Muharrem ayının yedinci günü İbn Ziyad, Ömer-i Sad’a mektup yazarak
İmam Hüseyin ve ashabının Fırat suyundan istifade etmesine izin
vermemesini istedi.
Bunun üzerine Ömer-i Sa’d Amr bin Haccac’ın emrine beşyüz kişi vererek, artık imamın ashabının su almalarına mani olmalarını emretti. Bu sırada Beciyle kabilesinden olan Abdullah bin Hoseyn Azudi, İmam Hüseyin’e karşı şöyle dedi: Ey Hüseyin artık gök renginde su bir daha görmeyeceksin, öyle susuz öleceksin!
İmam Hüseyin (a.s): Allah’ım ona susuzluğu tattır ve asla onu rahmetine alma, dedi.
Hamid bin Müslim diyor ki; Allah’a yemin ediyorum ki, bu konuşmadan sonra onun yanına gittim susuzluktan yanıyorum deyip su patlayana kadar su içiyor, onu ağzından çıkarıp tekrar içiyordu, böylelikle cehenneme vasıl öldü. Allah’ın laneti onun ve zalimlerin üzerine olsun.
Sekizinci gün İmam Hüseyin (a.s) çocukların ve ashabın susuz olduklarını gördü, çadırların arka tarafında kıbleye doğru on dokuz adım gidip kuyu kazıp çok güzel su çıkardılar. Her kes bu sudan içti ve su tulumlarını doldurdular.
Bu mucizevi olayı İbn Ziyad’a casusları bildirdiler. İbn Ziyad Ömer-i Sa’d’a mektup yazarak, ne edip, edip Hüseyin şle su arasına engel ol, onlara Osman’a yapılan muameleyi yap dedi.
İmam Hüseyin’in (a.s) ashabından olan Yezid bin Hoseyn Hamdeni, İmam’dan müsaade alıp Ömer-i Sa’d’ın yanına gitti onun çadırına girdi ve selam vermedi. Ömer ben Müslüman değimliyim neden bana selam vermiyorsun? Hamdani dedi ki; Allah Resulünün evlatlarının üzerine suyu kesiyorsun çoluk çocuk susuzluktan helak oluyor, sende kendini o Peygamberin ümmeti ve Müslüman mı zannediyorsun? Ömer bu hanedanın saygınlığı biliyorum, onları incitmenin haram ve büyük günah olduğunu biliyorum. Ancak elden ne gelir İbn Ziyad beni görevlendirmiş dedi. Hüseyin’in (a.s) kanına elimi bulaştırmanın ateş ve cehennem olduğunu biliyorum, ama Rey mülkü benim aşkımdır ondan geçemiyorum.
Yezid bin Hoseyn Hamdani İmamın huzuruna dönerek olayı anlattı ve dedi ki: İbn Sa’d Rey valiliğine ulaşmak için seni öldürmeyi göze almıştır.
Suyun kendilerine men edildiği ikinci günde Nafi bin Hilal ve arkadaşları kalabalık bir grupla Fırat’ın kenarına gelerek, Amr bin Haccac ve askerleriyle önce sözlü daha sonra fiili mücadele ederek tulumları suyla doldurup çadırlara yetiştirmeyi başardılar.
İmam Hüseyin (a.s) dostlarından Amr bin Garzai Ensari’yi Ömer-i Sa’d’a göndererek kendisiyle geceleyin iki ordu arasında yüz yüze görüşmek istediği mesajını iletti. Geceleyen İmam yirmi askerle Ömer de yirmi askerle kararlaştırılan yerde görüştüler.
İmam Hüseyin kendi oğlu Ali Ekber ve kardeşi Ebulfazl hariç ashabının geri dönmesini emretti, Ömer de oğlu Hafs ve kölesi hariç diğerlerini geri gönderdi.
Önce İmam Hüseyin (a.s) söze başladı; “Ey Sa’d’ın oğlu! Benimle savaşmak mı istiyorsun, huzuruna varacağın rabbinden hiç korkmaz mısın? Benim kimin oğlu olduğumu sen çok iyi biliyorsun! Bu azgın grubu bırakıp benimle olmak istemez misin? Bu iş seni Allah’a yakınlaştırır.
Ömer-i Sa’d: Eğer bunlardan ayrılırsam, Kufe’deki evimi yıkarlar.
İmam (a.s): Ben sana ev yaptırırım.
Ömer: Mülklerimi almalarından korkuyorum.
İmam (a.s): Ben senin mülkünden daha iyi ve güzel olan Hicaz’daki mülkümü sana vereceğim. (Rivayete göre Hicaz’da “Bağiba” çok büyük zıraat ve hurmalık olan yeri ki Muaviye burası için imama bir milyon dinar teklif etmişti ki imam ona satmamıştı)
Ömer: Kufe’de olan ailem ve çoluk çocuğumdan karkarım ki İbn Ziyad onları öldürür.
İmam (a.s) bunun hakkı kabul etme değil de sudan bahaneler peşinde olduğunu görünce yerinden kalktı ve şöyle dedi:”Sana ne demek gerekir! Allah yakında senin yatağında canını alacak ve asla seni bağışlamayacaktır. Biliyorum ki Irak buğdayından çok az yiyeceksin!
Ömer alay edercesine: Arpası bize yeter!
Başka bir rivayete göre de İmam, Ömer’e dedi ki: Bu bir ahittir, sen asla Rey valiliğine ulaşmayacaksın, istediğini yap ama beni öldürdükten sonra ne dünyada ne de ahirette asla yüzün gülmeyecek, şimdiden senin başının kesilip Kufe sokaklarında süngü üzerinde dolaştırıldığını ve çocukların senin başını taşladıklarını görüyorum.
Dokuzuncu gün yani Tasua günü artık savaşın başlayacağı gün idi. Ancak İmam Hüseyin a.s bir gece daha namaz kılıp Kur’an okumak ve dua etmek için, kardeşi Ebulfazl Abbas’ı (a.s) savaşı erteletmek için gönderdi. Hz. Ebulfazl Abbas bu öneriyi sunduktan sonra düşman ordusu arasında uzun bir tartışmadan sonra savaş ertesi güne yani Aşura gününe ertelendi.
İmam Hüseyin (a.s) Tasua günü elinden geldiği kadar bunları vazgeçirmeye çalıştı, açıklamalar yaptı, hutbeler okudu ancak, şeytana uyan şeytan sıfatlılar bilerek kendilerini Allah’ın gazabına mazhar kıldılar ve asla bağışlanmayacak günaha mürtekip oldular. Allah İmam Hüseyin’i (a.s) katledenlere, onlara yardım edenlere, bu düzeni kuranlara ve sonradan bu olayı duyup da razı olanlara lanet etsin.
Bunun üzerine Ömer-i Sa’d Amr bin Haccac’ın emrine beşyüz kişi vererek, artık imamın ashabının su almalarına mani olmalarını emretti. Bu sırada Beciyle kabilesinden olan Abdullah bin Hoseyn Azudi, İmam Hüseyin’e karşı şöyle dedi: Ey Hüseyin artık gök renginde su bir daha görmeyeceksin, öyle susuz öleceksin!
İmam Hüseyin (a.s): Allah’ım ona susuzluğu tattır ve asla onu rahmetine alma, dedi.
Hamid bin Müslim diyor ki; Allah’a yemin ediyorum ki, bu konuşmadan sonra onun yanına gittim susuzluktan yanıyorum deyip su patlayana kadar su içiyor, onu ağzından çıkarıp tekrar içiyordu, böylelikle cehenneme vasıl öldü. Allah’ın laneti onun ve zalimlerin üzerine olsun.
Sekizinci gün İmam Hüseyin (a.s) çocukların ve ashabın susuz olduklarını gördü, çadırların arka tarafında kıbleye doğru on dokuz adım gidip kuyu kazıp çok güzel su çıkardılar. Her kes bu sudan içti ve su tulumlarını doldurdular.
Bu mucizevi olayı İbn Ziyad’a casusları bildirdiler. İbn Ziyad Ömer-i Sa’d’a mektup yazarak, ne edip, edip Hüseyin şle su arasına engel ol, onlara Osman’a yapılan muameleyi yap dedi.
İmam Hüseyin’in (a.s) ashabından olan Yezid bin Hoseyn Hamdeni, İmam’dan müsaade alıp Ömer-i Sa’d’ın yanına gitti onun çadırına girdi ve selam vermedi. Ömer ben Müslüman değimliyim neden bana selam vermiyorsun? Hamdani dedi ki; Allah Resulünün evlatlarının üzerine suyu kesiyorsun çoluk çocuk susuzluktan helak oluyor, sende kendini o Peygamberin ümmeti ve Müslüman mı zannediyorsun? Ömer bu hanedanın saygınlığı biliyorum, onları incitmenin haram ve büyük günah olduğunu biliyorum. Ancak elden ne gelir İbn Ziyad beni görevlendirmiş dedi. Hüseyin’in (a.s) kanına elimi bulaştırmanın ateş ve cehennem olduğunu biliyorum, ama Rey mülkü benim aşkımdır ondan geçemiyorum.
Yezid bin Hoseyn Hamdani İmamın huzuruna dönerek olayı anlattı ve dedi ki: İbn Sa’d Rey valiliğine ulaşmak için seni öldürmeyi göze almıştır.
Suyun kendilerine men edildiği ikinci günde Nafi bin Hilal ve arkadaşları kalabalık bir grupla Fırat’ın kenarına gelerek, Amr bin Haccac ve askerleriyle önce sözlü daha sonra fiili mücadele ederek tulumları suyla doldurup çadırlara yetiştirmeyi başardılar.
İmam Hüseyin (a.s) dostlarından Amr bin Garzai Ensari’yi Ömer-i Sa’d’a göndererek kendisiyle geceleyin iki ordu arasında yüz yüze görüşmek istediği mesajını iletti. Geceleyen İmam yirmi askerle Ömer de yirmi askerle kararlaştırılan yerde görüştüler.
İmam Hüseyin kendi oğlu Ali Ekber ve kardeşi Ebulfazl hariç ashabının geri dönmesini emretti, Ömer de oğlu Hafs ve kölesi hariç diğerlerini geri gönderdi.
Önce İmam Hüseyin (a.s) söze başladı; “Ey Sa’d’ın oğlu! Benimle savaşmak mı istiyorsun, huzuruna varacağın rabbinden hiç korkmaz mısın? Benim kimin oğlu olduğumu sen çok iyi biliyorsun! Bu azgın grubu bırakıp benimle olmak istemez misin? Bu iş seni Allah’a yakınlaştırır.
Ömer-i Sa’d: Eğer bunlardan ayrılırsam, Kufe’deki evimi yıkarlar.
İmam (a.s): Ben sana ev yaptırırım.
Ömer: Mülklerimi almalarından korkuyorum.
İmam (a.s): Ben senin mülkünden daha iyi ve güzel olan Hicaz’daki mülkümü sana vereceğim. (Rivayete göre Hicaz’da “Bağiba” çok büyük zıraat ve hurmalık olan yeri ki Muaviye burası için imama bir milyon dinar teklif etmişti ki imam ona satmamıştı)
Ömer: Kufe’de olan ailem ve çoluk çocuğumdan karkarım ki İbn Ziyad onları öldürür.
İmam (a.s) bunun hakkı kabul etme değil de sudan bahaneler peşinde olduğunu görünce yerinden kalktı ve şöyle dedi:”Sana ne demek gerekir! Allah yakında senin yatağında canını alacak ve asla seni bağışlamayacaktır. Biliyorum ki Irak buğdayından çok az yiyeceksin!
Ömer alay edercesine: Arpası bize yeter!
Başka bir rivayete göre de İmam, Ömer’e dedi ki: Bu bir ahittir, sen asla Rey valiliğine ulaşmayacaksın, istediğini yap ama beni öldürdükten sonra ne dünyada ne de ahirette asla yüzün gülmeyecek, şimdiden senin başının kesilip Kufe sokaklarında süngü üzerinde dolaştırıldığını ve çocukların senin başını taşladıklarını görüyorum.
Dokuzuncu gün yani Tasua günü artık savaşın başlayacağı gün idi. Ancak İmam Hüseyin a.s bir gece daha namaz kılıp Kur’an okumak ve dua etmek için, kardeşi Ebulfazl Abbas’ı (a.s) savaşı erteletmek için gönderdi. Hz. Ebulfazl Abbas bu öneriyi sunduktan sonra düşman ordusu arasında uzun bir tartışmadan sonra savaş ertesi güne yani Aşura gününe ertelendi.
İmam Hüseyin (a.s) Tasua günü elinden geldiği kadar bunları vazgeçirmeye çalıştı, açıklamalar yaptı, hutbeler okudu ancak, şeytana uyan şeytan sıfatlılar bilerek kendilerini Allah’ın gazabına mazhar kıldılar ve asla bağışlanmayacak günaha mürtekip oldular. Allah İmam Hüseyin’i (a.s) katledenlere, onlara yardım edenlere, bu düzeni kuranlara ve sonradan bu olayı duyup da razı olanlara lanet etsin.