Bir Muharrem Olduğunda Matem Kaplar İçimi
Bu duygu dünya genelinde milyonlarca insanda aynıdır.
Muharrem ayının birinci günü gelip çattığında, matem törenlerine katılmasa bile içinde bir burukluk, tarifi imkansız bir hüzün olur.
1 Muharrem, Hz. Hüseyin’in Kerbela'da şehit edilişini haber verir. Oysa 1 Muharrem'de Hz. Hüseyin ve 72 yakını henüz şehit edilmemiştir ama artık o yola girilmiş ve kervan Kerbela’ya gitmek üzere hazırlığa başlamıştır.
Hz. Hüseyin, tüm İslam aleminin aziz Peygamberinin torunudur. Hz. Peygamberimizin kızı Hz. Fatıma’nın ve ilk Müslümanlığı kabul eden İlmin Kapısı Hz. Ali’nin oğludur.
Muaviye'nin oğlu Yezit, ele geçirdiği halifelikte Hz. Hüseyin’den biat ister. Hz. Hüseyin de bunu şiddetle reddeder. Çünkü dedesi Resulullah’ın koltuğunu babası Muaviye'nin hilesi ile ele geçiren Yezit, İslam halifeliğine layık birisi değildir. Bu sebepten ötürü Hz. Hüseyin, Yezit’e itaati şiddetle reddetmiştir. Hal böyle olunca Medine’den Mekke’ye, Mekke’den de yoğun mektup daveti aldığı Kufe'ye doğru hareket etmiştir.
Genelde Kufeliler Hz. Hüseyin’e sahip çıkmadılar denir ya, evet aynen öyle oldu. Hz. Hüseyin’i Kufeye davet edenler, Kufe’ye varmadan yolu kesilerek muhasaraya alınan Hz. Hüseyin’e yardıma gitmedikleri gibi, katliamdan sonra da Kufe sokaklarında dolaştırılan Peygamber torunu kadın ve kızlara sahip çıkmamışlardır.
Hz. Hüseyin, Kerbela’da kızgın güneş altında 3 gün muhasaraya alındıktan ve 3 gün susuz bırakıldıktan sonra şehit edildi.
Aslına bakarsanız, Kerbela hadisesine her baktığımda mutlaka gözüme çarpan şu olmuştur: Hz. Hüseyin bu yolculuğa çıkarken elbette gelecekten haberdar değildi; zira Mekke dahil yol boyunca suikastlar olmuş, takip edilmiş ve Kufe’ye gitmesi Yezit tarafından istenmemişti. Ancak Hz. Hüseyin, ilahi bir hikmetle bu yolculuğa devam etti. Muhtemelen şöyle düşündü: Eğer beni öldürürlerse Müslümanlar uyanacak ve bu da uyuyan, kandırılan, korkutulan Müslümanların ayağa kalkmasına vesile olacaktır. Yok eğer bana saldırmaz da beni öldürmezlerse ben zaten insanları uyandıracak, gerçek İslam'ın Muhammedi bir İslam olduğunu onlara açıklayacağım diye düşünmüştür. Yani her iki koşulda da hedefine ulaşmış olacak, Allah’ın dini, elçisi Resulullah’ın bizlere tebliğ ettiği gibi olduğunu iki koşulda da haykırmış olacaktı. Nitekim savaş meydanında Yezit’e biat etmeleri istendiğinde şöyle haykırdığı rivayet edilir: “Ceddim Resulullah’ın dini ayakta kalacaksa ey kılıçlar doğrayın beni.” demiştir.
Elbette 1400 yıllık mucizevi ikinci bir hadise yoktur. Şöyle ki, hiçbir hadise yoktur ki 1400 yıldır ilk gün gibi insanlarda acı yaratsın. Bunun kendisi bile bir mucizedir. Çünkü Hz. Hüseyin Allah yolunda adım attığında yine insanlığın yaşatılmasından yanaydı. Yapmayın etmeyin, yazıktır günahtır, Resul evlatlarıdır. Ama o dönemin Yezit/IŞİD’i Hz. Hüseyin ve ev halkını vahşice kılıçtan geçirdi. Eğer ki Hz. Hüseyin o gün kanıyla bu azgın grubu durdurmasaydı, bugün kimse Müslümanım demezdi. Çünkü Müslümanlık Hz. Peygamberle savaşan Ebu Süfyan, Hz. Ali ile savaşan Muaviye ve Hz. Hüseyin ile savaşan Yezit’in sunduğu dine tabi olunacaktı. İçinde bulunduğumuz yüzyılda etrafımızdaki Müslüman görünümlü terör örgütlerine baktığımızda cahiliye devrinden hiçbir farklarının olmadığını fevkalade görmekteyiz.
Evet, Hüseyin Peygamber torunu ve Ali’nin oğludur. Ama Hüseyin de Hüseyin’dir.
15 Temmuz Tasua,
16 Temmuz Aşura’dır.
Tasua Arapça 9. gün demektir. Hz. Hüseyin’in son gecesi.
Aşura da Arapça’da 10. gün demektir.
Aşure değil, AŞURA’dır.
AŞURA günü, Hz. Hüseyin şehit edildiği için Ehli Beyt dostları AŞURA günü ağlar, ağıt yakarlar, dua eder ve Hz. Peygamber’e, Hz. Ali’ye, Hz. Hatice’ye, Hz. Fatıma’ya, Hz. Hasan’a, Hz. Zeynep’e başsağlığı dilerler.
Yani, AŞURE bayramı yapmazlar.
AŞURENİZ mübarek olsun sözünden de hiç haz almazlar.
Kerbela, Irak’ta bir çölün adıdır.
AŞURA, Muharrem ayının 10. gününün adıdır.
Muharrem ayının 10. günü AŞURA günü, Hz. Hüseyin ve 72 yakını Yezit tarafından şehit edilmiştir.
Hz. Hüseyin, Hz. Peygamberimizin öz kızından olma torunudur.
Hz. Peygamberin soyu kızı Fatıma’dan gelmektedir.
Bu vurguyu yapmaktaki kastım, insanların olayı idrak edemeyerek ve bazı maksatlı kişilerin Aşura’yı gölgeleyip, o güne başka manalar kazandırmaya çalışmalarıdır.
Mesela Nuh’un gemisinin karaya oturması, Yunus’un balığın karnından kurtulması, Yusuf’un zindandan kurtulması gibi çok farklı aylarda olan hadiseleri Muharrem'in 10. günü olan AŞURA’ya mal etmeye çalışarak, matemi gölgelemek amacı taşımaktadırlar. Bu duruma dikkat çekmek ve konunun daha anlaşılır olmasına katkıda bulunmak istedim.