Ziya Zakir ACAR TÜRK MİLLETİ V E MİLLİ ÜLKÜ
Tarih : 2020-06-29
Tüm Yazılar

Ziya Zakir ACAR



TÜRK MİLLETİ V E MİLLİ ÜLKÜ
        Millî ülkü milletlere şahsiyet, yaşama gücü ve iradesi ile dinamizm verir. Şahsiyetli milletler dünya yüzünde itibarlı olurlar. Hedeflerine ulaşmak için daha çok çalışmak ve daha çok güçlenmek yoluna girerler. Millî ülkü, o milletin fertleri arasındaki dayanışma ve birlik ruhunu güçlendirir. Millet durağan bir varlık değildir, sürekli gelişmesi gerekir. Millî ülkünün gücü, bu ilerlemenin sağlanmasında öncü rolü oynar. Tekniğin ve donanımın yeterli olmasına karşılık millî ülkünün getirdiği heyecan bulunmazsa gelişme istenen ölçüde olmaz. 
Türk Milleti; 12 milyon kilometre karelik bir imparatorluk kurmuş, Müslümanlığı dört kıtaya yaymış ve İslam’ın bayraktarlığını yapmış, hadislere ve kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’e konu olmuş bir millettir. 1453 Yılında İstanbul’u Fatih Sultan Mehmet fethetmiş ve Hz. Peygamberimizin övgüsüne mazhar olmuştu. 
Türkler, birçok insanlık meziyetlerini varlıklarında toplamış bir millettir. Kahramanlık, savaşçılık, teşkilatçılık gibi, dünyanın başka hiçbir milletinde bir bütün halinde görülmeyen üstün vasıflarımız yanında; güzel sanatların çeşitli dallarında ulaştığımız seviye de, bunun inkârı mümkün olmayan delilleridir.
Dünyanın en büyük kahramanları, Türk soyunun oğulları arasından çıkmıştır. Dünyanın en büyük zaferleri, Türk ordusunun eserleridir. Dünyanın, her bakımdan en büyük devletlerinin ve imparatorluklarının sahibi de Türklerdir.
Güzel sanatların en üst basamaklarında oturmakta olan insanlar arasında Türkler az değildir. Mimarlıkta Sinan; Şiirde Yunus Emre, Nevdi ve Fuzuli; Musikide Itri ve Dede Efendi, bir millete tek başlarına şereflerin en büyüğünü sağlayacak çapta sanatçılardır.
Cihan tarihinin akışı içinde, dünyanın en büyük, en muhteşem ve en uzun ömürlü devlet ve imparatorluklarına sahip oluşumuz, bu büyük meziyetlerimizin tabii sonucudur.
Bir Millet düşünüz ki, O millet; İslam dininin yüce gayelerine kanıyla, canıyla Karahanlı Türkleri, Gazneli Türkleri, Akkoyunlular, Karakoyunlular, Safeviler, Timurlular, Selçuklu Türkleri ve Osmanlı Türkleri olarak tam on asır hizmet etmiş, bir an bile olsun istikametten ayrılmamış. İslâm'ın yüceliğini ve Kur'an-ı Kerim'in üstünlüğünü savunmak anlamına gelen “İlay-ı Kelimetullah sancağını” hür ufuklarda dalgalandırmış ve uğurda verdiği şehitlerin kanı nehirler gibi akmış ve kemikleri dağlar gibi yığılıp kalmışsa, o milleti, dil, din ve ırk farkı gözetmeden herkesin sevmesi,  ona yan bakmaması, ona saygı göstermesi de gereklidir.
Maide Suresi, 54. İnci ayetinde: “Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah ileride (onların yerine) öyle bir kavim getirir ki; (O) onları sever ve (onlar da) O’nu severler; (o bahtiyar insanlar) müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı şiddetlidirler. Allah yolunda cihat ederler ve dil uzatanın kınamasından korkmazlar!” ki kavmin Türkler olduğunu ifade edilmektedir. 
Kehf Suresi 84’nci ayetinde: Şüphesiz ki biz, ona (Zulkaneyn’e) yeryüzünde imkân verdik ve kendisine (istediği) her şeyden bir sebep (ulaşması için bir yol) verdik. 89’nci Ayette: Sonra (başka) bir sebep (doğuya doğru, bir yol) ta’kip etti” 90’nci Ayette: “Nihayet güneşin doğduğu yere (doğu cihetindeki memleketler) varınca, onu öyle bir kavim üzerine doğuyor buldu ki, onun (o güneş ışınlarının) altında kendileri (ni korumak) için bir siper (dağlar ve ağaçlar) yapmamıştık. İşte burada ifade edilen memleketler Türklerin bulunduğu Orta Asya yöresidir. Göktürk Hakanı Oğuz Kaan ‘ın Hz. İbrahim’in torunu ile evlendiği de bazı kaynaklarda ifade edilmektedir. Hz. Peygamberimiz döneminde Orta Asya’dan gelip o bölgeye yerleşen Asyalıların olduğunu Ahmet Cemil Akıncı: “Hz. Ebu Bekir adlı kitabında ifade etmektedir. 
Merhum Mehmet Akif Ersoy ne demişti;
“Biz zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz: 
Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz!
Türk eriyiz, silsilemiz kahraman
Hakk’a tapan Müslüman…
Ey Allah’ım Resul’ü! Şu günahkâr elimizden tut!  Müslüman Türk Milletine yardım et! Onu; vatan hainleri ve millet düşmanlarına karşı koru! Onu ve Mehmetçiği yalnız bırakma! Çünkü bu ordu senin Muhammed ümmetine müjdelediği ordudur.
Türk Milleti tarihi başlatan bir millettir. Türkler düşüncelerini yazıya vuran ilk millettir. Bu sebeple yazıyı icat etmişlerdir. Yazılar neticesinde bildiklerini aktarmak için okullar açmış bir millettir. Türk Milleti tarihi boyunca eğitime önem vermiştir. Dilleri ilk dillerden olma şerefine sahip olan bir millettir. Felsefe alanında Allah’tan gelip yine Allah’a gidileceğini benimsemiş tek Allah inancına bağlı kalan bir millettir. Ölümden sonra yaşam olduğuna inanmış ve bunu aktarmışlardır. Bu yönü ile İslam öncesinde Türk milletinin Allah inancı olduğu aşikârdır.  
Türk Milleti, Hiçbir zaman ırkçılık yapmamış kişiler arasında ayrıma girmemişlerdir. Kurdukları her devlete demokrasi ruhunu yaratmışlardır. Tiyatro ve müzik alanında dünyada öncü olmuşlardır. Tarihte ilk ordu teşkilatını Türkler kurmuşlardır. Su baskınları ve kuraklık nedeniyle beş kıtaya yayılmışlardır. Kısacası Türk milleti evrensel uygarlıkların kökenini oluşturmuş ender bir millettir. 
Mustafa Kemal Atatürk, Türk Milletinin kökenleri konusunda  Mu  kıtasının varlığına ulaşmıştır. 
Atatürk 1930’lu yıllarda tarih heyeti oluşturarak “Türk tarihinin Ana Hatları” isimli kitabı hazırlattı. 1931 Yılında ise şimdiki Türk Tarih Kurumunu kurdurdu. “Türk uygarlığı tarihin en eski uygarlıklardan biridir ve ilk genel kurulunda kabul etti. 
Mustafa Kemal Atatürk daha sonra Mu Kıtası ile ilgili araştırmalar yapıp kendisine bilgi sunulması için Tahsin Mayatepek’i görevlendirip 1935 Yılında Meksika’ya maslahatgüzar olarak atadı. Tahsin Mayatepek zaman içerisinde Atatürk’e konuyla ilgili birçok rapor sundu. Kuran’da “Cenneti Adn” namı ile zikredilen 64 mişyon nüfuslu ve teknoloji bakımından çok üstün olan insanların yaşadığı  Mu kıtası 11.500 sene önce büyük depremler sonucunda battıktan sonra kıta üzerinde yaşayan bazı insanlar Amerika ve Orta Asya’ya göç etmişlerdir. Bu kişiler daha sonra Maya ve Uygur namları ile anılacak ve  Mu kıtasından edindikleri üstün bilgileri ile dünyaya ışık tutacaklardır. (İddiaya göre Mu kıtası Asya ve Amerika kıtaları arasındaydı ve Avustralya'dan kat be kat daha büyüktü. Çok büyük bir uygarlık olan Mu uygarlığı M.Ö 12000 yıllarında bir felaket sonucu battı.)
Türk Milletinin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Türk ismi ise MÖ 14 YY ’da “Tik” veya “Tikler” adı ile duyulmaya başlamıştır.  MÖ 7 YY ‘da kurulan “Anav” medeniyeti de Türkler tarafından kurulmuştur. 
Türk kimliğinin Mu kıtasından yayılan üstün bilgili insanlardan geldiğinin kanıtları vardır. Bunların bazıları Çin’in Qin Ling Shan bölgesinde bulunan Türk piramitleridir. 100 adet piramit bulunmaktadır. MÖ 2500 yıl önce yapılmıştır. 
Piramitler dışında Kariz Kanalları vardır Bunlar Orta Asya’nın Turfan bölgesinde yapılmış yeraltı su şebeke sistemidir. Bu kanallar Tanrı Dağlarında toplanan suyun 60 km çölün altından geçirerek Turfan’daki yerleşim birimlerine götürmektedir. 100 metre yerin altında konumlanmıştır. 60 km uzağa götürülmektedir. Bu kanallar 2500 yıl önceden 2500 yıl önce Uygur Türkleri tarafından yapılmıştır. 
Bunların dışında Kırgızistan’da Fergana Vadisindeki Tanrı Dağlarının kollarından olan Aladağlar bölgesinde Saymalıtaş’ta 100 bin kaya resmi bulunmaktadır. Bu resimler incelendiğinde Orta Asya ve Anadolu da bulunan kaya resimlerin aynı olduğu görülmektedir. 
Mu uygarlığının batışı sonrası ana 2 uygarlık türemiştir. Bunlar Uygurlar ve Mayalar dır. Asya bölgesinde yaşayan Uygurlar Türk’tür. 7000 yıl önce yaşayan Sümerler Türk’tür. 
Bilge Kağan “Üstte mavi gök, altta yağız yer yaratıldığında ortasında insanoğlu yaratılmış. İnsanoğlunu yönetsin diye Atam Bumin İstemi Kağan yaratılmış” Türk Milleti on binlerce yıl dünyayı yönetmiştir. 
New York’taki konferansta konuşan bilim adamları Kızılderilerin büyük bölümünün 800 yıl önce Cengiz Han’dan kaçan Türk gurupları olduğu fikir birliğine varmışlardır.  
Türk halklarının 1995 yılındaki verilere göre toplam nüfusu 170 milyona ulaşmıştır. Günümüzde ise 200-250 milyona ulaştığı tahmin edilmektedir. 
Sovyetler Birliği'nin dağılması ile Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan bağımsızlıklarını kazandılar ve Türk dillerini egemen ve resmî dil olarak kabul eden devletlerin sayısı, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile birlikte yediye çıkmıştır. Bunların dışında Rusya, İran (Doğu Azerbaycan, Batı Azerbaycan, Erdebil, Zencan, Hamedan ve Fars eyaletleri ile Türkmensahra bölgesi), Çin (Doğu Türkistan (Uyguristan), Kansu), Tacikistan ve Afganistan (Mezar-ı Şerif çevresi), Gürcistan (Ahıska, Ahılkelek, Borçalı (Kvemo Kartli) bölgeleri) 'da Türk dilleri konuşan azınlıklar yaşamaktadırlar.
Osmanlı Devleti'nin yayılma alanında bulunan Yunanistan (Trakya Bölgesi), Bulgaristan (Rodop ve Deliorman bölgeleri), Romanya (Dobruca'nın batısında Kobro Nehri çevresi), Kosova, Kuzey Makedonya, Suriye, Mısır ve Irak (Musul, Kerkük, Erbil bölgeleri) 'ta da Türkler ve Türkçe konuşan topluluklar bulunur.
Ayrıca modern dönemdeki işçi göçleri sonucunda, Almanya, Hollanda, Fransa, Belçika, Avusturya, İsviçre, İsveç, Danimarka, Norveç, Büyük Britanya, ABD, Kanada, Avustralya, Libya, Suudi Arabistan ve Yeni Zelanda gibi birçok ülkede Türk toplulukları oluşmuştur. Avrupa Birliği'nde en çok Türk nüfusu bulunduran ülke Almanya'dır.
        Ünlü Türk klasikleri Divan-ü Lügat-it-Türk ve Kutadgu Bilig’de Türkler ve Türkçe yüceltilmektedir. Kaşgarlı Mahmud: “Gördüm ki, yüce Tanrı, devlet güneşini Türklerin burçlarından doğdurmuş. Göklerdeki daireleri, onların devletleri çevresinde döndürmüş” diyor. (15) Yusuf Has Hâcib ise ilimde Arapçanın, edebiyatta Farsçanın hâkim olduğu bir dönemde eserini Türkçe kaleme almakla kalmamış, Türk dilini öven ifadelere de kitabında yer vermiştir. 
        12. yüzyılın tarihçi ve şairlerinden Fahreddin Mübârekşah, Şecere-i Ensâb adlı eserinin önsözünde Alp Er Tunga’ya atfen bir mesel zikretmektedir: “Türk sedef içinde deryada bulunan bir inci gibidir; kendi yurdunda bulunduğu zaman kadir ve kıymeti yoktur, lâkin oradan çıkınca, denizden ve sedeften çıkmış inci gibi kıymetlenir, hükümdar taclarının ve gelinlerin ziyneti olur.”
        Türk tarihinin ünlü şahsiyetlerinden Celâleddin Harezmşah, Orta Doğu’ya geldiği zaman, Anadolu Selçuklu Hükümdarı Alâeddin Keykûbad’a gönderdiği mektupta “soy birliğinden söz ediyordu. Keykûbad da cevabında onu tasdik ediyordu. Bütün dünya siyasetinde din unsurunun hâkim olduğu bir dönemde bu idrak, gerçekten dikkat çekicidir.
        Türk’ün savaşçılığı, bahadırlığı, biniciliği Mevlânâ’nın hayranlık dolu beyitlerinde belirtilmektedir: “Ne kutludur o Türk ki, savaşa girişir, dayanır ve atını ateş dolu hendeğe bile sürer, ateş dolu hendekten bile sıçratır. Atını öyle sürer ki, öyle şahlandırır ki, gökyüzüne çıkmaya uğraşır sanki.” Mevlânâ, Türk’le ilgili beyitlerinden birinde şöyle söylemektedir: “Türk’ün başında taç vardır, bunu sana iman diye isimlendireyim.” 
“Vatan ne Türkiye’dir Türklere, Ne Türkistan Vatan, Büyük ve müebbet bir ülkedir. Turan” (Ziya Gökalp)
“Türkler bir ırk ve bir millet olarak yeryüzünün en şerefli insanlarıdır. “ La Martine 
“Türkler pek farkında değil ama Avrupalılar şu gerçeğin farkındadır. Tarihten Türkler çıkarılırsa, ortada tarih diye bir şey kalmaz.” - Fritz Neumark

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.

Kerbela

Kerbela Sayfası