50 yıllık evli çift yumurta tokuşturup ateşin üstünden atladılar.
Genç kız ve kadınlar evlerde kapı pencere
dinleyip niyet tutular.Nişanlı kızlara yedilevin denilen yedi çeşit meyve ve çerezden oluşan yörede"Honca "denilen tepsi içinde hediyesiyle birlikte bir tepside gönderildi. Geleneksel olarak her evde genelde yapılan Nevruz kutlamaları başlamış oldu. Iğdırlılar 21 Mart günüde bayramlaşma yaparak birbirlerinin bayramlarını kutlamış olacaklar.
Iğdır’da genç kızlara gönderilen Honca denilen içinde kuru ve yaş meyveden oluşan hediye tepsisi Yazgülü Akar’a nişanlısı Hüseyin Türkdönmez tarafından getirildi. Kız evinde çalınan müzikle oyunlar oynandı. Çerezler pastalar yenilerek bir bayram havasında Nevruz bayramı kutlanmaya gelenekler yaşatılmaya başlandı. Nişanlı kızın akrabası Fatma Töre ,”Yıllardır nevruz bayramını geleneksel olarak kutluyoruz. Nişanlı kızlara” Honca”getirilir hediyesi verilir .Bu da nevruz bayramının bir geleneğidir.”dedi.
Araştırmacı Yazar Serdar Ünsal ,Iğdır'da geleneksel nevruz bayramı şu şekilde kutlandığını söyledi:" salıyı çarşambaya bağlayan gece "ahir-çerşenbe" denir.Bu gecede bahçe temizliğinden toplanan çalıçırpılar ateşte yakılır.Ateşten atlayanlar "ağılığım uğurluğum bütün hasatlıklarım bu ateşin üstüne derler."En az yedi kuru ve yaş yemişten oluşan "yeddi-levin" gecesi yapılır.kırmızıya boyanan yumurtalar tokuşturulur. "Gapı pusma" adeti, gençlerin niyet tutarak komşu kapılarını dinlemeleri ile ilgilidir. İlk duyulan söz, yeni yılın lehine veya aleyhine yorumlanmasına neden olur.Nişanlı kızlara “Honca “denilen hediye tepsisi gönderilir.Yumurtular renkli olarak boyanır. Iğdır ve çevresinde asırlardan beri Mart ayının ilk çarşambasından son Çarşambasına yani nevruz bayramına kadar üç kez olmak kaydıyla yakılır. En büyük nevruz ateşi ise Üçüncü Ahır Çarşamba ve bayram gecesi Salı'yı Çarşambaya bağlayan alav alav gecesinde yakılır.
Iğdır ve çevresinde Nevruz ateşi geleneği; Nevruzda yakılan ateşe yöre halkı genelikle tongal denir, Ateşin yakılması ile içlerinden bir dilek tutarak ateşin üzerinden atlayan kimseler bu dileklerinin gerçekleşeceğine , tüm hastalıklarının bu
ateşe dökülüp yanacağına , yeni yıla bu hastalık ve kötülüklerden arınarak girileceğine inanılır. İnanışa göre ateşin üzerinden üç veya
yedi defa atlanması gerekmektedir.
Ateşin üzerinden atlanırken genellikle şöyle bir tekerleme okunur
Ağırlığım, uğurluğum dökülsün bu ateşin üstüne,
Ağırlığım, uğurluğum hep bu ateşe
Ağırlığım uğurluğum dökülsün, odda yanıp kül olsun,
Yansın alev saçılsın, menim bahtım açılsın
Bu arada yağlı paçavralardan yapılan ateş topları da bir telle
bağlanır ve birkaç defa sallandıktan sonra havaya atılır. Daha sonra tongalın külleri bolluk getirsin diye evin bahçesine serpilir.
Dışarıdaki alav alav şenliği bittikten sonra eve gelinerek "en milli
sofra sayılan" Nevruz sofrasına oturulur. Bu sofrada pilav, kavurga, yarma yemeği, et v.s gibi milli yemeklerin yanında boyanmış yumurta, çeşitli kuruyemiş (yeddilevin)çeşitleri ve semeni bulunur. Sofra başında aile fertleri birbirini tebrik eder, evin aksakallarının işaretiyle yemeye bbaşlanılır. Nevruz/Yeni yıl bayramında aksakallar bütün dargınları barıştırır, gençlere öğüt nasihat verirler.
ATEŞ KÜLTÜRÜ
Eski Türk inanç sisteminin belli başlı kütlerinden birisi de ateş kültüdür. Türkler'de dünyanın yaratılışı, bahar ve ateş arasında bir bağ kurulur. proto-türk kültüründe kün(güneş ) ısı ve ışık kaynağı olduğu gibi, yeryüzünde de ateş hem, ısı, hem ışık verir. bu yüzden yeryüzünde güneşin, yani tanrinın temsilcisidir. bu yüzden kutsaldır. ateş yakılan yer ocaktır, bu yüzden çoğu kere ikisi aynı anlamda kullanılır. ocaksız barınak olmaz. bu yüzden ocak hem eve, hem de aileye işaret eder. ocağın tütsün, ocağımızı söndürme gibi ifadeler günümüzde bile ailenin devamına işaret eder. geçmişte pek çok aile ocaklarını hiç söndürmeden sürekli yakarlardı. modern hayatta önce
sobalara, sonra da kalorifere geçince, bu kavram önemini kaybetmeye yüz tutmuştur.