Cabbar ŞIKTAŞ ERMENİSTAN, NAHCİVANI İŞGAL EDEBİLİR
Tarih : 2009-11-23
Tüm Yazılar

Cabbar ŞIKTAŞ



Nereden çıktı şimdi bu demeyin, Tuhaf ama benim görüşüm değil, edindiğim intiba bunu böyle algılamama sebep olmaktadır…
Olmaz da demiyorum, olur mu olur… Bugün elini güçlendiren Ermenistan, Karabağ’ı işkal ettiği gibi, Nahcivan’ı da işgal edebilir…
Bir kere herkesin şunu bilmesi gerek, dünyada olmaz diye bir şey yoktur. Her şey olabilir. 1 Milyon Iraklı, Irak’ta kimyasal silah var, Saddam dünyayı tehdit ediyor denilerek öldürülmedi mi? Saddam öldürülüp, Rejimi yıkıldıktan sonra kimyasal silah mı buldular?
Bugün Ermenistan’ın Karabağ’ı işgal ettiği ve orada yaşayan bir milyon insanın göçe zorlandığı, binlerce sivil halkın katledildiği gerçeği ortadayken, kimin ne yaptırımı var. 
Hiç kimsenin…
Ermeniler Karabağ’a saldırdıklarında, Nahcivan’a Sederek bölgesinden saldırmadılar mı?
Saldırdılar.
Yani Karabağ’da uzlaşı sağlanmazda, diplomatik ilişkiler son bulduğunda ortaya ne çıkacak, Azerbaycan, ya Karabağ bölgesinden vazgeçecek, yada silaha sarılacak…
Hayal sanmayın…
12 Ekim 2009 tarihinde Türkiye ve Ermenistan, ikili ilişkilerin geliştirilmesini ve diplomatik ilişki kurulmasını öngören protokolleri, İsviçre'nin Zürih kentinde imzaladı. O tarihten sonra Ermeniler şöyle mırıldanmaya başladılar..
Kars anlaşmasının hükmü kalmamıştır…
Kars anlaşmasını en başından reddeden Ermenistan, İsviçre imzasıyla elini güçlendirdiğini, Türkiye’nin Nahcivan üzerindeki garantör ülke hakkının bittiğini öne sürmektedirler…
Kars Antlaşması, Rusya,  1917'den sonra  Kafkasya’dan çekildi. Bölgede  Azerbaycan,  Gürcistan ve Ermenistan bağımsızlığına kavuşmuş ve  Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti,  Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti, başta olmak üzere üç devlet kurulmuştur. Fakat  Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti iki yıl sonra Kafkasya’yı yeniden işgal etmiştir. Bölgedeki üç devlet  "Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği" Sovyetler Birliği ismini alan yeni Sovyet rejiminin idaresine girdi. Sakarya zaferinden sonra Sovyet Rusya’nın aracılığıyla üç Sovyet Cumhuriyeti Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan ile  Kâzım Karabekir'in temsil ettiği  TBMM Hükümeti arasında   13 Ekim  1921'de Kars Antlaşması imzalandı. Buna göre: Her 3 Cumhuriyet,  Moskova Antlaşması'nı kendileri için de geçerli sayıyordu. Böylece  Türkiye’nin doğu sınırı kesinleşti ve  Ermeni Sorunu da sona erdi.
Buraya kadar olan bölüm benim edindiğim izlenimlerin yansımasıydı. Bundan sonra ki bölüm, Giresun Üniversitesi Rektörü ve POLSAR Başkanı Prof. Dr. Osman Metin Öztürk’ün kaleme aldığı akademik araştırmadır.
NAHCİVAN'IN GÜNCEL BÖLGESEL POLİTİKADAKİ YERİ 
Prof. Dr. Osman Metin Öztürk 
I. Ermeni işgali nedeniyle Azerbaycan ile bağlantısı koptuktan sonra, Nahcivan'ın komşu sayısı dörtten üçe düşmüştür. Bunlar da Türkiye, Ermenistan ve İran'dır. Nahcivan üzerinden, bu üç ülkenin üçü üzerinde de etkili olmak mümkündür.
Nahcivan, bu üç ülkeyi kontrol ve etkileme imkânı verir.
Nahcivan, Güney Kafkasya'da, Doğu-Batı koridoru üzerinde yer alır ve bu koridoru kontrol eder.
II. Türkiye açısından bakıldığında, Nahcivan, Türkiye'nin Türk Dünyasına açılan kapısıdır. Ancak Ermeni işgali, açılan kapı ile başlayan yolu kapamış, iyimser bir yaklaşımla da zora sokmuştur.
Nahcivan, bir Türk toprağıdır ve burada yaşayan halk ile Türkiye arasında güçlü bağlar vardır. Türkiye'deki gelişmeler Nahcivan'a, Nahcivan'daki gelişmeler de Türkiye'ye kaçınılmaz olarak yansır. Moskova ve Kars anlaşmaları, Nahcivan ile Türkiye'yi birbirine bağlayan bağlardan bir tanesidir. Ancak, hukuksal olan bu bağ, çok ciddi bir bağdır. Bu hukuksal bağ, Türkiye'ye Nahcivan konusunda hak tanıdığı ve sorumluluk yüklediği gibi, Türkiye'yi iradesi dışındaki olayların içine çekebilme özelliği de taşır.
Türkiye, eğer isterse, Nahcivan'ın statüsü ve geleceği konusundaki gelişmelere müdahale edebilir. Çünkü Moskova ve Kars anlaşmaları, bir tür “garanti ve anlaşması” niteliğindedir ve Türkiye de, yine bu anlaşmalara göre, bir tür “garantör ülke” durumundadır. Hatta Menşeviklerle imzalanan ve Bolşevikler geldiği için onay işlemleri ikmal edilemeyen ve bu nedenle yürürlüğe giremeyen Gümrü Anlaşması ile Nahcivan'ın yönetiminin geçici olarak Türkiye'ye bırakıldığı hatırlanırsa, Türkiye'nin garantörlüğünün, diğer imzacı devletler için de söz konusu olabilecek garantörlükten daha ileri ve güçlü bir garantörlük olduğu ifade edilebilir. Bu durum, Türkiye'ye, anlaşmalarla tayin ve tespit edilmiş statüsü değiştirilmeye çalışılırsa, Nahcivan'a askeri müdahalede bulunma imkanı da verir. Nitekim Mayıs 1992'de Şuşa'nın düşmesinden sonra Ermenilerin Sederek'e saldırması üzerine Ankara'dan gelen açıklamalar, Türkiye'nin askeri müdahalede bulunma hakkına sahip olduğunu ve bunu kullanabileceğini ortaya koymuştur.
Ancak Moskova ve Kars anlaşmalarının Nahcivan konusunda Türkiye'ye verdiği bu imkânın, bir de Türkiye'yi bağlayıcı yanının olduğunu görmek gerekir. Bu hukuksal bağ nedeniyle, koşullar kendisi için elverişli olmasa bile, Türkiye, kendisini Nahcivan ile ilgili gelişmelere bağlı sayacaktır. Türkiye ile Nahcivan arasındaki bu bağ, üçüncü aktörler tarafından Türkiye'ye karşı kullanılabilecektir (istismar edilebilecektir.). Türkiye'nin bir dış politika sorununu yaşadığı bir sırada, Nahcivan'ın da eş zamanlı bir sorun olarak Türkiye'nin önüne gelmesi mümkündür.
Diğer taraftan, daha önce de değinildiği gibi, Nahcivan, Türkiye'nin Orta Asya'ya ve Türk Dünyasına açılan kapısıdır. Bu kapının açık olması demek, Türk Dünyasının uluslar arası politikada siyasal gerçeklik kazanmasının önünün açık olması; Türk Dünyasına vücut veren devlet ve toplulukların güçlü olması demektir.
1990 sonrasında, uluslar arası politikanın kalbi, giderek doğuda –Hazar'ın doğu ve batı kıyıları ile Orta Asya'da- atmaya başlamıştır. Enerji buradadır; Çin, Hindistan, Japonya, (birleşirse) “birleşik” Kore, Müslüman dünyasının öne çıkan yeni isimleri buradadır veya buraya çok yakındır. Bu coğrafya, ya Türk devlet ve topluluklarının bulunduğu ya da bunların etkisine açık bir coğrafyadır. Türk dünyasının siyasal gerçeklik kazanması, hem bu coğrafyadaki dengeleri değiştirecek, hem de Türk dünyasını buradaki denkleme dâhil edecektir. Nahcivan, Türkiye ve Türk Dünyası için, böyle bir siyasal anlam taşımaktadır.
1990'ların başında Sovyetler dağılınca, Batı, bütün iki kutuplu dönem boyunca buzdolabında tuttuğu “Şark Meselesi”ni buradan çıkarmış ve kaldığı yerden uygulamaya koymuştur. Bugün Türkiye'nin ve başta Kerkük olmak üzere Türk Dünyasının karşı karşıya bulunduğu sorunlar buna işaret eder. Türkleri geldikleri yerlere geri gönderme süreci yeniden işlemeye başlamıştır. Ancak koşullar değiştiği, Türklerin geldikleri yerler artık uluslar arası politikanın kalbinin attığı yerler olduğu için, yeniden başlayan süreç, Türkleri bulundukları bölgede tüketme ve doğuya girişlerin, önleme niteliğini kazanmıştır. İşte, Nahcivan, bu noktada da hatıra geliyor.
Ermenilerin Karabağ'dan sonra Nahcivan'ı da sahiplenme ve Ermenistan mahreçli haritalarda Nahcivan'ı Ermeni toprağı olarak gösterme girişimleri ile; bölgede Kürt kartına sahip olan ve bunu bölge ülkelerine karşı kullanan ABD'nin “Büyük Orta Doğu” projesine Nahcivan'ın da dahil olması, bu bağlamda görülmelidir. Nahcivan'a yönelik Ermeni iddiaları ve artan Kürt ilgisi, Osmanlının son döneminde, Milli Mücadele yıllarında ve Cumhuriyet'in ilk on-on beş yılında Doğu Anadolu'da çıkan ve içinde Ermeniler ile birlikte Kürtlerin yer aldığı isyan ve ayaklanmaları hatırlatıyor. Ermeniler ve Kürtler, o zamanlar, nasıl bölge dışı büyük güçlerin bölgesel politikaları için çalışmışlarsa, şimdi de aynı şekilde çalışmaktadırlar. Değişen bir şey yoktur.
Her ikisi de Nahcivan'ı içeren “Büyük Ermenistan” ve “Büyük Kürdistan”, günümüzde ABD'nin “Büyük Orta Doğu” projesine vücut veren alt projelerden başka bir şey değildir. Kerkük'te oynanan oyunun bir benzeri, Nahcivan'da sahnelenmeye çalışılmaktadır.
Özetlemek gerekirse, Nahcivan, Türkiye ve Türk Dünyası açısından çok önemlidir.
III. Ermenistan açısından bakıldığında, Nahcivan, Ermenistan'ın zayıf yanı ve Ermenistan için ciddi bir güvenlik sorunudur. Nahcivan, Ermenistan için;
•  işgal edilen Azerbaycan topraklarının elde tutulması,
•  Türkiye'den ve Azerbaycan'dan algılanan tehditte cephe küçültülmesi,
•  “Büyük Ermenistan” idealinin canlı tutulması ve hayata geçirilmesi,
•  Nahcivan'ın verimli toprakları üzerinden Ermeni diasporasının ülkeye çekilmesi ve ülkede tutulması,  
•  Karabağ'dan sonra Nahcivan'ın da işgal edilmesi suretiyle, Azerbaycan'ın milli ve coğrafi bütünlüğünün temelden sarsılması, amacına hizmet eder. Bu, bölge dışı büyük güçlerin bölgesel politikaları için önemlidir ve Ermenistan'ı onların etkisine açar. Bölgede hem Türkiye'yi, hem de Azerbaycan'ı etkilemek isteyen aktörlerin, bu iş için Ermenistan'ı Nahcivan konusunda isteklendirmeleri yeterli olacaktır ve bu, gayet kolay gözükmektedir. Ermenistan'ın Nahcivan konusunda isteklendirilmesi kolay gözükmekle birlikte, Ermenistan, Nahcivan'ın statüsünü düzenleyen ve halen yürürlükte bulunan Kars Anlaşmasına taraftır. Ermenistan'ın taraf olduğu bu anlaşmanın hükümlerini ihlal etmesi, kendisi üzerinde uluslar arası kamuoyunu baskı kurmasına yol açacaktır. Bu, olağan, olması gereken ve beklenen bir sonuçtur. Ancak Karabağ örneği ortada olduğundan, bu hukuksal ve siyasal gerçeğin Ermenistan tarafından dikkate alınacağı konusunda fazla ümitli olmamak ve buna bel bağlamamak gerekir.
Ermenistan açısından yapılan bu tespitler de, yine bizi, Nahcivan'ın güncel bölgesel mücadelenin odağına doğru yol aldığı değerlendirmesine götürmektedir.
IV. İran açısından Nahcivan'a bakıldığında, akla hemen Karabağ gelir. Ülkesindeki büyük Türk nüfusu nedeniyle, Azerbaycan'ın bağımsızlığını kazanmasından sonra, Ankara'nın da desteğiyle Baku'nün “tek Azerbaycan” politikası izleyeceğinden endişe duyan Tahran, yakın zamana kadar Ermeni işgalinden ve Ermenilerden yana bir politika izlemişti. Ankara'yı ve Baku'yü Ermeniler ile meşgul ederek, bu endişesini gidermeye çalışmıştı. Tahran, bunu yapmakla, aynı zamanda Türk devlet ve topluluklarını meşgul ederek, kendisine Kafkasya'da ve Orta Asya'da nüfuz alanı yaratmaya da çalışmıştı.
Bugün İran'ın içinde bulunduğu koşullar bellidir. ABD tarafından tehdit edilmektedir ve hem doğudan, hem de batıdan ABD'nin kuşatması altındadır. ABD'nin İran'a yönelik bir askeri operasyona girişmesi beklenmektedir ve bu ihtimal zayıf değildir, giderek güçlenmektedir. Böyle bir tabloda, İran'ın kuzeybatı ve kuzey sınırı, yani Nahcivan, büyük önem arz etmektedir.
İran'ın kuzeybatı bölgesinde yaşayan Türk nüfus ve iki Azerbaycan'ın birleşme ideali, ABD karşısında, İran'ı endişeye sevk eden önemli bir husustur. İran'a yönelik -doğal olarak Nahcivan'ı da içerecek- bir ABD-Azerbaycan yakınlaşması, Tahran için en kötü ihtimallerden biridir. İran, bunun farkındadır ve son dönemde izlediği politika ile bu ihtimali zayıflatma peşindedir. Geçen bir yıl içinde, iki ülke arasında ve en üst seviyede gerçekleşen karşılıklı ziyaretler, bu bağlamda ortaya çıkmıştır.
İlham Aliyev ile Ahmedinecad'ın, 2005 yılı Aralık ayı içinde Nahcivan'da bir araya gelip, Nahcivan için önem arz eden anlaşmaları imzalamaları, İran'ın Nahcivan üzerinden Azerbaycan'a verdiği bir mesaj olma özelliği de taşır. Nahcivan'ın enerji yönünde İran'a bağımlı kılınması bir yana, bu konudaki anlaşmanın Baku yerine Nahcivan'da yapılmasının da diplomaside bir anlamının olması gerekir. Bu anlamların, hem Nahcivan'daki İran etkisinin canlı tutulması, hem de İran'ın Nahcivan'a duyduğu ilginin ihsas edilmesi, birer ihtimal olarak akla geliyor.
Eğer İran, son dönemde izlediği bu politika ile Azerbaycan'ı ABD'den uzak tutamaz ise, 180 derece farklı bir yaklaşım içine girerek, Karabağ örneğinde olduğu gibi, bu kez de Nahcivan konusunda Ermenileri isteklendirebilecek ve destekleyebilecektir. Bu, uzak bir ihtimal olarak görülmemelidir.
Azerbaycan, İran ve ABD'nin her ikisini de dikkate alarak ve bunlar arasındaki soruna taraf olmak istemediğini belirterek, şu an için, doğru olanı yapmış gözükmektedir. Ancak ABD ile İran arasındaki gerginliğin sıcak bir çatışmaya dönmesi ile Azerbaycan'ın bu tutumunu sürdürüp sürdüremeyeceği belli değildir. Belli olan şey, bölgedeki ABD-İran gerginliğinin, Nahcivan'ı güncel bölgesel mücadelenin odağına doğru iten en temel etken olduğudur.
IV. Yukarıda ele alınan Nahcivan'ın üç komşusundan ikisi (Türkiye ve Ermenistan), Kars Anlaşması'na taraftır. Kars Anlaşması'na taraf Gürcistan ile Moskova Anlaşması'na taraf Rusya Federasyonu'nun Nahcivan konusunda alacakları tavır da, Nahcivan'ın geleceği açısından önemlidir. Aynı şey, ABD için, öncelikle söz konusudur.
ABD, Nahcivan'ı, hem İran karşısında Türkiye'yi ve Azerbaycan'ı yanına çekmek, hem de İran'ı kuzeyden baskı altında tutmak için bir araç olarak kullanmak isteyebilir. Bu, beklenen bir gelişmedir ve buna işaret eden veriler vardır. Rusya da, eğer İran konusunda ABD ile birlikte hareket ediyorsa, buna destek verecektir ve bu durumda, Türkiye ile Azerbaycan üzerindeki baskı daha da artmış ve bunların Nahcivan konusundaki hareket serbestîleri fiilen kısıtlanmış olacaktır. Yok, eğer Rusya ile ABD'nin İran yaklaşımları örtüşmüyor ise, bu takdirde ABD'nin Nahcivan'ı Türkiye'ye ve Azerbaycan'a karşı kullanmada başarı şansı büyük oranda düşmüş olacaktır.
V. Güncel bölgesel gelişmelerin odağına doğru giden Nahcivan'ın, gelişmeler karşısında tamamen kendi iradesi ile kendisine bir yol çizebileceği düşünülebilir. Ancak bunun önünde ciddi güçlükler vardı. Bu güçlüklerden belki de en önemlisi, statüsünün Moskova ve Kars anlaşmaları ile belirlenmiş olması ve söz konusu anlaşmaların imzacı devletlere bahşettiği garantör ülke statüsüdür. Hem imzacı devletlerin bu statülerinden vazgeçmeleri beklenmemelidir, hem de bu statünün ortadan kalkmasının, bugüne kadar gelen dengeleri bozarak Nahcivan'ı istikrarsızlığa sürükleyebileceği görülmelidir.
VI. Atatürk'ün fikir ve düşünceleri ile Haydar Aliyev'in başlattığı sürecin ışığında, Türkiye ve Nahcivan, birlikte hareket etmek suretiyle, bu sıkıntılı dönemi geride bırakacaklardır. Türkiye'nin ve Nahcivan'ın bugünlere gelmesinde emeği geçen herkesi şükranla ve bunlardan bugün aramızda olmayanları ayrıca rahmetle anıyorum.20 Eylül 2006.
(Bu çalışma, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı'nın Nahcivan Devlet Üniversitesi ile birlikte düzenlediği, 19-22 Eylül 2006 tarihleri arasında Nahcivan'da gerçekleşen, “Nahcivan'ın Dünü, Bugünü ve Geleceği” konulu sempozyumda tebliğ olarak sunulmuştur.)

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.

Kerbela

Kerbela Sayfası