Cabbar ŞIKTAŞ Zeynep'in Heymesi
Tarih : 2011-12-02
Tüm Yazılar

Cabbar ŞIKTAŞ



Hz. Hüseyin matemini  yaşadığımız bu günlerde hepimizin içinde bir burukluk olduğu muhakkaktır... Iğdır Belediye Meydanına kurulan çadır, Aşura matemini her an hissetmemize vesile olmakta, Hz. Zeynep'i hatırlatmaktadır... Kerbelanın eşsiz ve kahraman Anası  Zeynep, Hz. Hüseyin ve 72 Şühedanın şehadetinden sonra bütün yetimleri bir çadırda topladı. Elinde kılıç sabaha kadar kadın ve kızların başında nöbet tuttu... Bir ana düşünün ki, iki Oğlunu, Hz. Hüseyin, Hz. Abbas gibi kardeşlerini, Yiyenlerini ve yakınlarını şehit vermiş, ama geride kalanlara sahip çıkmak için dimdik ayakta duruyordu... O gece saçları ağaran, Heymesi-Çadırı yakılan Zeynep, haykırışıyla Kerbela’yı bu günlere taşıdı…
Kerbela hadisesinde Hz. Zeynep ismi beni en çok etkileyen isim olmuştur…  Kadın başına üstlendiği görev tarif edilemez ölçülerdedir… Açlık ve susuzluktan perişan olan Kerbela şehitlerinin acısına mı yansın, geride kalan yetim, kimsesiz, çaresiz, aç ve yine susuz esirlere mi yansın Zeynep? Karşıdaki düşman acımasız, kadın, çocuk dinlemiyor… Hz. Hüseyin’in kızı Rugeyya’nin kulağındaki küpesini  kulağını kopararak alıyor, Hz. Peygamber evlatlarına acımasız davranıyor, kırbaçlayarak Yezit’in sarayına götürüyorlardı… 
Vahşi  Muaviye’nin, Vahşi oğlu Yezit ve binlerce ordusu tarafından katledilen Hz. Hüseyin ve 72 yaveri 10 Muharrem Aşura günü Dünya Müslümanları tarafından dualarla anılacak, Yezit ve yandaşları da yine lanetle yad edileceklerdir…
Iğdır Gün Işığı Derneği tarafından geleneksel olarak Belediye Meydanında kurulan Çadır, Hz. Zeynep’in Kerbela da ki çadırını simgelemektedir…
Hz. Hüseyin ve beraberindekiler, Küfe’ye gitmek üzere vardıkları  Kerbela çölünde, 1 Muharrem günü Yezit ve binlerce ordusu tarafından muhasaraya alınmış, Küfe yolcusu kervan yolları kesildiği için Fırat Nehri ‘ne de yakın olması hasebiyle Kerbela’da  konaklamışlardır…  Hz. Hüseyin ve beraberindekiler Kerbela’nın kızgın güneşinde muhasaraya alınmış, Fırat nehrinden su almalarına müsaade edilmemiştir… Susuz günlerin geçmek bilmediği günlerde Yezit, Hz. Hüseyin’e elçiler göndererek kendisine biat etmesini istemekteydi…
Hz. Hüseyin, Yezit’e biat etmeyeceğini belirtiyor, Yezit’in bir zülümkar olduğunu, Hz. Peygamber makamına yakışır işler yapmadığını, İslam’a zarar verdiğini söylüyordu…  Hz. Hüseyin: “Madem öyle geri döneyim” dediğinde, Yezit: “Asla geri dönemezsin, ya biat edeceksin, ya da öleceksin” cevabı yolladı.   Bunun üzerine Hz. Hüseyin: “Ceddim Resulullah’ın dini benim kanımla ayakta kalacaksa, ey kılıçlar doğrayın beni” diyerek savaş kararı aldı…
10 Muharrem Aşura günü Hz. Hüseyin’de Kahramanca savaşıp şehit olduktan sonra, tüm yetimleri bir araya toplayan Hz. Zeynep, yanan çadırları birbirine bağlayarak bir çadır oluşturdu ve yetim kadın ve kız çocuklarını orada muhafaza etmeye başladı…
1 Muharrem’den başlayarak 10 Muharrem Aşura  gününe kadar, halk Akşam namazını müteakip Camiler’de hocaların günün anlam ve önemine ilişkin yaptıkları konuşmaları dinlemekte, camiler dağıldıktan sonra deste gurupları çadır etrafında toplanarak geç saatlere kadar ilahiler okuyup yas matemini idrak etmektedirler…
BAŞSAĞLIĞINA GELDİK
Cami programları bittikten sonra Çadıra gelen Hz. Hüseyin dostları bir anlamda, Hz. Hüseyin’in bacısı Hz. Zeynep’e başsağlığına gelmektedirler…
Tarifi olmayan bir acının dimdik ayakta duranı yalnızca Zeynep’ti… Çok ağır bir sorumluluk yüklenmişti Zeynep, hem yetimlere sahip çıkacak, hem de şehitlere… Daha da önemlisi esir olarak götürüldüğü her yerde Kerbela vakasını anlatacak ve günümüze kadar gelmesine vesile olacaktı…
1400 yıllık matemin bizlere ulaşmasına vesile Hz. Zeynep’e bir kez daha, bir kez daha baş eyiyorum…

  1. yenisey 2011-12-02 11:39:06

    Ne acıdır ki geleneksel şia ve geleneksel Ehl-i Sünnet aklı ,Hz.Hüseyin'i anlamanın ve kavramanın çok uzağına düşmüş,asıl mesajı her defasında atlamıştır.Şöyle ki: Sizin de yazınızda farkında olmadan ifşa ettiğiniz gibi bir çok şia, olayın sadece trajik ve dramatik boyutuna takılmış, Hz.Hüseyin gibi büyük bir aksiyoneri mersiye kültürünün içinde sıkıştırmış, Ehl-i sünnet ise Kerbela vakasına yani ki İslam tarihinin en büyük tarihi kırılma noktasına sadece sıradan bir olay gözüyle bakmıştır.Oysa ki aslolan peygamber modelinin en büyük taşıyıcısı imam Hüseyin'in sadece şahsiyetini yüceltmek değil bu örnekliği günlük hayatımıza taşımak ve yeniden üretmektir.Aksi taktirde örnek bir de bizim tarafımızdan manen öldürülmüş olur.Sözün özü Hz.Hüseyin sevgisi dillerden kalplere ve oradan da takva,üstün ahlak,irfan,erdem ve ilim olarak günlük hayatımıza,sokağa inmelidir.Ancak bu şekilde gerçek Hüseyniler oluruz.Aksi taktirde gerisi laf-ı güzaf olur.

  2. ensar 2011-12-07 20:30:53

    sana eleştiri hakkını kim veriyor yenisey adın yenisey ama fikrin çok ama çok eskisey. biz kendimize şia demedik bize bunu peygamber layık gördü. eza, matem ve yasın sahibi biziz müsaden olursa üzülebilir miyiz? Sen tebliğcilik oynayacaksın diye ağlamıyalım mı? bizi iyice tanı sonra belki ömrün yetmez ama ondan sonra yorum yap. cidden bırakta yasımızı tutalım. cenaze evinde zurna çalma çok kınarlar seni.

  3. Fırat 2011-12-08 00:39:20

    Yenişey kardeş, biz yenisey kıyılarından Fırat kenarına geleli çook uzun yüzyıllar oldu.Mersiyenin neler yaptığını tarihte ve günümüzde ne devrimlere yol açtığını anlıyamamışsın.Senin bu eleştirin yenişey değil herzaman birileri tarafından söylenmiş ama,kervan da yoluna devam etmiş.Silahı ağlamak ve dua olan bir mektebi,kendince eleştirmişsin,

  4. bayX 2011-12-09 17:05:46

    Sevgili Fırat ve Ensar kardeşlerim,sizin tuttuğunuz yası en az sizin kadar ve on yıllardır ben de tutuyorum ve ömrüm vefa ettiğince tutmaya devam edeceğim..Bu eleştiriyi içeriden biri olarak iyi niyetli ve yapıcı amaçla yapmıştım ama gözüken o ki siz ne yazarsanız yazın, herkes bildiğini okuyor.Herkes metni yapı bozuma uğratıp yeniden yazıyor.<br /> Yorumun asıl anafikri ,mersiyeyi dışlamak ya da yok saymak değil aksine hz.Hüseyin(a.s.)'ın mirasına sadece yas tutarak değil onu rol model olarak alıp gündelik hayatımıza taşıyarak <br />takvamızı taçlandırmak artı sözde değil özde hüseyniler olmaktı..Unutmayalım ki İmam Cafer Sadık (a.s.) :''Bizi onlara anlatmayın,bizim gibi yaşayın onlar anlar.'' buyururken tam da bu noktanın altını önemle çizmişti.Biz biliyor ve inanıyoruz ki özelde vahyin ve onun en iyi temsilci ehlibeyt'in amacı müslümanın tasavvurunu,aklını ve kişiliğini inşa etmektir.Bu inşa sürecinin sonunda vahiy kendi insanını inşa etmiş olur.İşte bu süreç ademden adama doğru kemalliyet sürecidir.İşte bu mumin olmuş insan eliyle de gezegen ölçeğinde vahiy ,hayatı inşa etmeyi hedefler.Yanlış temeller üzerine doğru yapılar bina edilemez çünkü.(Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz.Hz.Ali(a.s.))Şimdi bizim elimizde Hz. Resulun tabiriyle Allahın gökten yere indirilmiş kitabı Kuran ve onun ayrılmaz parçası ehlibeyt var ve bizim bu en iyi malzemelerle, en güzel çevre düzenlemesi yapmak için onlar gibi yaşamamız gerekmez mi?Bu düşüncenin neresi yanlış?Aksi taktirde furkan olan kitabın şu ayetinin muhatabı olmaz mıyız?''İnsanlar, sadece inandık'' demekle bırakılacaklarını ve sınanmayacaklarını mı sanıyorlar?''(29 Ankebut 2).Sadece Hz.Hüseyin(a.s.)'i sadece severek değil hem severek hem de onun gibi yaşayarak ancak kendimizi kurtarabiliriz.Ayrıca burda Mevlana'nın bir sözünü sizinle paylaşmak isterim:''Akşama kadar Muhammed Mustafa'ya salavat getirip duruyorsun.Söyle bakalım Muhammed Mustafa'dan sende ne nişane var?''Bu cümlenin öznesini değiştirip Hz.Hüseyin yapalım:''Durmadan ya hüseyin diyorsun.Söyle bakalım sende Hüseyin'den ne nişane var?''Gerçekten dışarıdan bize ayna tutan insanlar, hayatımıza,aile ilişkilerimize,komşu,akraba ve arkadaş ilişkilerimize,işimize,mesaimize mercek tuttuğunda; dilimizin dışında Hz.Hüseyni ne kadar görüyorlar?Asıl yakıcı soru bu?vesselam,rahmet ve aşkla...

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.