Siyaset öğrenmek isteyen, soluğu Iğdır’da alısın…
         9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Siyaset öğrenmek isteyen Iğdır’a gitsin” demişti yıllar önce… Demirel’in bu sözü neden dediğini herkes çok iyi anlıyor… Çünkü Iğdır’da seçim bitti diye bir olay yok… Biri biter, diğerinin alt yapı çalışmaları başlar. Sözü, sohbeti tartışması devam eder… 
             Tartışmaları henüz devam etse de, 12 Haziran seçimleri geride kaldı… 24. Dönem Milletvekili seçimleri yapılmış, kazananlar mazbatalarını almıştır… BDP gurubu Hatip Dicle’nin hakkı iade edilmez ise, meclisi boykot edecek, yemin etmeyeceğiz demişlerdir… 
          Türkiye tuhaflıkların yaşandığı bir ülkedir... 
           Prof. Dr. Mehmet Haberal, Mustafa Balbay, Engin Alan, Hatip Dicle vs. kişilerin tutuklu oldukları ceza evlerinden aday olmaları ve kazanmalarına rağmen tutuklulukların devam etmesi, yeni bir tartışma ve gerilim ortamı yaratmıştır…
             CHP, MHP ve BDP hapisteki Milletvekillerinin tutukluluklarının kaldırılmamasını hükümete mal etmekte, yeni yasa reformlarıyla yargının ele geçirildiğini iddia etmekte ve yargının bağımsız karar vermediğini vurgulamaktadırlar…
              Muhalefet yüksek yargı ile iktidar arasında bağ kurarken… İktidar cephesi de yüksek yargıyı eleştirmekte,             Ergenekon bağlantısı aradığı görülmektedir…
               Aslına bakılırsa iki arada bir derede kalan yargı, ne yapacağını şaşırmış durumda. YSK seçim öncesi bazı BDP’li bağımsız adaylar ile ilgili, aday olamazlar kararı vermiş, ülke genelinde büyük olaylar çıkmış, ülke yakılıp yıkılmış ve sonrasın da YSK bir açıklama yaparak eksik evraklar gelirse aday olmalarında sorun yok denilmiştir…
               Sapla samanın birbirine karıştığı bu ortamda, Ergenekon bağlantısı kurulmak istenen Yüksek yargının, şayet böyle bir bağlantısı olsa,  Ergenekon sanığı iddiasıyla Balbay ve Haberal’ı ceza evinde bırakırlar mı dersiniz…  Kaldı ki, Muhalefet de yüksel yargının iktidarla paralel olarak aynı görüşü savunduğunu vurgulayarak iktidara yüklenmektedir…
Bu tam bir çelişki örneğidir…  
            Ülkede bunca sıkıntılar ve tartışmalar yaşanırken, Iğdır’da başka bir siyaset konuşulmaktadır…   Milletvekillerinin mazbatalarını alıp, almamaları aslında pek de konuşulmuyor. Konuşulan şey 2.5 yıl sonra yapılacak olan belediye başkanlığı seçimleridir… Onlarca kişi belediye başkanı olmak için odaklanmış durumda… Sanki yarın seçim olacakmış gibi, adaylar şimdiden belirlenmeye çalışılıyor… Kimileri aday olabilmek için altyapı oluşturuyor. MHP’nin çiçeği burnunda ki Milletvekili Sinan Oğan’da TV konuşmasında “Ak Parti Iğdır’ı yatırımsızlıkla cezalandırmamalıdır” diyor…
              Yani herkeste bir belediye heyecanı var. Sanki Belediye işkâl altındaymış gibi bir hava estirilmek isteniyor… Ak Parti’nin Iğdır’ı yatırımsızlıkla tehdit ettiği falan yok iken, bizim böyle bir korkuya kapılmamız, suçluluk psikolojisiyle günah çıkartır gibi davranmamız, doğru değildir…
                Eğer Ak Parti’nin Iğdır’a yatırım yapmamasından endişe duyarak, önümüzde belediye seçimi var diyorsak, o zaman Belediye başkanını da Ak Partiden seçmemiz gerekir, demiş oluruz…
Anlayacağınız, ne Iğdır’ın gündemine, nede Ülkenin gündemine akıl erdirmiş değilim. Çünkü kaçanda Allah Allah diyor, kovalayan da…
                    Kimin kimi, kinim neyi kovaladığını pek anlamasak da, anlatanları dinlemekte öte yapacak pek bir işimizin olduğunu sanmıyorum…

Tweet