- Iğdır’da 3 Aralık Dünya Engelliler Günü Etkinlikleri
- İtfaiye Zamanında Yangına Müdahale Etti
- ŞEKER PANCARI HASADI DEVAM EDİYOR
- ‘’Su Verimliliği Seferberliği” Çalışmaları Aralıksız devam ediyor.
- YERLİ VE MİLLİ TOHUMLAR ÜRETİME KAZANDIRILIYOR
- Taziye Teşekkür Mesajı
- VAN İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ Okul binası ve çevre düzenlemesi yaptırılacaktır
- VAN İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ Okul binası ve çevre düzenlemesi yaptırılacaktır
- VAN İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ Okul binası ve çevre düzenlemesi yaptırılacaktır
- EDREMİT BELEDİYESİ Koruge boru satın alınacak
- Ahmet Aras MHP’ den Belediye Başkanlığı İçin Aday Adaylığını Açıkladı
- Iğdır’da AK Parti, Belediye başkanlığı için temayül yoklaması gerçekleştirdi.
- AK Parti’den kadına yönelik şiddete karşı 81 ilde eş zamanlı basın açıklaması yapıldı
- AMACIMIZ HİZMET, DERDİMİZ MİLLETTİR
- Mevcut Başkan Mustafa Güzelkaya Belediye Başkanlığı İçin Adaylığını Açıkladı

100.YIL..
Millet iradesinin yönetime doğrudan yansıdığı, insan onuruna en uygun yönetim şekli olan Cumhuriyetimizin 100. Yılını büyük bir gurur ve mutlulukla kutluyoruz kıymetli okuyanlarım.
Tanzimat Fermanı, modernleşme ve çağdaşlaşma yolunda önemli bir kilometre taşıdır. Demokrasiye giden yolu ilk defa aralayan bu adımdan sonra gelen 1. Meşrutiyetin ilanı ve Kanun-i Esasi ( İlk Anayasamız ) demokrasi tarihimiz açısından çok önemli bir yere sahiptir. Ancak bu olumlu adımlar, Padişah 2. Abdulhamit tarafından çeşitli olaylar bahane edilerek 1908 yılına kadar kesintiye uğratılmıştır. 2. Meşrutiyetin ilanı ile birlikte yeniden Anayasal düzene geçilmişse de iç ve dış siyasi ve askeri gelişmelerin getirdiği kaos ortamı, atılması gereken adımları büyük ölçüde engellemiştir.
1856 yılında alınan ilk dış borçla, mali bunalım sarmalına giren Osmanlı Devleti, nihayetinde 1881 Muharrem kararnamesi ile borçları ödeyemez duruma gelmiş ve iflas ettiğini dünyaya ilan etmek zorunda kalmıştı. Bu durum, büyük felaketler zincirinin de hızlanmasını adeta tetiklemiştir. Yeni toprak kayıpları, azınlıkların isyanları, iktisadi çöküntü, eğitimin tükenmesi, Hukuk alanında yozlaşma, Ordunun saldırılar karşısında büyük oranda etkisiz kalması, yokluk ve sefalet vs. gibi ardı ardına gelen felaketler.
Demokrasiye giden yolda istenilen noktaya bir türlü gelinememesinin birçok sebebi var elbette. Saltanatın varlığını koruma kaygısı ile yapılanları baltalama girişimleri, Kurum ve kuruluşların ayak diremesi ve engel olmaları, hukuk , ilmiye ve orduda ki yozlaşmalar, Cumhuriyete giden yolu devamlı tıkayan faktörlerin başında gelmektedir.
İşte Atatürk ve arkadaşları, bu felaketli dönemi iliklerine kadar yaşayarak büyümüşlerdir. Yaşanan bütün bu sıkıntıların sorumlusu olarak Saltanat idaresini gördükleri için, sık sık eleştirmekten geri kalmıyorlardı. Çağın gerisinde kalan bu yapının ortadan kaldırılmasının gerekliliğini, fikir ve eylemlerine yansıtmaktan çekinmiyorlardı, bütün risklerine rağmen. Nitekim, Mustafa Kemal Paşa, Erzurum Kongresi günlerinde Mazhar Müfit’in günlüğüne “Vakti gelince hükümet biçimi Cumhuriyet olacaktır” diye yazdırmıştı.
Mustafa Kemal Paşa, Millî Mücadelenin başından itibaren, sarayın ve Bab-ı Ali’nin bütün engellemelerine rağmen, mücadele azminden hiçbir şey kaybetmeyerek, emanetin gerçek sahibi olan Türk Milletine yönelmiştir. Bunun içindir ki, Samsun’dan sonra gittiği, Havza, Amasya, Erzurum, Sivas ve nihayetinde Ankara’da hep Millet ile hareket etmiştir.
Vatanın kurtarılması, milletin eseri ise , onun kendini idare etme hakkı da kendiliğinden ortaya çıkar doğal olarak. Milli Mücadelemizin en kritik dönemeçlerinden biri olarak bilinen 21-22 Haziran 1919 gecesi yayınlanan Amasya Genelgesinde, “Milletin Mukeddaratını , yine Milletin azim ve kararı kurtaracaktır” maddesi, milletin kendi kendisini yönetmesinin adı olan, Cumhuriyetin ilan edileceğinin göstergesidir aslında.
Cumhuriyet Rejimi, asırlardır bütün zorluklara, horlanmalara ve itilmelere rağmen, vatanı için hiçbir fedakârlığı yapmaktan geri durmayan, bu necip milletin en doğal hakkıdır. Böylece Vatanı, bayrağı ve bağımsızlığı için, büyük bir şevkle mücadele etmek ve bu uğurda çalışmak daha bir mana kazanacaktır. Böylece Muassır Medeniyetler seviyesine çıkarak, hak ettiğimiz yeri almamız daha kolay olacaktı. Çünkü vatan gibi kutsal bir emanet, onu canından çok seven, karşılık beklemeden her şeyini feda eden, gerçek sahiplerinin elinde olacaktır.
İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının, Millete gerçek emaneti vermelerindeki amaç budur. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yaşanan her sahadaki sıkıntılar, çöküntüler, saldırılar, ihanetler geride bırakılmalıydı. Çağdaş, modern, bilimi önceleyen, güçlü ve müreffeh Türkiye Cumhuriyeti, ancak Türk Milletini bizzat kendini yönettiği rejimle sağlanabilirdi. Bu da Millet Hakimiyetinin adı olan ve 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edilen, Cumhuriyettir.
Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk’ün söylediği şu sözler her şeyi özetliyor aslında: “Milletimiz kendisinde bulunan nitelikleri ve değeri, hükümetin yeni adıyla uygarlık dünyasına çok daha kolay gösterebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti, dünyada işgal ettiği yere layık olduğunu eserleriyle kanıtlayacaktır… Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır”
Bilim ve medeniyet meşalesinin aydınlattığı kutlu yolunda ilerleyen Türkiye Cumhuriyetinin daha nice 100. yıllarını kutlarken, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm silah ve dava arkadaşlarını bir kez daha minnet ve şükranla anıyoruz..
Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.