Ekrem BAYDAR Zoruma Gidiyor Oğul
Tarih : 2013-07-20
Tüm Yazılar

Ekrem BAYDAR



      İftar saatine dakikalar kalmıştı. Çarşı ve caddelerde kimsecikler yoktu. Sadece Nahçıvanlı  çaresiz, umutsuz ve de kursağına günlerdir bir kaşık sıcak çorba girmeyen, o  “Can Azerbaycan, canım sana kurban”  dediğimiz, kapı açıldıktan sonra da sırtımızı döndüğümüz Nahçıvanlılar var ya!  İşte onlardan birkaçının dışında, başka da kimsecikler yoktu çarşıda. Bir çoğumuz sıcacık evimizde, çeşit çeşit yemek, tatlı ve meyvelerle süslenmiş soframızda, acaba önce hangisinden başlasam düşüncesiyle, ezanla birlikte, sofraya saldırmayı beklerken, “Tok ne anlar açın halinden” atasözü aklımızın ucundan bile geçmiyor. Dün beni benden utandıran, insanlığımdan utandıran bir gol daha yedim hayattan,  yaşamdan insanlıktan…
        Uzakta değil çarşının ta göbeğinde, Arsel  Dövüzün önünde, duvarın dibinde çömelmiş, bir eli şakağında, öteki elindeki küçücük ağaç parçasıyla yeri eşeleyen oldukça yaşlı adamı görünce dikkatimi çekti. Biraz yaklaşıp birkaç dakika öylece bakakaldım. Yaşlı adam benim ona baktığımın farkında bile değildi. Çizgiler kabullenmiş, yeni sürülen tarla misali kanal kanal olan güneşten kavrulup siyahlaşan yüzü ve gözlerindeki derinlikte kim bilir ne acılar, ne hüzünler ve özlemler vardı. Neyse ki bir süre sonra, benim ona baktığımı fark edince, “merhaba” diyerek doğruldu. Ben de  “merhaba amca” diyerek yanındaki kaldırım taşına oturdum. Görünümde seksen yılını çoktan devirmiş bu yaşlı adamı tanıyordum ama nereden! Ben daha sormadan o bana “ Sen Baydarlardansın değil mi? Ekrem Hocasın.” “Evet, ama ben sizi tanıyamadım.” Diyecektim ki hatırladım. Desem sizler de birçoğunuz tanıyacaksınız ama söz verdim.  Adı bende saklı kalsın o, onurlu, o gururlu adamın. Bu arada ezan çoktan okunmuş herkes sofrasında sıcak çorbasını yudumlarken, ben amcamla sohbete dalmıştım. İyi ki hanım İstanbulda ben de evde yalnız kalmıştım. Bu yüzden eve geç kalma kaygım da yoktu. “Eeee anlat bakalım K…  Amca nedir derdin sıkıntın, ben de senin oğlun sayılırım. Böyle gelmiş böyle gider bu dünya.”  K… Amca başını bir kaldırdı gözyaşları çoktan ıslatmıştı suratını. Ağrı dağının tepesinden yuvarlanırcasına peş peşe yuvarlandı gözyaşları.  Zaten yufka yürekli bir adamım, ondan geri kalır mıyım, benim de gözyaşlarım yavaş yavaş akmaya başladı. Neyse ki bir süre sonra K… Amcayı kucakladım, öptüm, gözyaşlarını sildim ve hemen sordum “Hele anlat bakalım, eve niye gitmedin, nedir derdin?” K… Amca bir ahhh çekti derinden sormayın. Yüreği ağzına geldi zannettim. Ve başladı konuşmaya… “Ahh oğul ahh, zoruma gidiyor, içim yanıyor. Keşke Hacomun yerine ben ölseydim diyorum ama sonra da pişman oluyorum. İyi ki de o benden önce ölmüş diye seviniyorum. Eğer Hacom yaşasaydı bu çektiğim acıları, sıkıntıları ihanetleri o çekecekti. O zaman da ben mezarımda rahat etmeyecektim. Buna gönlüm razı olmazdı. Onun acı çekmesine dayanamazdım. Oğullar büyüttüm, kızlar büyüttüm, okuttum, evlendirdim, iş güç sahibi ettim. Yağmurda kaldım, tarlada kaldım, harmanda yattım. Gün oldu aç kaldım, susuz kaldım Hacomla… Yeter ki çocuklarım, oğullarım aç kalmasın dedik. Yemedik yedirdik, içmedik içirdik, giymedik giydirdik. Her biri birer kuş misali uçup gittiler yanımdan. Daha da sormadılar. Aç mısın tok musun diye… Şimdi öz oğlumun evinde kirada kalıyorum oğul, Zoruma gidiyor. Bağ kur maaşımda olmasa sokakta kalacağım. İyi ki oda var.” Her zoruma gidiyor oğul dedikçe gözlerinden boncuk boncuk yaşlar peş peşe yuvarlandı. Bir süre hıçkırdıktan sonra, “ Seni de üzdüm oğul kusura bakma.” Diyerek gözyaşlarını elinin tersiyle sildikten sonra, derinden bir ahh… Daha çekti ekti ki, ben içi dışına çıktı zannettim.  “Haydi, kalk birlikte bize gidelim. Boş ver üzülmeye değmez. Ben de evde yalnızım. Birlikte iftar açar dertleşiriz.”   “Yok, yok sağ ol, ben yavaş yavaş eve gideyim. Senden ricam bunu kimse duymasın. Sonra çocuklarım duyarsa üzülürler.” Elini öptüm, ayrıldık ayrılmasına ama benim içimden bir şeyler çoktan kopup gitmişti. Dönüp arkama bakmaya bile cesaret edemedim. Baba olmanın sonucu buysa, oğul, kız olmanın sonucu buysa, binlerce kere lanetler olsun, o oğula, o kıza… Yalan değil, boşuna dememişler atalarımız, “ Bir baba on oğula bakar ama, on oğul bir babaya bakamaz.” Diye, Ne diyeyim ki… Buda yaşamdan bir kesit. Acı olan ne biliyor musunuz? Bütün bunlara rağmen o baba , o sorumsuz oğulların hala onurunu korumaya çalışıyordu. Ne yaparsın baba işte…

  1. Guest 2013-08-04 15:22:11

    ekrem bey sayğılar ben izmirden halil ibrahim ışık yazılarını okuyorum çok beğeniyorum hocam <br />sayğılar sunarım o amcayada selamlar helal olsun ona ama evlatlarına değil

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.

Kerbela

Kerbela Sayfası