Ali Beyin seçilmesinden bir kaç gün sonra (zannedersem yemin töreni daha olmamıştı) duyduğum bir iki dedikodu beni biraz üzdü. Doğrusu duyan herkesi üzdü. Çünkü kimse Ali Beyin bu derece kindar olabileceğine inanmıyor. Hem de sarf edilen sözler bir milletvekilinin sarf edeceği sözler değildir. "Ya doğruysa!" Tedirginliği içinde Ali Beye gidiyorum.
Merakımı gidermek için, Sayın milletvekilimizden kısa bir zamanı alarak bu dedikoduların aslının olup olmadığını öğrenmek ve alacağım cevapları da sizlerle paylaşmak istedim. Sağ olsunlar, beni kabul ettiler ve ben o tedirginlik içinde hemen söze başladım.
"Sayın Vekilim aslına bakarsanız, bu gün bazı yazılarıma gelen yorumlara yanıt vermek istiyordum. Ancak fırsat varken ve izin verirseniz, sizinle biraz sohbet etmek ve kafama takılan bir iki soruma yanıt almak istiyorum."
"Elbette neden olmasın, buyurun, merakınızı hemen gidereyim."
" Öncelikle seçilmenizden dolayı sizi ve şahsınızda, sizi destekleyen tüm seçmenlerinizi gönülden kutluyorum. Gerçekten şaşırtıcı ve sürpriz bir sonuç elde ettiniz.
Böyle bir sonuç bekliyor muydunuz? Sizce de sürpriz bir sonuç oldu mu?"
"Çok teşekkür ederim. Sayın Baydar; Ben de aracılığınızla, başta, beni destekleyen seçmenlerime ve tüm Iğdırlı Hemşerilerime gönülden teşekkür ederim. Doğrusunu isterseniz, ilk günlerde böyle bir sonuç beklemiyordum.
Ancak; Seçim bölgelerini, yani il, ilçe ve köylerimizi ziyaret ettikten sonra hele hele, Sayın Deniz Baykal'ın mitinglerdeki konuşmalarından sonra sonucun pek de sürpriz olmayacağını anladım. Bunu bir tek ben değil, bütün Türkiye tahmin ediyordu.
Çünkü halkımızın büyük bir çoğunluğunda AKP'ye bir eğilim ve sempati oluştu. Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan hiç kimse, bulunduğu ortamda gerginlik ve çatışma istemiyor artık. Halk, huzur, barış ve sevgi istiyordu. Esnaf, köylü, memur, çiftçi, kısaca tüm insanlarımız, bu yönde bir birlik ve beraberlik istiyordu.
Bu durumu sezdikten sonra birinci parti olacağımızı anlamıştım. Dikkat ederseniz Türkiye genelinde de bu görüş hâkim oldu. Halkımız, düşmanına dahi haksızlık yapılmasını istemiyor. Türk toplumunun yapısında bu hep vardır. İşçi, köylü, memur, esnaf, hatta yurt dışında ikamet eden vatandaşlarımız dahi bu yönde eğilim gösterdiler. Haklı olanların yanında yer aldılar ve bunu da oyları ile ispatladılar. Yani AKP'nin çatısı altında birleşmeye karar verdiler.
Zaten halkın durumunu anlayan bir idareciyi halk da anlar, ona destek olur. Halkımız bana ve partime bu desteği vermiştir. Onlara bir kez daha teşekkür ederim. Onları mahcup etmeyeceğim.
" "Sorularımı biraz kısa tutacağım. Zamanınızı fazla almak istemiyorum. Biliyorum, Cumhurbaşkanlığı seçimi için biraz sonra Ankara'ya gideceksiniz Bir iki soru daha sorup, ileriki günlerimizde daha uzun uzadıya konuşmak üzere size uğurlar olsun diyeceğim."
"Hay hay neden olmasın. Zaten sizler bizim, gözümüz, kulağımız ve dilimizsiniz. Sizlerin aracılığıyla insanlarımıza daha rahat ulaşabiliyoruz.
Evet, buyurun, sorunuzu alayım." "Evet, Sayın vekilim, seçildiniz ve üstelik birinci parti oldunuz. Geçmişe yönelik bir tecrübeniz de var. Yörenin de çocuğu olduğunuza göre Iğdır'ı ve Iğdırlıları da yakından tanıyorsunuz.
Iğdır için duygu ve düşünceleriniz nelerdir, bizimle, daha doğrusu tüm Iğdırlılarla paylaşmak isterimsiniz?
"Tabi ki Iğdırlıyım ve bu yörenin çocuğuyum. Iğdır'ı ve Iğdırlıları da çok iyi tanıyorum, sorunlarını ve sıkıntılarını da çok iyi biliyorum. Evet, ben AKP'den seçilmiş bir vekilim, AKP'nin milletvekiliyim.
Ancak, tüm Iğdır'ın ve Iğdırlıların milletvekiliyim. Beni sadece AKP'lilerin değil tüm Iğdırlıların sorunları ilgilendirir. Mazbatamı aldığım günden itibaren, herkesin ve her kesimin, partili partisiz bütün Iğdırlıların sorunları benim sorunlarımdır. Bu konuda en ufak bir ayrımcılık beni karakterime ters düşer.
Çünkü ben, Türk, Azeri, Kürt, Terekeme, Laz, Ahıskalı, Göçmen demeden herkesin oyunu aldım En azından bu insanların sosyal, ekonomik, kültürel, siyasal ve etnik sorunlarına vakıfım, bu benim için bir avantajdır. Bana oy versin vermesin, kapım her zaman herkese açıktır.
İnşallah Halkımızın da desteyi ile tüm sorunlarımızı, Allahın izniyle teker teker çözeceğiz. Önümüzde yapılması gereken çok önemli işlerimiz var. Ki, bunların başında da ırkçılık geliyor. Bütün Iğdır, Azeri, Kürt, Türk, seçmenler ayırım yapmadan bana oy verdiler, oyları ile "Artık Iğdır'da ırkçılığa son" demek istediler. Azeri kardeşlerimizden tahminimizin de üstünde oy aldım. Bu bana bir mesajdı. Ve ben bu mesajı aldım. Hep beraber, elimizi taşın altına koyarak bu illetten kurtulacağız. Burada en büyük payın da bana düştüğünün bilinci içindeyim." "Aklıma gelmişken şunu da sorayım.
Birkaç gündür Söğütlü Kahvelerinin önünde birilerinin çıkardığı bir dedikodu dolaşıyor. Güya bir işinin halledilmesi için size gelen bir kişiye "Sen oyunu Pervin Buldan'a verdin, git işini de o halletsin" diyerek odanızdan azarlayarak kovmuşsunuz, bu doğru mu?"
"Sayın Baydar siz buna inanıyor musunuz? Ben böyle bir şey diyebilecek karakter taşıyor muyum? En azından sen beni daha yakından tanıyorsun. Buna ihtimal dahi olmaz. Bunu diyen kişi, bana ne zaman gelmiş hatırlamıyorum. Gelsin benim Meclisteki odamı göstersin, yerimi tanısın, ben bu odaya geldim desin istifa etmezsem namerdim.
Çünkü benim odam dahi belli değil, yemin töreninden daha yeni çıktık. Kuruluş çalışanlarını dahi tanımıyorum. Ve bu güne kadar da bana her hangi bir sorun için gelen hiç kimse olmamıştır. Daha fol yok yumurta yokken, böyle bir dedikodunun aslının da olamayacağı gün gibi aşikârdır.
Aradan biraz zaman geçse, hadi neyse diyeceğim. Çok çok yazıklar olsun, insanlara bu derece çirkin iftiralar atmak bu kadar ucuz olmamalıdır. Pervin Hanımda Iğdır Milletvekilidir, bende… Iğdır'ın, refahı, huzuru, sosyal, ekonomik, kültürel, hatta ve hatta siyasal ve sosyal iç barışı için gücümüz yettiğince çaba sarf edeceğimize inanıyorum.
Sıkıntılarımız olsa dahi birbirimizin noksanlarını tamamlayarak Güzel Iğdır'ımızı layık olduğu yere taşıyarak tüm sıkıntılarımızı gidereceğiz. Dikkat ettiyseniz seçim atmosferinde bana bir sürü hakaretler ve iftiralar atıldı. Ben bunların hiçbirini dikkate almadım.
Çünkü gerilen bir seçim ortamının hepimize zarar getireceğine inanıyorum. Her zaman sevgi dolu ve hoşgörülü olmalıyız." "Size de bu yakışır zaten. Aklı başında kişilerin böyle bir yalana inanacaklarına ben de inanmıyorum.
İzin verirseniz bir dedikodu sorusu daha sorup, sorularımı bitireceğim."
"Buyurun sizi dinliyorum". "Her ilçe, her mahalle ve her köyde bir kişi tayin etmişsiniz ve bu kişiler sizin adınıza her türlü işi yapmaya yetkililermiş. Özellikle memur kesimi üzerinde daha çok etkin olacaklarmış, buna ne dersiniz? Aslı var mıdır?"
"Yüce Allahın bir sözü ile buna cevap vermek istiyorum. "BENİ BİLEN BENİ UNUTURSA, BENİ BİLMEYENLERİ, ONLARA MÜSALLAT EDERİM.
Umarım bu iftiraları atanlar başkaları tarafından iftiralara uğramazlar. Başkaları çirkin iftiralarla onlara musallat olmazlar. Beni bilen zaten biliyor, bilmeyenler de zaman içinde tanıyacaklar. Ben bir kişiyi, kişileri, grupları, kabileleri temsil etmiyorum ki…
Ben bütün herkesin temsilcisiyim. Omuzlarımda çok, ama çok büyük bir yük ve sorumluluk vardır. Başka bir kişilik taşısam dahi, eşit, tarafsız ve adil olmak zorundayım. Çünkü bu davranışlar benim karakterimdir.
Ha… Şunu da söyleyeyim! Her konuda Iğdır'a, Iğdır'ın birlik ve beraberliğine, sosyal dengesine, huzuruna ve yapılacak olan hizmetlerine zarar verecek, kim olursa olsun, beni en acımasız bir şekilde karşısında bulur. Ben kişi menfaati için değil toplumsal menfaatler için seçildim.
Iğdır'da doğan güneş herkesi aydınlattığı gibi, yağan yağmur da herkesi ıslatır. Bizler konumumuzdan dolayı, ıslanmasınlar diye, başta Iğdırlılar olmak üzere, tüm insanlarımızı çadırımıza almak zorundayız."
Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir." Sözleri benim karakterimdir. Bu konuda hiç kimsenin tereddüdü olmasın. Sayın memurlarımız da bu konuda rahat olsunlar. Bunların tümü dedikodudan ibarettir.
Pervin Hanımla farklı düşünceler taşısak ta, Iğdır'a yapılacak her türlü hizmet için farklı düşüneceğimize inanmıyorum." "Peki, Sayın Vekilim ileriki zamanlarda sizinle ve il başkanı Sayın İbrahim Akkuş Beyle daha detaylı konuşmak ve Iğdır'ın sorunlarını tartışmak üzere, Hoşça kalın, teşekkür ederim.
Son olarak demek istediğiniz bir şey var mıdır?"
"Elbette vardır. İzin verirseniz, bu da bir dahaki konuşmamıza kadar sürpriz olsun. Çok teşekkür ederim".
"Ben de, bana kısıtlı olan zamanınızı ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Sağ olun, bir dahaki sefere görüşmek üzere…" Diyerek oradan ayrıldım. Aradığım cevabı almış olmamın rahatlığı içinde, hemen yazarak siz okuyucularla da paylaşmak istedim.
Her iki milletvekili de Iğdır milletvekilidirler. Dikkat ettiyseniz, yemin töreninde de kürsüye Iğdır milletvekili olarak çağrıldılar. O halde, her ikisi de partili olmaktan ziyade Iğdır milletvekilidirler.
Bize düşen, mümkün olduğunca onları tüm Iğdır'ın ve Iğdırlıların menfaati için çalıştırmak ve aynı zamanda onlardan hizmet beklemektir. Onlara düşen ise haliyle bellidir. Birlik olacaklar, beraber olacaklar, beklentilerimize cevap verip, umutlarımızı gerçekleştireceklerdir.
Bizler seçmen olarak, un verdik, şeker verdik, su verdik.
Onlar milletvekili olarak helva yapmasını beceremezlerse günah bizim değil, sevgili Iğdırlılar, günah bizim değil…