Cabbar ŞIKTAŞ PENTEGON ARANSA NE OLURDU?
Tarih : 2009-12-30
Tüm Yazılar

Cabbar ŞIKTAŞ



Aslına bakarsan şeffaflık kadar güzel bir şey yoktur.
Yapılanın, söylenenin, konuşulanın kamuoyunun bilgisi dâhilinde olması, devletin milletiyle yaptıklarını paylaşıyor olması güzel bir durum…
Mesela Seferberlik Bölge Başkanlığını ve Özel Harp Dairesini ismen bilirdik ama içeriği hakkında pek bilgimiz olmazdı…
Son gelişmelerle bunu da öğrenmiş olduk…
Mesela ben çocukken Mit’in, Askeri birliklerin önünden geçtiğimde dönüp bakamazdım. Sanki beni baktığım için yakalayacak, niye baktın diye sorguya alacaklar kaygısı taşırdım…
Çocukluk psikolojisi işte…
Macerayı seven çocuğa “büyüyünce ne olacaksın” sorusu yöneltildiğinde büyük çoğunluğu sivil polis diye yanıt verir…
Gizem ilgisini çeker çocukların. Korkutuculuk hoşlarına gider.
Artık o korku psikolojisinden eser kalmadı…
Genel Kurmayın tüm gizli birimleri didik didik arandı, suçlu varsayılan subayları gözaltına alındı, sorgulandı, kimileri intihar etti ve suçlu olduğu iddia edilenler ceza evine gönderildi…
Şeffaflık ilkesi ile bu işler bir güzel yapıldı…
Bir an aklıma takıldı, acaba dedim kendi kendime, Dünyayı yöneten ve içeriği ABD’de yaşayanlar başta olmak üzere kimse tarafından bilinmeyen Pentagon, böyle bir aramaya maruz kalsaydı ne olurdu acaba? Ben Pentagon’u arayacağım diyen yargı mensubuna ne yaparlardı? Devletin sırlarını sokağa taşıyan kişiler neyle cezalandırılırdı? Diye düşünmeye başladım…
Dünyada,  bütün devletlerin gizli servisleri, istihbarat birimleri ve özel kuvvetleri vardır… Bu var olanlardan bizim ülkemizde de var… Ama bizim ülkemizdekinin başına geçenler, hocam hitabıyla çağrıldı,  Audi marka araçlar hediye edildi, sus pus edilerek iktidar elinde oyuncak oldular ve kendi şahıslarında başında bulundukları kurumun güvenilirliğini zedeleyip, şamar oğlanına dönüştürdüler…
Dünya ülkelerinde gerek siyasette ve gerekse atanmış olanlar içersinde görevini yerine getiremeyenler hemen istifa eder, başında bulundukları kurumu daha fazla yıpratmamak için o görevden çekilirler…
Ancak bizim ülkemizde üstlendiği görevi beceremeyenler, daha çok becerememek için çırpınır ve kurumunu yok etme pahasına bile olsa görevlerinin başında kalmayı sürdürürler… 
Bu nasıl bir düzen, bu nasıl bir siyaset, yapılanların çok masumane yapılmadığı apaçık ortada… Ülkede hiçbir sorun yokmuş gibi davranmak, yaşananları görmezden gelmek, telaş yok görüntüsü vererek atılan adımların var olan sorunları çözüme kavuşturmayacağı bilinen gerçeklerdir… 
Bir yandan ülkenin temel dinamikleri hırpalanırken, diğer yandan çözümsüzlükleri, yine çözümsüzlükle halletmeye çalışan bir anlayışın ortaya koyduğu tablo, hiç hoş bir durum değildir…
Maksadımız birilerini, özelliklede iktidarı eleştirmek değildir. Maksadım birtakım doğruları ortaya koymak, yanlış yapanın, yanlışının yanına kar kalmamasına azda olsa katkıda bulunmaktadır…
Türkiye bir bütündür. Bu bütünlük Nuh’un gemisi misali her çeşit fikri, ırkı, dili, dini, rengi güvertesinde taşımaktadır… Bu gemi batarsa tüm mozaiklerin denizin dibini boylayacağı bilinciyle hareket edilmesi, aklıselim ve gerçeklerden yana tavır alınarak rotanın belirlenmesi gerekmektedir…
Benim doğrum olmamalı, bizim doğrularımız olmalı…
Benim fikrim olmamalı, her fikre yaşam hakkı tanınmalı…
Benim inancım hâkim olmamalı, her inancın ibadet hakkı olmalı…
Benim siyasi görüşüm baskın olmamalı, her siyasi görüşe saygı duyulmalı…
Benim yaşamam için, birilerinin ölmesi gerekmemeli…
Benim amacıma ulaşmam için, ülkenin bütünü yok edilmemeli…
Benim hizmetinde olduklarımın arzuları, ülkemin insanlarının ve kurumlarının yıpratılmasına vesile olmamalı…
Bu benleri o kadar artırabiliriz ki uzar gider…
Ama sonuç almak daha önemli, bu kargaşalar, olaylar, tatsızlıklar, hazımsızlıklar, ihtiraslar, hırslar bir an önce rafa kaldırılmalı, insanlar birbirini sevmeyi, dinlemeyi öğrenmelidirler…

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.

Kerbela

Kerbela Sayfası