Iğdır'da Nevruz Bayramı

Tarih : 2012-03-15 / Kategori : Genel Haber

Iğdır'da Nevruz Bayramı

Ziya Zakir ACAR   “Nevruz birlik ve beraberliktir, Nevruz kardeşliktir, Nevruz barıştır, Nevruz kötülüklerden sıyrılmaktır, Nevruz hayata yeniden başlamaktır, Nevruz hoşgörüdür, nevruz güzelliktir.”

Yüzyıllardır Türk topluluklarının ortak olarak kutladıkları bir bayram olan Nevruz Bayramı, sosyal hayatın tabiatın akışıyla ahenk içerisinde yürümesini sağlamaya yönelik derin bir varlık felsefesi ürünüdür.
Bu felsefenin ayırıcı özelliği, varlıktaki uyuma, birliğe ve kaynaşmaya atfettiği önemdir. Bunun toplum hayatındaki tezahürü ise farklılıklardan ziyade benzerliklere, ortak unsurlar üzerinde güçlü bir beraberliğe imkân sağlamasıdır.
Nevruz'un sadece Türk toplulukları arasında değil, Orta Asya, Kafkasya ve Orta Doğu'da da çok yaygın olarak paylaşılan geleneksel bir bayram haline gelmiş olması, bu beraberliğin tarih içerisinde gerçekleşmiş olduğunun bir kanıtıdır.  Bu aynı zamanda kültürün evrenselleşmesinin de en güzel örneklerinden biridir. Farklı toplumlar bugün bu aynı gelenek etrafında şekillenen, şiirden musikiye, folklardan tarım ve zanaata, zengin bir kültürel mirası paylaşabilmektedirler. Milletimizin böyle bir zenginliğe vesile oluşturan bir felsefeyi benimsemiş ve
yaygınlaşmasını sağlamış olması gurur duyulacak bir başarıdır.
Artık, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar uzanan geniş bir alanda Türk dilini konuşan, Türk soyundan gelen, sayıları 250 milyonun üstünde büyük bir Türk Dünyasının varlığı inkâr edilemeyecek bir vakıadır. Bu varlık, “Divan-ü lügat-it Türk’e göre 21 boydan ibarettir. Ancak, bu 21 boyun hepsi, bu büyük, ulu çınarın birer
dalıdır. Bunların hepsi aynı kökten, aynı ağaçtan güç ve kudret almaktadır.
Ve böylece 11 milyon kilometre kare, Avrupa’nın iki misli coğrafyada, kimsenin zorlamasıyla değil, tarihin koyduğu şartlarla “biz aynı kökten geliyoruz” diyen, “biz dildaşız” diyen, “biz dindaşız” diyen, “biz soydaşız” diyen, bizim ninnilerimiz bir, destanlarımız bir, ananelerimiz, göreneklerimiz bir” diyen, “efsanelerimiz bir” diyen 250 milyon insan meydana çıkmıştır.
Her milletin kendine özgü bir kültürü, milli bir ruhu ve bunların bağlandığı biz öz kökü vardır.  Azerbaycanlı şair Vahapzade bunu çok güzel açıklıyor.
“Ağaçlar Kök üstünde boy atır Ucalır. Ağaçlar,
Kökünden güç alır.
Dünyada her şeyin kökü var.
Kökü var,
Toprağın, daşın da...
Adam’sa kökünü
Gezdirir başında.
Nevruz, Türkler tarafından diğer fonksiyonlarının yanında bir kurtuluş günü olarak algılanır yani; Ergenekon’dan çıkış günü olarak idrak edilir ve Ergenekon
Efsaneleriyle bağlantılı olarak değerlendirilir.
İşte Ergenekon’dan ayrılış tarihi, yeni yılın da başlangıç tarihi olarak kabul
edilerek, daha sonraki Göktürk Hakanları her yıl bu tarihte kızdırdıkları demiri örs ve
çekiçle döverek, o günü simgeleştirirler. Bu tarih Türkler için bir kurtuluş günü olarak
kabul edilir ve doğadaki dirilişle özdeşleştirilir.
Bugün gece ile gündüzün eşit olduğu Miladi 22 Mart, Rumi 9 Mart gününe rastlamaktadır.
Nevruz, bir başka söyleyişle Yeni gün tabiatın kıştan kurtuluşunun bolluk ve berekete kavuşmanın simgesi olma yanında, toplumların yaşamlarındaki
hareketliliklerin, başlangıçların ve dönüm noktalarının da ifade edildiği bir gün olarak kabul edilir.
Oğuz Han’ın 24 torunundan 21'cisi olan Iğdır Bey'den ismini alan Iğdır ilimizde Nevruz bayramı, yüzyıllardan beri bütün canlılığı ve görkemliliğiyle aileler arasında kutlanmaktadır. Bayram hazırlıkları çok önceden başlamakta, tabiatın canlanışı ile
manevî diriliş birlikte anılmaktadır.
Iğdır’da kış ayı üç döneme ayrılır. Büyük Çile, Küçük Çile ve Nevruz olarak adlandırılır.
Büyük Çile, gecenin en uzun olduğu 21 Aralıktan sonra gelen 40 günlük süredir.
Küçük Çile, Büyük Çilenin bitiminden sonra gelen 20 günlük süredir.
Küçük Çilenin bitiminden sonra Nevruz ayı başlar. Iğdır'da Mart ayının başlaması ve havaların ısınmasıyla birlikte bayram hazırlıkları da başlar. Ev ve çevre temizliği yapılır. Yine bayram hazırlıklarına esas olmak üzere yumurta boyama geleneğinin
ayrı bir yeri vardır. Kırmızıya boyanan yumurtalar tokuşturulur.
Iğdır yöresinde, baharın gelişi birtakım değişik oyunlarla da ifa edilir. Bunların içinde "Kosa kosâ” ve keçi oyunu dikkate değerdir.
Kosa oyununun ana teması şudur: Kosa, kış mevsimini temsil etmektedir
Keçi ise bahar mevsimini. Kosa'nın ölmesiyle kış mevsimi sona ermekte, keçinin galibiyetiyle de baharın gelişi müjdelenmektedir.
Nevruz bayramının idrakinden önce "Kabir üstü" veya "Ölü bayramı"
diye adlandırılan güzel bir gelenek de vardır. Bayramdan bir önceki haftanın Salı ve Perşembe günleri, yöre sakinleri, mezarlıklara giderek, ölülerini Fatihalarla yâd ederler. Mezarlıklarda Kur'an okunduğu gibi, eski tahrip olan mezarlar tamir ettirilir.
Yeni ölenlere de mezarlar yaptırılır.
Bayram gelenekleri çerçevesinde, Iğdır'da, “Baca baca” denilen bahçe ve
sokaklarda ateş yakılarak üstünden üç defa atlama geleneği de vardır. Yakılan ateşte  Özellikle bayramdan önceki son çarşambada, bu gelenek daha canlı bir şekilde icra edilir.
"Ağırlığım, uğurluğum odlara" denilerek bu merasimin gereği yerine getirilmiş olur.
Ateş yakma geleneğinde özellikle bahar temizliği yapıldığında çevreden
toplanan çalı-çırpı kırıntılarının yakılmasına özen gösterilir.
Yine yeni yılın son çarşambasında, bayram kutlamaları çerçevesinde "Yeddi
levin” adı verileri yedi çeşit meyve ve çerez alınarak aile bireyleri ve akrabalar arasında pay edilir. O anda evde bulunmayan aile bireyinin payı ayrıca muhafaza edilir.
Nevruz bayramı kutlama âdetlerinden birisi de bayramdan bir gün önce "kulak asmak" veya "kapı pusmak"dır. Komşu veya akrabalar, gerçekleşmesini arzu ettiği
bir niyet tutarak, dinlemek istediği ev sakinlerinin haberi olmadan, gizlice dinlemeye başlar.
Duyulan ilk kelime veya cümle tutulan niyetin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği için bir ölçü kabul edilir. Bunun içindir ki Nevruz günlerinde kötü söz söylenmemeye özen gösterilir.
Iğdır’da Nevruz kutlamalarının birisi de genç kızlar bir araya gelerek “suya
iğne salmak” ve “suya yüzük atma” oyunu oynamalarıdır.
Ayrıca bayramdan bir gün önce gerçekleştirilen "mendil atma, desmal
atma veya şal atma" diye isimlendirilen bir gelenek de vardır. Kapı kapı dolaşanlar ellerinde getirdikleri mendilleri ve şallarını açık kapıdan, pencereden içeri atarlar. Ev sahibi, evin içine atılan mendili alarak, içine bir hediye koyarak iade eder.
Iğdır’da Nevruz Bayramı etkinlikleri içerinde: Küs olanlar barıştırılır, Fakir ve yoksullara yardım edilir ve giydirilir. Hasta
ziyaretlerine gidilir. Nevruzda küfürlü konuşmalar yapılmaz, Nevruzda eşe, dosta şefkat gösterilir. Nevruzda kavga edilmez. Nevruz günü başkaları hakkında konuşulmaz. Nevruz günü düşmanlıklar sona erdirilir.
Kısacası Nevruzda güzellikten yana ne varsa yapılır.
Nevruzda her şeyin yeniden doğduğuna inanılır. Nevruz tabiatın uyanışı ve
İlkbaharın gelişinin habercisidir. Kar çiçeği bu haberi ilk olarak halka müjdeler. Nevruz kutlamalarının başlangıcı 21 Mart gece ile gündüzün eşit olduğu ve zaman hesaplamasında bir başlangıç olduğu gündür.
Iğdır’da Nevruz kutlamalarında şu etkinlikler yapılır:
1-Evler yeniden temizlenir, boya-badana yapılır, bahçeler temizlenir, halı ve kilimler yıkanır.
2-Aile fertlerine imkânlar ölçüsünde bayramlıklar alınır ve giydirilir.
3–21 Mart’tan iki hafta önce semeni ekilir ve yetiştirilir.
4-Yeddi-Levin denilen en az yeddi çeşitten oluşan çerez ve meyve alınır.
5-Fakir ve yoksullara yardım edilir ve giydirilir.
6-Küs olanlar barıştırılır.
7-Hasta ziyaretlerine gidilir.
8-Baca baca yapılır.( Ateş yakılıp üzerinden atlanılır.)
9-Kapılarda kulak asılır.
10-Yumurtalar kırmızıya boyanır ve tokuşturulur.
11-Bacalardan şal sallanır. (Kapılara şal atılır)
12-Çeşitli eğlenceler düzenlenilir.
13-Kabir üstüne çıkılır.
13-Nevruzda Nişanlı kıza nevruz hediyesi götürülür.
14-Nevruzda küfür edilmez
15-Nevruzda eşe, dosta şefkat gösterilir.
16-Nevruzda tatlı dağıtılır.
17-Nevruz günü başkası hakkında konuşulmaz.
18-Nevruz günü kavga edilmez.
19-Nevruzda korkak insanların gizlice üzerlerine su dökerler.
20-Nevruz günü düşmanlıklar sona erdirilir.
Nevruz bayramı yıllarca aileler arasında coşkulu bir şekilde kutlanırken, 1995  yılından itibaren Iğdır’da uluslar arası olarak resmi tören niteliğinde kutlanmaya başlandı.
(Nevruzda yapılan etkilerlerden bazılarının kısaca açıklaması)
21 Marttan önceki salıyı çarşambaya bağlayan geceye ahır “Ahir Çerşembe”
yılın ahir tek günü denilir. Bu gecede evlerin bahçelerinde köy ve mahalle
meydanlarında öbek öbek ateşler yakılır. Bahçelerin temizliği için toplanan çöp ve kuru otlar yakılıp ateşe verilir.
Yeddi-Levin yeddi çeşit demektir. Nevruz Bayramının en önemli
etkinliklerinden biridir. Yeddi-Levin en az yedi çeşit meyve veya çerezi bir araya getirip karıştırmaktır. Aile reisi maddi durumu ölçüsünde çerez ve meyveleri alır.
Akşam yemekten sonra büyükçe bir sofraya konulur, karıştırılır ve pay edilir. Çerezlerin içinde ceviz, fındık, fıstık, kuru üzüm, incir, akide şekerler ve lokum çeşitleri muhakkak bulunur. Aile fertleri arasında paylar ayrılırken ailenin gurbette ve askerlikte olanları için hatta hamile olanların bebekleri için de ayrılır. Ailenin bireyleri bayram dolayısı ile anne-baba evinde toplanır ve paylarını alırlar. Ancak, uzakta olanların payları saklanır. Ne zaman gelirlerse o zaman kendilerine sunulur.
Kulak Asmak/Gapı Pusmak/Niyet Tutmak:
Yeddi Levin gecesi aynı zamanda kapıların dinlendiği gecedir. Buna halk
arasında “gapı pusmak” veya “kulak asmak” denilir. Bu iş yapılırken bir niyet tutulur ve yakın komşuların evi gizlice dinlenilir. Evde konuşulanlar eğer olumlu sözler ise tuttukları niyetlerinin yerine geleceğine inanılır. Yeddi-Levin yapıldığı akşamlar
özellikle çok olumlu sözler ve güzel konuşmalar yapılamasına dikkat edilir.
1-Suya İğne Salmak: Genellikle aynı yaşta olan genç kızlar bir araya gelerek
solu dolu bir leğenin içine deliklerine pamuk geçirilmiş iki dikiş iğnesi bırakılır, su
karıştırılarak dalgalandırılır. Ayrı köşelere bırakılmış iğneler birbirlerine yanaşırsa
tutulan niyette evlilik olacaktır anlamına gelir. Bu durum oraya toplanan bütün kızlar için ayrı ayrı niyet tutularak yapılır.
2-Suya Yüzük Salmak: Su dolu olan kap içine kime ait oldukları belli olan
yüzükler atılır. Bu yüzükler görevlendirilen biri tarafından sudan çıkarılırken bir
taraftan da maniler okunur. Her maninin kendisine özgü bir manası mevcuttur. Sudan çıkarılan yüzük sahibini temsil eder. O anda okunan mani de o kişiye ait sırları ele vereceğinden yapılan etkinlik daha çekici, zevkli ve eğlenceli bir ortam meydana getirir.
Bacadan Şal Sallamak/Kapıya Mendil Atmak:
Eskiden köy evlerinin üzerlerinde bir baca bulunurdu. Bu baca evin
havalanmasına yardımcı olmak için yapılırdı. Fakat bu bacanın gelenekte ayrı bir yeri ve görevi şal sarkıtılan yer olmasıdır. Çarşamba gecesinden sonra komşulardan
bazıları gizlice evin damına çıkar ve görünmeden renkli şalını bacadan içeriye
sarkıtırdı. Bunun anlamı bayramlığımı istiyorumdur. Ev sahibinin şalın kime ait
olduğuna bakmazsızın içine bayramlık koyar ve şalı bağlayıp sahibine iade ederdi.
Yakın komşular bazen şalların kime ait olduklarını bildikleri için verilecek
bayramlıklara daha çok özen gösterilirdi. Şalın ucuna bağlanan hediyeler yeddi-Levin yanında önceden evin genç kızları tarafından hazırlanan güllü çoraplar, kenarı işlenmiş ipek mendiller ve kırmızı yumurtalardır. Bu gelenek şimdi şu şekilde sürdürülür. Kapların önüne mendil atılıp kapı vurulur veya zile basılır. Ancak kapı açıldığında sadece kapının önünde mendil gözükür. Çünkü mendili bırakan  gizlenmektedir.
Bu akşam her yerde ateş yakılır ve yakılan ateşin üzerinden yaşlı, çoluk-çocuk
herkes atlar. Yakılan ateşin alevleri arasından gençler atlarken de maharetlerini
sergilerler. Alevlerin arasından atlanırken yine niyetler tutulur. Bu atlamayla
hastalıkların kaybolacağına, dertten beladan temizleneceğine inanılır.
Ateş üzerinden atlanırken şu mani söylenilir.
Ağrım uğrum tökülsün,
Oda tüşüp kül olsun,
Yansın alev saçılsın,
Menim bahtım açılsın.
Semeni Yetiştirmek:
Semeni al meni
Her yazda sen yada
Sal meni…
İlde göyerderem seni,
Semeni, sazana gelmişem,
Uzana uzana gelmişem.
öre halkının geçmişten gelen bir geleneği de semeni yetiştirmektir.
Ağpirçeylerin1 dediklerine göre yaz arzusu, bereket nişanesi yetiştirilen
semenidir. “Çölün şahta, boranına”, “toprağın kış uykusuna”, “insanın yaz arzusuna” karşılık olarak sinilerde semeni göyertilir2. Nevruza üç hafta kala semeni hazırlanır. Semeni yeşil yeşil göğerdikçe insanların da niyet ve arzuları gerçekleşir.
Semeni yetiştikten sonra kızlar bir araya gelerek suyunu çıkarır, ezer ve
helvası pişirilir. Bu işi eğlence ortamında yaparlar, söyleyip oynarlar. Semeni ocakta
pişerken kızlarda kendi aralarında eğlenirler.
Kızlar kendi aralarında birbirileri ile şakalaşırlar. Birisi diğerine:
—A Gülüsüm, de görek ne deyirsen? Arvatlanma?
Gülüsüm de kızlara bir tapmaca (bulmaca) sorur.
—Bahın gızlar tapana bir nemer verecem.
Bir gün bir bölük gaz uçup gedirmiş. Yaralı gaz çığırıp deyir, ey yüz gaz mene
de “kömek eyleyin”3. Gazlardan birisi gayıdıp4 yaralı gazdan soruşur.
—Sen hardan bilirsen ki biz yüz gazıg. Bir biz, bir bizim yarımız, bir de sen goşulsan  olarıg yüz gaz.
—He gızlar deyin görüm uçup giden gazlar neçedir?
Kızların her birinden bir cevap gelir. Birbirlerine karışırlar. Gülüşüp eğlenmeye
başlarlar. “Peri Nene” duruma el atar.
—A gızlar, a başınıza dönüm, yahşı budur gulah asın, size ağılnan behtin nağılını
danışım. Araya sukut girer. Herkes başlar dinlemeye. Nağıllar anlatılır. Horuz
bannamaya kadar sürüp gider.
Gece şenlik devam eder.
Kabirüstü Ziyaretleri:
Yörede 21 Nevruz Bayramı haftasında köylerde Tek (Salı) günü, şehir
merkezinde Cüme Akşamı (Perşembe) günü kabir üstüne çıkılır. Kabir ziyaretlerine
topluca gidilir. Mezarlar onarılır. Kuran-ı Kerim’den ayetler okutulur. Çeşitli ihsanlar verilir.
Nevruz Nevruz al nevruz,
Nevruz nevruz gül nevruz,
Nevruz nevruz hoş geldin,
Dolu geldin hoş geldin,
Kuru geldin, yaş geldin
Nevruz nevruz hoş geldin.

Facebook Beğenenler

Yorum yapılmadı!

Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanabilirsiniz.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.