ZENGEZUR, PASHİNYAN, NAHÇIVAN
Başlıktaki üç isim etrafında biraz kafa yormak gerekiyor.
Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki 44 günlük Zafer Savaşı’nın ardından Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da desteği ile geçmiş yıllarda aktif olarak kullanılan ve bir diğer adı da “İpek Yolu” olan Zengezur koridorunun inşaatına başlamış, yolun yapım işinin dörtte üçü tamamlanmış ve yapım işi aralıksız devam ettirilmektedir.
Zengezur koridoru şu anda resmi olarak Ermenistan toprakları içerisinde bulunan, Azerbaycan ile Nahçivan’ı birbirinden ayıran bir kara parçasıdır. Rusların sinsi planı doğrultusunda Ermenilere verilen Zengezur koridoru her ne kadar Ermenistan toprağı olsa da Ermenilerin o bölgede yaşam inşa etmedikleri, güvenlik önlemi dahi almadıkları bilinen bir gerçektir.
44 günlük savaş sonrası birçok kere bir araya gelen taraflar barış konusunu masaya yatırdıkları gibi Zengezur koridorunu da ele almışlardır. Yani Azerbaycan durup dururken Zengezur koridorunun yapımına başlamamış, milyon dolarları bir hayal uğruna o bölgeye dökmemiştir. Bu açıdan “Ermenistan bunu bir işgal diye adlandırır” diyenler olsa da, iki ülkenin karşılıklı kararı doğrultusunda yapıldığı yaşanan gelişmelerden fevkalade anlaşılmaktadır.
Zira geçtiğimiz hafta içinde Ermenistan Başbakanı Nikol Pashinyan’ın söylediği bu söz bana göre çok önemli ve değerlidir. Pashinyan: “Tüm sorumluluğu üzerime alarak Azerbaycan ile barışı imzalayacağım.” demiştir.
Şüphesiz ki Pashinyan durup dururken bu sözü zikretmemiştir. Aliyev ile defalarca yaptıkları görüşmelerin neticesinde bu düşünce hasıl olmuştur.
Diğer bir konu da Ermenistan’ı yöneten Pashinyan elbette ki ülkesinin ve halkının geleceğini de düşünmek durumundadır.
Diaspora ve Taşnak Ermenilerine kulak asacak olursa, yarım asırdır dünyaya açılamayan, halkı her geçen gün daha çok fakirleşen, modernizasyonu elde edemeyen, komşuları ile kaçamağına ticaret yapmak zorunda kalan, enerji sorununu çözemediği için zorunlu olarak Metzamor’u kendi halkının tepkisine rağmen çalıştıran Ermenistan, barış olmaması durumunda bu kötü gidişata kaldığı yerden devam edeceğini çok iyi bilmektedir.
Ancak Pashihyan gördüğümüz kadarıyla bu kötü talihlerinden kurtulmak istiyorlar. Barış imzalandığı takdirde her şeyin eskisi gibi olmayacağını, hem Karabağ’da hem de Ermenistan’da yaşayan halklarının dünyaya açılacağını, köhnemiş şehirlerinin yenileceğini, halkının zenginleşeceğini, dünyaya entegre olacaklarını bildiğinden doğru adım atma çabası içerisindedir.
Şüphesiz buna karşı çıkacak olan Ermeni halkının cılız sesinin farkındadır. Bu cılız ses dışarıdaki Ermeni Diasporası ve içerdeki Taşnak Partililerdir. Bu aşarı ırkçı grubun yaşam kaynağı Türk düşmanlığıdır. Eğer barış olursa bunu kaybedeceklerini bildikleri için barışın olmasını kesinlikle istemiyorlar.
Ama bugün Ermenistan’da Azerbaycan’da ve Türkiye’de “Barış olsun mu?” diye bir anket yapılacak olsa emin ki halkın ezici bir çoğunluğu “evet” diyecektir.
İşte bunun farkında olan Nikol Pashinyan, “Tüm sorumluluğu üzerime alarak Azerbaycan ile barışı imzalayacağım.” diyor.
Elbette Zengezur koridoru küçümsenmeyecek bir projedir.
Bu proje hem Ermenistan ve Azerbaycan için hem de Türkiye için tarihi bir dönüm noktasıdır. Zengezur koridoru uzakları yakın eden, tarihi ipek yolunu canlandıracak olan, dünyanın üçte birine ulaşımı sağlayan önemli bir ticaret koridoru olacaktır.
Dünya bunun farkında, bölge insanları olarak bizler de bunun farkındayız ve de heyecanlıyız.
Dikkatinizi çekerim her ülke öncelikle kendi çıkarlarını gözetir. Bu girişimde hangi ülkenin çıkarı varsa o ülkeler şüphesiz ki bu girişime sıcak bakacak ve destekleyeceklerdir.
Elbette konuyu ne kadar öğrenmeye kalksak da devletlerin bildiği, bizim bilemediğimiz konular mutlaka vardır. Ama bildiğimiz net olan konu şudur ki; Zengezur koridoru tamamlandığı vakit Türk dünyasının ticaret, lojistik ve siyasal bağları oldukça güçlenecektir.
ZENGEZUR KORİDORUNUN BİRLEŞME NOKTASI NAHÇIVAN
Yukarıda sırladığım yaşanan gelişmeler ve beklentilerdir.
Koridorun Türkiye, Ermenistan ve Azerbaycan birleşme noktası Azerbaycan’ın özerk Cumhuriyeti Nahçıvan’dır.
Bilindiği üzere birkaç ay önce Nahçıvan’da hiç beklenmedik bir gelişme oldu ve 27 yıldır Nahçıvan’ı yöneten Vasıf Talıbov görevden alındı. Korku imparatorluğunun kol gezdiği, kimsenin hiçbir şeye itiraz edemediği, insanların evlerine mahkûm edildiği Nahçıvan’da Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in talimatıyla 27 yıllık saltanata son verilmiş ve Azerbaycan Cumhurbaşkanının yetkili yöneticisi olarak Fuad Necef’li göreve atanmıştır.
Nahçıvan’da yaşanan değişim herkesi mutlu etti. Çünkü haksızlık vardı. Adam kayırma vardı. Gelirin adaletsiz dağılımı vardı. Kısacası her şey Talıbov ailesine endekslenmişti.
Değişim olduğu anda her şeyin normale dönmesi bekleniyordu ama henüz arzu edilen değişim gerçekleşmiş değildir.
Vasıf Talbov döneminde Dilucu sınır kapısı Pandemiyle başlayan süreçle birlikte işlevliğini oldukça kaybetmişti. Sonradan biraz gevşetildi ama eskisi gibi hiç olmadı. Vatandaş Türkiye’den bir kilo patates alıp Nahçıvan’a götüremiyordu.
Yani Nahçıvan halkı doğruyu söylemek gerekirse göçe zorlanmış ve bugün Nahçıcan’ın 1 milyon nüfusu olması gerekirken, şu anda 200-300 bin nüfusun yaşadığı tahmin edilmektedir.
Geçmişte bir aileye teslim edilen Nahçıvan iyi yönetilemedi.
Peki ya şimdi niye beklediğimiz gibi olmuyor?
Soruşturmalar, incelemeler henüz daha bitmedi mi?
Şu anda Nahçıvan vatandaşları bir kere Türkiye’ye geldiğinde ikinci gelişleri 15 gün sonra mümkün olabilmektedir.
Türk vatandaşları için de durum aynı. Ama bir sorun var. Otobüsler ve tur araçları henüz Nahçıvan’a geçemiyor. Özel otomobilinizle gidebiliyorsunuz. Özel otomobille Nahçıvan’a girip çıkmanın maliyeti 2.800 TL. civarında.
Yani Nahçıvan’a gidip gezip döneyim derseniz karşınıza çıkacak olan masraf bu.
Bu olumsuzluğun giderilmesi gerekmektedir.
İsteyen istediği kadar gidip gelebilmelidir.
Bavul ticareti veya belirlenen kotanın dışına çakmamak kaydıyla insanlara kısıtlama getirmemelidir.
Yarın Zengezur koridoru açıldığında insanlar bu durumlarla karşılaşacaksa, şimdiden hayal kırıklığı yaratmış olur.
Geçmiş dönemde insanlar dinlenmiyor, talepler dikkate alınmıyordu.
Umarız ki “iki devlet bir millet” sözüne yakışır yönetmelikler hayata geçirilir ve hem Nahçıvan’ın nüfusunun artması sağlanır hem de halkın gidiş gelişi artırılmış olur.