ATAMIZI ANIYORUZ

Tarih : 2008-11-10 / Kategori : Genel Haber

    Cumhuriyetimizin kurucusu yüce Atatürk’ün  ebediyata intikal edişinin 70. yıldönümünü tüm yurtta anıyoruz. 

İlimizde düzenlenecek Atatürk’ü Anma Programı  bugün Saat: 08.45- 09,00’da çelenklerin Atatürk anıtına konulması Saat: 09,05’de “Ti” sesi ile 2 dakika Saygı Duruşu ve Müteakiben istiklal marşının okunması.
    Kültür Merkezi Anma Programı Saat:09.30’da başlayacak program akışı sırasıyla; Saygı Duruşu ve istiklal marşının okunması, Atatürk’ün Askeri kişiliği, Atatürk’ün biyografisi, Şiir, Oratoryonun sunulması ve kapanış, şeklinde olacak.  
Ahmet KOCABAŞ’ın yazısı ile sizi başbaşa bırakıyoruz: ”Atatürk'ün ölüm yıldönümünde, bu büyük devlet adamının yaptıklarını, yapmak istediklerini ve düşüncelerini bir kez daha hatırlayacağız.
Anadolu işgal edilmişti. Aziz vatan parçası karış karış düşman eline geçiyordu. Tarihe yön veren, adaleti ayakta tutan, insanlığa çağdaşlık dersi veren bu millet esir olabilir miydi? Elbette hayır. Bu esarete baş kaldırmıştı Mustafa Kemal. Anadolu'ya geçti. Asker yok, para yok, silah yoktu. Ama iman ve azim vardı. Bu milletin içindeki bağımsızlık ateşi yanmaya devam ediyordu.
O günden bu günlere uzun yıllar geçti. Düşmanı ülkemizden kovduk. Ülkemiz kurtulmuştu. Kalkınma hamlesi başlattık. Yollar, demiryolları, limanlar yaptık. Fabrikalar, atölyeler, iş alanları kurduk. Okuma-yazma seferberlikleri başlattık. Üniversiteler açtık. Okulları yurt sathına yaymaya çalıştık. Atatürk'ün önderliğinde bu işlerde başarılı olduk.
Bugün O'nu yeniden tanımaya ihtiyacımız var. Öyleyse gelin Mustafa Kemal'i yeniden tahlil edelim. O'nu iyice yeniden tanıyalım.
Çanakkale Savaşları'nda http://atcp.com.au/wp-content/uploads/2007/11/ataturk+anitkabir.jpg genç bir subaydır Mustafa Kemal. Yıllar sonra bu savaşı şöyle anlatır: "Karşılıklı siperler arasındaki mesafe sekiz metre, yani ölüm muhakkak... Birinci siperdekiler hiçbiri kurtulmamacasına kamilen şehit düşüyorlar. İkinciler onların yerine geçiyor. Fakat ne kadar gıptaya şayan bir soğukkanlılık ve güvenirlilikle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç korku ve endişe göstermiyor, sarsılmak yok. Okuma bilenler ellerinde Kur'an-ı Kerim cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler şehadet çekerek yürüyorlar."
Fransa, İngiltere, Yeni Zelanda ve Hindistan'dan kalkıp Çanakkale'ye gelen, Mehmetçiklerle çarpışan ve orada hayatını kaybeden askerler için şöyle diyor Mustafa Kemal: "Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar!..
Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız.
Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar... Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedir. Ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır."
Birinci Dünya Savaşı kazanılmıştı. İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan delegeleriyle Londra Konferansı yapılıyordu. Konferansa İstanbul Hükümeti davet edilmişti. "Kimdir bu Mustafa Kemal, ne istiyor? Bir görelim" diye Ankara Hükümetinden de temsilci isteniyor.
Bu davete verdiği cevap O'nun asaletini yansıtıyordu: "Bu toplantıya bir şartla katılırız. O da Milli Devletin tanınmasıdır. Aksi halde kesinlikle katılmıyoruz."
Cumhuriyeti ilan etme düşüncesini etrafına anlattığında O'na "İmparator ol, kral ol, hükümdar ol, padişah ol" diye teklifler gelmişti. Bütün imkanlar elindeydi, olabilirdi, ama olmadı. O, halkın kendi kendini idare etmesini istiyordu. O, Cumhuriyeti istiyordu.
29 Ekim 1933 te Cumhuriyetin onuncu yılında yaptığı tarihi konuşmadan: "Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir. Bugün ellerinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir.
İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir... Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir.
Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprülerini sağlam tutarak. Dil bir köprüdür...İnanç bir köprüdür...Tarih bir köprüdür..."
Mustafa Kemal Paşa rahatsız, hastalığı ilerlemiş vaziyette, zaman zaman kendinden geçiyor.
Hatay ili anavatana katılacak, Hatay meclisinde konu hararetle tartışılıyor. Kendine geldikçe, "Hatay ne oldu, anavatana iltihak etti mi?" diye soruyor.
Mustafa Kemal ölüm döşeğinde, ama Hatay'ın anavatana iltihakını düşünüyordu.
Bu misalleri çoğaltmak mümkündür. İşte Mustafa Kemal budur. Mustafa Kemal'i anlamak da budur.
Eğer laboratuarlarda sabahlamıyorsak, saçlarımızı bilim ağartmıyorsa, kitaplarla yatıp kalkmıyorsak, bu ülkeyi barajlarla süsleyemiyorsak, santrallerle bezeyemiyorsak, fabrikalarla-atölyelerle donatamıyorsak, uzaya ay-yıldızlı bayrağımızı taşıyan uydular gönderemiyorsak, dünya kalitesinde mallar üretip uluslararası pazarlarda Türk'ün adını duyuramıyorsak yeterince Atatürk'ü anladığımızı söyleyemeyiz.
Öyleyse yeniden O'nu ve düşüncelerini hatırlamalıyız. Aziz Atatürk, mutlaka birgün istediğin şekilde seni anlayacağız. Bu millet bunu başaracaktır. Çünkü, sen bu millete güveniyordun.
Seni rahmetle anıyoruz. Ruhun şad olsun.

Facebook Beğenenler

Yorum yapılmadı!

Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanabilirsiniz.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.