Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz?
Şehrimizin kıymetli bilim insanı Prof. Dr. Yakup Kumtepe ile sohbet ederken bir durum tespiti yapmak adına şöyle demişti: “Görev yaptığım Ankara Üniversitesi Kadın Doğum servisinde, randevu saatinde orada olan ancak acil bir durumdan ötürü eşinin muayenesi geciken vatandaşımızın sesini yükselterek şöyle dediğini duydum: 'Benim kim olduğumu biliyor musunuz?' Kararlı bir ses tonuyla bu ifadeyi tekrar ettikten sonra arkadaşlara aynı ses tonuyla şöyle diyordu: 'Ben kaportacıyım. Benim saatim 5 bin TL.' Biraz tebessümle arkadaşlara müdahale ettim ve şöyle dedim: Arkadaşımız gerçekten de önemli bir sanatkâr. Ülkede kaportacı, kaynakçı, marangoz, su tesisatçısı, motor tamircisi, elektrikçi, terzi, berber giderek azalıyor. Bu kardeşlerimizin kıymetini bilmeliyiz.
Sevgili gençler,
Belki şöyle diyebilirsiniz: 'Madem bu işler güzeldi, kendi çocuğun niye gidip okudu da sanatkâr olmadı?' Öncelikle altını çizerek söylüyorum, okuyun. Ama işe yaramayan, hiçbir geçerliliği olmayan, lise mezunundan farksız bir üniversiteyi okuyacağınıza, üniversiteyi bitirip işsiz güçsüz ortalıkta gezeceğinize gidin meslek sahibi olun.
Benim iki çocuğum avukat, biri de diş hekimliğinde okuyor. Eğer onlar okumayacak olsalardı, kesinlikle meslek sahibi olurlardı. Ama kaportacı, inşaat, kalıp, demir, duvar, fayans, su tesisat, elektrik tesisat ustası, motor tamircisi, kaynakçı, kapı pencere ustası, lastikçi, terzi, berber, beyaz eşya tamircisi, tornacı, elektronik tamircisi kısaca çeşitli dallarda usta olanlar, bir avukattan çok kazanıyorlar.
Üzülerek ifade etmeliyim ki ülkemizin en büyük sorunlarından birisi alttan yetişip gelen çırakların olmayışıdır. Hangi esnafa gitsem, yaşını başını almış kişiler tek başına çalışmakta, yerine bırakacağı bir tek çırak bulup çalıştıramamaktadır. Bu da şu demek oluyor: 5-10 yıl sonra bu kişiler birer birer yaştan ötürü dükkanlarını kapattıklarında, yerlerini dolduracak usta bulamayacağız.
Kaç gündür, Ankara, İstanbul, Kocaeli ve çevresinde gezip duruyorum. Emin olunuz ki böyle giderse çok değil 20 yıl sonra bu ülkede hem sanatkâr sorunu olacak, hem de Türk sorunu. Dediğim gibi alttan gelen yeni nesil olmadığı için mevcut çalışanlar yaşlanıp işlerini kapatacak, biz ülkeyi terk edip yurt dışına çıkmaya heves ettikçe, Suriyeli, Afganlı, Arap da ülkemize akın ederek çoğunluk olacak ve ülkede gerçek manada bir Türk sorunu yaşanacaktır.
Lütfen gençler, illâ herkes üniversite okuyacak diye bir kural yoktur. Babalarınızın mesleğine sahip çıkın, babanızın mesleği yoksa sokakta boş boş gezeceğinize girin, hoşunuza giden, yapabileceğinize inandığınız bir atölyede çalışıp meslek öğrenin. Ülkesini seven, işini en iyi yapandır. En büyük kabadayılık da ekmeğini alnının teriyle kazanmaktır. Kolunuzda altın bileziğiniz olduğunda elbette göğsünüzü gererek 'Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz?' dersiniz. Ama elinde hiçbir mesleği olmayanın boynu her daim bükük olur.
Yine söylüyorum, bizlerin geleceği olan gençlerimiz elbette öncelikle okusunlar. Tıp, diş, fizik, mühendislik, öğretmenlik, tarım gibi insanlığa fayda sağlayacak her okulu en başarılı biçimde okusunlar ve vatanlarına birer faydalı bireyler olsunlar. Ama her insanın yeteneği, kabiliyeti aynı değildir. İllâda her insan tıp okuyacak diye bir kaide de yoktur. Okuyabilen okusun, okuyamayan boş gezmesin, meslek sahibi olsun.
Ülkemizde ve özelde de ilimizde usta sorunu en önemli sorunlar arasında yer almaktadır. Umarım önerilerimi can kulağıyla okur, okumayanlara okutur, etrafınıza bu fikri empoze edersiniz.