Ekrem BAYDAR İki Polis İki Davranış
Tarih : 2013-01-03
Tüm Yazılar

Ekrem BAYDAR



    24 Aralık akşamı  saat 7-8 civarı, oğlum, arkadaşıyla münakaşa ettiğini ve karakola gelmem gerektiğini söyleyince, hemen karakola gittim. Kapıda duran nöbetçi polise;  “Oğlum içeride, neden burada olduğunu, suçunun ne olduğunu öğrenebilir miyim?” Polis; “Onlar içeride ifade verecekler, bilmiyorum.” İçeri girebilir miyim? Deyince, bu sefer de “Hayır giremezsin.” Dedi. Ben, “O zaman mümkünse siz sorun ve bana niçin burada olduğunu söyleyin. ” Polis bey beni dinlemiyormuş gibi davranınca ve dışarı çıkın deyince, “Bakın memur bey, ben de devlet memuruyum, öğretmenim, otuz yılı aşkın süredir bu devlete hizmet ediyorum, Üstelik bir baba olarak bunu bilmek benim hakkım,  müsaade edin içeri girip Komiser Beyden durumu öğreneyim.” Polis Bey; “Olabilirsiniz, dışarı çıkın.” Ben üsteledikçe, soru sordukça o durmadan bana cevap yerine “Dışarı çıkın, dışarı çıkın, dışarı çıkın…” Deyip durdu. Her “Dışarı çıkın” cümlesinde İçim burkuldu. Kendimi devletin ağzıyla aşağılanmış, kovulmuş hissetim. Fazla üstelemeden karakolun kapısına çıkıp orada bekledim. Bu seferde  “Beyefendi orada da durmayın karşıya geçin, orada bekleyin.” “Memur Bey çok bekler miyim?” “Bilmiyorum.” Dedi. Çaresiz karşıya geçip beklemeye başladım. Yağmur hafif hafif çiseliyor. İster istemez tedirgin olmaya başladım. Suçunu öğrenebilsem çekip gideceğim. Savcılıkça görüştürülemez diye bir karar yokken, ortada bir cinayet yokken, büyük bir terör olayı yokken, çocuğumla görüştürülmemem, bilgilendirilmemem tedirginliğimi her geçen dakika biraz daha artırıyordu. Terörist değildim, canlı bomba değildim, sarhoş, ayyaş hiç değildim. Tahminen yarım saati aşkın bir süre bekledikten sonra aklıma bir başka polis arkadaşım geldi. Onu arayıp durumu ona izah edince, o da bana  “Ağabeyi biraz bekle ben size yardımcı olacağım.” Dedi. Neyse ki bir süre sonra bir memur beni içeri çağırdı. Giriş kapısında beni sivil giyimli başka bir memur karşıladı. Gayet güler yüzlü, her halinden mesleğinin bilincinde olan biri…
    Meseleyi sordu, durumu izah ettim. O da bana merak edilecek bir durumun olmadığını, basit bir ağız dalaşı olduğunu söyledi. İşte oğlunuz da burada, rahatlıkla görüşebilirsiniz deyince o an polisler hakkındaki ön yargılarımdan az da olsa sıyrıldım. O memur arkadaşa teşekkür edip çıkmak istedim ancak; Müsaade etmedi. “Bir çay içelim sonra gidersiniz.” Dedi. Ben de kırmayarak iyi o zaman bir çayınızı içip öyle gideyim dedim. Ben hem çayımı yudumluyorum hem de iki polis arasındaki vatandaşa karşı davranışı kıyaslıyorum. Nöbetçi polise karşı olan sevgisizliğim artarken beni bir vatandaş olarak içeri buyur edip, her soruma gayet mütevazı bir şekilde cevap veren, çay içiren polise karşı da sevgim ve saygım artıyordu. Sakalla bıyık arasında döndüm durdum. Yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakal var. Ben, Devletin bana verdiği yetkiyi kendi yetkimmiş gibi kullanamam. O gücü kendi gücümmüş gibi vatandaş üzerinde bir baskı aracı olarak kullanamam. Bulunduğun konum, edindiğin meslek ve mesleğin icabı devletin bana giydirdiği elbiseye, devlet adına saygılı olmak zorundayım. Bu devletin bir memuru olarak kapıma gelen bir vatandaşı asla kovmam, kovamam. Çünkü o vatandaş devletin ta kendisidir. Vatandaş devlet için değil, devlet vatandaş için vardır. Ben de devleti temsil ettiğime göre… Bu anlamda vatandaşa saygılı olmayan bir memur, devlete asla saygılı olamaz. Herhangi bir kuruma giden vatandaş çekinmeden, korkmadan, güvenle o kapıyı açmalıdır. Hele hele karakola giden ya da düşen bir vatandaş asla tedirgin olmamalıdır. İster kabul edelim ister etmeyelim, toplumda polise karşı bir önyargı vardır. Polis tutum ve davranışlarıyla bu önyargıdan kurtulmalıdır. Aksi takdirde kendisine gösterilen vatandaşın her davranışı yapmacıktır, içten değildir. Bakınız üzerine basa basa diyorum. Bu düşüncelerim her polis için değil, böyle düşünmem de mümkün değil. Ne var ki; Sizler de takdir edersiniz ki bir damla su denizi kirletmez ama onda bir iz olarak kalır. Toplum iki kurum konusunda çok hassastır. Bunlardan biri öğretmen camiası diğeri de polis teşkilatıdır. Bu iki camiaya da devlet olarak bakar. Onda hata kabul etmez. İçine sindiremez. Evet, kabul ediyorum. Her kurumda, her kurumun memurlarında ufak tefek davranış bozuklukları olabilir. Bu bozukluklar tüm memurlar için söylenemez. Ancak, Kurumlar da biraz seçici olmalıdır. İçindeki çürükleri ayıklamalıdır.
    Bu düşünceler içinde çayım bitmek üzere iken, sorunca adının “Arif Bey “ ve Baş komiser olduğunu öğrendiğim polise bir zamanlar Hayat Mecmuasında okuduğum bir Yunan subayının anlattığı hatırası geldi. Kalkmadan önce onu anlattım Arif Beye. Size de anlatayım. Çünkü ders almamız gereken bir olay. Olay şöyle!
    İzmir’in kurtuluşunda Yunan Generali Venizelosun subaylarından biri, savaş esnasında Türk Askerlerine esir düşer. Şöyle anlatıyor yunanlı subay:  “ Cephede esir düştükten sonra iki asker tarafından bir çadıra konuldum. Yüreğim avucumda tuttuğumuz bir kuş misali hızlı hızlı çarpmaya başladı. O anda tüm ümitlerimi yitirdim ve ne zaman öldürüleceğimi beklemeye başladım. Derken, bir Türk Subayı bana yaklaştı ve korkmamamı, bana bir şey yapmayacaklarını söyleyince yinede bana inandırıcı gelmedi. Çünkü ben, bana anlatılan ve kafamda canlandırdığım barbar Türk askerine esir düşmüştüm. Birkaç dakika sonra beni savaş alanında çadırdan bir karakola götürdüler. O çadırda da tek başıma bir süre bekledim. Her an işkenceyle, küfür ve çeşitli hakaretlerle öldürülebileceğimi düşünürken tir tir titriyordum. Korkudan yutkunamıyordum bile. Bu duygular içindeyken aniden çadırın kapısı açıldı, yüreğim yerinden fırlar gibi oldu. Ben o anda ölümü beklerken, bir emir eri elindeki sıcak çay bardağını bana uzatarak,  “Hoş geldiniz, buyurun bir çayımızı için.” Dedi. O anda elindeki çay bardağı ve o emir erinin sıcak davranışı beni Türkler hakkındaki tüm önyargılarımdan sıyırarak beynimde bambaşka bir Türk imajı oluşturdu. Ben ölümü beklerken,  çadırdan bir Türk cephe karakolunda sıcak bir çay içtim. Türkler hakkındaki tüm önyargılarımdan arındım.
        O gün bende bizim merkez polis karakolunda Baş komiser Arif Beyin elinden alıp yudumladığım o sıcak çayı içerken, kafamdan, “Keşke tüm polis arkadaşlar karakola gelen her vatandaşa böylesine sıcak davranabilseler.” Düşüncesini geçiriyordum. Sağ olasın Arif Baş komiser. Bir öğretmen olarak değil bir vatandaş olarak size binlerce kere teşekkürler. Çünkü siz o akşam bana bir öğretmen olarak değil, bir vatandaş olarak davrandınız.  O emir erinin gösterdiği sıcak ilgiyi gösterdiniz. Sağ olasın…
        İki polis davranışı arasındaki davranış farkının yorumunu da siz sevgili okuyuculara bırakıyorum.

  1. Guest 2013-01-03 09:00:25

    Sayın hocam;<br />Yazınızı okudum ve size polisin güler yüzünü yaşattığım için gurur duydum.Meslek yaşantımda hedeflediğim polis vatandaş ilişkisini bir nebze size yaşatmış olmamın sevincini sizinle birlikte yaşadım. Zaten olmamız gereken noktanın bu olması gerektiğini biliyorum. Gerçek anlamda profesyonelce polisliğe geçeceğimiz günleri özlemle beklerken siz değerli öğretmenimizin ellerinden saygıyla öper görevinizde başarılar dilerim.<br />Arif GÖL <br />Başkomiser

  2. Guest 2013-01-03 14:05:16

    Ekremciğim yazınızı ibretle okudum. eğer tanıdığınız bir polis arkadaşınız olmasaydı belki dayakda yerdiniz. Unutma dünyada en kötü polis teşkilatı Türk polis Teşkilatıdır. Dünyanın en gaddar ,en işkenceci en kötü yürekli polisleri Türk polislerdir. Bir kaç iyi polis memmurunun olması bunu değiştirmez. Allah seni korumuş geçmiş olsun kardeşim. Sözer SAYAN

  3. Guest 2013-01-04 08:44:37

    Her şeyden önce iyi olalım, ondan sonra mutlu oluruz .MKLKN

  4. Guest 2013-01-06 08:31:12

    Ekrem Hocanın yaşadıklarını gözümde canlandırdım.Emekli bir polis olarak hep aklımdan şunu geçirdim.Ana Baba terbiyesi alan ve İyi arkadaşlar ile çalışma fırsatı bulan polis hiç bir zaman bu gaflete düşmez çünkü polisin amacı vatandaşa alil... ve acizlere yardımcı olmak..Bende zaman zaman kendisini aşamayan bazı meslektaşlarımızla karşılaşmyor değilim.Eskiden olsaydı ortaokul mezunu ne olacak der çıkardı vatandaş oysa şuan çalışan polisin %80 ni üniversite mezunudur.Demeki üniversite eğitmide yetmiyor.Aile terbiyesi daha ağır basıyor...Malumunuz Emekliyim şimdi ticaretle uğraşıyorum.....dün bir olaya tanıklık ettim.Aklıma Annemle rahmetli Babam geldi..hep vatandaşa iyi davran telkini vardı dünde bana amasyalı bir aile geldi kızları hemşire olarak istanbula sancaktepeye atanmış.Anne kızına aynen şunu söyledi kızım biz köylüyüz sen memur oldun memurlar havalı olur .sen havalı olma olursan kendi şivesi ile burnunu kırarım diye telkinde bulundu...her anne ve baba bunu yaparsa inanın türkyede

  5. Guest 2013-01-06 09:28:29

    Sözer Sayan'a soruyorum acaba siz hangi mesleği yapıyorsunuz? sizin mesleği yapanlar herhaldi heplsi dört dörtlük nasıl bu kadar ön yargılı olabiliyorsunuz? bu kadar kötü niyetli olmayın polislerde bu toplumun içinden çıkıyor başka ülkeden gelmiyorlar bir sorun varsa demekki toplumuzda var. İnşallah başına bir bela gelmezde dünyanın en kötü yürekli, en gaddar, işgenceci polislerinden yardım istemek zorunda kalmazsın.

  6. Guest 2013-01-07 22:35:17

    iyi akşamlar, öncelikle değerli hocamın yazısını beğendim, bir polis olarak da her şeyden önce baba olan birine yapılan beni üzdü, bir polis olarak çekinerek sıkılarak yazıyorum bu cümleleri, tüm meslek hayatım boyunca başıma gelmeyen hadise Iğdır merkez karakolunda geldi polis olmamı, ortada bir şey olmamasına rağmen ağabeyimi aracın nezaret bölümüne gözümün önünde atmaya kalktılar, benim yanımda ifadeyi alan arkadaş belki de hayatım da gördüğüm en itici arkadaştı. ağabeyim ile tartıştılar, abim konuşurken eliyle sus işareti yapıyor v.s. ki bu arkadaşıma da polis olduğumu söyledim, yazımı okuyan arkadaşlar yanlış anlayabilirler hani taviz beklediğimi sanabilirler aksine ne gerekiyorsa zatenm o gün yapıldı ben sadece biraz saygı istiyorum çünkü meslektaşlarımın bunu gözümün önünde ağabeyimin gözünün önünde yapması zoruma gidiyordu, o gün olay çıkarmamak için kendimis zor tuttum, olay sonrası arkadaşlardan çevreden sorduğumda onlara karşı böyle tavırlarının olup olmadığını, hepsinin başından böyle bir anısının olduğunu gördüm, yani demekki süregelen bir şey var ve devam ediyor, her neyse bunları anlatarak vatandaşların zihninde kötü polis imajı oluşturmak istemiyorum, başkomiserim de kusura bakmasın günü kurtarmaya bakmış, bunu okuyan arkadaşlar başkomiserim ne yapmaya çalıştığını anlamıştır, başkomiserime soruyorum kaç vatandaşa böyle çay ısmarladınız ve buradan sadece göze hitap ediyorsunuz, üzülerek söylüyorum bir ığdırlı olarak özellik ığdırda polis merkezinmde görevli arkadaşlar neden sevilmiyor, şunu da belirtmek istiyorum ığdırda polis arkadaşlar her yaptıkları yanlışa bir kılıfta bulmuşlar prosedür gereği diye prosüdürü siz yazmışsınız herhalde başkomiserim sadece siz çalıp memurlarınız ile birlikte oynuyorsunuz inş. her şey düzelir...

  7. Guest 2013-01-09 17:31:27

    Seyfullah bey'e<br />Yazdığınız yazıda polis merkezimizi hiç tanımadığınız anlaşılıyor. Ön yargılı davrandığınız ortada. Eğer biraz araştırma yapmış olsaydınız Iğdır lı hemşerilerimize elimizle çay servisi yaptığımız ve onları kendi memleketlerimzdeki abilerimiz kardeşlerimiz babamız ve anamız olark empati kurduğumuzu anlardınız? Sizin derdiniz ne biliyormusunuz Seyfullah bey derdiniz meslekteaşlarınızı işlem yapmama konusunda ikna edemediğinizden kızgınlık yaşıyorsunuz. Lütfen biraz samimi olun ve olayınızı çarpıtmadan kendinizi tanıtarak burda yorum yapın.önce kendini tanımanı tavsiye ediyorum.

  8. Guest 2013-01-14 08:16:10

    İnsanlar konuşa konuşa anlaşırlar.Konuyu saptırmak hiç hoş değil.Yaşanan bir olay varsa bundan ders çıkartılmalı.Yakında Iğdıra geleceğim Arif Göl beyfendiyi ziyaret etmek ilk yapmam gerekenler arasında. ( L.A . Psikolog )

  9. Guest 2013-01-22 11:53:13

    Yorumlarınızdan daanlaşıldığı gibi hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Konumumuz, mesleğimiz, kimliğimiz ne olursa olsun,önce insanız. Madem ki insanız ve Yüce Allahın yarattığı en değerli varlığız, o zaman birbirilerimizi üzmeye, küçümsemeye hakkımızın da olmaması gerekir. Ne demişler; Adam gördümüstünde elbisesi yok, elbise gördüm içindeadam yoktu...<br /> Yorumlarınızdan ötürü teşşekür ederim.

  10. Guest 2013-01-22 14:47:40

    Ekrem baydar hoca okusun diye yazdık. <br />Yeşil Iğdır da olmasa ığdırın tek tip ürküp korkan gazeteleri pek çekilmez.<br />sağolsun bu kışta içimizi ısıtıyor yeşilığdır.<br />Ekrem baydar hocayı en çok da komiklikleriyle tanırım. 24 saat espri yapar. gün olur geçmişini hatırlayıp eski arkadaşlarını çağırır. gün olur birlik beraberlikten söz eder. biz gençler ekrem hocanın arkadaşlarına yaptığı çağrıyı örnek almak istiyoruz. bakalım başaracak mı? belke de ciddi deyil, çünkü o arkadaşları hatırlama yazısının üstünü hemen örttü. Polis yazısıda biraz hersli terefine geliptı. köşeyazısı yazmak demek ki kolayca değil. ığdır kan ağlıyor, siz ne yazıyorsunuz.<br />Cabbar kardeşimizın bazı yazıları gibi yazın. <br />Mehmet Altun<br />Topçular- Iğdır

  11. Guest 2013-02-05 08:11:13

    Sevgili mehmet Altun çok haklısın. Gerçekten de Iğdır kan ağlıyor. Iğdırın akan gözyaşlarının her damlasında ırkçılık vardır, hoşgörüsüzlük vardır, ötekileştirmek vardır,heba olan ekonomi vardır, adam kayırmacılık vardır, ben varsam ığdırvardır ben yoksam ığdır yoktur demek vardır. vardır da vardır. Biz okumuş yazmış cahiller bu çağda hala azeri Kürt siyasi çatışmaları üzerinden politika yaparsak ve birbirimizin varlığını birbirimize siyasi sermaye olarak kullanırsak ve detahammülsüz davranırsak Iğdır daha çok kan ağlayacak. Hatta bu gidişle gözlerimizden tuzlu su yerine kan akacak. İşte o zaman "Ahhh keşke, keşke..." Diyeceğiz amam işte o zaman da iş işten geçmiş olacak. Bilmem beni anladın mı sevgili kardeşim. Yorumun için teşekkür ederim

  12. Guest 2013-02-18 05:59:25

    gecen aynı durumda benim başıma geldi.ama böyle olumsuzlukla karşılaşmadım.eksik birşeyler var anlatımınızda.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.

Kerbela

Kerbela Sayfası