BENİM BİR GÖZÜM, KOMŞUMUN İKİ GÖZÜ DEDİK

31 Mart yerel seçimleri ile ilgili kısa bir değerlendirme yapıp konuyu kapatmak gerekir diye düşünüyorum.  

Elbette her seçimin bir kazananı, bir de kaybedeni olur. 

Bu seçimin kesinleşmeyen sonucuna göre kazananı DEM Parti, kaybedeni de AK Parti oldu. 

Kesinleşmeyen derken AK Parti’nin yaptığı itirazlar değerlendirilip neticelendirilmeden ve DEM Parti adayı Mehmet Nuri Güneş mazbatasını almadan “kesinleşmiş” sayılmaz. 

Yani hemen buzağı arayışına girmenin gereği yok.

Öncelikle şunu ifade etmeliyim. 

Her şeye rağmen seçimin kazasız, belasız sona ermesi şehrimiz açısından son derece önemlidir. 

Elbette her seçimde olduğu gibi ufak tefek tartışmalar olur. Bu da sonradan tatlıya bağlanabilecek tartışmalar olarak kabul edilir.

DEM Parti seçmeni her zaman olduğu gibi yerelde daha sıkı particilik yapar, kırgınlık, küskünlük gibi durumları o gün için rafa kaldırır, seçimin son saatine kadar amansız bir mücadeleye girerek seçimi kazanmak dışında hiçbir dış etkenden etkilenmez.  

Nitekim bu seçimde de geçmişte küs oldukları varsayılan bazı partililer bir araya geldi ve yaklaşık 3 ay gibi bir zaman diliminde gece gündüz çalıştı. 

Zaman zaman DEM Parti'den bilgi alıp sorup soruşturduğumuzda oyların bıçak sırtı olduğu telaffuz ediliyordu. 

Yani DEM, "Kazanmışız, başkanlık çantada keklik" mantığı ile seçime girmedi. Temkinliydi ve hatta tereddütleri vardı. Ama inançlarını yitirmeden çok iyi organize oldular. Eski Ak Parti’lilerin bir kısmı DEM’le birlikte hareket etti.

Cumhur İttifakında da hemen hemen aynı paralelde bir görüş vardı.

İşin doğrusunu söylemek gerekirse her şey Cumhur İttifakı lehine gözüktüğü için kazanacaklarına dair inançları çok daha fazlaydı.     

Ancak küskünler diye başlayan dedikodu seçim gününe kadar devam ettirildi. 

Algı inanılmaz bir şekilde şehre yayıldı. 

Küskünler ordusu tarafından acayip bir şekilde abluka altına alınan Cumhur İttifakı yöneticileri enerjilerini seçimi kazanmaya vereceklerine, seçimi kaybettirmeye yönelik tutum sergileyen kişileri iknaya harcadılar.

Hatta bir ara bu, metot haline geldi ve ilgi görmek isteyen herkes "Ben de küsüm." demeye başladı.

Dahası, herkes anlamsız bir hesaplaşma içine girdi. 

Aday, Milletvekili, Parti yönetiminin dediğinden çok, sosyal medyada yazılıp çizilenlere itibar edilir oldu.  

Daha doğrusu Cumhur İttifakının seçmenlerini partililer değil, sahte sosyal medya hesapları yönlendirdi. 

Başarılı olmadılar diyemeyiz.

Başarısızlığın sebeplerden birisi de ülke genelinde CHP oylarının yükselişe geçmesidir. Buna ekonomik sıkıntılar, emekliler gibi etkenleri de eklediğimizde ciddi bir rakam karşımıza çıkar.

Yani ekonomi ve emekliler kanaatimce ciddi bir oy farkı yaratmıştır. 

İlk gün ihalelerle ilgili başlatılan kara propaganda, belediye encümenleri ile devam ettirildi ve halkta olumsuz bir etki bıraktı.  

İşe alımlarla alakalı başlatılan yaygara seçimin son gününe kadar ağızlara sakız edildi.  

Hani derler ya, komşunla ilgili ne istersen Allah sana iki katını verecek diye; adam hemen "Gözümün birini kör edin” demiş. 

Bunun gibi bir şey işte. "Ben niye olmadım" deyip, "Ben olmadıysam tufan olsun" diyerek sandığa gitmemiştir büyük bir çoğunluk…   

Mesele DEM Parti geçmiş belediye başkanları örneğin 150 kişiyi işe aldığında hiç kimse, "Falanca işe girdi ben niye girmedim" yaygarası koparmadı, sandığa gitmemezlik etmedi.  

Zira alınan 300 kişi yerine bir başka 300 kişi alınsaydı yine aynı şeyler konuşuluyor olacaktı.  

Yani biraz özeleştiri yapmak lazım. 

Pireye kızıp yorgan yakan 25 bin civarında seçmen maalesef ki sandığa gitmedi. 

Elbette hatalar vardır. 

Ama hatalara verilen karşılık sandığa gitmemek şeklinde neticelenmemeliydi. 

Zira Milletvekili Cantürk Alagöz, miting konuşmasında net olarak şöyle dedi; “Hatalar vardır, gereği de yapılacaktır.” 

Demem o ki DEM Parti kendi açısından partisine ve adayına her şartta sahip çıktı, Cumhur İttifakı seçmeni ise her şeye bir bahane bulup eleştiri getirdi. 

Yani kimsenin gözü kimseyi götürmedi, herkes birbirinin kıskançlığını çekti. 

Benim bir gözüm, komşumun iki gözü dedi. 

Dedikodu, iftira, yalan, fitne fesat aldı başını yürüdü.

Düşünsenize Iğdır’a adım attığı günden itibaren hiç kimseyi ötekileştirmeyen, herkese bir şekilde dokunan, maddi ve manevi destek veren, kendisini bir ırkın, mezhebin temsilcisi olarak görmeyip tam aksine ırk ve mezhepler üstü bir tutum sergileyen Cantürk Alagöz gibi birini küçümsemek adına stadyum duvarlarına yazılar yazmak hiçbir şekilde izah edilemez. 

Vay efendim niye yardım kartlarını iptal etti, iftar çadırını kaldırdı, semt sahasındaki Ramazan eğlencesini sonlandırdı gibi art niyetli propagandalar hiç ahlaki değildir. 

Yardım çadırı belediye tarafından organize ediliyordu. 

Seçim kaybedildiği için haliyle yeni başkan ve yönetiminin devam ettirmesi gereken bir iştir.  

İftar çadırının günlük maliyeti yaklaşık 250 bin TL. Belediyenin kasasından tek kuruş harcanmış değildir. Tam ayrıntısını bilmiyorum ama bu giderlerin tamamı Cantürk Alagöz tarafından karşılanıyordu. Seçim bitip, belediye el değiştirdiği için de geri çekilmiştir buda çok normaldir. Lafa gelince mangalda kül bırakmayan ama iş icraata gelince ortalıkta gözükmeyenler sadece konuşmayı becerirler.  

Yani Cantürk Alagöz maddi destek versin, sorunumuzla ilgilensin biz de arkasından konuşup, sandığa gitmeyip, duvarlara yazılar yazalım öylemi?

Yani seçtiğimiz hangi bir milletvekili bugüne kadar halkına bu kadar yakınlık duyup bu kadar mert davranıp elini cebine atmıştır. 

Cantürk Alagöz şehre ve şehrimiz insanlarına küsmüş değildir. 

Milletvekili seçilmiştir, vekilliğinin verdiği yetki dahilinde yine halkının yanında olacaktır. 

Gelinen noktada demokrasi neticelendi ve yeni başkan seçildi. 

Seçilen yeni Başkan Mehmet Nuri Güneş’i tebrik eder, iyi çalışmalar dilerim.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.