Malumunuz üzere Gazete Matbaacılık işimizin dışında, birde moderin bir çiftlik kurarak hayvancılığa başladık… Karakoyunlu İlçemizde kurmuş olduğumuz çiftliğimize Tarım Bakanlığının çıkarmış olduğu %40 hibeli hayvan alımları ile ilgili başvurmuş, bizimle birlikte 5 firmanın başvurusu kabul görmüş ve hayvan alımı yapmamız için ithal izni de verilmiştir…
    Ülkemizde hayvancılığın giderek azaldığı, et fiyatlarının yükseldiği ve hayvancılığın bitme durumuna geldiği bir dönemde Tarım Bakanlığının hayvancılığı desteklemek adına uygulamaya koyduğu projeler, kısmen de olsa hayvancılığı canlandırmaya başlamıştır…
    Ancak uygulanan projeler güzel olduğu kadarda zor işlerdir…
    Şöyle ki, destek kapsamında alımı yapılacak olan hayvanları Türkiye’den temin etmek, saf ırkı bulmak çok zor, büyük çiftliklerden bulunanlarda aşırı pahalı, Doğu Anadolu DAP Projesi kapsamında uygulanacak hayvancılık, Et ve kombine ırk olması gerekiyor… GAP’ta ise Süt hayvancılığına destek veriliyor… Hal böyle olunca yaptığımız araştırma, Tarım Bakanlığından edindiğimiz bilgi, hayvanı alabileceğimiz yeri ABD olarak göstermekteydi… 
    Bizde bir ithalatçı firma ile iletişime geçtik ve ABD’den hayvan getirmesi için gerekli sözleşmelerimizi yaptık… Firma;  “isterseniz sizde gelip alacağınız hayvanı yerinde görüp seçebilirsiniz” dedi…
    Bunun üzerine ABD konsolosluğuna gerekli vize başvurumuzu yaptık ve verdikleri tarihte görüşmek üzere konsolosluğa gittik…
    Ankara’ya konsolosluğa gitmeden önce arkadaşlarla sohbet ederken, arkadaşlarım latife olsun diye  “sana vize vermezler” gibisinden sözler ediyorlardı…
    Bende; eğer bana vize verirlerse ABD Türkiye’de kendi karşıtlarını fişlemiyor demektir. Yok eğer vermezlerse gerçektende coniler insanlarımızı fişliyorlar, demiştim…
    Konsolosluğa 08.15 itibariyle gittim… 
    Kapıda Türk polisi, içeride yine Türkçe konuşan Türk görevliler vardı…
    Çelik kapıları ve x ray cihazlarını geçtikten sonra, kurşun geçirmez camlarla kapalı, hoparlörle insanlarla konuşan, hiçbir şekilde insanlarla yüz yüze gelmeyen, her şeyi cihazlarla yöneten, insan unsuru gerektiği yerlere Türkleri koyan ABD’liler koyun sürüsü gibi dizdikleri insanları parmak izi dahil her türlü kontrolden geçirdikten sonra, yine çak duvarlar arkasından kabul ederek neden ABD’ye gitmek istediklerini soruyorlardı…
    Çok bekledim, sıkıntıdan patlıyordum… Doğrusu aşağılandığımı hissediyordum.  Bir ara verin pasaportumu istemiyorum sizin vizenizi diyesim geldi içimden… Sabrettim ve neyse ki numaram ekranda gözüktü ve görüşmeye gittim…
    Salonda bulunanlar içinde en kısa görüşme benim oldu… Ne iş yapıyorsun, ne için gidiyorsun, hangi şehre gidiyorsun sorusunun ardından size vize veremeyiz dediler…
    Bende hiç taviz vermeden siz bilirsiniz dedim ve pasaportumu alıp çıktım…
    Vizeye gitmeden önce dediğim çıkmış, demek ki ülkemizde kendilerine muhalefet eden insanları fişliyorlarmış…
    Bekleme salonunda dikkatimi çeken hususlar arasında İran’lıların yoğun vize talepleriydi… İran’lılar öylesine yoğunlardı ki, ABD konsolosluğuna Türkçe yön levhası asılmazken, farsça asılmıştı… Birde Fetullah Gülen’i ziyarete gidenler çoğunluktaydı… Salonda 2 saat’in üzerinde bir bekleme esnasında sohbet ettiğim kişilerin büyük bir bölümü başvuru forumlarına Fetullah Gülen’i ziyarete gidiyoruz diye yazmışlardı…
    İçten söylüyorum, ABD konsolosluğunun bana vize vermemesine hiç üzülmedim…  Yalnızca ülkesine gitmemizi istemeyen, bizi orada küçük gören, teröristmiş gibi davranan, aslında kendileri terörist olan conilerin korkaklıkları da aldıkları önlemden belli oluyordu…

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.