BÖLÜNMENİN ÇARESİZLİĞİ Mİ BİRLİKTE OLMANIN ZENGİNLİĞİ Mİ?

Tarih : 2016-02-29 / Kategori : Siyaset

BÖLÜNMENİN ÇARESİZLİĞİ Mİ BİRLİKTE OLMANIN ZENGİNLİĞİ Mİ?

Eski Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Brejnev’in ortaya attığı doktrine göre barış içinde bir arada yaşamanın koşulları vardır. 

Taraflar bir arada yaşamak için birbirini olduğu gibi kabul etmeli, birbirlerine saygı duymalı ve birbirlerini değiştirmeye kalkmamalıdırlar. Aksi halde tarafların birbirleriyle çatışmaları kaçınılmazdır. Taraflar eğer barış içinde ve birlikte yaşamak istiyorsa bu koşulları yerine getirmelidir. 
    Iğdır’da da bu ilkeler üzerinden irdeleme ve değerlendirme yapabileceğimiz, Kürt ve Azeri mahallesi olarak ayırabileceğimiz iki mahallemiz vardır: 
Bu iki mahallenin ürettiği kendilerine has değerleri vardır.
Varoluşsal kimlikleri vardır.
     Her iki mahallenin tarih boyunca zaman içinde oluşturdukları simgeleri ve efsaneleri vardır.
    İki mahalleden çıkan liderler, kanaat önderleri vardır. 
    Birlikte değil, yan yana yaşayan bu iki mahalle bununla birlikte kendi yoksullarını ve zenginlerini, kendilerine özgü kadın-erkek ilişkilerini de üretmektedir. Bu sistemsel üretimin içinde geleneksel değerler, temel üretim biçimleri, yaşam tarzları, aile ve çevre anlayışı yeniden üretilmektedir. Ancak iki mahalle, ne yazık ki birbirinin tarihiyle ve değerleriyle ilgilenmemiş, birbirini olduğu gibi de kabul etmemiştir. Bu yüzden,  her ne kadar yan yana olsa da “birlikte” olmayı başaramamıştır. Bu da kaçınılmaz bir yabancılık duygusunu, yalnızlığı ve bölünmüş olmanın çaresizliğini beraberinde getirmiştir. 
    Ünlü İslam düşünürü İbn-i Haldun “yaşadığımız coğrafya, kaderimizdir” der. Buradan hareketle, iki mahallenin kaderi madem Iğdır’dır, “Iğdır’ın barış içinde, zengin ve huzurlu tek mahalle olma şansı var mı?” diye sormak isterim.
    Bu iki grubu birbirinden uzaklaştıran ana eksenler; ilk elde, üretime ve emeğe dayanmayan rant ticareti ve bu ticaretin doğurduğu çarpık ilişkiler ile doğumla gelen ve asla ve kat’a değiştirilemeyecek kimliklerden kökünü alan ilkel milliyetçiliktir. 
    Özellikle milliyetçilik meselesinin hassasiyetle ele alınması ve özel olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kanımca, her iki mahalle halkı özünde naif olmasına karşın, geleneksel devlet politikaları “zamanın ruhuna” göre bu iki mahalleyle kendi çıkarları üzerinden o şekilde işbirliği yapmaktadır: Bir dönem, bir mahalle ile “Türk ittifak”ı üzerinden etnik tek tipleştirme politikaları uygulayan Devlet, şu dönemde “Sünni ittifak”ı üzerinden Iğdır’da mezhepsel tek tipleştirme politikasını hayata geçirmeye çalışmaktadır. Dolayısıyla Devlet, iki mahallenin özüne ait değerlerini manipüle etmekte, bu değerleri bozmakta ve dejenere etmektedir. Geleneksel Türkcü-Sünni İslamcı devlet politikası tarihsel olarak ya Türkleştirme ya da Sünnileştirme projesi ile her iki mahallenin birlikteliğini ve bir arada yaşama ihtimalini baltalamaktadır. Dolayısıyla, Devletin kurucu ve inşacı ideolojisinin Türkçü ve Sünni İslamcı olmasından ötürü bu damarlar üzerinden iki mahalle tarih boyunca bölünmenin çaresizliğini yaşamıştır. 
    Einstein, “zekânın ölçüsü bilgi değil, hayal gücüdür” derken tüm insanlığa olduğu gibi Iğdır halkına da seslenmektedir.  İki mahallenin sakinleri temel insan hakları, vicdan ve adalet eksenin buluşmayı “hayal etmelidir” ki, Iğdır tek bir mahalle olabilsin. Bu mahallede siyasetin sivilleşmesi, devlet, siyaset ve sermayenin dışında oluşmuş sivil toplum yoluyla tarafların birbirini tanımaya çalışması gerekir.  
    Son söz niyetine: Obama’nın seçim kampanyasının seçim kazandıran sihirli sloganı “Evet, yapabiliriz!” idi. Buradan esinlenerek, demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi ve evrensel değerlere sahip bir devleti yeniden inşa edebiliriz. “Evet, yapabiliriz!”
Atila HUN
19. Dönem Kars Milletvekili
[email protected]

Facebook Beğenenler

Yorum yapılmadı!

Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanabilirsiniz.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.