IĞDIR’IN YAKIN TARİHİNE NOTLAR -XXXV- YAŞANMIŞLIKLAR VE KAHVALTI KÜLTÜRÜMÜZ

Tarih : 2023-12-30 / Kategori : Kültür & Sanat

IĞDIR’IN YAKIN TARİHİNE NOTLAR -XXXV- YAŞANMIŞLIKLAR VE KAHVALTI KÜLTÜRÜMÜZ

Emir ŞIKTAŞ
Iğdır, daha 70’li yılların başında 20-30 bin nüfuslu küçük, şirin, sporda etkin, genç nüfusuyla okumada başarı yakalamış, Iğdır lisesinde eğitimin kalitesi üniversite kazanmada etkili ve sonrasında birçok siyasi badirelerden geçen, gençlerini kurban vermiş bir ilçeydi.

Aynı yıllarda Iğdır’ın ana caddelerini sulayarak geçen Çıraklı arkı, İydirmava arkı, Baharlı ark-ı vardı. Bu sulama kanallarının üzerinde kurulmuş bakkal ve kahvehane gibi yerler vardı. Özellikle İydirmava (Iğdırmava) kanalı/arkı üzerinde sıralı şekilde dikili söğüt ağaçlarının oluşturduğu gölgelerde “söğütlü kahveleri” diye halk arasında bilinen kahveler vardı. Halende aynı adla o cadde anılmakta, meşhur közde semaver çayı içmek isteyenler, gündüz 40 dereceyi bulan sıcaklığın zorluğunu atmayı, akşamın serinliği ve semaver çayı ile unutmaya çalışırdı.
 
1960 ve 1970 li yıllarda çok etkin olan bir beslenme, daha doğrusu kahvaltı kültürü de vardı Iğdırlı halkımızda. Sabah erken saatlerde işyerlerini açan esnaflar, ya da erkenci erkekler, hemen kaymakçı Asker, kaymakçı Yakup, kaymakçı Behlül, ismini duyduklarım veya bizzat gördüklerim olan bakkallara gider büyük tepsilerde yayvan şekilde manda sütünden yapılmış yoğurdun kare şeklinde kesilmiş kaymağını satın alır, bazen de biraz bal ilave ettirir, taze pide ekmeği ve çay eşliğinde kahvaltı yaparlardı.
 
Bazı damak tadını seven kişiler ise şor ile manda sütünden elde edilmiş eritilmemiş yağ olan kere yağının karışımına verilen adla “şor-kere” kağıt arasında alarak kahvaltı yapmaktaydılar.
Bu kahvaltılıkların büyük bölümü ilçe merkezinde hayvan besleyen kişiler tarafından üretilmekte idi. Köylerden şehre yoğurt, süt, peynir, yumurta, lavaş ekmeği yaparak getirip satanlarda vardı elbette. Ama şehirdeki bahçeli evler çok yaygın olduğu için büyük bir kesimin hayvan ahırı yanı sıra tandır damı da vardı.
 
Çoğunlukla ya normal tandır lavaş ekmeği veya yuxa denilen uzun zaman saklanması mümkün kuru lavaş benzeri ekmek pişirilip sandıklara istif edilirdi. Bu ekmek evdeki nüfus sayısına göre bazen bir ay kadar devam etmekte idi.
 
İnsanlar tarlasına ektiği buğdaydan yemeklik ununu ve bir sonraki yıl ekeceği tohumluk buğdayı ayırıp, ununu öğüttükten sonra tohumluk buğday ile birlikte ambarına yerleştirir di ve kış çıkana kadar ya da sonraki yılın buğday ürünü çıkana kadar ihtiyacını gidermek te idi.
 
Çok yoğun alışkanlıklardan biri olan kahvede karnını doyurma kültürü zamanla yerini ayak üstü atıştırma yerlerine bırakmak zorunda bırakıldı. Tıpkı meşakkatli ve yorucu tandır lavaşının yerini fırınların aldığı gibi. Ama kepekli kırmızı kılçık denilen buğdaydan yapılmış ekmeğin tadını ve lezzetini hiç biri vermemekte.
 
Mahallede tandır yandırılıp, lavaş ekmeği, tapan, g/kalın, yapıldığında mahallenin diğer ucunda kokusunu alabiliyorduk. Tandır yakıldığında üzerinde sarı yağ dediğimiz hayvan yağı ile g/kalın ekmeğinin karıştırılması ile yapılan döymec’in kokusu mahalleden, lezzeti damaklardan gün boyu eksik olmazdı.
 
Ekmek yapılıp bittikten sonra köz ateşinde kaynayarak kıvama gelen Bozbaş’ın tadı unutulur gibi değildi.
 
Bazen üzerine bir sac atar buğday susam karışımı kavurga yapılırdı.
 
Pancar mevsimi ise tarladan getirilen pancar köze atılır, ertesi sabah çıkarılır ve nar gibi kızarmış pancarlar iştahla çocuklar tarafından yenilirdi.
 
Tandır yakılmışsa sabah aşı da çoğu aile tarafından akşamdan tandıra yatırılır, sabah harika bir lezzette olan sabah aşı içilirdi.
 
Bu güzellikler sağlıklı bir beslenmenin yanı sıra yemek kültürümüzün sade, naturel, zevkli ve bugünkü hamur işlerinden sadece oluşmadığını göre bilmekteyiz. Damak tadı olmayan, yediğinde
lezzet alınmayan hiçbir şey sofralarda yer almamış ve bunların tüketilmesinden de hazırlanması zahmetli de olsa kaçınıl mamıştır.
 
1970 Yılı sonları çarşı ekmeği, somun ekmeği, taş fırın ekmeği, tava ekmeği vd. adlar verilen fırın ekmekleri tüm şehir ve köylerde tandırların yok olmasına da müsebbip olmuştur. Son yıllarda tandır lavaş ekmeği ticareti rağbet görmeye başlamış ve gerek şehir merkezinde gerekse yakın yerlerde tandır yerleri açılmış ve lavaş ekmeği ve tapan üretmektedir.
 
Yani bu vesileyle en azından lavaş ekmeği ve tandır kültürü arz-talep üzerine yok olmaktan kurtulmuştur. Şimdi 100 bin nüfuslu şehir merkezinde artık tandırda lavaş ekmeği pişiren yerler görülmekte ve sayısı gün geçtikçe artmakta olması sevindirici olmaktadır.

Facebook Beğenenler

Yorum yapılmadı!

Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanabilirsiniz.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.