Hz. Hüseyin Kimdir?
    Hz. Peygamber (saa)’in torunu, kızı Hz. Fatıma (as) ve damadı Hz. Ali’nin (as) oğludur…
    Hz. Peygamber (saa) Müslümanlığı yaymaya başladığında ilk olarak amcası oğlu Hz. Ali (as) iman etmiş ve Müslüman olmuştur…
    İslam tarihinde Hz. Ali’nin (as) Hz. Peygamberimizin (saa) emrinde, girdiği savaşlar, sadakati, bağlılığı, Hz. Peygamber’in (saa) “Ben ilmin şehriyim Ali onun kapısıdır, ilim isteyen kapıya gitsin” sözünden de anlaşıldığı gibi ilmi tarifi imkânsız boyutlardaydı…
    Hz. Ali’yi (as) yüceltme peşinde olmadığımız, zira Ali’nin böyle bir şeye ihtiyacı olmadığı da gün gibi ortadadır… Hz. Ali (as) Hz. Peygamber’e (sav) olan bağlılığı, Allah’a olan inancı ile yücelmiştir… Oğlu Hz. Hüseyin (as) da aynı silsileler sayesinde azizleşmiş, yücelmiştir…
    Hz. Hüseyin (as)’a tutulan matemlerin bir “abartı” olmadığı, aksine tarihsel bir karartmayı bertaraf etmek için yapılan, gerçeklerin ulu orta bilinmesi için haykırılan, o gün Kerbela’da yükselen Lebbeyk seslerine, seninleyiz cevabı vermek için tutulan bir matemdir…
    Kerbela olayını idrak edemeyenler der ki: “Sizler Hz. Hüseyin’i, Hz. Peygamber’den (sav) daha çok öne çıkarıyorsunuz.”
    Şunu anlamayacak kadar basiretsiz olmamalı insan, Hz. Peygamber (saa) olmasa, Ali’de, Fatıma’da, Hasan’da, Hüseyin’de olmazdı ki… Hz. Peygamber’in (sav) evinin içi olan bu insanların azizliği ve önemi, bizzat Resulullah’tan kaynaklanmaktadır… Eğer Hz. Hüseyin’e matem tutuyor, ağlıyor ve onun ailesiyle birlikte Kerbela’da yaşadığı trajediyi hissediyorsak, bu Hz. Peygamber’in (sav) yüzü suyu hürmetinedir. Ki, Hz. Hüseyin’e ilk ağlayan bizzat Hz. Peygamberin kendisidir…
    Hz. Hüseyin dünyaya geldiğinde Hz. Peygamberimiz (saa) onun kendisine getirilmesini istemiş ve dört uzvundan (alnı, boğaz çukuru, dudakları ve kalbinin üzerini) öperek yüksek sesle ağlamıştır.
    Hz. Peygamberimiz (saa) hadislerinde ne buyurmuştur: “Ehl-i Beytim, Nuh’un gemisi misalidir, her kim o gemiye binerse kurtulur.”
    Hz. Resulullah, aranıza iki ağır emanet bırakıyorum diye buyurmuşlardır…  “Kur’an ve Ehl-i Beyt” şunu anlıyoruz ki, Hz. Peygamber (sav) bizlere Kur’an ve Ehl-i Beyti birbirinden ayırmadan sevmeyi emretmiştir… Zira kendileri de Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çok sever, mübarek boynuna ve sırtına alarak gezdirirdi…
    Hadisleri inkâr edenlere, “böyle bir hadis yoktur” diyenlere, söyleyecek hiçbir sözüm yoktur… Onları tarihçilere havale ediyoruz… Muaviye’de halifelik iddiasıyla Sıffin savaşında Kur’an ayetlerini mızrakların ucuna takmış ve Hz. Ali’ye karşı savaşı kazanmıştır… Hz. Ali (as) askerlerine “konuşan Kur’an benim durmayın saldırın” dediyse de, askerler “Kur’an’a kılıç kalkmaz” deyip yenilgiyi kabul edip, Hz. Ali’yi mazlum etmişlerdir…
    Yani Hz. Peygamber’in (sav) böyle bir hadisi yoktur demek, doğrulardan kaçmak demektir… Sonuçta bu hadislere muhalefet edilse de, edilmese de inananlar inandıkları gibi yaşarlar… İftira eden, alay eden, yapılanları küçümseyenler de kendi dünyalarında inandıklarıyla haşrolunacaklardır…
    Hiçbir Ali dostu, Hüseyin aşığı yoktur ki, Hz. Peygamber’i daha az sevsin… Aksine Hz. Peygamber’in (saa) sevdiklerini sevmektedirler. Emirlerine riayet etmektedirler. Hakeza Resulullah demiyor mu ki “Hüseyin bendendir, bende Hüseyindenim” Gadir’i Hum’da  söylediği diğer bir hadisinde Hz. Ali ile ilgili olarak “Men Kuntu Mevla Fehaza Aliyyun Mevla..
(Ben kimin Mevlası isem Ali'de onun mevlasıdır .) buyurmaktadır… Ali’yi seven Hz. Peygamberi sever, Hüseyin’i seven Peygamberi sever, kısaca Ehl-i Beyt’i seven Peygamberi sever ve Peygamber’i seven de Allah’ı sever…
    Hz. Hüseyin matemini gölgelemek adına yapılan işler eğer ki Resulullah nurunun önüne geçecek olsaydı, 1400 yıldır süre gelen bu matemden eser kalmazdı.
    Çünkü Hz. Hüseyin nuru, Hz. Peygamber nurudur… Kerbela meydanında haykırdığı bu söz çok mana ifade etse gerek: “Ceddim Resulullah’ın getirdiği din benim kanımla ayakta kalacaksa, ey kılıçlar doğrayın beni” diye arşı inletmiştir…
    Mesela; AŞURA günü, AŞURE tatlısı dağıtmanın manasını sorsan, doğru dürüst cevap veremez, şöyle derler: Nuh’un gemisi bu gün karaya oturdu, gemideki bütün yiyecekler birleştirilip bir yemek-tatlı yapıldı, biz de bu günü bayram olarak kutluyoruz.” Ya da “Hz. Yusuf zindandan kurtuldu. Hz. Yunus balığın karnından kurtuldu.” Gibi sözler ifade edilmektedir…
    Bir kere işin uzmanları bilir, yukarıda bahsettiğimiz olayların tarihsel olarak birbirileri ile hiçbir alakaları yoktur. Kaldı ki, bu ve benzeri uydurma günler ile AŞURA matemini gölgelemek mümkün de değildir… Zira yukarıda da izah ettiğim gibi, Hz. Peygamber’in (saa) nurunu gölgeleyecek hiç nur ve güç yoktur…
    Şüphesiz ilk Peygamber Hz. Adem’den, son Peygamber Hz. Muhammed’e (saa) kadar tüm peygamberlere saygımız ve sevgimiz sonsuzdur…
    Hz. Peygamber’imiz ve onun ev halkı da bizler için değerli, önemli ve vazgeçilmezdir… Hz. Peygamber’imizin (saa) sevdiklerini seviyoruz, düşman olduklarıyla kalp âlemimizde düşmanlık ediyoruz…
    Allah’ım bizleri Hz. Peygamber’in (sav) bıraktığı iki ağır emanet olan Kur’an ve Ehl-i Beyt’e sahip çıkanlardan, yolunda gidenlerden karar ver…

  1. Guest 2012-11-19 12:09:34

    Tek kelime ile diline saglik.Bu sözlere ilavede bulunmak imkansiz.

  2. Guest 2012-11-24 21:28:44

    Hz. Peygamber’imizin (saa) sevdiklerini seviyoruz, düşman olduklarıyla kalp âlemimizde düşmanlık ediyoruz… İnşallah Cabbar Bey.. Huzuri mahşerde Hazreti Peygamber Efendimizin cemali pakine nazar ederek, Ya Rasulallah senin sevdiklerini sevdik sevmediklerini sevmedik diyeceksiniz değil mi...

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.