Ziya Zakir ACAR Onurlu Yaşamak
Tarih : 2022-08-06
Tüm Yazılar

Ziya Zakir ACAR



Onurlu Yaşamak

“İnsan onurla yaşar. Ant olsun, biz insanoğlunu onurlu kıldık”. (İsra, 70)
Karşı duruş söylendiği gibi kolayca gerçekleştirilebilecek bir eylem değildir. Buna ciddi bir biçimde hazırlanmak gerekir. Hayatımızı bu karşı duruşa göre tanzim etmekle ve bu karşı duruşa engel teşkil edecek her şeyi haytamızdan çıkarmakla işe başlanabilir.

Onur kelimesi, sözlük tanımı ile “insanın kendine karşı duyduğu saygı, şeref, özsaygı, haysiyet, izzetinefis” ve diğer bir tanımlama ile de “başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, şeref, itibar” olarak anlamlandırılmıştır. Bu tanımlarda iki nokta dikkati çekmektedir. Birinci tanımda, insanın kendisine duyduğu saygı, ikinci tanımda ise insana, başkaları tarafından duyulan saygı onur olarak adlandırılmıştır. Şu durumda onur kelimesinin tanımını, insana gerek kendisi ve gerekse başkaları tarafından duyulan saygı olarak ifade etmek mümkündür “İnsanın değeri” ile “onurunu” Kuçuradi eş anlamlı kullanmakta. Kuçuradi, “İnsanın değeri derken bundan insanın diğer canlılar arasındaki özel yerini anlıyorum. İnsana bu özel yeri sağlayan, onun özelliklerinin bütünüdür, onu diğer canlılardan ayıran imkanlılardır.. Bu imkânlar, insana özgü etkinlikler ve ürünler olarak görünür. Bu özellikler ise, insanın diğer canlılarla ortaklaşa taşıdığı özelliklere ek özelliklerdir. İşte bu özellikler ya da imkânlar “insanın değerini” ya da “onurunu” oluşturur. Demektedir

Onur, özellikle çok kültürlü ve çok dinli toplumlarda önemli olan barış, saygı, hoşgörü, insan hakları fikirleri “insanın değerli” bir varlık oluşu ile bağlantılı bir kavramdır. Tanımı ve içeriğini belirlemek ise oldukça zordur. Çünkü insan onuru, tarihi süreçte içeriği değişen, sosyal, felsefi, teolojik ve hukuki boyutları olan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Batı toplumlarında “onur” kavramının, hukuki, ahlaki ve kültürel açıdan çeşitli tanımları yapılmakta, kavram analiz edilmektedir.
 Onur dendiğinde akla gelmesi gereken ilk kavram “değer”dir. İnsanın değeridir. Tanımda da verildiği üzere “insan olarak insanın değeridir.” Çünkü insan, insan olarak değerlidir. Onu değerli yapan sahip olduğu ve diğer canlılarda bulunmayan kendine özgü özellikleri, yapısal, bilmesi, düşünmesi, irade sahibi olması, eğitilmesi, önceden görmesi, tavır takınması, bilim sanat yapması, inanması, sevmesi, özgür olması, dilinin olması (konuşması), çalışması vb. sayılabilecek özellikler insanı değerli kılar.
İnsan onurunu hiçe sayan, tüm değerleri ve uygulamalarıyla adeta bir işkence, zulüm ve kıyım aygıtına dönüşen bu çağa, bir karşı duruş gerekli değil mi? Eğer insanca bir yaşamı, onurlu bir yaşamı istiyorsak, bu karşı duruşu ortaya koymaya mecburuz. Çünkü “Hayat bize çok kapsamlı bir bağıştır.”

Eğer insan bu özelliklerinden dolayı değerli bir varlık ise ki öyledir, o zaman değeri korunmalıdır. İşte, onurlu hayat ya da onurluca yaşamak insanın bu değerinin, insan olarak değerinin korunmasıdır.
Onur, insanın, insan olarak değerini hem kendinde hem de başkalarında koruması, çiğnetmemesi ve yüceltmesidir. Onurlu bir hayat, insanın değerinin çiğnenmediği, çiğnetilmediği bir hayattır.

Onurlu yaşamak, insanı insan yapan özelliklerle yaşamaktır. Bilme, düşünme, bilim sanat yapma özellikleri, duyguları engellenmiş, özgürlüğü ve iradesi elinden alınmış bir kişinin onuru, yani değeri çiğnenmiş demektir. Onurlu bir hayat bu özelliklerle yaşanan hayattır.
Saygı, insanın değerini kabul etmek, bu değeri koruyacak biçimde davranmak demektir. Onurlu hayat, insanın değerine saygı duyularak yaşanmasıdır yani. Biraz slogan gibi keskin ama ‘insan, onurlu bir hayat yaşarsa insan olur. Onursuzca yaşanan bir hayat, insanı insan olmaktan uzaklaştırır.’

Peki, nasıl koruyacağız insanın değerini, onurunu? Nasıl yaratacağız ve yaşayacağız onurlu hayatları?
Bir çırpıda yanıtlamak kolay değil elbette ama sanırım evrensel, insani, etik değerler ve ilkelerle kurabiliriz böylesi bir hayatı. Bize davranış ve eylemlerimizde yol gösteren, rehberlik eden, içsel hakemlerimiz olan bu değer ve ilkelerimizle, bunlardan oluşan vicdanlarımızla yaşayabiliriz onurlu hayatları ve bu ilkelerin en evrensel olanı, insan olmanın koşulları, gereklilikleri, birlikte yaşamanın ilkeleri anlamına gelen “insan hakları” ile. Bunların en başındaki “yaşama hakkı” ilkesi ile. insanın değeri yani onuru, insani değer ve ilkelerle, insan hakları ile korunabilir. Sevgi, saygı, özgürlük, hoşgörü, paylaşma, eşitlik, merhamet, adalet, dürüstlük, bilgi gibi evrensel, insani ve etik değerlerle yaşayarak, hayatlarımızı bu değerlerden ürettiğimiz ilkelerle örerek onurluca yaşayabiliriz.  Yani kısacası, onurlu hayat, insani evrensel ilkelere dayalı olarak hem kendimizde hem de başkalarında korunan ve yaşanan hayattır.
Onurlu hayat, insanın insan gibi yaşamasıdır, insanca yaşamaktır. İnsanın onurunun, değerinin sadece kendimizde korunması yetmez; tanıdığımız ve tanımadığımız, ülkenin ya da dünyanın herhangi bir coğrafyasında yaşayan herhangi bir kişisinde de bu değeri korumaya çalışmak gerekir. Onurlu yaşamak bunu gerektirir.

Onurun bir kişide dahi çiğnenmesi, insanlığın onurunun tümden çiğnenmesi anlamına gelir. Eğer insanlığın onuru çiğneniyorsa, bir kişi olarak bizim de onurumuz çiğneniyor demektir. Peki, neden onurluca yaşayamayız çoğu zaman, onurlu bir hayatı göze almayız, alamayız? En önemli neden sanırım “çıkarlarımız.”

Kişisel beklentilerimiz, benciliklerimiz, ölçüsüz ve hastalıklı hırslarımız, alacağımız ödüllerdir! Genellikle onursuz hayatları yaratan. Sonra, “korkularımız.” Bize ya da yaşam alanımızda olanlara, o güne kadar elde ettiklerimize gelebilecek zarar korkusu Bilgisizlik, cahillik de onursuzluğa yol açabilir. Sahip olduğumuz ve evrensel etik ilkelerle uyuşmayan ideolojiler, fikirler, duygular, inanışlar, töreler, gelenek-görenekler, kültürler de onursuzca hayatların kaynağı olabilir. İlkeli olmak, insani değerlerle yaşamak gerekir. Bu ilke ve değerlerden ödün vermemek, tutarlı olmak, çıkarlarımızdan, hırslarımızdan, benciliklerimizden, zalimliklerimizden, şiddetten, cehaletten uzaklaşmak gerekir. En önemlisi, insanın değerini bilmek, insanın değerli olduğuna inanmak gerekir. “İnsanın değerini önce kendinde sonra başkalarında korumak gerekir.” “Özgürlüğü, düşünmeyi, duymayı, sevmeyi bırakmamak gerekir.” 

“Onursuzca yaşamak kolay; onurlu hayatlar kurmak zor.” ““Onursuz hayat kötü; onurluca yaşamak iy”i. Zor ama güzel ve de tam zamanıdır onurlu yaşamanın, insanca hayatın.

İnsan haklarına ters düşen kültürel normların dinsel kaynaklı olduğunun düşünülmesi, kutsal kitaplara bakış açısından kaynaklanmaktadır. “Onur” kavramının dinler ölçeğinde incelenmesi gerekmektedir. Semavi dinlerin teologları kavramı kutsal kitaplarında araştırmalı, evrensel amaçlar için yorumlamalıdırlar. Kavramın anlam ve değerini teolojik referanslarında yapılandıramayan bireylerin birbirlerini sevmeleri, haklarını korumaları, iletişim kurmaları, bir barış toplumu oluşturmaları mümkün değildir.
 
Modern anlamda onur kavramı insanın değerli bir varlık oluşunun ve bu değeri koruyacak geliştirecek hakların kabulü anlamına gelmekteydi. Öncelikle İslam dininin insanın değeri ve hakları noktasında kavramı yansıtan örneklere teolojik kaynaklarında yer verdiği bilinmektedir. Kutsal kitaplar (Kur’an, Kitab-ı Mukaddes) insanın değeri, insan hakları açısından değerlendirmeye uygun görünmektedir. Bu değerlendirme de kavramın klasik algılama biçimi olan şeref ve saygınlık anlamı, modern algılama biçimi olan insanın değeri ve hakları fikri göz önünde tutulmalıdır.

“Bir insanın yaşayıp yaşamadığını anlamak için nabzına değil onuruna bakın; duruyorsa yaşıyordur. “
“Mal kaybeden bir şey kaybetmemiştir. Onurunu kaybeden çok şey kaybetmiştir. Cesaretini kaybeden her şeyini kaybetmiştir.”

“Saflığın, dürüstlüğün, sevginin, onurun, mutluluğun, özgürlüğün, çiçeğidir beyaz gül. Yüreğinizdeki beyaz gülünüz solmasın.”

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.