İNSAN ŞİNASİ

Tarih : 2010-05-28 / Kategori : Genel Haber

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
     Şimdiye kadar hiç düşündünüz mü en değerli ilim hangi ilimdir? Tıp ilmi mi? Mühendislik mi? Siyaset ilmi mi? Sosyoloji mi?

Biyoloji mi? Ve sayamadığımız nice faydalı ilimler mi? İlime faydasız denmez ancak birbirinden daha üstün daha faydalıdır denebilir, benim maksadım işte en faydalı ve en önemli olandır. En değerli ve faydalı ilmim hangisi olduğunu öğrenip bilmek için varlığı çok iyi tanımamız gerekir. Varlık âleminde en yüce varlık Allah tebarek ve tealadır. Öyleyse O’na ait olan ilimler de en değerli ilimdir. Zaten efendimiz hazretleri de(Allah’ın selamı ona pak soyuna olsun) ilmi üç bölüme ayırmıştır. Din ilmi, beden ilmi bir de tabiat ilmi. Filozoflar da hemen, hemen aynı şeyi söylemişlerdir. Yeryüzünde ise Allah’ın en değerli varlık olarak kendisine halife olarak yarattığı insandır. İnsan ise ruh ile bedenden oluşmaktadır, insanı asıl insan yapan onun manevi değeri yani ruhudur. Buna nefis de denilmektedir. Öyleyse insan en değerli varlıksa ona ait onu ilgilendiren ilim de en üstün ilim olacaktır. Asırlardır insanlık âleminin sorunu da budur. İnsanı hakkıyla tanıyamadıkları için hatta tanıyamayacaklarını bile bilmediklerinden herkes kendi anladığı ve tanıdığı şekilde ona değer biçmekte ve ona kanunlar koymaktadır. Bu insan denen varlık nedir? Sorusunun cevabını mantık ve felsefe ilminde aramak gerekir. Zaten bu iki ilim bu soruya cevap vermiştir ki cevap şöyledir: İnsan düşünen (konuşan) bir canlıdır. Acaba bu cevap insanın tam bir tanımı mıdır? Bir şeyin tanımı onun cinsi ve faslı ile olur. Yani tarif camii efrat (fertlerini içermelidir) ve mani-i ağyar (fertlerinin dışındakileri çıkarmalıdır. İnsanın tanımı da öyle canlı demekle tüm fertleri kapsamına aldı, düşünen (konuşan) demekle de insan fertleri dışındakileri çıkardı. Ama bu tanım insanın gerçek tanımı mıdır? Yoksa daha farklı ve daha kapsamlı bir tanım var mıdır? Burada bir şeyi biraz açayım. Acaba bir şey kendisi kendi tanımını yapabilir mi? İnsanın kendisi kendi tam tanımını yapması kısır döngü olmaz mı? Yani insan nedir? İnsanın kendisi buna cevap vermesi doğrumudur. Tanım yapanın tanımı yapılandan daha açık ve net olması ve ondan geniş olması gerekmektedir. Öyleyse insanın kendisinin kendi tanımını yapması şerh-i isim babındandır. Yani kelimenin açıklanması gibi bir şeydir, gerçek bir tanım değildir. Peki, öyleyse bu insanın gerçek tanımını kim yapacaktır? Veya onun gerçek tanımını yapacak birisi var mıdır? Evet, yine akli bir kural devreye girerse insanın gerçek tanımını yapacak vardır. Akli kural şudur: Her nesneyi icat eden fert onun özelliklerini her ketsen daha iyi bilir. İnsanı ise yaratıcısı kendisinden daha iyi bilir ve tanır ve de tanımını yapar. Allah tebarek ve teala yüce Kur’anın da insanı değişik tabirlerle tanıtmıştır. Bir yede halifemdir. Demiş, yani onda ilahi özellikler vardır. Bir yerde ben onu yoğrulmuş balçıktan yarattım demiş. Yani onda maddi yönler ve maddeye meyletme vardır. Bir yerde isimleri öğrettiğini ve onun da bellediğini, bir yerde meleklerin mascudu (secde ettiği) olduğunu, bir yerde hiçbir şeyin tahammül edemediği emaneti tahammül ettiğini, bir yerde en güzel yaratılışla yaratıldığını, bir yerde kendisine döneceğini ve…. olarak tanıtmaktadır. Allah insanı kendisi için yaratmış, kendisi baki olduğu gibi insanı da baki kalması için yaratmış, yok olması için değil. Baki kalabilme duygunu ise fıtri olarak kendisine vermiş ve insan da bu doğrultuda hareket etmektedir. İnsanın gerçek insan olabilme programını da bizzat kendisi aynı insan türünden bir ferdi seçerek bildirmiştir. O fertler kemal derecesine ulaşmış ve bizleri de davet etmişlerdir. Artık kemalin yolunu bu dünyada ve birilerinin öğretisinde aramanın faydası olmadığı gibi hem zaman kaybıdır. Hem de hedeften sapmadır. İnsan cismiyle değil aklı, şuuru ve idrak ve fiilleriyle kemali yakalayabilir. Sadece ilim ve bilgiyle, sadece akıl ve idrakle gerçek kemal ele gelmez. Bu arada insanın tanıma vesileleri de çok önemlidir. Maddecilere göre insan sadece beş duyu organı ile idrak edip anlayabilir. Yani her şeye maddi gözle bakıyorlar maddenin ötesinde bir şey kabul etmiyorlar. Buna göre de maddi ihtiyaçları temin olan bir fert en kâmil bir ferttir. Bu görüş gerçekten insanı çok sınırlamakta ve insana aynen hayvan gibi bir maddi değer biçmektedir. Gerçi batıl inanç insanın içine girdi mi kendisine yer açmakta ve insan bocalayıp durmaktadır. Şeytan insanı bu yoldan aldatıp onu başkalarından üstün göstermektedir. Bu vadiye dalanların hakikati görebilecek gözleri kapanmıştır. Ancak Allah’ın nuruyla açılır, eğer liyakat varsa!
 Bazı batı felseficiler ise insanı akıllarıyla tanımaya çalışmış onun hem maddi hem de akli boyutunu kabul etmişlerdir. Yani insan maddenin ve beş duyu organının dışındaki maddi olmayan varlıkları da aklıyla idrak edip kavrayabilir, diyorlar.                                                                                                                                 DEVAMI VAR
 Arslan BAŞARAN
Iğdırmava Cami İmamı

Facebook Beğenenler

Yorum yapılmadı!

Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanabilirsiniz.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.