Hz. Fatıma Zehra’nın (Selamullah Aleyha) Şahadeti

Tarih : 2011-05-13 / Kategori : Genel Haber

Hz. Fatıma Zehra’nın (Selamullah Aleyha) Şahadeti

Bismillahirrahmanirrahim
Geçen hafta Cuma günü yayınlanan makaleme atfen bazı konular daha net açığa kavuşması için açıklamaya ihtiyaç vardır.

Hem İslam hukukunda hem de medeni hukukta hatta en ilkel hukukta bile, tüm insanların arasında geçerli olan bir mesele; her kes elinde bulundurduğu malın aksi ispatlanmadıkça sahibidir. Aksini iddia eden kimse delil ve şahit getirmelidir. Malı elinde bulunduran kimseden bu mal senin mi değil mi? Diye delil ve şahit istenmez. Tarih, siyer ve hadis kitaplarında kayıtlı olan ve kimsenin inkâr edemeyeceği ve etmediği derecede tevatür olan konu şu ki: Allah Resulü’nün (s.a.a) vefatından sonra Fedek bağı Hz. Fatıma’nın (s.a) elinde idi. Ebu Bekir halife olunca kendilerine haber vermeden onların işçilerini oradan çıkarmış, kendi (kamu) tasarrufuna almıştır. Hz. Fatıma (s.a) itiraz ettiğinde ise kendisinden şahit getirmesini istemiştir. Asil şahit ve delil getirecek olan, başkasının elinde olan malın aksini eden kimse olmalıdır.
Hakkı  olmayarak şahit istemesine rağmen Hz. Fatıma (s.a) eşi Ali’yi (a.s), Resulullah’ın Zevcesi Ümmü’l Müminin Ümmü Seleme’yi ve İbn-i Abası şahit gösterdi. Ama her birisini bir bahaneyle reddettiler. Hâlbuki İslam hukukunda sadece evlat babasını şikâyet edemez ve aleyhine şahitlik yapamaz, ama lehine şahitlik yapabilir. Bu istisna durumun dışında her kes birbirini şikâyet edebilir lehine veya aleyhine şahitlik yapabilir.
Hz. Fatıma (s.a) babasının Mescidin’de (Mescidu’n-Nebi’de) irat ettiği hutbede halifeden üç şey istemiştir. Birincisi halifeliğin Ehl-i beyte ait olduğunu bu makamın ilahi bir makam olup Resulullah’ın (s.a.a) kardeşi amcası oğlu ve kendi eşi olan Ali bin Ebu Talib’in olduğunu. İkincisi babasından kendisine kalan mirasın kendisine verilmesi. Üçüncüsü Enfal Süersi’de Allah tebarek ve teala tarafından Peygamber’in (s.a.a) ailesi için pay olarak ayrılan humusun kendilerine verilmesi idi. Ama maalesef türlü bahanelerle bunların kendilerine verilmedi. Hz. Fatıma (s.a) onlardan kırıldı, incidi ve razı olmadı. Ebu Bekir ve Ömer Fatıma’nın (s.a) kendilerinden razı olmadıklarını biliyorlardı, Fatıma (s.a) hastalanınca ziyaretine gidip helallık almak istediler. Bu iş için Peygamber’in amcası Abbas bin Abdulmuttalib’i vasıta koydular. Abbas onları Fatıma (s.a) ile görüştürdü, onların helallık istediklerinde onlardan yüzünü çevirerek Allah’ım sen şahit ol ben bunlara gazaplıyım dedi. Üzgün bir şekilde Fatıma’nın (s.a) yanından ayrıldılar.
Bu sözler ve olaylar tarihin gerçekleridir, İslam ümmetinin birlik beraberlik ve tek yumruk olması gerekliliği ve zaruretini bizden daha idrak eden ve bu konuda şia ulemasının yaptığı öncülük ve çalışmalar inkâr edilmez. Ama biz kendi aramızda tarihte olan haksızlığı görmezlikten gelirsek, özellikle Ehlibeyt’e yapılan zulmü görmezlikten gelirsek “hem öldüren cennettedir, hem de öldürülen cennettedir” mantığıyla hareket edersek haktan sapmış oluruz. Batıl üzerinde birlik olmanın faydası nedir. Allah tebarek ve teala Maide Süresi’nde buyuruyor ki:”İyilik ve takva hususunda birbirinizle yardımlaşın. Günah işleme ve tecavüz etmede birbirinizle yardımlaşmayın. Allah’tan korkun. Gerçekten Allah’ın azabı çetindir.” Bu ayeti kerimeye atfen İmam Ali bin Ebi Talip (a.s) Nehcu’l-Belağa’da buyuruyor ki: “Zalime düşman, mazluma yardımcı ol.” İnsanlık tarihinde hangi mantık hem haklıyı hem de haksızı eşit bilmiştir ki tüm mantıkların üstü olan ilahi ve nebevi mantık da bunu böyle bilsin. Eğer taassup zincirini kırabilsek bu sözün Allah ve Resulün’ü aşağılamak ve onlara iftira olduğunu tüm çıplaklığıyla göreceğiz.
Haksızlık, üzerinden asırlar geçse de haksızlıktır. Zulüm üzerinden asırlar geçse de zulümdür. Adeletsizlik üzerinden asırlar geçse de adaletsizliktir. Nasıl ki adaletin üzerinden asırlar geçse de adelet ve güzelliktir. Adalet zati olarak güzelliktir, zulüm zatı itibariyle kötüdür. Adeletin güzel oluşu zulmün kabih oluşu itibari değildir. Yani bazı yerlerde adalet güzel, bazı yerlerde ise zulüm güzeldir veya aksi yani bazı yerlerde zulüm güzeldir bazı yerlerde adalet kabihtir denmez ve böyle bir şey zaman ve mekana göre değişmez. Bir çok değerin zati olduğunda şüphe yoktur. Bir şey itibari olarak değil zati olarak değer ise onu zaman ve mekanla sınırlayamazsın.
Hak aşikar olduktan sonra hakka uymayanlarla ne yapmalı? Allah c.c ve Allah Resulü’nün (s.a.a) ve O’nun (s.a.a) Ehlibeyt’inin yaptığını yapmalı. Allah Resulü (s.a.a) muhalifleriyle nasıl muamele etti? Mekke’nin fethinden sonra Müşriklere ne yaptı? Bizim sözümüz inanç seviyesindedir, muamelede kardeşiz, insanlar arasında fark koyma hakkına sahip değiliz. Hakkı söyleme ve açıklama zorunluluğumuz vardır. Birilerini zorla onu kabullendirme zorunluluğumuz ve vazifemiz yoktur. İşte İslam’ın gerçek ve hukuk üstü mantığı budur, birileri benim gibi düşünmeyenin yaşama hakkı yoktur, benim kabul ettiklerim değerleri kabul etmeyene ben yaşama hakkı vermem diyen mantık diktatör mantığıdır. Bu mantığı kim taşımış ve uygulamışsa İslam mantığının dışında kalmıştır. Rabbu’l Alemin olan Allah c.c bizi hakkı tanıyıp yanında yer alanlardan etsin.
Arslan Başaran  
Söğütlü  mah. Camii Hocası

 

Facebook Beğenenler

  1. talip 2011-05-13 23:53:19

    EKREM....<br />S.A. SAYIN HOCA FIKIHIMIZIN EMİRLERİNİ GÜZEL BİR ŞEKİLDE SIRALAMIŞSINIZ.FAKAT SİZE BİR SORUM OLAÇAK ŞAHSINIZLA İLGİLİ. BUNDAN YAKLIŞIK BİR YIL ÖNCE IĞDIR MERKEZDE BİRİ, BİRENE ÇOK YAKIN CAMİLERDE CUMA NAMAZI KILINDIGINDAN CUMALAR BATILDIR DİYE DÜKKANLARIMIZA YAZILI HÜKÜM VE FETALAR DAGITIYORDUNUZ OYSAKİ ŞİMDİ KENDİNİZ CUMA NAMAZI KILDIRIYORSUNUZ SEBİ NEDİR ACABA? MÜKMÜNSE YANITLASANIZ. IĞDIRIMIZIN EN GÜÇLÜ, TARAFSIZ BASINI YEŞİL IĞDIRA BAŞARILAR DİLERİM.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.