Cabbar ŞIKTAŞ Eski Iğdır ve Simalar
Tarih : 2005-06-03
Tüm Yazılar

Cabbar ŞIKTAŞ



Haktan Aydoğdu yöresel tabirle, “kaburgadan girdeyi vurdun” derdi... Çoğu zaman insan içinden tüm geçenleri kaleme dökmek ister... Ancak bazen bu dediğini yapar, bazende yapamaz... Yöresel dengeler, insani ilişkiler, her toplantıda yüz yüze bakmalar, sokakta karşılaşmalar, yani yine yöresel tabirle “hergün yüz yüze bakıyoruz” deyimiyle bazı konuları es geçmek durumunda kalıyoruz... Ancak bazı olaylar vardır ki insan söylemeden edemiyor... Eski Iğdır’ı herkes kendi yaşına göre özlüyor... Mesela ben Iğdır’ın 20 yıl öncesini özlüyorum. Çocuktum ve her yer bana oyun alanıydı. Bahçelerden bahçelere geçer, kamışlarla çağala yürütür, kanala yıkanmaya giderken bir somun ekmek alır, yol boyundaki domates tarlalarından göz hakkımızı alırdık... Buna ben-zer herkesin bir anısı vardır çocukluğuyla ilgili... Merkez cami ile Ziraat Bankasının bitişiğinde sergi arabasında hırdavatçılık yapan, Iğdır’lı Turizm yazıhanesinin önünde tesbih satan, Dövizcilerin önündeki oynayarak ayakkabı boyayan, Alper giyimin önünde durup günlük nafakasını çıkaran sigaracı eski Iğdır’dan birer kalıntıdırlar... Öyle özlüyorum ki İydirmava kahvelerinin önünde, söğüt ağaçlarının altında oturup çay içmeyi... Tanınan birkaç boyacının gelip ayakkabımızı boyamasını, garsonların müşterisinin içtiği çayı bilerek getirmesini, Mehmet Ekmekçi’nin taze ekmek kokusunu... Emireli’nin buz gibi ayranını, Bahşo’nun şişinmesini, Ninno Sefer’in küfürlerini, Milyoner Selo’nun köftelerini, Sinema çığırtkanlarını, Şıh Hüseyin’in esprilerini... Eskiye gidince, Mücahit Hun’un kitabı aklıma geldi. Üç ciltlik kitapta hayel meyal hatırladığımız insanların simalarını görünce hatırlı-yoruz. Eskinin entellektüellerini, İbrahim Bozyel’in başarı-sını. Mikail Göleli’nin karizmasını, Turgut Demirkaya’nın heybetini, Mehmet Aras’ın atikliyini, Faruk Bakış’ın cesaretini, Faruk Toka’nın olgunluğunu, Firuz Ağanın foterini özlüyorum... hayatta olan veya göçüp gidenleri gözümüzün önünden bir filim şeridi gibi geçirdiğimizde nede güzel mert insanlarımızın var olduğuna birkez daha şehadet getiriyoruz. Niye yazdım bilmem ama, şehrin merkezinde bir hırdavatçı, bir boyacı, bir sigaracı ve bir tesbihçi kim-seye bir zarar vermez. Orada ki esnaflarda o kişilerin varlığından rahatsız değillerdir... Bilakis bana bunları kaldırmasınlar diyen esnaflarımız bulunmaktadır...

  1. görbil kuban 2012-07-20 13:21:54

    ahhh ahhh nerelere götürdün bizi...

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.

Kerbela

Kerbela Sayfası