İYİLİĞE EMRETMEK VE KÖTÜLÜKTEN ALIKOYMAK

Tarih : 2010-10-25 / Kategori : Genel Haber

 

  Toplumun bireylerini ıslah etmek, fesadın kökünü kazımak, toplumu bozukluktan kurtarmak, iyiliğe davet, kötülük ve çirkinlikten sakındırma anlamında marufu emretme ve münkerden nehy etme görevi, İslam dininin öngördüğü büyük farizalardan biridir.

  Yüce Allah buyuruyor ki: ‘Sizler halka iyiliği emreden ve kötülükten alıkoyan en hayırlı ümmetsiniz’
    Ve buyurmuştur ki: ‘İçinizden bir grup mutlaka iyiliğe emreden ve kötülükten alıkoyan olmalıdır ve kurtuluşa erenler de onlardır.’
    Hz.Resulullah buyurmuştur ki: ‘Benim ümmetim marufa emretmeyi ve münkerden nehyetmeyi bıraktığı zaman azabı beklesin.’
    İmam Rıza aleyhisselam buyurmuştur ki: ‘İyiliğe emredin ve kötülükten sakındırın. Aksi halde kötüler size musallat olurlar; iyileriniz de dua ederler ama duaları kabul olmaz.’
    İmam Muhammed Bakır (a.s) buyuruyor ki: “Bu fariza, peygamberlerin yolu, salih insanların yöntemi ve büyük bir yükümlülüktür ki, sayesinde diğer farizalar uygulamaya konur, yolların güvenliği sağlanır, ticaretler ve kazançlar helal olur, yayılır genişler, insanlar haklarına ulaşır, topraklar bayındır olur, düşmanlar adalet ve insafa zorlanır ve işler yoluna koyulur.’
    Resulullah buyurmuştur ki: ‘Nasıl olur kadınlarınız bozulur ve gençleriniz heba olur da sizler iyiliğe emretmez ve kötülükten sakındırmazsınız?’
    Dediler ki ‘Ya Resulullah! Bu da olacak mı?’ Buyurdu ki: ‘Evet. Bundan daha kötüsü de... İyiliklerin kötülük, kötülüklerin de iyilik olduğu zamanları da göreceksiniz.’
      İyiliğe emretmek ve kötülükten alıkoymak yalnızca özel bir gruba (din adamlarına) ait değildir. İslam ümmetinin her ferdi bu konuda duyarlı davranıp görevini yapmalıdır.
   Bu konuyu iki başlıkta inceleyeceğiz:
MARUFU EMRETME VE MÜNKERDEN SAKINDIRMANIN ŞARTLARI
      Marufu emretmek ve münkerden nehyetmek konusunda gözetilmesi gereken iki merhale vardır.
                1.Kalb merhalesi: Bu aşamada insanların iyiliğine olduğunu, nelerin iyilik olduğunu, ayrıca kötülüğün ne olduğunu, nelerin kötü şeyler olduğunu bilmelidirler ve yürekten ondan nefret etmelidirler.
   Bu aşama imanın gereklerindendir ve bizzat imanın ruhudur. İmandan asla ayrılmaz. Bunu bilenler iyilik yapılınca sevinir ve kötülük yapıldığında da üzülürler. Bu yüzden Resulullah ve imamlarımız buyuruyorlar ki: ‘İyilik yapıldığında sevinen ve kötülük yapıldığında üzülenler mümindirler.’
   Böyle insanlar başkaları da iyilik yapsalar sevinirler; başkaları kötülük yaptığında da üzülürler. Müminlerin emiri Ali aleyhisselam buyuruyor ki: ‘Herkes sevdikleriyle beraberdir. Bir gurubun yaptığıyla sevinirseniz onlardan olursunuz. Onların yaptığına üzülen onlardan değildir.’
    Müminler bu konuda duyarlı olmalı ve tembellikten kaçınmalıdırlar. Bir toplumda insanlar çok günah işlerlerse artık günahlar normalleşir ve hatta dindar olanlar dahi bu gibi günahların ne kadar kötü olduğunun farkına varamazlar.
       Aynı şekilde iyi işleri yapanlar da azalırsa artık iyilikler tanınmaz ve toplum iyi işlere yabancı kalır. Hadisi şerifin de dediği gibi sonunda da kötü işler ortaya çıkar. İşte orada iman ruhu yıpranır, onu yakan ateşler sönmez ve Allah’ın gazabına uğrarlar.
        

   2.Amel merhalesi: Yani iyiliği terk eden ve kötülüğü uygulayan kimselere karşı pratikte ve eylem olarak çaba harcanması durumudur. İnsanların ve toplumun iyiliği uygulayıp kötülükten alıkoymaları için atılan adımlar, islam dininin toplumu ıslah hareketinin en önemli unsurlarıdır.
      Eylemde iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymanın da üç aşaması vardır:
        1.Menfi mücadele. Aşırı derecede kötülük yapanlara karşı tavır takınmak: gerekirse sırt çevirmek ve onlarla olan ilişkileri kısıtlamak ya da tamamen kesmek.
      
  2.Sözlü mücadele. Emir ve nehyi, nasihatı, cennet mükâfatı ve cehennem azabı gibi sonuçları diliyle anlatmak.
         3.Fiili mücadele. Dövmek, hapsetmek ve yaralamak gibi fiili işlerle onları kötülükten alıkoymak ve sakındırmak
      Bu üç aşamanın her biri iki şartla vacip olur:
   1.Tesir etme ihtimali. Emir ve nehyin tesirli olacağına ihtimal vermelidir. Tesir etmeyeceğini bilirse, farz olmaz
         2.Tehlikeden güvende olmak gerekir. Canına, malına, namusuna, aile fertlerine ve müminlere zarar gelmeyecekse yapmalıdır.
      Bu iki aşama oluştuğu zaman artık iyiliğe emretmek ve kötülükten sakındırmak vacip olur. İnsan en etkili ve şiddetten uzak olan yolu seçmelidir. Şiddete başvurarak halkın nefretini kazanmamalıdır. Kur’an’ın buyurduğuna göre halkı uyaran kimseler uygun dil, hal ve hareketlerle olayları halka beyan etmelidirler.
      Üçüncü aşama şer’i hâkimin izin vermediği hiç kimseye caiz değildir. Şer’i hâkime ulaşamaz, şerri bertaraf etmek için yakin etmiş ve başka yol yoksa o zaman uygulayabilir. Her halükarda en uygun olanı ve şiddeti aza indirerek yapmalıdırlar.
      Marufa emreden ve münkeri yasaklayanlar, münker ve marufları tam olarak bilmelidirler. Vaciplerin mukaddimesini öğrenme bile, yeri geldiğinde gerekeceği için vaciptir.
      İnsanın kendi ailesine marufu emretmesi ve münkerden alıkoyması daha zaruridir. Kur’an’da da buyurur ki: ‘Kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun.’  Bu durumda insanın ailesi de emirleri uygulamada gevşek davranırsa onlara karşı bu üç aşama uygulanmalıdır.
      Babalık veya evlatlık duyguları emir ve yasaklar ortamlarında ağır basmamalı, Rabb’in gazabını yatıştırmak için bu duygulardan vazgeçmeli, ilahi emri icra etmek için daha duyarlı davranmalıdırlar. Hatta gevşek davranılırsa insanın eşi ve evlatları ona vebal olurlar. Allah Teala buyuruyor ki:
‘Ey iman edenler! Bazı evlatlarınız ve eşleriniz size düşmandırlar. Onlar sizin için birer imtihan vesilesidirler. Büyük sevap ise Allah katındadır.’
      Emri maruf ve nehyi münker yapan, en etkili, hedefe en hızlı ulaştıracak ve en sağlam olan yolu seçmelidir.
     Marufu emretmek ve münkerden nehy etmek konusunda en etkili olan şey insanın samimiyet ve ihlâsıdır. Buyurur ki: ‘Nasihat kalpten çıkarsa kalbe oturur; dilden çıkarsa kulağı aşmaz.’
     İşte bu yüzden imamlarımızın sözleri herkesten daha fazla etkili olurdu. Onların taraftarları da onlara uymalıdırlar. Herkesin uyduğu bir lideri vardır ve bizler bu konuda imamlarımıza uymalıyız.
      Marufu emretmek ve münkerden nehy etmek konusunda en etkili olan şeylerden birisi de insanın kendisinin halka anlattığı şeylere kendisinin uymasıdır. Kendisinin yaptığı iyiliklere halkı emretmeli ve işlemediği günahlardan alıkoymalıdır. Söylemi ile eylemi birbirine uyan kimselerin sözü topluma etki eder.
      Kendisinin yapmadığı iyilikleri başkalarını emrederse ve kendi işlediği günahlardan başkalarını sakındırırsa bu iş ona vebal, nifak ve riya vesilesi olacaktır. Davetinde sadık olur ancak, kendisi uygulayamazsa kıyamette hasret çekmesine sebep olur. Başkaları sizin sayenizde ve öğütlerinize uyarak cennete giderken siz uygulamadınız diye hasret ve üzüntü çekeceksiniz. Yüce Allah buyuruyor ki:
‘Kitabı okuyorsunuz ve halka iyiliği emredip kendinizi unutuyorsunuz. Hiç düşünmüyor musunuz?
Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem Hz.Ebu Zer’e vasiyetinde buyuruyor ki:
“Cennette olanlardan bir bölümü cehennemde yananlardan bazılarına diyecekler ki: ‘Biz sizin öğretileriniz sayesinde cennete girdik. Sizler neden ateştesiniz?’ Diyecekler ki: ‘Biz sizlere iyiliği emreder ama kendimiz ona uymazdık.’’
İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam buyurdu ki: ‘Şiilerimize söyleyin: Allah katındaki makamlara ancak amel etmekle ulaşılır. Onlara deyin ki kıyamet günü en çok üzülenler, adaleti başkalarına tavsiye edip kendileri başka yolu seçenlerdir.’
   Allah’tan isteriz ki bizleri ve bütün müminleri bu tür facialardan korusun ve hayır yollarda adımlarımızı sabit kılsın. Bizi razı olduğu yola hidayet etsin. O, merhametlilerin en merhametlisidir.

Facebook Beğenenler

Yorum yapılmadı!

Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanabilirsiniz.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.