Ekrem BAYDAR BİR DARBENİN ARDINDAN
Tarih : 2016-08-03
Tüm Yazılar

Ekrem BAYDAR



        15 Temmuz akşamından bu yana Türkiye genelinde ve Iğdır’da darbe karşıtı olan vatandaşların hareket ve tavırlarını, darbe hakkındaki görüş ve düşüncelerini izliyorum, dinliyorum. Kimi bu darbenin şaka olduğunu, kimi kalkışma denemesi olduğunu, kimisi Nisan bir şakası gibi görüyor, kimi de bu darbenin bir tatbikat olduğunu ancak; Eğer başarılı bir tatbikat olsaydı A planının ardından B planını ve daha sonrada C planını devreye sokacaklarını söylüyor. Olmadı, başaramadılar ama tehlike de henüz geçmiş değil. Gibi birtakım düşünceler üretip duruyorlar.
          Ne olursa olsun bu darbe girişimi, Türk Silahlı Kuvvetlerine leke sürmüştür, Türk Emniyet Teşkilatına leke sürmüştür, yargıya ve hukuka leke sürmüştür. Milli Eğitime, Üniversitelere leke sürmüştür. Karizmalarını çizmiştir. Ordu, emniyet, yargı, milli eğitim, polis, öğretmen Fetocu, Feto karşıtı diye ikiye bölünmüştür. Halkın gözündeki ve kalbindeki bu teşkilatlara olan güven sarsılmıştır. Bütün bu olumsuzluklara rağmen Türkiye halkları, Türkiye bütünlüğü içinde, her zaman ve her yerde bu yobaz çetelerden arınacak ve yeniden yapılandırılacak olan, bu teşkilatlara güvenlerinin sonsuza kadar devam edeceklerini belirten demokrasi nöbetleriyle ispatlamaya çalışıyorlar. Bu nöbetlerden biri de Iğdır’da devam etmektedir. Siyasi tarihimizde ilk defa bir askeri darbe sivil güçlerce engellenmiştir. 12 Eylül darbesiyle sindirilen halk, ilk defa kendisine ve dolayısıyla demokrasiye sahip çıkarak darbecilere “ Dur! ” Demiştir. Halk kendi gücünün üstünde bir gücün olamayacağına bu yapmacık darbeyle inanmıştır. Bu birleşik güç karşısında, kimse ama hiç kimse bundan sonra yeni bir darbe girişimine kalkışamaz. Çünkü görüldüğü gibi sonu hüsrandır.
       Sorun demokrasi olunca Türkiye halkı din, dil, ırk, mezhep, kadın, erkek demeden birlikte olmayı, birlikte çözüm bulmayı ve birlikte mücadele etmeyi biliyor. Iğdır, siyasi tarihinin en geniş katılımlı ve en kalabalık demokrasi yürüyüşünü Cuma akşamı gerçekleştirmiştir. Sayın Valimiz ve Sayın Emniyet Müdürümüzün önderliğinde, Kürdü, Türkü, Azeri’si, Laz’ı, Göçmeni, Terekemesi birlikte Valilik yolundan Belediye Meydanına kadar yürümüşlerdir. Bu meydanda korunan ne Valilik Makamıdır, ne Emniyet teşkilatıdır, ne de yönetimdir. Korunan onların şahsında, bizzat demokrasidir ve halkın özgürlüğüdür. Görüldüğü üzere halkın iradesi ve demokrasiye olan bağlılığı, dikta rejimlerinin ve darbecilerin silahlarından çok daha güçlüdür. O gün 12 Eylül Darbesine kurtarıcı gözüyle bakan halk, askeri çiçeklerle karşılayan, onların boynuna sarılıp öpen halk, hemen ertesi günü darbelerin ne kadar acı verdiğini, sosyal, siyasal ve ekonomik yapıya ne derece zarar verdiğinin farkına vardılar. İşte o günlerin sıkıntısını gören halk, edindiği tecrübenin de verdiği medeni cesaretle canı ve malı pahasına bu darbeye “ Dur!” Demiştir. Halkın özgürlük ve demokrasi mücadelesi darbe yönetimine dur demiştir. Sayın Vali ve Sayın Emniyet Müdürü darbe öncesi ve darbe sonrası hiçbir ayırım yapmaksızın tüm Iğdırlılarla birlikte olmuştur. Alışılmışın dışındaki bu davranışları vatandaşa medeni cesaret getirmiştir.
   Iğdır’a atandıkları ilk günden itibaren tüm Iğdırlıların sevgisini, samimiyetini ve güvenini kazanan valimiz Sayın Ahmet Turgay Alpman ve Emniyet müdürümüz Sayın Yüksel Babal (Yüksel Baba olarak anılmaktadır.) daha ilk günde Iğdır Halkıyla bütünleşmişlerdir. Onların halka, halkın onlara gösterdiği ilgi, sevgi ve saygı, bir ağabeyi kardeş, baba oğul, abla kardeş muhabbeti, tüm toplum tarafından takdirle karşılanmaktadır. Unutmayalım ki makamlar kalıcı, o makam koltuklarında oturanlar geçicidir. 
    Önemli olan bu geçiş süresince ardında hoş bir seda bırakmaktır. Bu tutum ve davranışlar Iğdır halkını Türk, Kürt, Azeri, Laz, Göçmen demeden birleştirmiştir. 
      Askeri, emniyeti, valisi ve halk birlikte bağırdılar slogan attılar. “ Ne askeri cunta, ne de sivil diktatörlük. Yaşasın demokratik hukuk devleti.”  Bu slogan da ancak toplumsal bir barış süreciyle sürdürülebilir. 
      Yıllardır Türkiye toplumunu, din adına, dil adına, ırk adına, doğulu batılı adına birbirine düşman ettiler. Bu nahoş darbe girişimi bize bir kez daha gösterdi ki; Toplumu birleştirecek, pekiştirecek demokratik bir hukuk devletine ve siyasal yapıya ihtiyacımız var. Huzura ve barışa ihtiyacımız var. 
Bir darbe girişimi karşısında bu derece birleşen halklar, barış süreci için de hiç zaman kaybetmeden bir an önce birleşmelidir. Yarın çok geç olur.                                              

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.

Kerbela

Kerbela Sayfası