Ziya Zakir ACAR AĞRI DAĞI TURİZME AÇILMALIDIR
Tarih : 2021-05-18
Tüm Yazılar

Ziya Zakir ACAR



AĞRI DAĞI TURİZME AÇILMALIDIR

 

Kalkarken Ağrı’yı kuşatan duman
Ne işe yarıyor, bilmeli zaman.
Kuş ona derim ki konduğu dalı
Gönlüyle kuşatıp ırgalamalı
Ve suyunu Hazar’dan içmelidir,
Uçunca hep AĞRI’ da uçmalıdır.
 KURT ona derim ki, AĞRI’ da geze,
Üç-beş murdar için inmeye düze,
Sürmeye dilini hiç haram kana,
Pervası olmaya ölümden yana...
Un edince gök ikiye yarıla,
Sevdiğine yüreğiyle sarıla
Ay doğarken iniversin ARAS’ a
Uçmasın ufkunda karga yarasa.
Çobansız sürüye çobanlık etsin,
Sevgisiyle yürekleri eritsin
ARAS’ ın suyunu çeksin AĞRI’ ya
Vuslat tohumunu eksin ağrıya. (B.Karakoç)
 
Dağlar,  coğrafi bir yapının da ötesinde çoğu milletlerin efsanesinde ve dini inanışlarında konu edilmiştir. Yeryüzündeki bazı dağlar, yüksekliğiyle, bazıları çetinliğiyle, bazıları ise hakkında anlatılan efsanelerle, yaşanan aşkların öyküsüyle edebiyat, müzik ve resim sanatında yer alır.  Türk mitolojisinde de dağlar, çok önemli motiflerdir. Türk efsane ve masallarında da önemli yer tutan dağlar,  zirveleri gökleri deler gibi yükselen ve başları bulutlar içinde kaybolan, Tanrı’ya yakın olmanın, kahramanlığın, arkasına yaslanmanın, yaşama güvencenin sembolüdür. 
  Dede Korkut hikâyelerinde dağlar bir dağ gibi değil, duygularla yoğrulmuş, kişilik kazanmış birer varlık olarak görülürler. Oğuzlar, dağlarla konuşur, dağlara dua eder, beddua eder, yaşlanmasından yıkılmalarından korkar, geçit vermelerini ister, şifa dilenir, , yemin eder, selam ederler.  Ayrıca yiğitlik ve ataya saygıya dair benzetmeler yapılmıştır.
Orta Asya steplerinin zirvelerinde tarihe adım atan atalarımız, başında dumanların hiçbir zaman eksik olmayan dağları, yaşamları boyunca sırtlarını dayayabilecekleri bir mekân olarak görmüşlerdir. Köroğlu’nun sazına ve sözüne yansıyan: “Hemen Mevla ile sana dayandım, Arkam sensin, kalem sensin dağlar hey” sözünde Mevla’dan sonra dağlara sığınmışlar. 
Türkler sadece sığınılacak bir mekân olarak değil, aynı zamanda kutsal bir yer olarak da görmüşlerdir dağları. Bu sebeple her Türk boyunun kendine ait kutsal bir dağı olmuştur. Eski Türk inançlarında dağlarda mukaddes ruhların yaşadığına inanılırmış. İslamiyet’ten sonra bu inanç İslami değerlerle birleşmiş, dağlar Türk boyları arasında önemini ve kutsallığını korumaya devam etmiştir. Bir başka efsaneye göre Anadolu Türklerinin ataları Oğuzların, Tanrı Dağlarının eteklerinden Ağrı Dağının eteklerine uzanan yolculuğu da dağla ilgili bir olaya dayanmaktadır.
 
Iğdır’ımızın hemen göğsünde yükselen Ağrı Dağı…  ‘’Ağrı Dağı bir sevdadır, bir destandır, bir ülküdür, bir inançtır. Ağrı Dağı efsanelere ve dinlere göre; insanlığın doğduğu,  dem ile Havanın yaşadığı, Nuh Tufanının yaşandığı, dünyanın ve insanlığın yeniden hayat bulduğu bir mekândır. Gökyüzüne uzanan bu ulu ve kutsal dağ, insanlık için çok önemli bir değerdir.’’
Göz kamaştırıcı görkem ve güzelliği ile beyaz duvaklı gelin gibi bölgeyi kucaklayan Ağrı Dağı, kutsal kitaplara konu olan, sadece Türk kültürü açısında değil, dünya kültürü açısından da önemli, farklı kültürleri bir araya getiren bir dağdır. 
Tanrı Dağlarının eteklerinden kopup gelen Türk boyları, Anadolu’da karşılarına çıkan bu ulu dağa, Yakut Türkçesinde Tanrı anlamına gelen “Ağr” adını vermişlerdir. Ayrıca kurultaylarını Ağrı Dağı eteklerinde yapmışlardır
İşte Türkiye ve Avrupa’nın en yüksek, en görkemli Dağı Şehrimizin, Ata Yurdumuzun hemen yanı başından yükseliyor. Elimizde mevcut böylesine kıymetli bir hazinenin kullanılmadan atıl şekilde durması gerçekten insanı üzüyor. . Bilindiği gibi Ermenistan Ağrı Dağı’na büyük önem vermekte, hatta paralarının üzerine, eşyaların ve satılan her türlü ticari malzemenin üzerine Ağrı Dağının resmini koymakta veya ismini vermektedir. 
Bu konu bile tek başına bu dağın üzerine ne kadar titrememiz gerektiğine bir gerekçe olmalıdır. Her türlü hain emellere karşı Ağrı Dağı’nı nakış nakış Türk motifleri ile işlememiz gereklidir.  
 
“Gidemediğin yer senin değildir” Gidemediğin, ulaşamadığın, dokunamadığın, varlığını hissedemediğin yer senin değildir.”
Ağrı dağı dünyanın sayılı yüksek dağlarından birisidir. Türk dünyasının gurur kaynağıdır. Türk milleti bu dağı kutlu bir dağ, kutsal bir varlık olarak görmektedir.  Türk Milleti 93 harbi, Kurtuluş Savaşı gibi en kötü şartlar altında dahi onu düşmana bırakmamış, korumasını bilmiştir.  
Ağrı dağı ve Nuh tufanı ile ilgili en kadim bilgilere dini kaynaklarda da rastlıyoruz.
Tevrat’ta Nuh’un gemisinden, Nuh Tufanından ve Nuh’un gemisinin tufandan sonra Ararat (Ağrı Dağı) a oturduğundan çok geniş bir şekilde bahsedilmektedir.  Kitab-ı Mukaddes “Bab 6”, “Bab 7”, “Bab 8” bu konularda bilgi vermektedir. Diğer bir dini kaynak Kuran-ı Kerimde Hz. Nuh’tan, Nuh Tufan’ından ve Nuh’un gemisinin tufandan sonra Cudi Dağı’na oturmasından 15’ten fazla surede defalarca bahsedilmiştir.  Bazı araştırmacılar, Cudi ismi burada birçok kimsenin iddia ettiği gibi Cudi Dağı değil “yüksekçe yer” anlamındadır. Yani Cudi ile Ağrı Dağı kastedilmiştir demektedir. 
Dünyanın büyük seyyahlarından Marco Polo, Gonzales de Clavijo ve Alexander Pushkin’in eserlerinde Ağrı Dağı’na ve Nuh Tufan’ına rastlıyoruz. Gonzales de Clavijo (ölm. 1412), İspanyol gezgin 1403-1406 yıllarında İspanya kralı Henry’nin Timur’la görüşmek için gönderdiği heyetin içinde yer alan kralın başmabeyincisidir. 
Dünya medeniyetinin ilk yazılı ürünlerinde Nuh’un gemisinin tufan sonrasında bu dağın tepesinde karaya oturduğu anlatılıyor. Günümüzde dünya üzerinde yaşayan 2 milyara yakın Yahudi, Hıristiyan, Müslüman Hz. Nuh’u, Nuh’un Gemisini ve Nuh Tufanı hadisesini bilmektedir.
Dünyada yaşayan Yahudi ve Hristiyan kesimleri Yakup Peygamber’in Türbesini Ağrı Dağı’nda olduğuna inanırlar. Büyük Ağrı Dağı Cehennemdere mevkiinde bulunan yıkık şeklindeki bu Türbede her yıl Temmuz, Ağustos ayında ziyaretçiler gelir, kurban keser, adak adarlar,  ibadet etmenin kutsallığına inanılır. (Vaktiyle oğlu Yusuf’a kavuşan Yakup Peygamber, o ömrünün son çağlarında atası Hz. Nuh’un Dağı’na gitmek ister. Kervanlar düzenlenir, yola çıkarlar. Hz. Yakup çok ihtiyar olduğundan oğlu Yusuf ve Bünyamin’i yanına çağırır: ”Atanızın ve insanlığın ikinci defa ilk ayak bastığı AĞRI DAĞI’ na gidiyorum. Bu son arzumdur, burada öleceğim. Beni Ağrı Dağı’na gömün” diye vasiyet ediyor. Yakup Peygamber’in kervanı Kenan ilinden ayrılır, günlerce yol aldıktan sonra çok güzel, Tanrı’nın bütün verimi esirgemediği SÜRMELİ ÇUKURU’na varır. Çok hoşlanır buradan, atası Nuh’un ilk ayak bastığı bu yerin kutsallığına inanarak Ağrı Dağı’na çıkar. İyice ziyaret eder. Yazın sıcak günlerinde bir ay Ağrı Dağı’nda kalır. Bir gün hastalanır, ölür ve vasiyeti yerine getirilerek Ağrı Dağının yamacına gömülür. Şimdi Ağrı Dağı’nın kucağında karnıyarık büyük bir Yakup Vadisi vardır. Mezarı buradadır.) “  Gayrimüslimler Hac ziyareti için buraya gelirler.1840 Ahura (Arkuri) zelzelesinden önce burada bir Yakup Manastırı vardı. İçinde keşişleri dahi bulunmaktaydı. Dünya’nın sayılı yerlerinden ziyaretçileri gelir. 20 Haziran 1840 zelzelesinden birkaç gün önce Ağrı Dağı’ndan acayip sesler, yeraltından gürültüler gelmeye başladı. Gün geçtikçe şiddetlenen bu korkunç sese halk: “AĞRI kızdı, gazaba geldi. ” Demeye başladılar. Bir gece Büyük Ağrı, kuzey (Sürmeli Çukuru) inindeki yamacından patladı. 1600 nüfuslu Arkuri kasabası ve yakın köyleri lavlar altında kaldığı gibi Yakup Manastırı da toprak ve taşlar altında yok oldu.”
12 ay süreyle bünyesinde kar barındıran Ağrı Dağı’nda 12 ay süreyle kayak yapmak imkânı bulunmaktadır. Hâlbuki Türkiye’de bu süre yaklaşık 7 ay ile en fazla Palandöken’dedir. Ağrı Dağı’nda; inanç turizmi, yayla turizmi, kuş gözetleme, foto safari, botanik (bitki inceleme), çim kayağı, kayak, yamaç paraşütü, mağara turizmi, termal turizm, dağ sporları, kampçılık, dağ yürüyüşü, dağ bisikleti, motokros, dağ rallisi, atlı spor gibi sayısız aktivitelere müsait bir potansiyeldir. 
              Tarihi Korhan Yaylası ve Kışlası’nda (Iğdır ilinin eski yerleşim yeri.) imar planı yapılarak yerleşim ve konaklama tesisleri yapılabilir. Iğdır Kalesi buradadır. 
                  Korhan Yaylası –Küp Gölü-Ağrı Dağı Zirvesi- Yenidoğan- Serdarbulak ( Küçük Ağrı Dağı eteği) arasında gondollift, skylify ve telesiyejler,
                 Askerkülü Çukuru denilen tepe (ki bu tepe hem Iğdır hem de Doğubayazıt ’tan görülebilmektedir 3550 metre) Nuh Müze Restoranı Kültür Sitesi Toplantı Salonu ve Kütüphaneden oluşan Nuh’un Gemisi’nin benzeri mimari özellikleri taşıyan tesislerin yapılması mümkündür.
İki Ağrı Dağı arasında Serdarbulak Yaylası önemli bir yerdir. Türklerin yazlığı olarak kullanılan bölgedir. Sürmeli,(Iğdır) İrevan Hanlığına bağlı bir bölge idi. Serdarbulak ismi de İrevan Hanlarından gelmektedir. Bu bölgede iki tarihi kışla bulunmaktadır. 
Ağrı Dağı eteklerinde Yukarı Korhan Göleti, Alihaçko Göleti, Küçük Ağrı Dağı Göleti, Mihtepe Gölü bulunmaktadır. Ayrıca Süt Pınarı, Yenidoğan Pınarı, Buzhane Pınarı, Yakup Peygamber Pınarı, Serdarbulak Pınarı, Kız Pınarı, Hasan Pınarı, Hıdırlı Ziyaret Pınarı, Mehmet Pınarı, Tekaltı Pınarı gibi önemli pınarları vardır. 4000 rakımda “Karnıyarık Şelalesi” 1440 rakımda “Cin Şelalesi, 2150 rakımda “Yakup Peygamber Şelalesi”: 2070 rakımda “İkisu Şelalesi” 2250 rakımda” Kızılkaya Şelalesi” 2700 rakımda “Levent Şelalesi” 2600 rakımda “Kara Şelale”, 3800 rakımda “Urartu Şelalesi””, 1780 rakımda “Boğaz Şelalesi”, 1750 rakımda “Kando Şelalesi”, 2450 rakımda “Çilkan Şelalesi”, 2340 rakımda “Kızltaş Şelalesi” ve “Şip Şelalesi” mevcuttur. 
Türkiye’de mevcut turizm potansiyeli olarak; deniz, inanç, Kültür, yayla, termal, kamp-karavan, mağara, bisiklet, sportif (yamaç paraşütü, binicilik vs), av gibi turizm çeşitlerine ilave olarak DAĞ ve KIŞ Turizm’inin de geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. 
 
Yurdumuzun en büyük dağı olan, rakımı dolayısıyla “Türkiye’nin çatısı” şeklinde nitelendirilen, Ağrı-Iğdır arasındaki Ağrı Dağı’nın eteklerinde bulunan milli park, her mevsim ayrı güzellik sunuyor.  Ağrı dağı eteklerindeki doğa harikası Karasu ve çevresi ayrı bir güzellik.
 
Iğdır’ın Ağrı Dağı eteklerinde bulunan Karakoyunlu ilçesine bağlı Bulakbaşı, Aktaş, Yazlık, İslam Köyü ile Aralık Adetli/Hıdırlı köylerinin içinde bulunduğu alanı çevreleyen Karasu Gölü ve sazlığı, Ağrı dağının zirvesindeki buzullardan eriyen sulardan besleniyor. Bu sularda önemli derecede kuş çeşidi barınmaktadır. Ağrı Dağı topyekûn turizme kazandırıldığında her tarafı değerlendirilecek dolayısıyla Iğdır Turizmin cenneti olacaktır.

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.

Kerbela

Kerbela Sayfası