IV. Geleneksel Ehl-i Beyt Paneli Yapıldı

Tarih : 2012-12-15 / Kategori : Genel Haber

IV. Geleneksel Ehl-i Beyt Paneli Yapıldı

    IV. düzenlenen Ehl-i Beyt Paneli Iğdır üniversitesi  Karağaç kampüsü konferans salonunda gerçekleşti.
    Panele Iğdır Valisi Ahmet Pek, Iğdır Üniversitesi Rektörü İ. Hakkı Yılmaz, Kurum Müdürleri, Öğretim görevlileri, Dini alimler ve halk katıldı.
       Halka açık olarak düzenlenen panele konuşmacı olarak Panel Başkanı Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şadi Eren’  Panalistler  İlahiyat fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Necmettin Şeker (Hadislerde Hasaneyn), Iğdır Ehl-i Beyt alimleri derneği üyesi ve Sahibu Zaman Cammi imamı Cafer Yucal, (Hz. Hasan’ın Sulhü ve Maviye ile barış üzerine ve İlahiyatçı yazar Musa Aydın (Hz. Hüseyin), konulu konuşmalarını yaptılar.
    Panel Başkanı İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şadi Eren’ Bu gün geleneksel IV.’üncüsünü düzenlediğimiz Ehl-i Beyt panelinde değerli konuşmacılarımızla güzel kaynaklardan Hasaneyn yani Hasan ve Hüseyin’i ele aldık.”dedi.
    Yrd. Doç. Dr. Necmettin Şeker (Hadislerde Hasaneyn),konulu konuşmasında  Peygamberimizin bize emanet ettiği en güzel şey Hasan ve Hüseyin’dir. Hadislerimizde yüzlerce ve binlerce    eser yazılmış zengin bir edebiyat oluşmuş,  Peygamberimizin bir sözünde onları seven beni sevmiştir. Onları üzen beni üzmüştür,  Onlara kin güden bana kin tutmuştur. denilmiştir..  Türkiyemizde şu an 2 milyon kişinin ismi Hüseyin ismini taşımakta Her 10 kişiden birinin ismi Ali’  dir. “şeklinde konuştu.
    Iğdır Ehl-i Beyt alimleri derneği üyesi ve Sahibu Zaman Cammi imamı Cafer Yucal’ise, Hz. Hasan’ın Sulhü ve Maviye ile barış üzerine durarak şunları söyledi;Hasan ve Hüseyin maviye ile barış imzalaması maviyeye itaat etmiş gibi gösterilmiş olabilir.  Peygamberimiz bir sözünde Hasan ve Hüseyin ister Kıyam etsin ister barış etsin onlar neticede bu milletin imamıdır. Hasan ve Hüseyin görevlerini doğrudan Allah’ın resulünden gelen vasiyetler üzerine haraket etmekteydi. Maviyenin döneminde müslümanların bilinç yetersizliği vardı. Maviye gerçek yüzünü gizleyerek kendisini din taraftarı gösteriyor. Dine karşı olduğunu belli ettirmiyordu. Müslümanların çoğu ise ve özellikle şam halkı onun peygamberin sahabesinden olduğunu düşünüyordu. Maviyenin döneminde müslümanlarda bilinç yetersizliği vardı. Böyle bir dönemde Hz. İmam Hasan kalkıpta ben islamı uygulamak istiyorum dseydi Maviyeye karşı kıyam ediyorum deseydi ve sonrada bu kıyamı sonuçsuz kalsaydı müslümanların bilinçlenmesine bir etkisi olmazdı. ve halk Hz. Hasanı suçlar makam ve mevki peşinde olduğunu düşünürdü. Bu kıyam hem Hz. Hasan’ın hemde yakınlarının canını tehlikeye atardı. Ancak yezidin dönemi babası maviyenin döneminden  tamamen farklıydı. Yezit islam hükümlerini çiyniyor, şarap içiyor, maymun oynatıyorlardı. onun peygamberin halifesi olmaya layık olmadığını biliyorlardı. sadece dinlerini savunacak cesaretleri yoktu.  Can ve mallarının tehlikeye düşmesinden korkuyorlard. Burada Hüsey’inin kıyamı halkın ayakta kalması korkularını kaybederek cesaret kazanacaklardı. ve Hüseynin kıyamıyla bu gerçekleşti. Dini ayakta tutmak için kıyam gerçekleşti. Eğer muhammedin dini benim şahadetimle ayakta kalacaksa ey kılıçlar doğrayın beni demiştir. Hz. İmam hasan Hz. Hüseyinin döneminde  yaşasaydı o şartlarda hiç kuşkusuz kıyam ederdi. Kufede maviye mindere çıkarak şunları söyledi ey insanlar ben Hasan bin Aliyle bazı şartlara imza attım. Ancak şimdi sözümden vaz geçiyor ve o şartları ayaklarımın altına alıyorum. Maviye Hasan bin Alinin  ölümünden şehit edilişinden dolayı şükür secdesi yaptığını belirtildi.
    Hz. İmam hasan’ın kendi asabı maviye ile barış imzaladığı için Hasan bin aliye hakaret içeren sözlerle kınadıklarında Hasan bin ali bari siz beni kınamayın çünkü buna beni mecbur kılan sizin babamı öldürmeniz, beni hançerle yaralamanız, ve malımı yağmalamanız gibi ihanetlerinizdir. Barışı imzalamamak için size nasıl güvenebilirdim. demiştir.
    Daha sonra konuşan İlahiyatçı yazar Musa Aydın (Hz. Hüseyin), konulu konuşmasında ise, Hz. Hüseyin’in ismini Peygamber Efendimiz koydu. Hz. Hüseyin doğduğu zaman, Cebrail (a.s) gelip “Ya Muhammed! Rabbin sana selâm söylüyor. Oğluna, şu Harun’un oğlunun ismini koy diyor” dedi. Peygamber Efendimiz “Ey Cebrail: Harun’un oğlunun ismi nedir?” diye sordu. Cebrail (a.s) “Şebir” dedi. Peygamberimiz “Benim dilim, Arapça:” buyurdu.
Cebrail (a.s) “Öyle ise, bunun Arapça karşılığı olan Hüseyin ismini koy” dedi. Hz. Hüseyin, Hz. Peygamber (s.a.s)’e çok benziyordu. Hz. Ali (r.a) “Hasan, Rasûlüllah’a göğsünden başına kadar olan kısmında, Hüseyin de bundan aşağı olan kısmında çok benzerdi” (Ahmed b. Hanbel Müsned, 1, 108) demişlerdir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s) Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in gönüllerince oynayıp eğlenmeleri için onlara eşlik eder, bir çocuk gibi onlarla oynardı. Hz. Hüseyin, Rasûlüllah (s.a.s)’dan deve olmalarını istediklerinde hemen yere eğilir ve onları mübarek sırtına alırdı. Arkasından da “Bundan güzel deve olabilir mi?” buyururlardı.şeklinde konuştu.
   
   

Facebook Beğenenler

Yorum yapılmadı!

Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanabilirsiniz.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.

Kerbela

Kerbela Sayfası