-Nime-i Şaban, anlam itibariyle “Şaban Ayı’nın yarısı” demektir. Yani 15 Şaban gününü ifade eder. 15 Şaban gününün önemi nedir? 15 Şaban berat, yani kurtuluş gecesidir. Hadislerde bu gecenin çok faziletli bir gece olduğu ve rahmet kapılarının sonuna kadar açıldığı, Rabbine yönelip af dileyenlerin dualarının kabul edileceği, ayrıca insanın bir yıllık kaderinin belirleneceği özellikle vurgulanmıştır. Bu gecenin çok önemli bir özelliği daha vardır ki, o da yeryüzüne ilahi adaleti yerleştirecek olan, 124 bin peygamberin varisi, Resulullah’ın (s.a.a.) soyundan ve Fatıma (a.s.)evlatlarından 12. İmam Hz. Mehdi’nin doğum günüdür. Bu kutlu doğumun, berat gecesine denk gelmesi tesadüfî değildir. İnsanlığın kurtarıcısı, ilahi adaleti bütün yeryüzüne uygulayacak olan Hz. Mehdi’nin, işte bu kurtuluş gecesinde dünyaya gelmesi Allah’ın takdiridir. Bu yüzden Nime-i Şaban, insanlığın bayram günlerinden birisidir.
- Hz. Mehdi’den biraz bahseder misiniz? Ne zaman doğdu? Zuhuru ne zaman olacak? Zuhura kadar insanların görevleri nelerdir? Başlıklar halinde, kısaca bir açıklama yapar mısınız?
- Hz. Mehdi, Ehl-i Beyt imamlarının 12.sidir. Hicri 255 yılında Samarra’da dünyaya geldi. Babası İmam Hasan Askeri, o dönemde Abbasi halifesi Mutesim’in gözetimi altında, askeri bir bölgede tutuluyordu. Sürekli bir gözaltı süreci yani… İmamın “Askeri” lakabı da buradan gelmektedir. Abbasiler, İmam Mehdi ile ilgili hadisleri bildiklerinden, o hazretin doğumuna engel olmak istiyorlardı. Bu yüzden İmam Hasan Askeri’nin evi de sık sık kontrol ediliyordu. Bu şartlar altında İmam Mehdi dünyaya geldi ve 5 yaşına kadar, İmam Hasan Askeri’nin çok yakınları ve bazı yakın Şiileri haricinde varlığı gizli tutuldu. Ancak imam Hasan Askeri’nin Abbasi halifesi tarafından zehirle şehit edilmesi üzerine varlığı anlaşıldı ve yakalanmak isterken Samarra’da, Allah’ın izniyle, gaybete çekildi.
İmam Mehdi, Allah’ın izniyle, Allah’ın takdir ettiği bir dönemde, ki bu dönem Ehl-i Beyt’ten gelen hadislere göre zulmün her tarafı kapladığı ve insanların “yok mu bir kurtarıcı, yok mu adaleti uygulayan” diye hasretle bekledikleri bir dönem olacak, zuhur edecek ve ilahi adaleti yeryüzüne hakim kılacaktır.
Gaybet döneminde, elbette ki, insanlar, sadece Mehdi’nin gelişini beklerken, hiçbir iş yapmadan, pısırıkça oturmayacaklardır. Aksine, ortamı O’nun gelmesi için hazırlamaları gerekir. Bunun için de ellerinden geldiğince adil, haktan yana ve insanların mutluluğu için çalışmaları, hem ferdi hem de toplumsal olarak bu gayretin içinde olmaları gerekir. Nasıl ki, bir insan evine bir misafir beklediğinde, evini o misafirin gelmesine hazırlar ve misafirinin rahat edeceği, beğeneceği şekilde çeki düzen verirse, Hz. Mehdi’yi bekleyenlerin de, ortamı O’nun gelişine hazır etmeleri, O’nun beğeneceği bir hale dönüştürme çabası içinde olmaları gerekir. Ki Mehdi geldiğinde O’nun safında yer alabilsinler, O’nun taraftarı olabilsinler. Bu anlamda bekleyiş, zinde ve dinamik bir bekleyiştir.
-Biraz da yapacağınız programdan bahsedelim isterseniz. Programın içeriği nasıl olacak? Ne gibi etkinlikler düşünüyorsunuz?
-Bu program, Hz. Mehdi’nin doğumunu kutlama, berat gününün önemine dikkat çekme ve “İntizar” dediğimiz bekleyişin mahiyetini insanlara hatırlatma eksenli olacaktır. Bu gün dünya kurtuluşa muhtaç bir haldedir. Her taraf savaşların, kan ve gözyaşının, haksızlıkların, terörün, mazlum insanların, kadın ve çocukların, hatta hayvanların, ağaçların, torağın, denizin, kısaca çevrenin katliam edildiği bir mekana dönüşmüş. Bu haksızlıklara karşı dinamik bekleyişin gereklerinin hatırlatılması ve ümitsizliğe düşülmemesi, Allah’ın vadinden gafil olunmaması konumuzun ana başlıkları olacaktır. Bunların da ehil ağızlardan anlatılması gerekir diye düşünüyoruz. O yüzden büyük alimlerimizden Dünya Ehl-i beyt Kurultayı genel sekreterliği gibi önemli bir görevi yürüten Ayetullah Ahteri’nin, programımıza misafir olarak katılmasını oldukça önemsiyoruz.
-Ayetullah Ahteri’den biraz bahseder misiniz?
-Ayetullah Ahteri, büyük bir din alimi olmanın yanında, dünyayı ve ülkeler arası ilişkileri de çok iyi bilen bir şahsiyettir. Dünya Ehl-i Beyt Kurultayı gibi uluslar arası bir kurumun genel sekreterliğini yapması da bunun delilidir. Biliyorsunuz, Dünya Ehl-i Beyt kurultayı, dünyanın neresinde bir Ehl-i Beyt dostu varsa, onlarla ilişki kurmak ve kültürel anlamda onlara ulaşmak ve sıkıntıları ile ilgilenmek üzere kurulmuş bir kuruluştur. Bu anlamda dünyadaki hemen bütün halkların sorunlarına vakıftır. Ayrıca büyük bir din alimi olma hasebiyle de, hem İslam tarihine, hem Hz. Mehdi ile ilgili dini kaynaklara, Mehdilik inancının bütün yönlerine de vakıftır. Böyle bir şahsiyetin dilinden Hz. Mehdi’yi dinlemenin ayrıcalığı olduğunu düşünüyoruz. Böyle bir şahsiyeti şehrimizde misafir etmekten gurur duyduğumu özellikle belirtiyor, halkımızın bu büyük şahsiyetin sohbetini kaçırmamasını şiddetle tavsiye ediyoruz.
-Programınızın kapsamı nedir? Kimleri davet ettiniz?
-Programımız herkese açıktır. Ancak, başta sayın valimiz olmak üzere mülki erkanı, Müftümüzü, Üniversitemizin başta rektörü olmak üzere çok değerli öğretim üyelerini programımızda görmekten memnuniyet duyacağımızı özellikle belirtiyorum. Kendilerini bizzat da davet edeceğiz zaten…
-Çok teşekkürler sayın hocam. Başarılar dileriz.
-Ben teşekkür ederim…
- Hz. Mehdi’den biraz bahseder misiniz? Ne zaman doğdu? Zuhuru ne zaman olacak? Zuhura kadar insanların görevleri nelerdir? Başlıklar halinde, kısaca bir açıklama yapar mısınız?
- Hz. Mehdi, Ehl-i Beyt imamlarının 12.sidir. Hicri 255 yılında Samarra’da dünyaya geldi. Babası İmam Hasan Askeri, o dönemde Abbasi halifesi Mutesim’in gözetimi altında, askeri bir bölgede tutuluyordu. Sürekli bir gözaltı süreci yani… İmamın “Askeri” lakabı da buradan gelmektedir. Abbasiler, İmam Mehdi ile ilgili hadisleri bildiklerinden, o hazretin doğumuna engel olmak istiyorlardı. Bu yüzden İmam Hasan Askeri’nin evi de sık sık kontrol ediliyordu. Bu şartlar altında İmam Mehdi dünyaya geldi ve 5 yaşına kadar, İmam Hasan Askeri’nin çok yakınları ve bazı yakın Şiileri haricinde varlığı gizli tutuldu. Ancak imam Hasan Askeri’nin Abbasi halifesi tarafından zehirle şehit edilmesi üzerine varlığı anlaşıldı ve yakalanmak isterken Samarra’da, Allah’ın izniyle, gaybete çekildi.
İmam Mehdi, Allah’ın izniyle, Allah’ın takdir ettiği bir dönemde, ki bu dönem Ehl-i Beyt’ten gelen hadislere göre zulmün her tarafı kapladığı ve insanların “yok mu bir kurtarıcı, yok mu adaleti uygulayan” diye hasretle bekledikleri bir dönem olacak, zuhur edecek ve ilahi adaleti yeryüzüne hakim kılacaktır.
Gaybet döneminde, elbette ki, insanlar, sadece Mehdi’nin gelişini beklerken, hiçbir iş yapmadan, pısırıkça oturmayacaklardır. Aksine, ortamı O’nun gelmesi için hazırlamaları gerekir. Bunun için de ellerinden geldiğince adil, haktan yana ve insanların mutluluğu için çalışmaları, hem ferdi hem de toplumsal olarak bu gayretin içinde olmaları gerekir. Nasıl ki, bir insan evine bir misafir beklediğinde, evini o misafirin gelmesine hazırlar ve misafirinin rahat edeceği, beğeneceği şekilde çeki düzen verirse, Hz. Mehdi’yi bekleyenlerin de, ortamı O’nun gelişine hazır etmeleri, O’nun beğeneceği bir hale dönüştürme çabası içinde olmaları gerekir. Ki Mehdi geldiğinde O’nun safında yer alabilsinler, O’nun taraftarı olabilsinler. Bu anlamda bekleyiş, zinde ve dinamik bir bekleyiştir.
-Biraz da yapacağınız programdan bahsedelim isterseniz. Programın içeriği nasıl olacak? Ne gibi etkinlikler düşünüyorsunuz?
-Bu program, Hz. Mehdi’nin doğumunu kutlama, berat gününün önemine dikkat çekme ve “İntizar” dediğimiz bekleyişin mahiyetini insanlara hatırlatma eksenli olacaktır. Bu gün dünya kurtuluşa muhtaç bir haldedir. Her taraf savaşların, kan ve gözyaşının, haksızlıkların, terörün, mazlum insanların, kadın ve çocukların, hatta hayvanların, ağaçların, torağın, denizin, kısaca çevrenin katliam edildiği bir mekana dönüşmüş. Bu haksızlıklara karşı dinamik bekleyişin gereklerinin hatırlatılması ve ümitsizliğe düşülmemesi, Allah’ın vadinden gafil olunmaması konumuzun ana başlıkları olacaktır. Bunların da ehil ağızlardan anlatılması gerekir diye düşünüyoruz. O yüzden büyük alimlerimizden Dünya Ehl-i beyt Kurultayı genel sekreterliği gibi önemli bir görevi yürüten Ayetullah Ahteri’nin, programımıza misafir olarak katılmasını oldukça önemsiyoruz.
-Ayetullah Ahteri’den biraz bahseder misiniz?
-Ayetullah Ahteri, büyük bir din alimi olmanın yanında, dünyayı ve ülkeler arası ilişkileri de çok iyi bilen bir şahsiyettir. Dünya Ehl-i Beyt Kurultayı gibi uluslar arası bir kurumun genel sekreterliğini yapması da bunun delilidir. Biliyorsunuz, Dünya Ehl-i Beyt kurultayı, dünyanın neresinde bir Ehl-i Beyt dostu varsa, onlarla ilişki kurmak ve kültürel anlamda onlara ulaşmak ve sıkıntıları ile ilgilenmek üzere kurulmuş bir kuruluştur. Bu anlamda dünyadaki hemen bütün halkların sorunlarına vakıftır. Ayrıca büyük bir din alimi olma hasebiyle de, hem İslam tarihine, hem Hz. Mehdi ile ilgili dini kaynaklara, Mehdilik inancının bütün yönlerine de vakıftır. Böyle bir şahsiyetin dilinden Hz. Mehdi’yi dinlemenin ayrıcalığı olduğunu düşünüyoruz. Böyle bir şahsiyeti şehrimizde misafir etmekten gurur duyduğumu özellikle belirtiyor, halkımızın bu büyük şahsiyetin sohbetini kaçırmamasını şiddetle tavsiye ediyoruz.
-Programınızın kapsamı nedir? Kimleri davet ettiniz?
-Programımız herkese açıktır. Ancak, başta sayın valimiz olmak üzere mülki erkanı, Müftümüzü, Üniversitemizin başta rektörü olmak üzere çok değerli öğretim üyelerini programımızda görmekten memnuniyet duyacağımızı özellikle belirtiyorum. Kendilerini bizzat da davet edeceğiz zaten…
-Çok teşekkürler sayın hocam. Başarılar dileriz.
-Ben teşekkür ederim…