HAK VE BATIL TEMSİLCİLERİ

Tarih : 2010-04-16 / Kategori : Genel Haber

     Kur-an’ı Kerim’de çoğunluk kınanmıştır. Çoğu anlamaz, çoğu akıl etmez, çoğu ayetlerimizi inkâr eder, çoğu fasıktır, çoğu hakkı bilmez, çoğu bilmez,

şükredenler ne de azdır, gibi sözler ve tabirler sıkça Kur-an’da rastlanılan sözlerdir. Kur-an ayetleri her zaman canlı ve zinde olduğu için, her akıl eden ve düşünen bir de kalbinde hastalık olmayanlar bunu çok çabuk fark ederler. Mesela çoğunluk akıl edebilse, anlasa devamlı olarak toplumun başına en bilgin ve en adil kimse gelmelidir. Hâlbuki genellikle acımasız, cahil ve zalim insanlar tarih boyu iş başında olmuşlardır. Bunun en seçkin örneği İslam tarihinde Muaviye ile Ali (a.s) dir. Muaviye’nin kendisi bile Ali’nin (a.s.) adalet, ilim, sadakat ve üstünlüğüne ikrar etmiştir. Ama halk kütlesi bilmezlikten ve fasık oluşlarından, Muaviye’yi tercih ediyorlardı. Şimdi Hz. Ali’nin (a.s) hayatından bir parça sunacağım ki insanlık tarihinde Ali ve Resulullah’tan (s.a.v) başkası yapamaz ve yapmamıştır da.
     Bir gün Müslümanların halifesi Ali (a.s) (bu günkü İslam topraklarının yüzde yetmiş veya seksenine hâkim olan bir halife) bir gün kızının boynunda bir gerdanlık görür! Kızım bu gerdanlık beyt-ul malın olsa gerek senin boynunda ne işi var? Babacığım Kurban bayramı münasebetiyle Küfeli kadınlar bayramlaşmaya gelecekler, bende kefil koyarak bu gerdanlığı aldım dedi. Zaten öyle yapmasaydın ilahi ceza ile seni cezalandırırdım, şimdi hemen beyt-ul mal hazinesine geri ver. Haznedarını ihzar etti. Ben seni emin bildiğim için haznedar yapmışım, bu gördüklerim nedir? Haznedar, ya Emir-il Mü’minin sana feda olayım, ben kefaletle verdim dedi. Zaten öyle yapmasaydın seni ilahi ceza ile cezalandırırdım! Buyurdular. Bir daha böyle duyarsızlık görürsem seni azlederim haberin olsun.
     Bir diğer olayda kendi kardeşiyle yaşadığı olaydır. Kardeşi Akil, O hazret halifeyken kendisine gelerek, ailesinin çokluğu ve fakirlikten yakındılar. Kendisine teveccüh etmediğini görünce, açıkça dile getirdi. Sen benim kardeşimsin ve Müslümanların halifesisin elinde bir sürü beyt-ul mal var. Ben de muhtacım bana yardım etsene? dedi. Hazret kardeşine olayı anlatmak için buyurdular ki: Bak falan yol ticaret kervanlarının geçtiği yerdir, gel geceleyin beraber onlara saldıralım istediğimiz kadar mal ve servet elde edelim. Akil, hemen itiraz etti: Kardeşim sen beni yol kesip hırsızlığa mı davet ediyorsun? Hazret buyurdular: Ne fark eder sen beni daha tüyü bitmemiş Müslümanların malını çalmaya davet etmiyor musun? Akil yine ısrar edince bir demir parçasını ısıtarak kendisine yaklaştırdı. Kızgın demirin yakıcılığını hissedince kardeş, bana yardım etmedin, şimdi de beni ateşle yakmak mı istiyorsun? Hazret buyurdular ki: Peki sen nasıl kardeşsin? Bu dünyada rahat yaşaman için beni ebedi ateşe mi atmak istiyorsun? Dediler.
      Bu adalet simgesi Hz. Ali’nin (a.s) halkın malına gösterdiği hassasiyet. Birde karşıdaki Emevi hanedanı Muaviye, Yezit gibilerinin yaptıklarına bakalım.
     Muaviye ikinci Halife Ömer’in onca katı davranmasına rağmen Şam’da kendisine beyt-ul maldan yeşil saray yaptırmıştı. Aldığı humus, zekât ve haraçlarla kendi ve oğlu Yezit’in halifeliği için zemin hazırlıyordu. Osman’ın ölümünden sonra halkı Hz. Ali’den uzaklaştırmak için kabile reislerini parayla satın alıyordu. Meşhur sahabe Ebu Hureyre O’nun cömertliğinden bahsetmektedir. Sıffin savaşında yaptığı hileyle Muaviye’ni halife yapan Amir bin As ki Mısır’ın valisiydi, öldüğünde çocukları kendisinden kalan altınları balta ile parçalayarak bölüyorlardı. Bu konuda daha geniş bilgi için tarih ve sire kitaplarına bakınız. Allah bizi kınadığı ve yaptıklarından pişman olan cehennem ehli etmesin, övdüğü ve ameliyle cennet kazananlardan etsin. İnşallah
           

Facebook Beğenenler

Yorum yapılmadı!

Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanabilirsiniz.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.