim zümresinden bilen ama heva hevesine kapılan ve bu işi bir ibadet zanneden, işin kendisini değerlendirmeyi bir yana bırakıp başkalarına muhalefet olsun diye veyahut ben İmam Hüseyin’i a.s başkalarından daha çok seviyorum kompleksine kapılarak baş vurmaya teşvik ediyorlar. Ancak bu millet ve özellikle de bu milletin gençliği Peygambe efendimizden sonra 12 Masum imama tabi oldukları gibi bu günde ağamız mevlamız İmam-ı Zaman’ın (Allah zuhuru tez etsin) naipleri olan taklit mercilerinin emir ve fetvalarına tabidirler. Bu ümmet yalnız bir sefer Peygamberimizin (Yani din büyüğünün) sözüne bakmadı bindötyüz yıldır acısını çekiyor. Rasulullah’ın Ehl-i Beytine tabi olanlar bu gün de onların naiplerinin sözünden çıkmayın ki acısı büyük olur. Bu işe teşvik eden kardeşlerime de buradan sesleniyorum: Gelin kendi yanımızdan bir şeyler yapmayı bırakalım bu konuda din büyüklerimize rehberimize tabi olalım. Onlara tabi olmakla hiçbir şey kaybetmeyiz. Çünkü ağamız İmam-ı Zaman (Allah zuhuru tez etsin) Allah’ın hüccetidir, onlarda İmam-ı Zaman (Allah zuhuru tez etsin) ağamızın hüccetleridi.
Ayrıca kame vurma meselesi kıyamette sorumlu tutulacağımız farz bir amel de değildir. Öyleyse birliğimizin bozulmaması için ortak şeyler üzerinde devam edelim. Eğer biz böyle bir birlği sağlarsa eminim Allah teala bizim işlerimizi rast getirecektir.
Değerli halkımıza bir de tavsiyem olacak; ey Ehl-i Beyt dostları, Allah ve Resulullah dostları bu iki aylık matem ayında dini bilginizi geliştirin, bu konularda yazılan kitapları okuyun her gün 15 dakika ila yarım saatlik bir mutalaa sizin hayatınızı değiştirecek önemli şeyleri öğrenmenize sebep olacaktır. Camileri doldurun! Köylü köyünde şehirli şehrinde mahalleli mahallesinde bu matem günlerini camilerde geçirsin. Her yıl Muharrem ayı ve matem günleri biz Ehl-i Beyt dostlarının sınanıp imtihan edildiği günlerdir. Bu imtihandan başarıyla çıkabilmemiz için, varımızla yoğumuzla camileri doldurarak destelere katılarak, ihsanlar ederek elimizden gelen çabayı sarf etmeliyiz. Allah bu milleti başı dik yaratmış, başı dik durmaya da muvaffak etsin. Ehl-i Beyt şehri olan Iğdır’ımızdan hayır ve bereketini esirgemesin. Amin
Arslan BAŞARAN
Iğdırmava H. Muhtar UYSAL Camii Hocası