Cabbar ŞIKTAŞ Vasıf Talıbov ve Geçen Yıllar
Tarih : 2018-12-20
Tüm Yazılar

Cabbar ŞIKTAŞ



Vasıf Talıbov ve Geçen Yıllar
 
          Nahçıvan’da 1991-92 yıllarında ilk tanıştığım devlet adamı Sayın Vasif Talıbov’du. Genç ve dinamik bir yönetici, A-li Meclis Başkanı Merhum Haydar Aliyev’in sağ kolu ve ciddi bir devlet adamıydı. 
 
          Yıllar nasılda çabucak geçip gitti. Bende saç kalmadı, onunda saçları ağardı. Sayın Vasif Talıbov’un sosyal medyada www.nahcivanxeberleri.com’un müdürü Mehman Serxanoglu tarafından paylaşılan bir fotoğrafını görünce, dalıp gittim maziye… Yaş kemale eriyor dedim içimden. Sayın Talıbov benden yaklaşık 9 yaş büyük. 1992 yılında tanışmıştık Sayın Talıbov’la, 1995 yılında da A-li Meclis Başkanlığına seçilmişti Sayın Talıbov… Aradan tam 26 yıl geçmiş. Nahçıvan’ın eski halini çok iyi bilirim. 1991 yılında büyük bir köy gibiydi. Merhum Haydar Aliyev birkaç yıl başkanlık yaptıktan sonra Azerbaycan Cumhurbaşkanlığına seçildi ve yerine Sayın Vasıf Talıbov geçti. Merhum Haydar Aliyev’in desteği ile Nahçıvan’ı yeniden inkişaf ettiren Talıbov, Nahçıvan’ın kalkınması, şehirleşmesi, modern bir şehir görüntüsüne kavuşması için inanılmaz bir çaba gösterdi. 
 
         Evet, zaman su gibi akıp gitti.
 
          Her ne kadar Sayın Talıbov şimdilerde bizimle iletişim kurmasa da, geçmişte olan diyaloglarımız şimdi olmasa da, Nahçıvan’a gidip gelmesek te, ne Sayın Talıbov’u ne de Nahçıvan’ı unutmuş değiliz.
 
          Elbette o eski yıllarda iş yoğunluğu bu kadar fazla değildi.
 
          Dostlara zaman ayrılıyordu. 
 
          Şimdi gelişen dünyada, gelişen Nahçıvan’ın işleri yoğunlaştığı için zaman ayıramıyor olabilirler. Olsun saygıyla karşılıyoruz. 
İyi olduklarını bilmek bile yeterlidir. 
 
          Son zamanlarda hiç gitmedim Nahçıvan’a, yani belki bir yıl olmuştur. Ama aldığım duyumlar, medyadan takip ettiğim kadarıyla hem sanayileşen, hem gelişen bir Nahçıvan olduğunu biliyorum. 
 
          Kısmet olursa elbette gidecek, göreceğiz.
 
          ÖZEL İLGİ ALANIMDI 
 
          Nahçıvan benim için ayrı bir yere sahiptir. 
 
          Nahçıvan’ın en zorlu ve meşakkatli yıllarında ben hep oradaydım. Merhum Haydar Aliyev ile her gittiğimde görüşmeler, röportajlar yapar bunu dünya kamuoyuna duyururdum. 
 
          Ama bunu gönülden, isteyerek, severek, sahiplenerek yapardım. Hiçbir beklentim olmadı. Hiçbir isteğim olmadı. Birileri beni övsün derdinde hiç olmadım. Gider işimi yapar dönerdim. Resmi kademede ki herkesi tanırdım. Herkeste beni tanırdı. Savaş cephesine giden tek gazeteci ben ve benim Milliyet Gazetesi büro Şefim Macit Gürbüz’dü. Ama kendini pazarlayanlar hep ön saflarda boy gösterirlerdi. Azerbaycan’ı, Nahçıvan’ı dünya kamuoyunda savunur gibi gösterirlerdi. 
 
          Nahçıvan’a ilk gittiğimde henüz köprü falan yoktu. Resmi geçişte yoktu. Ben Türk askerinin inisiyatifi ile geçmiştim. Devlet geçişimden haberdardı. Ama kaçak geçmişim muamelesi yapılırdı. 
 
         Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün özel ilgi gösterdiği Nahçıvan ve dil ucu sınırını, parayla satın alan Atatürk, aynı zamanda Kars antlaşması ile Nahçıvan üzerinde garantör ülke olmasının etkisi de bu geçişler üzerinde etkisi büyüktü. 
 
         Nahçıvan bu gün geldiği durum itibariyle gerçekten inanılmaz değişimler gösterdi. Üretmeye başladı. Ürettiğini ihraç etmeye başladı. İhtiyaçlarının büyük bir bölümünü Türkiye’den temin eden Nahçıvan, Iğdır ekonomisine de büyük katkılar sunmuştur. 
 
         Kim bilir belki de yasalar müsaade etse, çok daha faydası olabilirdi. Her ne kadar “iki devlet, bir millet” olsak da, ayrı kanunlarımız vardır. Ve kanunların imkan verdiği ölçülerde ticari, siyasi diyaloglar sağlanabiliyor. 
 
         BEN YOK, BİZ DEDİK BELKİDE HATA ETTİK
 
         Aslında bu bir yapı meselesi, kimileri yapmadığı işi kendi yapmış gibi gösterip sürekli pirim yapma peşinde oldu. Şansı yaver gidenler bu işten maddi ve manevi haz duydular. Ben değil, biz diyerek işe koyulan, gece gündüz demeden bir amaç uğruna mücadele eden, davet edildiği evde yük olmamak için yemek yemeyen, hiçbir karşılık beklemeden sadece idealleri uğruna çalışan benim gibi kişilerin unutulması da böyle bir şeydir işte... 
 
        Nasıl demişler, “işim iş olacağına, pazarım pazar olsun.” Bizim işimiz işti, samimiydik fakat, pazarımız iyi pazar değildi. Mesela Merhum Haydar Aliyev’in, Sayın Vasif Talıbov’un muhabirlik yaptığım yıllarda yüzlerce fotoğrafını çekmişimdir, ama hiç fotoğraf çektirmemişimdir. 

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.