SÖZDE SOYKIRIM İDDİASINDA OLAN ERMENİ TOPLUMUNUN ASIL, HAKİKİ TARİHE İHTİYACI VAR

Tarih : 2009-05-16 / Kategori : Genel Haber

      Büyük rus ağabeylerin desteği ile Azeri Türklerinin ata baba topraklarını işğal ederek arazide kendilerine devlet yaratan Ermeniler hesaplarına gelmeyen tarihi gerçeklikleri görmezlikten gelmeyi bir nevi adet etmişlerdir.

Dile getirilmeyen hakikatleri unutturmaya çalışan bir toplum, uygun yalanları uydurmak mecburiyyetindedir. Fakat yazıklar olsun ki, Ermeniler uydurdukları sahte tarih, blöfe “bazı” Hiristiyan devletlerini inandırdılar, kendileri de bu blöfün etkisi altında kaldılar.
   Onlar için olup bitenler cereyan eden prosesler tarihi gerçeklikler sayılmaz. Onların kabul ettikleri “hakikatler” görmek istedikleri arzu ettikleridir. Ama yinede tarihi gerçeklikleri hatırlamakta yarar var. Ermenilerin başkenti olarak tanınan Erivan (İrevan) şehri Azeri türklerinin ata baba topraklarıdır. Azerbaycanın tarihinin önemli devri sayılan 18.yüzyılın 2. yarısında Azerbaycan bağımsız hanlıklara sultanlıklara ve yarım bağımsız melikliklere parçalanmıştır. Ekonominin zayıf olduğu bölgede feodal dağınıklık merkezleşmiş devletin oluşmasına engel olmuştur. Ağrı vadisi, Dereleis toprakları ve Gökçe gölü arasındakı topraklarda bir devlet kurumu gibi mevcut olan İrevan hanlığı da o zamanlar Azerbaycanın inziati arazi bölgüsüne dahil idi. Ahalisinin büyük kısmı Azeri Türklerinden ibaret olan İrevan hanlığı onbeş bölgeden ibaret hanlığın merkezi İrevan şehri idi.
   Kurulma tarihi yedinci yüzyıla ait olan İrevan şehri Akkoyunluların ve Karakoyunluların hükümranlığı devrinde Çukurset vilayetinin inzibati merkezi olmuştur. Şehrin adının Şah İsmayilin serkerdesi (paşa) Revan kulu hanın adıyla bağlanması doğru olmazdı. Hanlığın esasını Mir Mehdi han koymuştur. Ondan sonra (1764-1783) hakimiyyete gelen Hüseyin Ali Hanın devrinde Ermenilerin desteğinden yararlanan Gürcüler hanlığa hücum ederek İrevanı yağmalamışlar. 1779. yılda Gürcü çarı ikinci İrakli İrevan hanlığına hücum etmiş güçlü mukavemetle karşılaştığında geri çekilmek mecburiyyetinde kalmıştır. Fakat bununla İrevan hanlığı ile Kartli-Kahetya Çarlığı arasındakı zıddiyet aradan kalkmamıştır. Hiristiyanlar bölgedeki Müslüman hanlığını rahat bırakmamışlar. Azerbaycanın başka hanlıkları ile alakalarını sağlamlaştıran İrevan Hanı Hüseyin Ali Han ikinci İraklıya haraç vermekten imtina etmiştir. 1783. yılda İrevanda baş gösteren isyan sonucunda Hüseyin Ali Han öldürüldü. Onun yerine hakimiyyete oğlu Kulan Ali Han geldi. İki yıldan sonra saray tartışmaları sonucunda Kulam Ali Han da öldürüldü. İrevan hanlığının hakimiyyeti Ali Muhammet Hanın eline geçti. O zaman İrevan hanlığının çok az Ermeni ahalisiç Karabağın büyük azınlıkta olan Melikleri ile işbirliği yaparak arazide Hiristiyan devleti yaratmak için Rusyanın  o zamanki Çariçesi ikinci Ekatirinaya müracaat etmişlerdir. Rusya ile Osmanlı devleti arasında (1787-1791) savaş Ermenilerin arzularını gerçekleştirmeye imkan vermedi. 1795. yılda İrevan Hanlığı 35 gün ablukadan sonra Ağa Muhammet, Şah Gacar tarafından tutuldu. Hanlığın idare edilmesi Ali Kulu Hana devredildi. 1797. yılda Ağa Muhammed şahın ölümünden sonra Ali Kulu Han şehirden kovuldu. Iranın yeni şahı Fatalihan  Muhammed hanı yeniden İrevana hakim tayin etdi. 1813 yıl Gülüstan mükavelesine esasen İrevan Hanlığı İranın hakimiyyetinde kaldı. 1828 yıl Türkmençay mükavelesine esasen İrevan hanlğı Rusyanın gözetimi ve etki dairesine geçirildi. Çar Rusyasının hakimiyyeti devrinde Azerbaycan toprakları parçalanmaya-bölüştürülmeye maruz kalmıştı. 1826-28-ci yıllarda İranla Rusya arasındakı savaş Rusların qalebesi ile sonuçlanmıştır. Qoşunlarını Tebrize kadar çeken ruslarla sulh mukavelesi sağlamak için Abbas Mirze arazilerinin bir kısmından vaz geçmek mecburiyyetinde kalmış, Paskoviç ve Qribayedovun planı esasında Araz çayı sınır sayılarak Azerbaycanın kuzey kısmı Türkmençay mukavelesiyle Çar Rusyasının işğali altına alınmıştır.
    İran devletinin yüksek maddi tezminat ödemesi şartlarıyla imzalanan mukavelenin gizli bentlerinden biri de İran arazilerinden göçürülen ermenilerin İrevan, Nahçivan ve Karabağ arazilerinde yerleştirilmesi ve onlara ödenilen tezminat hesabına maksimum yaşayış şeraitinin sağlanması, hemde göçürüldükleri arazide onlara muhtariyyat veya devlet yaratılması maksadı vardı. Türkiyeye karşı elverişli strateji istinat noktası olan arazide (Türkiye, İran ve Azerbaycan toprakları arasında) İrevan hanlığını (Müsluman) dağıtan, Rusya Ermeni vilayeti adlı yapmacık bir bölge yaratmayı başardı ki, halende var, başımızın belasıdır. 1917. yılda Rusyada çar hükümeti devrildikten sonra Çar Rusyasının işğal ettiyi arazilerde devlet sturukturu değiştirildi. Sosializm usul-idaresi tatbik olunmağa başlandı. Yeraltı-yerüstü zenginliklerin, fabrika-zavotların, maden ve şahtaların, arazide var olan bütün maddi varlıkların devlet mülkiyyeti olduğu bir sistemde, SSCi dahilinde muttafık Cumhuriyyetlerin sınırlarının değiştirilmesi, arazilerin-köylerin bir cumhuriyyetten alıp başka bir cumhuriyyete verilmesi, bunların icraatının gerçekleştirilmesinde, zarar gören halkın “aktif” iştırakı (Referendum ve ya ülke parlamentosunun kararı) temin edilirdi.
    İşğalçılık siyasetinin farklı olduğu Sosializm cemiyyetinde siyasi ve inzibati tazyikler altında 29 mayıs 1918 yılında Azerbaycan Halk Cumhuriyyeti Azerbaycanın eski medeniyyet-kültür merkezlerinden biri ve geçmiş Azerbaycan devletlerinden olan İrevan halığının başkenti olmuş İrevan şehrini ermenilerin “bir siyasi merkezleri olması” hatrına onlara güzeşte getdi. Böylece, ermenilere 100 yıl bundan önce toprağında yer veren Azerbaycan bu defa onlara başkent şehir de bahşiş verdi.
    Böylelikle, tarihte ilk defa olarak 1918. yılda Guney Kafkazda – tarihi Azerbaycan arazisinde ermeni devleti yaradıldı.
    Ahalisinin 30%-u etnik qruplarla birlikte ermenilerden 70%-nin ise Azerbaycanlılardan ibaret olan İrevan şehrini (şimdiki Erevan) Azrbaycan Halk Cumhuriyyeti hükümeti bağısızlığını ilan eden, fakat siyasi merkezi olmayan Ermenistan Cumhuriyyeti hükümetine bahşiş verdi.
      Sovyetler birliyinin baş devleti sayılan Rusyanın tesiri ve ciddi tazyiki sayesinde Ermenilerin Azerbaycan topraklarında kendilerine devlet yaratarak arazilerimizi şahsileştirdiklerini tasdikleyen faktlara dikkat edin.
    1920. yılın aralık ayında parlamento Azerbaycanın tarihi topraklarının umumi sahası 4,5 bin kv km olan (tahmini Dağlık Karabağ arazilerine eşit) – Zengezur bölgesinin Ermenistana verilmesini tasdik etdi.
    Kars mukavelesine esasen Nahçivan bölgesi, Uluslararası komisyon tarafından sınırları tanınarak Nahçivan Sovyet Sosialist Cumhuriyeti ilan edildi.
    Sovyetler birliyi döneminde Ermenistan Rusya, Türkiye, Gürcüstan, Azerbaycan, Ermenistan hemde Nahçivan numayendelerinin imzaladığı Kars mukavelesinin bu maddesinden Ermenistan bazı bahanelerle imtina etmeye cehd göstermiş, onun Ermenistana birleştirilmesine çok ciddi olarak çalışmıştır. Uluslararası mukavele esasında elde olunan bağımsızlığın elden alınmasına  karşı Azerbaycanın ozamankı idareçiliyi ciddi mukavemet göstermemiş, iddiaların gündemden çıkarılmasını başaramamıştır. Sonuçta 1929-1931-ci yıllarda Nahçivan MSSR-in arazisinin bir kısmı kanunsuz olarak Ermenistana verilmiştir. Şöyle ki, 1929. yılda Şerur kazasının Qurdqulaq, Xaçik, Nahçivan kazasının Şahbuz nahiyesinin Ağbine, Ağxaç, Almalı, Dağ-Almalı, İtkıran, Sultanbey köyleri, Ordubad kazasının Karçivan bölgesine dahil olan Mehri, Buğakar mıntıkaları Kilit kendinin bir kısmı, umumen 657 kv km arazi Ermenistana verildi. Şerur kazasının Sederek ve Kerki köylerinin etrafındakı arazilerin bir kısmı, hemde Eldere, Lehvaz, Astazur ve başka yaşayış  bölgelerinide ozamankı yıllarda Ermenistana birleştirildiler.
    17 yanvar 1990. yıl tarihte arazide mevcut olan SSC-i silahlı kuvvetlerinin hegemon destelerinin yardımından istifade eden ermeni silahlı birleşmeleri Kerki köyünü işğal etdiler. Böylelikle, Nahçivan Muhtar Cumhuriyyeti devletlerarası Kars mukavelesiyle tasdik edilmiş arazisinin takriben 15%-i Kars mukavelesinin imzalanmasından geçen 70 yıl arzında Ermenistan tarafından kanunsuz olarak zapt edilmiştir.
   1927. yılda Zaqafkaziya MİK-in kararıyla Mehri-Cebrail kazasından 24 köy, Aşağı Zengezurdan 1065 desyatin toprak sahası, 1929. yılda daha 11 min hektar Azerbaycan arazisi – Nüvedi, Tuğut ve Yernezir köyleri, üstelik Nahçivandan 9 köy, Kaymaklı ile Kürumuzlu arasındakı sahalar 228,9 desyatin topraklar Ermenistana verildi.
    1984. yılda Qazak rayonunun Kemerli köyüne mahsus 2105 hektar saha Ermenistan verilmiştir.
Mukayese için dikkat edin, Azerbaycan Demokratik Cumhuriyyeti  114 bin kvadrat kilometre araziye malik olup. Şimdi ise bizim 86 bin kv. km arazilerimiz var. Ermenistan respublikasının ise umumi arazisi 28 bin kvadrat kilometredir. Bu iki rakamı toplarsak tam tamına 114 bin kvadrat kilometre ediyor. Demek Ermenistan devleti bizim topraklarımız hesabına yaradılıb. Zaman – zaman bu topraklardan bizi kovmuşlar ve hemde tarihi abidelerimizi mahv edib, binyıllık coğrafi adlarımızı değiştirmişler. Tarihten görüldüğü gibi ezeli Müslüman asırlar boyu Türk toprağı olan İrevan Hanlığının arazilerinde Hiristiyan – Ermeni devleti yaratıldı. Sovyetler Birliği zamanında anti Türk tebliğatı ile şımartılan Ermeniler şimdi bizden toprak, Türkiyeden sözde soykırımı iddiasındadır. Işte bu bir gerçek ki, Türk oğlu tarihi yaratmış, yaşamış ve çevresindekilere o tarihi yaşatmıştır. Ama ne yazık ki, onun tarihini her zaman düşmanları yazmış. Her zaman önüne bakan Türk, zaferler üstüne zaferler kazanmış, girdiği davadan zaferle çıkmak onun kişilik borcudur, diye düşünmüştür. Kazandığı zaferler hakkında destanlar yazıp gururlanmadığı gibi Türk yazıları acı hakikatlerle dolu 1914-1919. yıllarda (mağlubiyyete uğradığı, halkının ezildiği, topraklarının işğal olunduğu bir devir) hakkında, bedii tarihi romanlar yazarak milletinin şanlı geçmişine gölge düşürmük istememiştir. Ama bu o demek değil ki tarih unutulmuş, o zamanlardan şimdiye kadar tarihi belgeler saklanılmamıştır. “Geçmişini bilmeyen, geleceğini düşünemez.” demişler. O ağır yılların acı hakikatlerinin her anını aksettiren devlet belgeleri, o zamanın komutanlarının el yazmaları, raporları, emirleri Anadolu arşivlerinde saklanılmaktadır. Ve bu arşivlerin kapıları dünyanın tüm araştırmacı tarihçilerin yüzüne açıktır. Bu arşivlerin yardımı ile sözde soykırımı iddiasında olan toplumu tutarlı cevap verilebileceğinden eminim. Sovyetler Birliği Ülkelerinde Dünya Tarihi doğru dürüst yazılmamıştır. Her zaman, her ülkede tarih devleti idare edenlerin isteği üzerine yazılmıştır. Kendi arazilerinde hakim olan devlet rehberleri, tarihi kendi arzuları ile yazdıklarından dünyaya hakim olan egemen devletlerin siyasetine uygun olarak bazı hakikatler ya açıklanmadı, ya da söz konusu devletlerin siyasetine uygunlaştırıldı. Örneğin; 90 yıl önce baş gösteren hadiseler (Ermeni Müslüman davasını) yazmak Sovyetler Birliğinin siyasetine uygun olmadığından yasak edilmiştir. “Sovyet halklarının dostluğu ebedidir”, “Sovyet halkları kardeştir”, “Sülh”, “Özgürlük-Beraberlik”, Gibi sloqanlarla dünya halklarını yanıltmaya çaılşan SSC-i de iki halkın arasında (Azerbaycan – Ermeni) baş gösteren davanın açıklanması yasaklanmıştır. Bu davanın baş gösterme sebeplerini açıklamak için cereyan eden hadiseler, türetilen cinayetler, dökülen kanlar, kesilen başlar hakkında yazıbta halkı ayıltmaya çalışmak milletler arasına nifak tohumu serpmek gibi bir cinayet –suç işlemek sayılırdı. Bizler Sovyetlerin yazılmamış konunlarına uayarak, zara gören taraf olarak susmuşuz. Başımıza getirlenleri kitaplara yazmamışız okullarda ders olarak öğrencilerimize öğretmemişiz, (Şükürler olsun ki, o günleri gören insanlardan hala ayakta olanlar da vardır ve o kişileri yaşadıkları tarihi bize anlatırlar) gör ki komşularımız (Ermeniler) yüzlerce köylerimizi, kentlerimizi yakıp külünü göğe savurup, insanlarımızı bin-bir işkencelerle öldürüp zülme maruz koydukları halde bu dava hakkında kendilerine sahte tarihi düzenleyerek (“soykırım”ına uğradıklarını iddia ediyorlar) Düzelttikleri sahte tarihi okullarda derslik olarak mecburi surette genç nesillere öğreten Ermenilerin uydurdukları blöf kendilerini de etki altına almıştır. Artık Ermenistanda herkes bu uydurmaların hakikat olduğuna inanmaktadır. Bizler milletimize olup bitenleri “unutturmaya çalıştığımız zamanlarda” – Sovyetler Birliği bayrağı altında yaşadığımız devirlerde, Ermeniler devlet siyasetlerinde iddia ettikleri bu meseleye hususi yer ayırmış, tebliğat kampanyaları düzenlenmiş. Dünya halklarının dikkatini çekmek için çok büyük miktarda paralar harcamışlar. Şöyle ki, hala Sovyetler Birliği zamanında sözde soykırımı abidesini inşa etmeye muvaffak olmuşlar. Irevan şehrinin görkemli yerlerinin birinde böyle bir abide yükselterek dünya halklarının nazar dikkatini üzerlerini çekebilmişler. Şu bir gerçek ki, her yılın nisan ayının 24 de Ermenilere siyasi ve maddi destek veren Hiristiyan dünyasının gelişmiş devletlerinin temsilcileri, adı geçen abideyi seyretmeye gelir, orada uydurma sözde soykırımı hikayesini dinleyip kendi devletlerinde şu uydurma sözde soykırımını tanınmasında Ermenilere siyasi destek olmaya kampanyalar başlattılar ve ne yazık ki bunda “başarılı” da olmuşlar. Hazırda dünyanın birçok Hristiyan devletleri sözde soykırımı tanımaktadırlar, hatta bazı ülkelerde bu soykırımın yalan olduğunu, asıl hakikatlerin üstünü açmaya çalışanlara karşı tazminat davası açılır. Şu devletlerin anayasa kanunlarına esasen bu insanlara muayyen cezalarda verilmesi nazarda tutulmuştur. Örneğin 2005 yılında Profesor Doktor Doğu Perincek Belçikada böyle bir tacize maruz kalmıştır. Birinci cihan savaşında İngilisler, Fransızlar, Ruslar tarafından toprakları işğal edilen Türklerin asıl soykırıma maruz kaldığını, Türkiye arazilerinde ermenilerin ayaklanarak Rus ordusuna katkı sağlaması sayesinde İğdırda, Ağrıda, Karsda, Vanda, Erzurumda, Erzincanda, Muşta, Bitliste ve bir çok bölgelerde Türklerin – Kürtlerin- Azerilerin – Alevilerin bir sözle müslümanların katledilerek soykırıma uğratıldığını söyleyen, tarihi hakikatlere açıklıl getiren profesöre Belçikada tutuklanma hükmü çıkarılmıştı. O devletlerin vatandaşı olmak istemeyen bizler, kendi topraklarımızda, Kendi vatanımızda, yaşamaktan gurur duyuyor, hakikatleri yüzeye çıkarmaya soykırıma uğrayanların Ermeniler değil, 90 yıl önce Rusların, İngilizlerin, Fransızların harbi yardımlarından yararlanarak kendi topraklarında Türklerin Ermeni işğaline maruz kaldığı tarihi belgelerle ispatlamaya hazır olduğumuzun bilincindeyiz. Zengin Anadolu arşivleri şu işin çözümündü bilgi kaynağımız olabilir. Harici menbualardan elde olunan bilgileri esas alarak diyebiliriz ki, hala 1914. yılın ağustos ayıda Erzurumda geçirilen Taşnak sütun Partisinin kurultayında kabul edilmiş karar savaşın Ermeniler tarafından başlatıldığına açık delildir. Karar kayıtlara geçmiştir. “Rusların Türklerle savaşa başladıkları zaman, bizler Türkiyede yaşayan Ermeniler din kardeşlerimiz olan Ruslara katılıp Türklere karşı dövüşmeliyiz”. Bu böylede oldu. Rusların Türkiyeye saldırdığı zaman Türkiye topraklarında yaşamakta olan tüm Ermeniler Ruslara katılıp arazide yaşayan Müslumanları, Türkleri-Kürtleri-Azerileri-Alevileri hepsini katletmeye kalkıştılar. Sonuçta; Van, Ağrı, Iğdır, Kars, Erzurum, Erzincan, Muş, Bitlis işğal edildi. Müslümanlara acımasızca işgenceler verildi. Bir gerçeğe dikkat edelim, Erzurumda taşnakların kurultayı 1914.yılda, Rusların Türklerin üzerine saldırısından önce geçirilmiştir. Demek o ki, Ruslarla işbirliği olan Ermeniler bu saldırıdan önceden haberdarmış yukarıda anlatılanlar bunun göstergesidir. Istanbul Patriyakı ve Ermeni milli Asanbleyasının Ermenistanla Türkiyede  yaşayan Ermenilerin Ruslarla işbirliği olduğunu Ermeni çetelerinin ihaneti Ermenilerin ayaklanması bütün olayların Taşnaksütun ve Ermeni komitelerinin planı olduğu açıkça göz önündedir. Örneğin; Beş ağıstos 1914. yılında Eçmedzin katalikosu rusyanın Kafkaslardakı General Gubernatoru Voronotsova yazıyrodu: “emek taşımız olan İstanbul patriakı ve Milli Ermeni asanbleyasında alınan malumatlara esaslanarak Türkiyede yaşayan onun Ermeni vatandaşlarının sadakatini samimiyetini  ve sayqılarını imparator hazretlerine söylemenizi rica ederim.” Sovyetler Birliği devrinde de şimdiki zamanda da ermenilerin Ruslarla işbirliği içinde olduğunu ve onlardan her türlü destek aldıklarının şahidi oluruz. Sovyetler Birliğinde “Büyük Rus kardeşlerimizin (ağabeylerimizin) himayesi” altında yaşadığımız zamanlarda  ata babalarımıza olup bitenler hakkında yazmak yasak edilmiştir. Ermeni saldırısına karşı koyan Türk oğullarının Sibiryaya sürgün eden Sovyet hükumetinin korkusundan baba kendi oğluna milletimizin başına getirilen müsibetleri anlatamazdı “Rus ağabeylerimiz” bize Müslüman, Tatar, Azerbaycanlı bir sözle mensup olduğumuz Türk soyundan başka her isim kullanarak bizlere Türk olduğumuzu unutturmaya çalışıyordu. Bundan istifade eden Eremeniler 70 yıl içinde kendi Milletlerine uydurdukları yalanı” işte sözde soykırımı “ iddiasında haklı olduklarına inandırdılar. Tarih tekrarlanır. Birinci Dünya Savaşı zamanı Ermeniler Haçlı kardeşlerini her türlü desteğine güvenerek, onların maddi, manevi, fiziksel ve Askeri yardımları ile Türk topraklarında Müslümanların başlarına açtıkları müsibetleri 70 yıl sonra Karabağda, Laçında, Nahçıvanda, Kelbecerde, Şuşada, Hocalıda, Zengilanda, Kubatlıda, Ağdamda, Fuzulide yeniden hayata geçirmeye başladılar. Çünki Mihail Garboçovun hakimiyete gelmesi ile Ermeniler için arazilerini genişlendirmeye elverişli şerait yaratılmıştır. Sonuçta adları geçen Rayonların (illerin) (Nahçivan hariç) hepsi işğal oldu. Şimdi Azerbaycan topraklarının yüzde yirmisi Ermeni işğali altındadır. Nahçivanlılar zorlukla olsada topraklarını korumayı başardılar. Nahçivanın sınırlarından 7 km uzaklıkta Ermenistan sınırları dahilinde bulunan, ankılavda (federe) olan toprağı, Kerki köyü hariç (Kerki 17 Ocak 1990 yılında Ermeniler tarafından işğal edildi.Hatırladım ki, Sovyetler Birliğinin yaratılmasında önce bu köy ankılavda değildi etraf arazisiyle beraber Hosrov goruku (yasaklığı) olarak Nahçivanın inzibati arazi bölgesine dahil idi) (yüzlerce şehit veren Nahçivanlılar daha toprak vermedi) Azerbaycana (Adları geçen illere) Ermeni saldırısı Karabağ savaşı adı ile kayıtlara geçmiştir. Sanki, Azerbaycanın topraklarının yüzde yirmisini Ermenistan değil Karabağ Ermenileri işğal etmiştir. Dağlık Karabağ ile yüzlerce kilometre uzakta tamamen Ermenistanın ablukasında olan Nahçivan için bunu söylemek olurmu? Bu bir gerçek ki, Nahçivana yalnız ve yalnız Rusların katkısıyla Ermenistan ordusu saldırıyordu. Nahçıvanın mudafası uğruna, onun arazi bütünlüyünün korunması, özgürlüyünün kurtarılması namına, Ermenistan silahlı kuvvetlerinin saldırısına karşı mücadelede yüzlerce şehitler vermişiz, yaralananlarımız, özürlü olanlarımız var. Kerki adlı köyümüz işğal edilib. Bizler bütün olanları dünya halklarına beyan edib, savaşın adını doğru-dürüst olduğu gibi Ermenistanın Azerbaycana karşı silahlı saldırısı (ilan olunmamış savaş) adlandırmamışız.
    Ermenistanın işine yarayan sade, basit bir isimle Dağlık Karabağ munakaşası gibi isimlendirilmesiyle razılaşmışız. Buda Ermenilerin Nahçivan konusunda masum olduklarına ve şu olayları alehimize kullanmalarına zemin yaratmıştır.
    Bütün bunların sonucudur ki, Avrupalı gençlerle müşavere geçiren ermenistan cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan Karabağla birlikte Nahçivanında Ermenistan toprakları olduğunu ve Nahçivanında “işğalden” kurtulması uğruna mücadele edeceklerini beyan etmiştir. Gerçekten yıllardır Ermeni Diasporası hariçte Nahçivan cemiyyetleri yaratır ve bu ad altında çoklu para toplamaktadır ve bu paraların gücü ile başımızın belası olacaklar. Neden Ermenistanın tecavüzkar işğalci bir devlet olupta azerbaycan topraklarının yüzde yirmisi halende işğal altında tuttuğunu bir kimse hatırlamak istemiyor? Ama 90 yıl önce olup bitenleri Ermenilerin lehine uydurulmuş sahte “sözde soykırımı” olarak tanımaya çalııyorlar. Bumudur insan hakları ? bu mudur Avrupa adaleti?
     Türkün-türkten başka dostu yoktur söyleyen ulu önder Mustafa kemal Atatürkün akıl dolu nasihatlarına sadık kalalım, şu konuda Amerikaya, Rusyaya, Avrupaya güvenilmez. Şunun çözümü Türk oğlunun kendi elindedir.
      Soykırım iddiasından vaz geçmeyen, Türkiyenin arazilerini haritada kendi toprakları gibi gösterip, Türkiyeden arazi iddiasında olan, Azerbaycanın topraklarının 20%-ni halende işğal altında tutan Ermenistanla Ermenistan-Türkiye münasebetlerine çözüm ararken kapıların açılması, Azerbaycanın işğal olunmuş topraklarının geri alınması, yol haritası konusunda sonderece titiz ve hassas olalım.
      Soykırım yalanı sadece Ermenilerin uydurması mı? Yoksa ...?
      Şu soruyu cevaplandırmak için tarihin bir kaç sayfasını araştırdım. Tarihi belgelerin kronoloji faktlarına dikkat ederizse o zaman sözde soykırım iddiasının Eremenistanı destekleyen üstdüzey devletlerin uyguladığı politikanın vaz geçilmez hattı olduğunu göre biliriz.
      Zamanında Türkiyenin içinde Ermeni çeteleri oluşturup, çeşit-çeşit atıcı silahlar, cephane-mühimmat ve parayla çete üyelerini temin eden, Türkiyeyi dağıtmaya yönlendirilmiş politikayla Ermenileri ayaklanmaya sevk eden emperialist devletler, şimdide sözde soykırım yalanını tanımakta yarışmaya girmişlerdir.
      Örneğin: Tarihten ermenilerin, Rus çariçesi ikinci Ekatirinaya, türk topraklanrında, ermenilere devlet kurmakta yardımcı olmasını rica etdiklerini biliyoruz. Türküye arazilerinde müslüman ahaliyi teröre maruz koyup, insanları acımasızcasına katl edip arazide kendilerine devlet kurmak isteğiyle, Eçmadzin katalikosu tarafından fanatizme sevk edilen gönüllü ermeni ordusu iki kez Rus ordusunu destekleyerek 1828 yılı nisan ayı beşinci Rus-Türk savaşı zamanı Laris Melikovun komutası altında Anadolu topraklarının işğalinde iştirak etdi.
      Andrianopol mukavelesi esasında Ruslar işğal ettikleri arazilerden geri çekilmeli olduğundan, Türkiye arazilerinde arzu olunan Ermeni devleti kurulmadıysada, Türkiye Batumu kaybetti. 27 yıl sonra 1855 yılı ikinci Aleksandr Karsı tutmayı başardı. 1856 yılında Pariste imzalanan mukavele esasında Kars geri verildi, hatta geçmiş hududlarda berpa olundu.
     1877 yılında Ruslar üçüncü defa Karsı işğal etdiler. Karsta iyice yerleşmek için Kars-Tiflis demir yoluyla birleştirmeye çaba sarfettiler.
      Ruslara karşı sadakatından –Türklere karşı ihanetinden dolayı, her defa Ruslar Türkiye arazilerine saldırdığı zamanda ihanetkar- kıyamçı ermenileri yanlarında götürmüş, silah – mühimmat- cephaneyle temin ettikleri ermenileri türk ordusunun arasında yerleştirmiş ve türk ordusunun parçalanmasına yöneltilmiş tebliğatını işe salmıştır.
    Ermenileri silahlandırmakta İngiltere, Rusiya ve Fransa adeta yarışmaya girmişlerdi.
    Ermeniler soykırım iddiasından vaz geçmezler, çünki bu onları yönetenlerin idolojisidir.
    Ermenilerin soykırım yalanını uydurmaya mecbur edildiyini sezmek o kadarda zor olmasa gerek. Ermenilerin kim oluğunu, nereden-nereye geldiklerini, tarih boyu Türklere karşı hangi ihanetlerde bulunduklarını, hangi sebepten şu arazilere göçürüldüklerini, ezeli ve ebedi Türk topraklarında onlara devlet kurulduğunun nedenini unutmamak lazım.
    PKK ermenistanın 100 yıl bundan önceki halidir, başka sözle söylersek Ermenistan PKK-nın gelişmiş, arazi bütünlüyüne sahip, devlet modeli kurulu, dünya devletleri tarafından tanınan formasıdır. 90 yıldan fazla bir zamandır ki, kendilerini “soykırıma” maruz kalan masum bir halk olarak göstermeye çalışan, haritalarında Türkiye topraklarını kendi arazileri gibi gösteren, sözde “soykırım” hakkında kitaplarında kendilerinin uydurdukları yalanları yazıpta, okullarında dünyadan habersiz çocuklara öğretip onların beyinlerini zehrileyen, asıl tarihi gerçekliklerden uzak tutmaya çalışan bir toplumun pilanlı-projeli ihanetlerinin istiqrarlı bir şekilde sinsicesine hayata geçirmelerine izin vermemeliyiz.       
                            Elman Abbasov 
                             Nahçivan

Facebook Beğenenler

Yorum yapılmadı!

Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanabilirsiniz.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.