Müminlerin Sıfatları

Tarih : 2010-02-08 / Kategori : Genel Haber

 BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

  İslam’da iman ve mümin meselesi çok önemli meselelerdendir.

Kelam mezhep imamları bu konuda fahiş ihtilaflara düşmüşlerdir, her konuda olduğu gibi bu meselede de Rasulullah’tan sonra ilim mercileri olan Allah’ın c.c yeryüzündeki hüccetleri Ehl-i Beyt imamları en doğru olanı insanlara açıklamışlardır. Doğal olarak da böyle olmalı çünkü onlar dinin gerçek mercileri Allah’ın kitabına ve Rasulullah’ın sünnetine hakkıyla vakıftırlar. Bazıları iman meselesinin kalbi bir mesele olduğunu günah işlemekle ona herhangi bir zarar gelmez derler. Bu görüş Mürcilere aittir. Bazıları imanın kalbi bir mesele oluşuyla beraber amel ile de ilgili olduğunu yani amel olmazsa veya büyük günah işlerse imandan çıkılıp kâfir olunacağını derler. Bu görüş haricilerin görüşüdür. Kelamda ehli sünnetin büyük çoğunluğunu oluşturan Mü’rezile ise büyük günah işleyenin ne mümin ne de kafir, ancak iki menzil arasında bilmekteler. İmamiye’ye göre bunların hiç birisi doğru olmayıp iman meselesinin kalbi bir mesele olmasıyla beraber imanın gerektirdiklerine kalpten mültezim olmak, olarak tarif eder ve öyle bilirler.
 Bunun açıklaması şöyledir: Yani inan kimse kalbiyle inanır, kendisinin yükümlü olduğunu da kabul eder. Yapılması gereken bazı farzların olduğunu, kaçınılması gereken bazı haramların olduğunu kabul eder ancak amel bazında amel edemezse, bazı farzları farz bildiği halde terk ederse veya bazı haramlara haramlığını bildiği halde mürtekip olursa imandan çıkmaz. Kıyamet günü farzları terk etmenin, harama mürtekip olmanın cezasını çekecektir. Cezalarını çektikten sonra temizlenmesi mümkündür. Elbette Cehennemde yanarak temizlenme ne kötüdür. Müddeti ise çok uzundur, oranın bir saati Kur’an’nın tabiriyle dünyanın elli bin yılıdır. Allah bizleri kıyamet gününün azabından korusun.
     İman meselesine kısaca değindikten sonra Kur’an’a göre mümin kimdir? Öğrenelim. Daha önceki yazılarımda da sürekli olarak vurguladığım gibi İslam ve iman ehl-i karşılaştığı her meselede ilk başvuracağı kaynak Kur’an olmalıdır ki kıyamet günü Allah’ın huzuruna vardığında hem Kur’an ondan şikayetçi olmasın hem de fert Rabbül Alemin’e karşı mahcup olmasın. Kur’an-ı Kerim’in 23ncü süresi Müminun (Müminler) süresidir. Bu sürede Müminlerin vasıflarından bazısını saymaktadır. Bizde Allah’ın vasıflandırdığı sıfatları öğrenelim kendimizi o sıfatlarla sıfatlandırıp müminlerden olmaya çalışalım. Allah bizi bu yüce erdemli sıfatları kazanmaya muvaffak etsin.
     Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Gerçekten müminler felaha (kurtuluşa) erdi. O müminler ki: onlar namazlarını huşu (Huzur-u kalple) ile kılarlar. O müminler ki: lağv (boş) işlerden sakınırlar. Onlar ki: onlar zekâtı vermede faaldirler. Onlar ki: onlar haysiyetlerini korurlar. Eşleri ve sahibi oldukları köle başka, onlarla kınanmazlar. Bunlardan başkasına (eşlerinden ve sahibi bulundukları kölelerden) gidenler taşkınlık yapmışlardır. Onlar emanete ve sözlerine vefalıdırlar.
    Onlar ki: onlar namazlarını korurlar. İşte onlar gerçek varislerdir. Onlar Firdevsi (cennetini) miras alırlar ve orada sonsuz kalırlar. Hakikaten gerçek kurtuluş ebedi ve sonsuz kurtuluş değil mi? İnsan gerçek iman ehli olsa daha doğrusu imanını şeytanların aldatmasından koruyabilse, cenneti kazanması çok zor bir iş değildir. İmanı koruyabilmenin yollarından birisi yukarıdaki ayette de geçtiği gibi boş ve lağv işlerden kaçmak ve sakınmaktır. İnsan toplu yaşama esasına göre yalnızlığı savmaz, toplumda ise insanı Allah’tan ve haktan uzaklaştıracak birçok şey vuku bulmaktadır. İnsan bunları iyi tanıyıp kendisini kaptırmamalıdır. Arif ve ermiş insanlar toplumun içinde oldukları halde kendilerini toplumdan uzak tutmuş ve yalnızlıklarıyla o ulvi makamları elde ettiklerini diyorlar. Ezcümle ermişlerin üstadı olan mahrum molla Sadra ŞİRAZİ, kemale ermenin beş sırrından birisi de insanın yalnızlığı kendisine seçmesiyledir diyor. Yalnızlıktan maksat bir köşeye çekilme dağa veya insanların olmadığı bir yere sığınma değildir. Maksat başkalarının yaptığı seni ilgilendirmeme ve insanın kendisini düzeltip doğrultmaya koyulmasıdır. Başkaları ne yapıyor ne ediyor, onları bırakıp kendisiyle uğraşmaktır. Namaz vakti geldi mi? Kim kılmış veya kılmamış ona bakmaz kendi vazifesine dikkat eder diğer farz ve sünnetlerde de öyle. İnsanın sürekli kendisini ve kendi işlerini mercek altına almasıyla başarı, kemal ve şahsiyet kazanılır. Başkalarının suçunu görüp kendisini onunla ölçen kimse şahsiyet kazanamaz. Yalnızlıkla ilgili çok bilgiye ihtiyaç olduğu için daha sonra bu konuda özel bir makale yazacağım inşallah. Allah hepimizi gerçek iman lezzetini tadanlardan ve imanını yaptığı güzel amelleriyle koruyanlardan etsin. İnşallah.
             Şeyh Arslan BAŞARAN

Facebook Beğenenler

Yorum yapılmadı!

Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanabilirsiniz.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.

Kerbela

Kerbela Sayfası