Cabbar ŞIKTAŞ HİÇ YAKIŞMIYOR
Tarih : 2024-03-06
Tüm Yazılar

Cabbar ŞIKTAŞ



HİÇ YAKIŞMIYOR

Biliyorum hemen okları bana çevireceksiniz.

Hatta zaman zaman hakkımda konuştuklarınızı duyuyor, yazdıklarınızı da görüyorum. 

Ama susup geçiyorum, daha doğrusu ıslah etsin diye Allah’a havale ediyorum.

Neyse biz konumuza dönelim. Size bir iki hadise anlatayım herkes kendine göre hisse çıkarır zaten...

2012 yıllarında FETÖ tüm kurumlara hakimdi ve tabir yerindeyse ülkeyi yönetiyordu.

Yönetirken uyguladığı metot aynen şöyleydi: Böl, parçala, çatıştır ve yok et.

Iğdır’da illegal olarak dinlenen kişiler boş bulunup birisi hakkında küfürlü konuştu mu, birini eleştirdi mi, herhangi bir yanlış söz söyledi mi ses kaydı ertesi gün karşı tarafın eline ulaştırılıyordu. 

O tarihlerde konuyu bildiğim için sürekli halkı sağduyulu olmaya davet eden yazılar kaleme alır, sözlü olarak da telkinlerde bulunurdum.

Yine de bazı kavgalar oldu, bazı kişiler birbirinden küstü, ayrılıklar oldu.

Hatta bu işi yapan polis istihbarat servisinin başındaki Mahmut denen FETÖ’cü müdürle yazılarımdan ötürü birkaç tartışmamız da oldu.

Tartışmamız derken yani tehditleri havada uçuşuyordu. 

O tarihlerde beni de 3 ay resmi, 9 ay da gayri resmi dinlemişlerdi.

Ancak bir şey bulamadıkları için kim bilir belki de çokça hayıflanmışlardır.

17-25 aralık 2013-14 yılları öncesi Fetullah Gülen cemaati tüm kurumlarda kadrolaşmışlardı.

“Gerçi şimdi de Menzil tarikatı ve diğer tarikatlar aynı şekilde.”

Güç onlardaydı ve istediklerini yapıyorlardı. Iğdır’da yukarıda bahsettiğim konular ve daha başkaca da birçok konuda fitne yaratmış, hatta rapor bile yazmışlardı.

Yani anlayacağınız bu kadim şehrin güzel insanları aklıselim, sağduyulu olmasalardı, fitneciler emellerine ulaşmış olacak, halkı birbirine kırdıracaklardı. 

Ama hem ülkemizin hem de şehrimizin güzel insanları FETÖ ve arka bahçesi PKK ile uzantılarının hiçbir fitnesine bugüne kadar geçit vermediler. 

Gün geldi Sağ Sol, gün oldu Alevi Sünni, yetmedi Türk Kürt gibi fitne girişimleri bugüne kadar münferit olaylara meydan verse de, insanımızı toplumsal hiçbir olayı peşinden sürükleyemedi.  

İKİNCİ KONU İNGİLTERE

Iğdır’dan bir anda İngiltere'ye gittim diye şaşırmayın. Önceki olayların baş mimarı da ABD’de Pensilvanya'da bulunuyordu. Oradan parselliyorlardı ülkemizi.

İnsanlarımızı oradan birbirilerine düşürmeye çalışıyorlardı. Oradan bölüp parçalayıp yönetmek istiyorlardı.

Ama başaramadılar, başaramayacaklar da...

İngiltere'de bir binada 3-5 TV kanalı yayın yapar. 

Bu kanalların çalışanları kılık olarak bizlere benzerler. Ama İngiliz ajanıdırlar.

Biri çıkıp sabah akşam Şia’ya küfreder, diğeri de çıkıp sabah akşam Sünni’ye küfreder.

Yayını biten sunucular çalıştıkları TV kanalından beraber çıkıp evlerine giderler.

Buradaki amacı anlamayacak kadar cahil değiliz elbette.

Amaçları, Müslümanları önce mezhep diye sonradan uydurulan bir kavram etrafında gruplaştırmak, sonra o gruplara verilen Sünni ve Şia isimlerini din diye insanlarda algı yaratıp çatıştırıp yok etmek. 

Yani Müslümanlığı bir tarafa itip yerine mezhep isimli bir din yaratıp bununla da insanları oyalamayı amaçlamaktadırlar. 

Aslında yukarıda bahsettiğim iki konuda birbirine çok benzerlik gösterir. Çünkü ikisinin de ilham kaynakları aynıdır. İkisi de toplumu birbirinden uzaklaştırıp bölüp parçalayıp yönetmeye yönelik eylemler içermektedirler.

Yani mesafelerin uzak olması, amacın farklı olacağı anlamı taşımaz. Amaç ve hedef belli: Böl, parçala, yönet… 

HER SEÇİM DÖNEMİ IĞDIR KLASİĞİ

Anlattığım iki konu ile Iğdır'da yaşanan seçim yazışmaları birbirilerine çok benzerlik gösteriyor. 

Başka illerde de böyle durumlar var mıdır bilmiyorum. Sanırım küçük illerde bu tarz konular bir hayli fazlaymış. 

Her seçim döneminde birtakım sahte hesaplar devreye girer, olmadık sözler söyler, aşağılayıcı ifadelerle toplumu ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı yazılar paylaşırlar. 

Elbette sizlerden isiminizi vererek yazın deme gibi bir düşünceye sahip değilim.

Zira isminizi açık ederek zaten bu haksızlığı kimseye yapamazsınız.

Ama isminizi vermeden de haksızlık etmemeniz gerekiyor.

Çünkü herkesin ailesi, çoluğu çocuğu var. Birine hakaret ettiğinizde illaki vicdanınız sızlamalıdır. 

Sevgili arkadaşlar.

Siyasi olarak rakip olsanız da, vicdanınızı rafa kaldıramazsınız.

Ali Kemal Ayaz il başkanı oldu ihale aldı, para içinde yüzüyor diyorsunuz ya, emin olun bunların hiçbir karşılığı yoktur.

Çünkü Iğdır’dan birisi bir ihale aldığında gözümüze batıyor, Edirne'den Iğdır'a kadar birçok müteahhit ihale almıştır. Peki hiç o kişileri konuşan oldu mu?

Emre Şimşek ismini sakız etmişiniz, Emre varsayalım Iğdır'da 10 bina yapım işi aldı, peki geri kalan 90 binayı kim yaptı. 

Ali Kemal Ayaz veya etrafındaki iş insanları ile hiçbir ticari diyaloğum olmamıştır. Olsa da bundan rahatsızlık duymam. Sonuçta her birimiz, birileri ile ticaret yapıyoruz. Yani A şahsı sizinle ticaret yaptığında iyi, yapmadığında kötü mü lanse edilmelidir? 

Bu şehirde birilerinin iş yapması, para kazanması bizleri niye rahatsız eder bunu da anlamış değilim.

Yani gece gündüz çalışıp para kazanmak suç değil ki. 

Biri çalışır işi rast gider kazanır, biri kazanamaz. Herkes kazanacak diye de bir kaide de yoktur. 

Bugün Ali Kemal Ayaz için söylenen sözler, geçmişte gerek il başkanı, gerek belediye başkanı ve gerekse milletvekilleri için de söylenmiş sözlerdir.

Sevgili dostlar.

Ali Kemal Ayaz’ı siyasi olarak eleştirirseniz bu sizin en doğal hakkınızdır. Siyasi rakipler elbette birbirlerini eleştirirler. Ancak bu eleştiriyi "iş aldı, etrafı iş aldı, ihaleci oldular" gibi sözlerle yapmayı doğru bulmuyorum. 

İl dışından gelip Iğdır’dan ihale alıp iş yapanlar olabilir, Iğdırlı olunca yapamaz öyle mi? 

Bu fikrimi sadece bugün için beyan etmiyorum. Bu fikrim bundan önceki dönemler için de yazdığım konulardır. 

Bu şehrin insanlarını böyle yaparak sindirip pazarı yabancıların eline bırakmak bu şehre yapılabilecek en büyük kötülüktür.   

DEMEM O Kİ İYİLİKLERİ ÖLDÜRMEYİN 

Hırs iyi şey değildir.

Toplumların ayakta kalması için iyi insanların var olması gerekmektedir.

Iğdırlılar etrafındaki varlıklı kişileri yok ederse Iğdırlı yoksullaşır.

2010’lu yıllarda Iğdır’da 6-7 bin kadar tır vardı. 

Ülkemizin en büyük nakliye filosu Iğdırlılarındı. 

Yukarıda bahsettiğim kaset hadisesi vuku bulunca ihbarlar ve dökülmeler başladı ve bu sayı 500-1000’e kadar düştü.

Iğdır’a giren para girmemeye başladı. Şoförlerimiz başka şehirlere göç etti. Birçoğu yurt dışına gitti.

Şimdi de aynı şekilde Iğdırlıyı habire baltalıyoruz.

Kestiğimiz dallar kendi dallarımızdır bilesiniz.

BU KİŞİLER OLMASA BU ŞEHİR NEYE YARAR?

Cantürk Alagöz, Mehti Şeren, Mehmet Sürkit, İshak Yaycılı, Abdulcabbar Baştemur, Caferali Taşbağ, Hidayet Yıldırım, Ahmet Ertaş, Himmet Yıldız, İsmail Akan, Mehmet İmece, Abbas Akdan, Zeki Ağaya, Efes Yıldırım, Hasan Yalçın, Serhat Özsular, Ali Rıza Arslantürk, Fahrettin Balamir, Hasan Aras, Mehmet Aladağ, Emre Şimşek, Mehmet Emin Barbaros, Gökhan Akaras, Ümit Güneş, Zahar Akkuş, Üstün Eğrice, Ercan Kabak, Uğur Karadağ, Tahir Talay, Fuat Kumtepe, Yunus Deniz, Serhat Sofuoğlu, Tacettin Şimşek, Kahraman Temiz, Halef Kızılay, Aydın Çınkıl, Mehmet Yıldız, Gürkan Çatak, Selahattin Çaylı, Murat Aras, Şevket Öztürk, Tamer Karasu, Kıyas Baştemur, Hidayet Gülşin, Süphan Avcı, Tuncay Toksöz, Asker Çeçen, Ahmet Tik, Barulay Kardeşler gibi daha birçok kişinin ismi sıralanabilir. 

Biliyorum birçok dostum ismi zikredilmedi diye belki de gönül koyacaktır. Ama onlarında isimleri emin olun kalbimdedir.

Demem o ki alt tarafı bir seçim, bir seçim uğruna bunca kıyameti koparmaya değer mi?

Yani insanlar iş yapmasın, ticaretle uğraşmasınlar mı?

Fakirimiz çok olacağına varsın zenginimiz çok olsun.

Kalın sağlıcakla. 

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.

Kerbela

Kerbela Sayfası