Bismillahirrahmanirrahim
“Mümin kadınlara söyle: bakışlarını kontrol etsinler ve mahrem yerlerini korusunlar. Açıkta olanın dışında süslerini açmasınlar.

Başörtülerini, yakalarının üzerine salıversinler. Süslerini kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendilerinden olan kadınlar, köleleri, kadınlara ilgi duymayan erkekler ve kadınların örtülü yerlerine vakıf olmayan çocuklar dışında kimseye açmasınlar. Gizledikleri süsün bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birlikte Allah’a tövbe edin ki, kurtuluşa eresiniz.” Nur Süresi, Ayet 31.
Bu ayet Allah’ın yüce kitabında yer aldığında kimse şüphe etmez. Ama maalesef işin uzmanları kenara itilip her kes kendi kafasına göre yorum yaptığında işler karışıyor, şeytan insanlara musallat oluyordur. Hz. Ali (a.s) Nehcu’l Belağa’da buyuruyor ki kendi fikir ve görüşlerinizle Kur’an’a gitmeyin belki görüşlerinizi Kur’an’a uyarlayın. Bir kanaata vardıktan sonra bunu ayet ile teyit edip desteklemeyin, karşınıza çıkan bir meseleyi Kur’an’a sunun ki onun gerçek cevabını alabilesiniz.
Geçen de çok sevdiğim bir doktor arkadaşım bana dedi ki Allah Tebarek ve teala Kur’an-ı insanlara indirmiş, eğer insanlar bunu anlamayacaksa abes olur. Yani insanların anladığı dilden konuşuyordur Kur’an. Bunda şüphe yok Kur’an insanların anladığı dilde konuşuyor. Ama doğal olarak her dilin bir kuralı vardır. Anlatanın ve anlayanın, söyleyenin ve dinleyenin, cümle yapıları, edebiyat kuralları ve sayamadığımız nice kurallar vardır. Bazen duyuyoruz bazı kanunların, bazı ifadelerin yorumu hakkında hukukçular ayrılığa düşmekte ve bir üst düzey konseye açıklık kazanması için gönderilmektedir. Arz edeceğim nokta şu ki Allah’ın kelamını anlama kurallarını bilen öğrenen her kes anlayabilir. İlim derecesi zayıf olan kimse de anlayabilir, muhtelif dallarda uzman olan birisinin anladığını hiçbir uzmanlığı olmayanın anlaması herhalde mümkün değildir.
Mesela İmam Sadık (a.s)ın Kur’an’dan anladığını bir başkaları  anlayamamışlardır. Bunu biz anlayıp kavrayabiliyoruz. İmam Sadık’a (a.s) ayetle ilgili “Kadının vücudunda, mahrem olmayan kimsenin görmesinde herhangi bir sakınca olmayan yerler nerelerdir? diye sorduklarında şöyle buyurmuştur: “Yüzü, elleri (bilekten aşağı kısmı) ve ayakları (topuktan aşağı kısmı).
Bu ayet-i kerime indikten bu yana işin uzmanları (Masum İmamlar, Sahabe, Mezhep imamları ve Müçtehitler) Müslüman ve Mümin bir kadının ayette istisna edilen erkekler dışında kalan yabancı erkeklere ve hatta Müslüman olmayan kadınlara karşı vücutlarının güzelliklerini, çekiciliğini ve başlarını örtmeyi anlamışlar, ona fetva vermişlerdir. Ömürlerini bu yolda harcayan, birilerinin örtülü olup olmamasının kendilerine yarar veya zarar sağlamayacağı halde neden Allah’ın hükmü hakkında yanlış konuşsunlar. Tüm uzmanlıklarda böyledir, bir dalda uzman olan kimsenin karşısında o konuda sıfır bilgiye sahip olan kimsenin kalkıp ta, sen bilmiyorsun sen yanılıyorsun demesinden daha abes ne vardır?
Kadınların  örtünme meselesi, sosyolojik, Psikolojik, Felsefi ve eğitim açısından ele alınıp incelenmesi gereken çok kapsamlı bir konudur. Ancak bu yazı makale olduğu için muhtelif konulara giremiyorum. Bahar geldi, yaz geldi sıcaklar başlıyor, bayan kardeşlerimiz hayâ iffet perdelerini aralayıp asla bir Müslüman ve Mümin kadına yakışmayan, bazen yatak odası kıyafetiyle cadde sokaklarda dolaşıyorlar. Bilsinler ki (biliyorlardır da) onların bu durumundan ne Allah razıdır, ne Resulullah (s.a.a). Bu durumdan razı olan tek varlık şeytan ve şehvetini gidermek için nefis ve şeytanın vesveselerine uyan şehvet perestlerdir. Allah teala toplumumuza iffet ve ahlak kurallarını hâkim kılsın inşallah. Kadınlarda korkulan günah iffetsizlik olduğu için 124 bin Peygamberin vasisi olan Allah’ın son Hücceti meşhur duasında kadınlar hakkında şöyle dua etmiştir: “Kadınlarımıza haya ve iffet ver…..)

Arslan BAŞARAN
Iğdırmava Cami İmamı

 

Tweet