Okulda tarih öğretmeni ödev vermiş çocuklara; Bu bölgede meydana gelen Ermeni olayları ile ilgili bir kompozisyon yazmalarını istemiş. Bizim de kızlar, benden yardım istediler. Benim de bu konuda bazı araştırmalarım ve olayları bire bir yaşayan bazı kişilerden dinlediğim birtakım olaylar vardı. Ben de yıllar önce Faytoncu Abdülali Amcanın annesi Hacer Haladan dinlediğim ve bizzat yaşanmış bir olayı anlattım. Hazır son günlerde de sık konuşulmaya başlanan Ermeni ilişkileri de gündemdeyken ben bu olayı sizlerle de paylaşmak istedim. Biliyorum bazı okur arkadaşlarım bu olayı çeşitli yerlere çekerek öküz altında buzağı arayacaklar ama varsın olsun, onların da düşüncelerine saygı duyarak paylaşacağım. Bu nedenle de yazımın başlığını “YORUM SİZİN” diye koydum.
Avanes, Geyğam, Haço, Nişan, Arakel, Hevo, Agop, Yeğiye, Matos adlı Ermeniler doğma büyüme Iğdır’ın ve İdirmavanın( Söyütlü Mahallesi) yerleşik Ermenileridir. Bu insanlar ta 1914-15 yıllarına kadar Iğdır’daki Müslümanlarla, daha doğrusu Azerilerle, Kürtlerle ve Türklerle birlikte, oldukça güzel komşuluk ve arkadaşlık ilişkileri içerisinde yaşamışlar. 1914 Osmanlı Hükümetinin bizzat Ermeniler için çıkarmış olduğu TEHÇİR ( Zorunlu yer değiştirme, göçe tabi tutma) Olayından sonra, Ermeniler de, Erivan’a, Suriye’ye, İran’a hatta Lübnan’a doğru göçe başladılar. İster istemez Iğdır da bu olaylardan etkilendi. Bu bölgede yaşayan Ermeniler de Erivan’a göç ettiler. Van’dan, Erzurum’dan, Kars’tan, Erciş’ten gelip, Iğdır üzerinden Erivan’a geçmeye çalışan Ermeniler mal ve mülklerini kaybettikleri için yerli halka karşı kin ve nefret duyguları ile hareket ediyorlardı. Bu nedenle bazı yerlerde hem katliam yaptılar ve hem de katliama uğradılar. İşte olayların patlak verdiği bu günlerde özellikle milliyetçi Ermenilerin Taşnak Partisinden de aldığı destekle geçiş yolları boyunca yakıp yıkma ve katliam olaylarına giriştiler. Bu durumu gören bazı Ermeniler de çıkan bu olaylardan rahatsız olmaya başladılar. Bunlardan biri de o zaman Hacer Halaların Komşusu olan Geyğamdır. Geyğamın evi de Ali Rıza Baganenin karşısındaki taş binadır. Gelişen Olaylardan rahatsız olan Geyğam çoğunluğu Azeri olan komşularına derki; “ Buradan gidin hiç olmazsa canınızı kurtarın, çoluk çocuğunuzu kurtarın. Yarın öbür gün buraya da gelirlerse, ben de sizleri kurtaramam.” Diyerek onların da Iğdır’dan ayrılmalarını ister. Hatta bazı komşularına öküzleri ile birlikte araba da verir. “ benim de artık buralarda durmam doğru değil.” Diyen Geyğam da göç hazırlıklarına başlar. Bu bölgede “KAÇAKAÇ” denen olayların başlangıcıdır. Kaçan canını ve taşınabilir mallarını kurtarmaya çalışır.
Asıl şimdi anlatacağım olayın yorumunu size bırakacağım.
Hazırlıklarını tamamlayıp tüm Müslüman komşuları ile helalleşen Geyğam, sabah yola çıkmadan akşam hanımı doğum yapar ve bir oğlu olur. Geyğam her ne kadar lohosalı hanımıyla da yola çıkmak istese, Lala Hala adlı komşusu buna izin vermez. “ Sen bu kadını bu haliyle götüremezsin, Allah korusun ikisi de yolda ölür. Hanımınla çocuğun bizde kalsın. Sen ve diğer çocukların gidin kendinizi kurtarın, ortalık düzelince gelir karını ve oğlunu da alır götürürsün.” Diyerek Geyğamı ikna eder ve Geyğam karısını ve yeni doğmuş bebeğini Lala Halaya bırakarak sabah erkenden Alicana doğru, Erivana ulaşmak üzere yola çıkar. Aradan birkaç ay geçer. Dıro Adlı Ermeniye bağlı bir çete, mahalleye baskın yaparak para, altın, un ve yiyecek vermeyenleri öldüreceklerini söylerler. Baskına uğrayanlardan biri de Lala Haladır. Lala Hala Çetebaşı olan Ermeniye Yalvarır. “ Ne olur bize ne yaparsanız yapın ancak bu kadına ve çocuğa dokunmayın. Onlar bizim dostlarımızdır. Bu da sizdendir. Bu da Ermenidir, Geyğamın hanımı ve çocuğudur. Bana emanet etmiştir. Gelip götürecek.” Diyerek yalvarır yakarır ama bir türlü dinletemez. İçlerinden biri öfkeyle; “ Demek sizin dostunuzdu öyle mi? Müslüman’ın dostu olan Ermeni de bizim düşmanımızdır.” Diyerek o kadını ve çocuğunu süngü ile öldürür. Aylarca karısından ayrı kalan Geyğam gelip gidenlerden onların sağlık haberlerini aldıkça rahatlar.
Bir zaman sonra ortalığın yatıştığını gören Geyğam geri gelip çocuğunu ve karısını götürmek ister. Biraz da çekinerek ve korkarak akşamı bekler ve gece Lala Halaların evine gelir. Ancak evde yaşlı Lala Haladan başka kimseyi bulamaz. Geyğam daha karısını ve çocuğunu sormadan Lala Hala; ( Beni bağışla Geyğam, ben senin emanetini koruyamadım. Ne yaptıysa Dıronun adamları yaptı, İkisini de gözlerimin önünde öldürdüler. Yalvardım yakardım, Beni öldürün ama bu ikisine dokunmayın dedimse de dinletemedim. Oğul, çok zalimce davrandılar.” Olayı başından beri olduğu gibi Lala Haladan dinleyen Geyğam, duvarın dibine çökerek iki eliyle başına vurarak, ağıt yakıp saatlerce ağlar. Ve derki; Ne olur biri bana bir yol göstersin! Ben şimdi benim kanımdan olup da karımı ve çocuğumu öldüren Ermeniden mi nefret edeyim, yoksa benim kanımdan olmayıp da karım ve çocuğum için ölümü göze alan Müslüman’dan mı nefret edeyim? Ne olur biri bana bir yol göstersin ki acım dinsin.” Diyerek hıçkıra hıçkıra oradan ayrılır. Evet; Yorum sizin… Yorum sizin sevgili okurlar.