Nevruz Bayramı
“Nevruz birlik ve beraberliktir, Nevruz kardeşliktir, Nevruz barıştır, Nevruz kötülüklerden sıyrılmaktır, Nevruz hayata yeniden başlamaktır, Nevruz hoşgörüdür, nevruz güzelliktir.”
Milletleri millet yapan unsurların en önemlisi kültürel değerleridir. Türk milleti kültürel değerleri çok zengin olan bir millettir. Maddi ve manevi değerlerin toplamı olan kültür, milletlerin yeryüzündeki varlıklarını sürdürebilmelerinin temel sebebidir.
Ortak paylaşımların millet yaşamındaki en büyük yansıması bayramlardır. Sevincin, mutluluğun ve güzelliklerin bir milleti oluşturan bütün fertler için ortak olduğu bu günler toplumsal birlikteliklerde büyük bir öneme sahiptir. “Bayramlar her millette görülen ve toplumun bütün fertleri tarafından benimsenen ve gününde bütün imkânlarıyla halkın katıldığı ortak adetlerdendir.”
Türk milletinin kültürel zenginliklerinden biri, büyük bir coşkuyla kutlanan bahar bayramıdır. Bütün Türkler baharın gelmesiyle birlikte tabiatın canlanmasını sevinçle karşılamış ve 21 Mart tarihini bahar bayramı olarak kabul etmişlerdir.
Iğdır ve çevresinde Nevruz Bayramı bir başka kutlanır. Hazırlıkların ilki ev içerisindeki her şeyin temizlenmesiyle başlanır. Ev temizlendikten sonra bahçeler düzenlenir ve bayrama hazır hale getirilir. Her aile kendi imkânlarına uygun olarak öncelikle çocuklar olmak üzere bütün aile bireylerine yeni elbiseler alınır. Bunun sebebi bayram sofrasına yenilenmiş ve temizlenmiş olarak oturmak içindir.
Bayram sofrası çeşit çeşit tatlılarla ve yemeklerle süslenir Nevruz sofrasının en büyük süsü ise semenidir. Semeni, özellikle Nevruz Bayramı için bir kap içerisinde yeşertilen buğday demektir. Her evde baharın işareti olan yeşilliği görmek için semeni mutlaka yeşillendirilir.
Bayram günü akrabalar ve komşular birbirlerine bayram ziyaretine giderler. Nevruz sofrası için hazırladıkları yemeklerden, tatlılardan komşularına da mutlaka gönderirler. Çünkü bu bayramda herkesin sofrasının dolu olmasına özen gösterilir. Bu şekilde bir yardımlaşma ile fakir ailelerinde sofraları şenlendirilmiş olur. “Yardımlaşma toplumsal yapının ne kadar kuvvetli olduğunu göstermektedir. Nevruz bayramı aracılığı ile bu yapı daha da sağlam hale getirilmektedir.” Halkın ileri gelenleri bayram sabahı, evleri teker teker dolaşarak, yoksullar için bayram payı isterler. Topladıkları yiyecekleri bir yerde toplar daha sonra yoksul insanlara dağıtırlar.
Nevruz Ayı içerisinde güzellikten yana, birlik ve beraberliğin pekiştirilmesinden yana ne varsa yapılır. Fakir ve yoksullara yardım edilir. Küs olanlar barıştırılır, düşmanlıklar sona erdirilir. Nevruz günü başkası hakkında konuşulmaz. Nevruz günü kavga edilmez.
Yörede Nevruz Ayı içerisinde yapılan etkinlikler:
Ahir Çarşamba/İlahir Çarşamba:
21 Marttan önceki salıyı çarşambaya bağlayan geceye ahır “Ahir Çarşamba” yılın ahir tek günü denilir. Bu gecede evlerin bahçelerinde köy ve mahalle meydanlarında öbek öbek ateşler yakılır. Bahçelerin temizliği için toplanan çöp ve kuru otlar yakılıp ateşe verilir. İlahır Çarşambalara ilişkin bir takım eski inançlar vardır: “insanları çok kötü ve zararlı adet ve niyetlerden, hırsızlıktan, riyakârlıktan, ahlaksızlıktan, kibirlilikten, kıskançlıktan, başkasının varlığına göz dikmekten uzak tutmaktır” Onu, helal kazanca çağırmış, insanlarda emeğe, toprağa derin sevgi aşılamıştır. Ahir Çarşambalar; su, od, yel ve toprak çarşambası olarak bölümlere ayrılır.
Su Çarşamba’sı:
Yeni yılın gelmesi ile birlikte önce su tazelenir. Onun için, su çarşambasında insanlar, gün doğmadan önce suyun yanına gider, suda ellerini yüzlerini yıkarlar; birbirlerinin üzerine su serperler, suyun üstünden atlarlar. Su üzerinden atlarken de: “Ağırlığım-uğurluğum suya/Azarım bezarım suya” derler. Su tablasındaki suyun özü, ona olan inancında tekrar ifade edilir. Bütün efsanevi metinlerde, su yaşam, diriliş, sağlık ve mutluluk veren kutsal bir güven gibi davranır. Efsanevi planda, bu yaratıcılık, yaşamın işlevi, daha derin mitolojilerde insanın yaratılmasında rol oynayan dört unsurdan biri olduğu gerçeğiyle ilgilidir.
Od Çarşamba’sı:
Nevruz Bayramı arifesinde düzenlenen ikinci Çarşamba, od çarşambası; ateş bileşeni ile ilgili aşamanın efsanevi tezahürüdür. Eski Türk mitolojisinin özünde ateşle ilgili çeşitli motifler var olmuştur ve Nevruzdaki ateşle ilgili ritüeller bu görüşmelerle bağlıdır. Bayram arifesinde yapılan eski ritüellere olan «Godu Han" oyunu, onunla ilgili metinler bu kültün sırf Türk mitolojisinden kaynaklandığını ispatlamaktadır
Yel Çarşamba’sı
Nevruz arifesinde düzenlenen rüzgâr Çarşamba’sın ’da; Eğer toprak ve su insani maddi malzeme ve maddi temeli oluşturursa, ateş ve rüzgâr bu malzemenin oluşumunda dışa dönük bir aracıdır. İkili karşıtlıklar içindedir. Mitolojide mitoloji daha statiktir. Bu anlamda, rüzgâr, hava doğrudan ilahi kuvvetin iradesi olarak hareket eder. Son çarşamba gecesi halk arasında, Nevruz bayramının en kutsal dakikaları sayılırdı. Yöre Halkı, bu geceyi çok ilginç ve merak uyandıran rivayet ve efsanelerle süslemiş, ona değer vermiştir.
Bu efsanelerden birinde şöyle der: "...Bu gece (son Çarşamba) bir saatliğine nehirlerin akması durur, ağaçlar dallarını toprağa değirip, kaldırıp, uzun süre birlikte yaşayan ve sonraları küsen Mars ve Venüs, yalnız bu gece birleşir. Sonra yine ayrılıp gelecek yılın Nevruz gecesine kadar sürecek hasretliğe dönerler.
Toprak Çarşamba’sı:
Toprağın kutsallığının Türk mitolojik buluşları ile birlikte, etno-ahlaki değerler sisteminde, Vatan kavramı ile birlikte, el-Oba’nın yaratılışın maddi temeli olan kutsal mitolojik semantiği vardır. Yaz aylarında, toprağın uyanışının efsanevi kökleri, diriliş, yaşamın yeniden canlanması ile ilgilidir. Toprağın ısınması hayatın yeniden canlanması demektir.
Yeddi Levin:
Yeddi-Levin yeddi çeşit demektir. Nevruz Bayramının en önemli etkinliklerinden biridir. Yeddi-Levin en az yedi çeşit meyve veya çerezi bir araya getirip karıştırmaktır. Aile reisi maddi durumu ölçüsünde çerez ve meyveleri alır. Akşam yemekten sonra büyükçe bir sofra açılır. Alınan yeddi- levin sofraya dökülerek karıştırılır ve pay edilir.
Aile fertleri arasında paylar ayrılırken ailenin gurbette ve askerlikte olanları için hatta hamile olanların bebekleri için de pay ayrılır.
Kulak Asmak/Gapı Pusmak/Niyet Tutmak:
Yeddi Levin gecesi aynı zamanda kapıların dinlendiği gecedir. Buna halk arasında “Kapı pusmak” veya “kulak asmak” denilir. Bu iş yapılırken bir niyet tutulur ve yakın komşuların evi gizlice dinlenilir. Evde konuşulanlar eğer olumlu sözler ise tuttukları niyetlerinin yerine geleceğine inanılır. Yeddi-Levin yapıldığı akşamlar özellikle çok olumlu sözler ve güzel konuşmalar yapılamasına dikkat edilir.
Subaşı Etkinlikleri:
1-Suya İğne Salmak: Genellikle aynı yaşta olan genç kızlar bir araya gelerek solu dolu bir leğenin içine deliklerine pamuk geçirilmiş iki dikiş iğnesi ile yapılan etkinliktir.
2-Suya Yüzük Salmak: Su dolu olan kap içine kime ait oldukları belli olan yüzükler atılır. Bu yüzükler görevlendirilen biri tarafından sudan çıkarılırken bir taraftan da maniler okunur. Her maninin kendisine özgü bir manası mevcuttur. Sudan çıkarılan yüzük sahibini temsil eder. O anda okunan mani de o kişiye ait sırları ele vereceğinden yapılan etkinlik daha çekici, zevkli ve eğlenceli bir ortam meydana getirir.
Bacadan Şal Sallamak/Kapıya Mendil Atmak:
Çarşamba gecesinden sonra komşulardan bazıları gizlice evin damına çıkar ve görünmeden renkli şalını bacadan içeriye sarkıtırdı. Bunun anlamı bayramlığımı istiyorumdur. Şalın ucuna bağlanan hediyeler yeddi-Levin yanında önceden evin genç kızları tarafından hazırlanan güllü çoraplar, kenarı işlenmiş ipek mendiller ve kırmızı yumurtalardır.
Baca Baca
Bu akşam her yerde ateş yakılır ve yakılan ateşin üzerinden yaşlı, çoluk-çocuk herkes atlar. Yakılan ateşin alevleri arasından gençler atlarken de maharetlerini sergilerler. Alevlerin arasından atlanırken yine niyetler tutulur. Bu atlamayla hastalıkların kaybolacağına, dertten beladan temizleneceğine inanılır. Ateş üzerinden atlanırken şu mani söylenilir.
Ağrım uğrum dökülsün,
Oda düşüp kül olsun,
Yansın alev saçılsın,
Menim bahtım açılsın.
Kabir üstü Ziyaretleri/Ölü Bayramı
Nevruz günü, eğlencelerle, törenlerle kutlanıp, gelecek için planlar yapılırken, geçmişe de dönülür ve vefat etmiş büyükler, eş dost ve tanıdıklar da hatırlanır. Yörede 21 Nevruz Bayramı haftasında köylerde (Salı) günü, şehir merkezinde (Perşembe) günü kabir üstüne çıkılır. Mezarlar onarılır, Kur’an-ı Kerim’den ayetler okutulur. Çeşitli ihsanlar verilir. O yıl içinde yakınları vefat etmiş olan kişileri evlerinde ziyaret ederler ve başsağlığı dilerler. Kadınlar ise önceden hazırlamış oldukları helva, pilav gibi yemekleri yanlarında götürürler. Kur’an-ı Kerim okunup, dualar edildikten sonra, bu yiyecekleri fakirlere dağıtırlar.
Yörenin nevruz bayramında vazgeçilmez bir geleneği olan yumurta tokuşturma:
Yumurta tokuşturma oyununda: Tokuşturma sonucunda taraflardan biri diğer şartları yerine getiriyor. Kırılan Yumurtasını rakibine verir.
Aslında: Yumurta kabuğunun kar beyazlığında; insanoğlu göğün berraklığını ve Türk insanının kalp temizliğini; yumurta kabuğunun zarında, kibarlık ve hassasiyeti; yumurta akında, soyundaki kalıtımsal insanî güzelliklerini; yumurta sarısında, düşünce ufkundaki yeryüzü ve kâinatın eşsiz gizemlerini ve boyanmış kırmızılığında; bu toprak için akıtılan şehit kanlarının kutsallığını simgeler olmuştur dimağlarımızda.
Bayram günlerindeki bu sevinç ve mutluluğun anlamı, yılın bereketli ve umutlu olmasını gerçekleştirmeye yönelik mistik bir ruh halinden ibarettir."
Nevruz, Destanlarımızdaki sabırdır, hünerdir, coşkudur, kahramanlıktır. Orta Asya’dan Anadolu’ya oradan Balkanlara kurulan “Toy” dur.
Nevruz, yüreğimizdeki özgürlük, kardeşlik, bir milletin diriliş destanıdır.