Eğitim-Bir-Sen'den Performans Değerlendirme Sistemine Tepki

Tarih : 2018-03-29 / Kategori : Eğitim

Eğitim-Bir-Sen'den Performans Değerlendirme Sistemine Tepki

     Eğitim-Bir-Sen Iğdır Şubesi, Zübeyde Hanım Bulvarı Özgürlük anıtı  önünde Milli Eğitim Bakanlığının yürürlüğe koymaya çalıştığı Öğretmen Performansı Değerlendirme Sistemini ve öğretmenlere uygulanan şiddeti protesto etti.

 

           Polisin güvenlik önlemi aldığı basın açıklaması sloganlar eşliğinde gerçekleştirildi. Sendika üyelerinin katıldığı basın açıklamasını Eğitim-Bir-Sen  Iğdır Şube Başkanı Erkan Çiğdem yaptı.
               Başkan Erkan Çiğdem, Milli Eğitim Bakanlığının, eğitimcilerin moral ve motivasyonunu bozacak, yüz yüze bakanları karşı karşıya getirecek, saygınlığını zedeleyecek Performans Değerlendirme Sistemi taslağına ilişkin itirazlarının bulunduğunu belirterek, mülakatla sözleşmeli öğretmen atama uygulamasına yönelik eleştirilerini ve şiddet olaylarını kınadıklarını dile getirdi.
               Bakan Erkan Çiğdem, "Milli Eğitim Bakanlığının uygulamakta ısrar ettiği Öğretmen Performans Değerlendirme Sistemi taslağı eğitim camiamızda ciddi rahatsızlıklara sebep olmuştur. Daha yürürlüğe konulmadan camiamızda moral ve motivasyonu bozan taslak bir bütün olarak incelendiğinde, eğitimin niteliğine ve öğretmenin mesleki gelişimine hiçbir katkısının olmayacağı, aksine kurumsal bütünlüğü, mesleki motivasyonu, çalışma barışını ve iş birliğini zedeleyecek. Öğretmeni mesleğine odaklanmak yerine performans puanını yükseltme ve yazılı sınava hazırlanma eksenli bir çalışma hayatına yönlendireceği görülmektedir. Performansı ölçmek iddiasıyla öğretmenleri ayrıştıracak, kurumsal bütünlüğü, mesleki dayanışmayı, iş birliği içinde çalışma güdüsünü zedeleyecek bir uygulamanın eğitimin var olan niteliğine de bir darbe vuracağı hesaba katılmalıdır" dedi.
              Çiğdem, "Aday öğretmenlerin asli öğretmenliğe geçiş süreci hariç tutulursa, 657 sayılı Kanun ve 652 sayılı KHK başta olmak üzere, eğitim çalışanlarının statülerini düzenleyen temel düzenlemelerin hiçbiri taslakta yer alan türden bir performans değerlendirmesine imkan tanımamaktadır. Mesleğe girişte diğer kamu görevlerinden farklı olarak KPSS puanının yanında alan bilgisi sınavına ve sözlü sınava tabi tutulan, adaylık sürecinin sonunda yazılı ve sözlü bir sınava daha tabi tutulan öğretmenin, bütün bu sınav sürecinden sonra hala bilgi ve beceri düzeyinin tespit edilemediğini, bu sebeple her dört yılda bir yeniden yazılı sınava ve her yıl performans puanlamasına tabi tutulması gerektiğini iddia etmek, aslında bütün bu sınav sürecinin gereksizliğini ve yersizliğini ikrar etmek anlamına gelmektedir.  Öğretmenlerin meslekleriyle ilgili konulara ve karar alma süreçlerine dahil edilmediği, öğretim sürecinde kullanacakları içerik, yöntem ve materyalleri seçme ve okul yönetimiyle ilgili kararlara katılma haklarının olmadığı bir süreçte salt öğretmenlerin performansını ölçmeye kalkmak, eğitimin niteliğinin artırılmasını sağlayacak sağlıklı ve işlevsel sonuçlar üretmeyecektir. Elde edilecek tek sonuç, yüksek performans puanı almak zorunda bırakılan bir öğretmen kitlesi meydana getirmek olacaktır"şeklinde konuştu.
                Erkan Çiğdem, açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
"Hali hazırda öğretmen atama ve yer değiştirme yönetmeliği çerçevesinde yapılan performans değerlendirmelerine ilişkin mahkeme kararlarında, somut bilgi ve belgeye dayanmayan değerlendirme puanlarının hukuki denetime elverişli olmadığı için hukuken korunmayacağı hususu sık sık vurgulanmıştır. Taslağın bu şekliyle yürürlüğe konulması halinde dava konusu edilen her değerlendirmenin idari yargı mercilerinden döneceği, bunun da süreci işlemez ve işlevsiz kılacağına şüphe yoktur. Bakanlığın aceleci ve plansız bir tavırla, hukuki ve kanuni dayanağı olmayan performans değerlendirme sistemini uygulamaya koymaktaki gereksiz ısrarı, hatalara ve mağduriyetlere yol açacaktır. Eşit olmayan şartlarda hizmet veren öğretmenlerin yine eşit olmayan şartlara sahip değerlendiriciler tarafından eşit olmayan bir puanlamaya tabi tutulacağı bir süreç bizi beklemektedir. Bu taslakla birlikte öğrencilerini hem hayata hem de sınavlara hazırlama hizmetlerini yürütmesi gereken öğretmenler kendi kariyerlerine yönelik sınavlara hazırlanmak şeklinde bir eğilime zorlanacaktır. Taslak ekinde yer alan cetvellerdeki gösterge ölçütleri ve değerlendirme alanları incelendiğinde, belgelendirilmesi mümkün olmayan kişisel görüşe göre şekillenecek, soyut ve öznel ölçütler olduğu görülmektedir. Bu haliyle bu değerlendirmelerin ölçülebilir ve denetlenebilir olmayacağı ve suistimallere kapı aralayacağı açıktır. Kısa vadeli sonuçlar ve nispeten ölçülebilir veya matematiksel puanlamaya dökülebilen sorular üzerinden öğretmenin performansını ölçmek, bütün bir eğitim sistemini puan hesaplamaya indirgemek; insan yetiştirmeyi eğitimin gündeminden çıkarmak anlamına gelmektedir.
             Şiddetin önlenmesi için ivedilikle tedbir alınmalıdır  Eğitimcilerin terörün, hain darbe girişiminin ve şiddetin hedefi olması eğitim camiasını
umutsuzluğa düşürmeye başlamıştır. Hain darbe girişimi aramızdan Yusuf Elitaş’ı aldı, teröristler mesleki hayatının henüz başlarında Aybüke Yalçın ve Necmettin Yılmaz’ı hedef aldı, şiddet ise başta Ayhan Kökmen olmak üzere birçok öğretmenimizi katlederek geride kederli bir camia ve aile bıraktı. Iğdır’da Yücel Düzci öğretmenimiz, saldırıya uğrayan öğrencilerini korurken, gözü dönmüş kişilerin şiddetine maruz kaldı. Önceki gün, Patnos’un Aktepe köyündeki Yatılı Bölge Okulu Müdürü Yusuf Vural, bir öğrencinin kardeşi tarafından sırtından bıçaklandı. Kayseri’de bir bayan müdür yardımcısı Gülhan ŞAŞMAZ’ı okuldan uzaklaştırılan bir öğrenci sırtından bıçaklamıştır. Şiddetin aileden sokağa ve çalışma ortamına kadar hayatın her alanında gözleniyor oluşu, sağlıksız bir gidişatı işaret etmektedir.
           Öğretmenlerin emeğini yok sayan, itibarını örseleyen, eğitimdeki etki alanını daraltan, eğitimin aktörünü neredeyse bir figürana dönüştüren, bu mesleği her türlü haksızlığa ve saldırıya açık hâle getiren yaklaşımlar, politikalar bugün geldiğimiz noktanın sebebidir. Yaşanan mesleki erozyon öğretmeni savunmasız bırakmış, saldırılara açık hâle getirmiştir. Topluma verdiklerine  ters orantılı olarak yeteri kadar mağdur edilen öğretmenlerimiz ilgisiz, desteksiz, çaresiz bırakılmamalıdır. Öncelikle MEB, misyonuyla yakıştıramadığımız ve anlaşılmaz bir şekilde her defasında öğretmeni zora sokan, mağdur eden uygulamalardan bir an önce vazgeçmeli, onları en etkili ve güven verici tarzda korumalıdır.
         Öğretmen yetiştirmedeki yanlış politikalar, istihdam sürecindeki zorluklar ve haksızlıklar, öğretmen açığı, sözleşmeli öğretmenlik sorunu, Alo 147 garabeti, istihdamda güçlük çekilen bölgelerdeki mahrumiyetler, iş güvencesi açısından yaşanan kaygılar, eğitimin öznesi öğretmenlerimizin şiddetin nesnesi hâline getirilmesi gibi olumsuzluklar ve devam eden sorunlar, eğitimin niteliğinin artırılmasına engel teşkil etmekte, öğretmenlik mesleğinin saygınlığına gölge düşürmektedir.
         Öğretmenlerin saygınlığının artırılması ve güvenliğinin sağlanması için bakanlığın strateji ve politikalar belirlemesi gerektiği aşikardır. Sağlık Bakanlığına bu bakımdan gıpta ile bakmaktayız. Çünkü çalışanlarının güvenliği için çıkarmış olduğu beyaz kod uygulaması ve Sağlık Bakanının, personeli ile ilgili şiddet vakalarına karşı net ve tavizsiz tavrı, sağlık çalışanlarında ciddi bir güven duygusu sağlamaktadır. Aynı güven duygusunu Milli Eğitim Bakanlığından öğretmenler de talep etmektedir..
      Eğitim-Bir- Sen olarak, performans değerlendirmesi başta olmak üzere, öğretmenlik mesleğini değersizleştiren ve eğitimin sorunlarını derinleştiren uygulamalara karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz
 

Facebook Beğenenler

Yorum yapılmadı!

Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanabilirsiniz.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.