İnsanoğlunun fıtratında var olan bir duygudur çok para kazanıp zengin olma isteği... İyi yaşamak, en lüks arabalara binip, en iyi evlerde ikamet etmek, en güzel mekanlarda konaklamak, değim yerindeyse; "yediklerinin önlerinde, yemediklerinin arkalarında" olmasını isterler... 
Gözünü para hırsı kaplamış olanlar, kazancım helal olsun, içinde kul hakkı olmasın, mazlumların göz yaşı olmasın düşüncesini taşımazlar. Onların tek hedefleri vardır, çok param olsun... 
Hz. Ali'nin buyurduğu gibi: "dünyaları verseler karıncanın ağzındaki arpa kabuğunu almam" ilkesini benimsemiş olanlar, "benim olsun helal olsun, varsın birazda az olsun" düşüncesi taşırlar... Daha hassas davranır, aza kanaat ederler. Kendi haklarına rıza gösterir, başkasının hakkına el uzatmazlar. 
Ben zengin olayım, iyi yaşayayım, yeter ki her istediğimi elde edeyim zihniyetinde olanlar hiçbir sınır tanımaz, helal haram bilmeden mal biriktirir, servet çoğaltırlar... 
Biriktirdikleri malların çok az miktarını yemek nasip olur. Korkarlar, yarın bütün malları servetleri ellerinden gidecekmiş gibi davranırlar. Haram'ın temeli olmadığından geldiği gibi gitmesi mümkündür... Haram yiyenlerin korkuları da bu yüzdendir...
Pazara giden bir hırsız, beğendiği atı iyi koşuyor mu diye sahibinden alır ve kaçırır... Köyüne gider, bir süre sakladığı  atı başka bir pazara götürüp satmak ister. Bir başka hırsız yaklaşır ve o da iyi koşup koşmadığına bakmak için atı  ister, biner ve kayıplara karışır... 
Köyüne dönen hırsıza köylüler sorar: "Atı kaça sattın" 
Hırsız cevap verir: "Aldığım fiyata verdim" der... 
Haram geldiği gibi gider. 
Haram gelir, helalı da götürür.
Yazımın bu bölümünde, geleceğin yazarı Muhammed Ali Şıktaş, haram'a şöyle  yaklaştı: 
‘’Korkarlar. 
Çünkü onlar korkaklar. 
Helalden korkuyorlar.
Helal kolay kazanılamıyor , tabii ki korkacaklar’’...
Ayrıca insanın maddiyattan daha çok önem vermesi gerek bir şey daha varsa maneviyattır. Gelip geçici şeyler, yalnızca gelip, geçer. İlimde, irfanda fazlası istenmelidir. Bunlara sahip olmak için de çaba sarf edilmeli.
Para hayatta amaç değil araç  olmalıdır.  Mesela Napolyon’a sormuşlar savaşı kazanmak için gerekli üç şey nedir sorusuna ‘’ para, para, para’’ diye yanıt vermiş. Ancak parası onu öldükten sonraki yolculuğunda yalnız bırakmıştır...
Para yahut maddiyat insanı  mutlu etmeye yetmez. 
Helalinden, alın terinden kazandığın parayla ekmek yemek ve su içmek, yoksulluktan belki de bayatlamış bir ekmek, ama... helalinden bir ekmek.
En pahalı lokantalarda, en pahalı yemekleri yesen, haram paranla... Yüreğin, beş para etmedikten sonra ne çıkar..?
Mevla’nanın dediği gibi "nice adamlar gördüm üzerinde elbisesi yok, nice elbiseler gördüm içinde adam yok."
Neden, adamlığımızla değil de, elbisemizle, arabamızla, evimizle anılalım ki ? Neden haramla, kolayca zengin olup, Allah rızasını kaybedelim ki, daha az kazanıp, Allah'ın rızasını kazansak olmaz mı?
Dürüstlüğün meziyet sayıldığı  günümüzde, haramzadelerin toplumda itibar görmesine şaşırmamak gerekir...

  1. Guest 2012-12-19 14:47:44

    Cabbar Abim eline sağlık bu yazınızı bilgisayarımın baş köşesinde bulunduracağımdan son derece eminim.. yeri geldikçede bu cümleleri kullanacağım... Saygılarımla... "Mehdicanlar"

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.