Arslantürk AKYILDIZ Seçimlere Yaklaşırken
Tarih : 2014-01-15
Tüm Yazılar

Arslantürk AKYILDIZ



    30 Mart 2014 yerel seçime yaklaştığımız bu günlerde, heyecan yavaş yavaş kendini göstermeye başladı. Bir tarafta seçime girecek Belediye Başkan adayları ile İl Genel Meclis adaylarının, kendilerini ve yapmayı planladıkları icraatlarını seçmenlerine anlatma telaşı, diğer taraftan seçmenin seçilecek olanlardan “yeni bir başlangıç, yeni bir ümittir” sözünden hareketle bekledikleri.. Şehrin bekleyen içme suyu, hava kirliliği, doğalgaz, kanalizasyon,
modern caddeler, kaldırımlar, parklar, bahçeler, kültürel ve sportif faaliyetler… vs. Kısaca modern ve yaşanabilir bir kent oluşturma arzusu ve beklentisi hemen herkesin heyecanını artırmaktadır.   Demokrasinin güzel tarafı bu olsa gerek. İnsanlar kendileri ile ilgili olarak karar  vermenin mutluluğunu, büyük bir mesuliyet duygusu ile yapar ve bunun hazzını yaşar. Seçenin doğru tercihi, seçilenin dürüst ve amaca odaklanan çalışması başarıyı ve mutluluğu ortaya çıkarır.
    1918-19 yılları arasında görev yapan Iğdır’ın ilk Belediye Başkanı Mehmet Muhidin  Bey de aynı duygularla seçilmişti. Daha sonra sırası ile seçilen; Hacı Mirze Bey, Paşa Ekinci Bey, Hacı Hanlar Bey, Meşhedi Haydar Bey, Hancan Bey, Muhtar Aydın, Rıza Yalçın, Osman  Ataman, Ali Ural Bey, Fazıl Baykal, Hüseyin Akbulut, Orhan Ağırkaya, Ali Ağrı, Ali Asker Aşırım, Nurettin Aras, Mehmet Nuri Güneş ve mevcut Belediye başkanı Hüseyin Malk… da aynı duygular ve ümitlerle seçilmişti..           
    Tanzimat dönemi ile birlikte kullanılmaya başladığımız Belediye terimi; Osman Nuri Ergin’in deyimi ile “ Ortak menfaatler ve karşılıklı ihtiyaçların zorlaması ile bir beldede oturan halkın, beldelerine ve dolayısıyla kendilerine ait meseleleri, hükümetin kanunlarla belirlediği sınır ve sorumluluklar dairesinde seçmiş oldukları vekilleri vasıtası ile halletmeleridir”. Bu  tarif Belediyeciliğin, o yerleşim yeri için ne kadar önemli olduğunu gösteren önemli bir tespittir. Onun için seçen, demokrasinin en önemli aracı olan oyları ile inisiyatifini kullanmak  ve yapıcı eleştirileriyle katılımcı olmak zorundadır.
     Tarihin her döneminde yerel yönetimler, çeşitli şekilde de olsa var olmuştur. Bu günkü gibi bir yerel idareden bahsedilemese de nizamın yürümesi ve ilerleyebilmesi için belli  ilkeler konulmuş, daha yaşanabilir bir ortam oluşturulmaya çalışılmıştır.
    Günümüzdeki Modern Belediyeciliğin temellerini Eski yunan( Cite) ve Roma (Municipe) de görmekteyiz. Roma şehrini ifade eden “ Municipe” terimi, bugünkü  İngilizcedeki “Municipality” ( Belediye) teriminin kökündendir. Zaman içinde gelişen Avrupa, Coğrafi keşifler, Rönesans, Reform, Sanayi İnkılabı, Fransız inkılabı gibi dev adımları atarken  Belediyeciliğe de gereken önemi vermiştir. Bu sayededir ki Avrupa’da 18.yy’dan sonra  Bizde bu süreç maalesef çok daha yavaş işlemiştir. Kurumsal yapı arzulanan niteliğe bir türlü ulaşamamıştır. Bunun birçok sebebi var elbette. Ancak sebep ne olursa olsun bu  sürecin uzaması ve yerine oturamamasının faturası çok ağır olmuştur.
    Bu faturayı halen hep
Anadolu Selçuklularında Belediye hizmetlerini genelde Kadının gözetimindeki  kuruluşlar yaparken, bu durum 1850 yılına kadar Osmanlılarda da devam etmiştir. Bu  hizmetler kurulan vakıflar marifeti ile yapılırken, bilahare “Evkaf ve İhtisap Nezareti”’nin
kurulması ile Belediye hizmetleri daha bir sistemli hale getirilmeye çalışılmıştır.
     1864 yılında yayınlanan Vilayetler Nizamnamesi, Osmanlı mülkü idari yapılanması açısından bir dönüm noktasıdır. Merkezin yükünü azaltmak için kentin Bayındırlık, altyapı inşası, temizlik, aydınlatma, narh, çarşı ve Pazar işleri, itfaiye.. gibi konularda yetkili olmak üzere, belediye meclislerinin kurulmasına karar verildi. Bununla Belediye Başkanları, Vali  veya Kaymakam tarafından atanmaya başlanmıştır. Bu durum Türkiye cumhuriyetinde de kısmen böyle devam ettiyse de 1930 yılında çıkarılan Belediyeler kanunu ile belirli bir sisteme oturtulmuştur. İlk yerel seçimlerin yapıldığı bu tarihten sonra zaman içerisinde yapılan bazı düzenlemeler olmuşsa da 12 Eylül 1980 ihtilaline kadar bu kanunla devam edilmiştir. Bu yapı zaman içinde yapılan reformlarla geliştirilmiş ve günümüzdeki şeklini almıştır.
    Bu tarihi süreç içerisinde Türkiye’de Belediyeciliğin istenilen seviyede olduğunu  söylemek mümkün değildir elbette. Demokrasi, Halkın kendini ifade ettiği, yönetime
katıldığı bir modeli olarak kabul edilmektedir. O zaman belediyecilikte istenilen seviyeye  gelemeyişimizi sorgularken, seçen ve seçilen olarak her kesimin üzerinde ciddi olarak düşünmesi gereken bir noktadayız.. Seçmek, yapıcı eleştiri ve katılımcı olmak, elbette ki bu  durumda büyük bir önem kazanmaktadır.
    Bilgi teknolojisinin çağı olan bu asırda, modern, çağdaş bir şehirde yaşamak, seçen ve  seçilenin ortak hedefi olmalıdır. Bu uğurda her kesimin üzerine düşeni, aidiyet duygusu ile yerine getirmesi olmazsa olmazların başında geldiği gözden uzak tutulmamalıdır…..
   

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.