Ziya Zakir Acar “Hatıralarda Aras” isimli bildirisini sundu

Tarih : 2011-12-17 / Kategori : Genel Haber

Ziya Zakir Acar “Hatıralarda  Aras” isimli bildirisini sundu

         İlimizin değerli Araştırmacısı ve Yazarı Ziya Zakir ACAR, II. Uluslar arası Aras Havzası Sempozyumunda görselli olarak “Hatıralarda Aras” isimli bildirisini sundu.

Ziya Zakir Acar şunları söyledi: Atalarımız Oğuz Türkleri ve onlardan sonra gelenler; İlk meskenlerini su kıyılarında ve sahillerinde kurmuşlardır. Bulak, Su, Çay, Arh, göl kenarlarında Türklerin yaşayışları tesadüfü değildir.
Tarihçiler Altay Dağlarını Türklerin anayurdu sayarlar. J. Klaproth (1824), Hammer (1832), Vambery (1835), Castren (1856) gibi ünlü tarihçiler bu görüşü savunurlar. Kuzeybatı Asya’daki İrtiş- Ural arası Türklerin anayurdudur. Baykal Gölü’nün güneybatısı Türklerin anayurdudur. Batıda Aral Gölü, doğuda Orhun ve Tula Irmakları, kuzeyde Lena Irmağının kaynağı, İrtiş dolayları, Yenisey Kesimleri, Güneyde Talas, Sirderya yatakları, arasında uzanan bölge Türklerin anayurdudur
Orhun-Yenisey Dicle-Fırat, Kür-Aras, Aspa-Zengi, İtil (Volga) Nehirleri arasında ismi geçen akarsuların havzasında yaşayan ve yerleşen ilk sakinler Türkler olmuşlardı.
Oğuz halkının yurdu Sir Suyunun ayağı, Ürgenç ile Sir Suyunun arası, Amu Deryasının iki tarafında Ürgenç ile Merv’in arasındaki kumun içi, ta Murgap suyunun ağına kadardır.
Bu vesileyle Aras Havzası boyunca yerleşen atalarımızın büyük hatıraları mevcuttur. Aras Havzası bu nedenle çok önem arz etmektedir. İnsanlık tarihinin M.Ö. IV-III. Binlerde Kür-Araz nehirleri vadilerinde yaşamış Azerbaycan Türklerinin ziraatla geçinen eski ahalisi kendisine mahsus yüksek bir uygarlığın da temsilciliğini üstlenmişlerdi. Bu nesillerden hatıra kalmış maddi medeniyet abideleri tarih alanında “Kür-Araz Medeniyeti” adı ile meşhurdur. Arkeoloji araştırmalar neticesinde asıl vatanı Aras Havzası olan Kür-Araz Medeniyeti sadece, Kafkasya’da değil, aynı zamanda Ön Asya ülkelerinde geniş coğrafi arazilere de yayılmıştır.
Oğuz Han, Kür Han’ın kızını aldıktan sonra Kür-Aras Nehirleri arasına yerleşti. Azerbaycan ve Aras taraflarının tamamını aldı. İran üzerine yürüdü. Oğuz Han’ın altı oğlu vardı. Altı oğlundan birinin adı Tingiz Han’dır.
Tingiz Han’ın İgdir, Balduz, Ava ve Kınık isminde oğulları vardı.
Iğdır İlimizin adı, İgdir’den gelmedir. Iğdır’ın manası “iyi, büyük, yiğit başkan, ünlü ve sahip" gibi anlamlara gelmektedir. Kuşu kartaldır. Aras Havzasında yaşayan ve önemli tarihi hatıralar bırakanlardan biri Urartulardır. Urartuların hemen hemen Iğdır’ın her yerinde tarihi eserleri ve önemli kalıntılar mevcuttur. Bunların en başında kaleler, kaya mezarlar, göller ve kanallar gelmektedir. 
Aşağı Aktaş Kaya Mezarı, Göktaş Kaya Mezarı, Erhacı Kaya Mezarı, Karakoyunlu Kaya Mezarı, Çıraklı Kaya Mezarı, Asma Kaya Mezarı, Abbasgöl, Çiçekli, Aliköse, Serdarbulak, Çıyrıklı, Bulakbaşı göletleri, su kanaları en belirgin eserleridir.
Arpaçayı ile Aras civarında ise iki önemli şehrin varlığı bilinmektedir. Kulp ve Sürmeli
Sürmari, önce Türkmenler ve bunu takip eden yıllarda da Karakoyunlular tarafından Sürmeli’ye çevrilmiştir.
Bunların bölgeye taşıdığı Dede Korkut destanında da, Sürmeli kullanışı göze çarpmaktadır.
Karakoyunlular’a kadar Sürmeli büyük şehir olma özelliğini korumuştur.
Ahalisi burada Kulp (Tuzluca) civarında Tekelti/Tekaltı/Tükelti ve Digor taraflarındaki dağlara çıkarak yaylak hayatını devam ettirmiştirler. Köroğlu’nun yeri Yukarı Aras’tır. Anlatılanlara göre: Bir gece Yusuf düşünde Hızır’ı görür. Hızır ona yapacağı işleri söyler. Köroğlu ile babası yola çıkar.
Aras Irmağından gelecek üç köpüğü beklerler. Bu üç köpükle Yusuf’un gözleri açılacak, intikam almak için gereken kuvveti elde edecekti. Bunu bilen Köroğlu, köpükler gelince babasına haber vermeden kendisi içer. Böylece (sonsuz hayat, yiğitlik ve şairlik) özelliklerini kazandı. Babası durumu öğrence üzülür ama bir taraftan da oğlu içtiğinden sevinir. Çünkü öcünü oğlu alacaktır. Aras Havzasında tarihi eserler bırakanlardan biri de Selçuklulardır. Nahçıvan önüne gelen Sultan Alparslan, yaptırdığı teknelerle Aras Nehrinden ordusunu geçirdi. 14 yaşındaki oğlu Melikşah’ı buraya koydu. Yanında Nizamülmülk olduğu halde Melikşah, elindeki ordu kolu ile Nahçıvan Emiri Şeybanlı II. Ebu-Dulef de askerleriyle Melikşah’a eşlik ederek “Gürcü ve Abkhaz ülkelerine yola çıktı. Ağrı Dağları kuzeyine girdiler. Burada ilk fethettikleri kalelerden bir Iğdır Kalesi (Korhan Kalesi) ve Karakale’dir. 1064 İlkbaharında Melikşah, Vezir Nizam-ül Mülk ile Ahura (Arkuri /Yatan Ala Tag), Iğdır Kalasi (Korgan)’ ı aldıktan sonra Iğdır Karakala’si (Sur-Mari), Kulp ve Serdarabad kalelerini aldılar.
Sultan Alparslan ise oğlunun başarısından habersiz Nahçıvan, Divin, Borçalı’yı aşarak Kangarni’ye girdi. Sonra baba-oğul Iğdır Karakalesi’nde buluştu ileri yöneldiler. 16.08.1064. Ani Şehrini aldılar.
Osmanlıların atası Kayılar, Anadolu’ya gelince on yıldan çok Sürmeli Çukuru’nda kaldılar.
Yaz mevsimini Arkuru (Yatan Ala Tag), Koruk-Argun (Korhan/Iğdır Kalesi) da yaylar, hayvan beslerlerdi. Kış ise Iğdır Ovasında barınıyorlardı.
Ertuğrul Gazi’nin küçük oğlu Osman Gazi, Sürmeli Çukuru’nda dünyaya geldi.
Kayılar, Çingizliler (Tatar/Moğol) tehlikesi karşısında Sürmeli Çukuru’nu terk ettikleri anlaşılmaktadır.
Osmanlıların da Aras Havzası’nda önemli eserleri bulunmaktadır.
Aras/Araz Nehrinin bölerek geçtiği topraklar eski Türk topraklarıdır. Iğdır’ın bulunduğu ova “Sürmeli Çukuru” olarak anılmaktadır. Aras nehri’nin öbür yanı yani Ermenistan sınırları içerisinde bulunan ovalık kısma ise “Sahat Çukuru” (Sa’ad Çukuru-Çukuru saat) denilmektedir. Sahat Çukuru da Türklerin barındığı eski Türk yurdudur. Sahat Çukuru ismi XIV yüzyılda yaşamış Türkmenistan beylerinden Sa’ad’tan gelmedir. Aras’ın bu yanı ve öbür yanı Türklerin meskeni durumundaydı. Ağrı dağı ve Alagöz dağları arasındaki geniş ovalık bölgeyi Aras nehri ikiye ayırmaktadır. Sürmeli Çukuru ve Sahat Çukuru yerleşim yerinde yaşayan Türkler hep aynı kaderi paylaşmıştır.
Sahat Çukuru yani bugünkü Ermenistan topraklarında büyük Türk şairleri ve âşıkları yetişti.
Aşık Elesker, Göğce Mahalı’nın Basar-Keçer Kasabasının Ağkilise Köyünde 21 Mart 1881’yılında dünyaya geldi.
Âşık Elesker 1926 yılında vefat etmiş ve mezarı Ağkilise (Azad) köyünün batısındaki mezarlığa gömülmüştür. Ercişli Emrah olarak anılan şair de Sahat Çukuru’da yetişmiş ve yaşamıştır.
Aras boyu Türk ve Müslümanları kendi kaderleri ile baş başa kalmışlardı. Düşmana karşı savunmalarını kendileri yapmak zorundaydılar.
Bölgenin Ileri gelenleri hemen işe başladılar. Iğdır, Nahçıvan, Şerür ve çevrelerden gelen temsilciler Kamerli Kasabasında toplanarak 3 Kasım 1918’de yeni bir hükümet kurdular. Bu yeni oluşumun adı “Iğdır-Aras Türk Hükümeti” oldu. Hükümetin başkanlığına Emirbey Ekberzade getirildi.
Merkezi Iğdır olan Aras Hükümetinin yayınlanmış olduğu bilgilerde, Iğdır-Aras Cumhuriyeti ve Aras Türk Cumhuriyeti gibi kaşeler kullanması son derece anlamlı idi. O yıllarda Osmanlı Monarşi ile yönetilirken onun bir parçası üzerinde minik bir cumhuriyetin kurulması çok ilginç ve anlamlı idi. Bu bağlamda Iğdır Aras Türk Hükümetini Anadolu topraklarında kurulan ilk cumhuriyet sayabiliriz.
Hacıbayram Köyü, Ermenistan topraklarında bulunmaktadır.
Bu köyde yaşayanlar Azerbaycan Türkleri idi. 1988 Yılına kadar burada yaşayan Azerbaycan Türkleri baskı ve zulümle Sibirya taraflarına sürülmüş veya katledilmişlerdir.
Arpaçay’ın iki yakasında ve 5o metre mesafede bulunan iki köydeki insanlar birbirilerin akrabalarıdır.
Halıkışlak ve Helimcan Köylüleri bu faciayı çaresizlik içerisinde yakından izlemişlerdir. Geceleri çığlık seslerine göz yaşlarını karıştırmaktan başka bir şey yapamamışlar.
1988 Yılında zulümden kaçmağa teşebbüs eden Nazlı isimli bir kız çocuğunun, Arpaçay’ı geçerken Ermeniler tarafından vurulması sonucunda Arpaçay’da akıp giderken, feryatları halen Halıkışlak köylülerinin hafızasında yankılanmaktadır.
Nazlı’nın çığlıkları aynen:
“Arpaçay'ı aştı taştı, Sel Sara'mı aldı gaştı” öyküsündeki gibi aynı kaderi paylaşmış olarak halen gönülleri dağlamaktadır.
Aras Nehri, Arpaçay ile birleştikten sonra daha çok güçlenerek yürekleri ikiye bölerek akmaya devam eder. Faruk SÜMER’in “Dilucu” sınırı ile ilgili olarak naklettiği bir yazıda: Milli Mücadele Hariciye Nazırlarından Yusuf Kemal (Tengirşek) ve Rıza Nur, Ruslarla anlaşmak yapmak için hareketlerinden bir gün önce (12 Aralık 1922) Mustafa Kemal Paşa ile veda görüşmesi yaparken; Paşam! Ruslar, Dil mıntıkası üzerinde ısrar ederlerse ne yapalım diye sorduklarında; Atatürk, Dil mıntıkası Türk topraklarıdır, Dil Mıntıkası Türkiye sınırları içerisinde kalmalıdır emrini vermiş. Anlaşmada ısrarla Dil Mıntıkası Türkiye sınırları içerisinde bırakılmış. Büyük Önderin Türkiye coğrafyasını ne kadar iyi bildiğini şimdi görüyoruz.
Aras, Hudaaferin, Muan Ovası’nı da ikiye böldükten sonra yukarıda Kür Çayı ile birleşip Hazar Denizine dökülür. Ve yüreklerin yarısı bu tayda ve yarısı o tayda kalır, Araz Nahçıvan’dan geçince suları berraktır.
Kara Dağlarından akıp gelen su kırmızıya, kan rengine benzer. Götür Çayı da Aras ile birleşir. Uzun müddet suları karışmaz. Aras iki renkli akar, biri dupduru, bir de bulanık, kırmızı, hayli aşağıda nihayet iki su kavuşur bulanık berrak suyun üstüne çıkar ve Araz’ın kırmızımtıl rengi meydana gelir. Aras, Arpaçay birleşim noktasında da aynı görünümü verir.
Araz/Aras akar. Aras kayaların altlarından çıkıp geniş vadiye yayılır.
Karabağ Dağlarının, pille, pille inip Araz’a kavuştuğu yerde, Cebrail arazisinde birbirinden 200 - 250 metre mesafede, iki eski köprü vardır, Güneyle, kuzeyi birleştiren (Hudaaferin köprüsü) ve ( Sinik Köprüsü ) Araz/Aras Azerbaycan Türklerinin şah damarlarından biri, bin yıldır bütün bir halkın sevinç ve bereket membası olmuş nehirdir. Şimdi ise gözyaşı ve ayrılık olmuş bir nehirdir. Türklerin meskeni Azerbaycan topraklarını Aras ikiye ayırır. Kuzey Azerbaycan, Güney Azerbaycan: Kafkaslarda Hazar kıyılarında yer alan bu ülkenin acı bir yazgısı vardır. Sürekli seki taşı işlevi görüyor. Derbent, Hazar Denizi ile Kafkas Dağları arasında tarihin ve “Eski dünyanın” kilit noktalarından biridir. Kafdağı’nın kapısıdır. Masallara göre Yecüc, Mecücler bu kapının ardında yaşarlar. Çağlar boyunca haklar kuzeyden güneye sürekli buradan geçmişlerdir.
Yayılma dalgalarının geçiş yeridir. İskitler, Medler, Kimerler buradan geçmişler. İran, Bizans, Roma, Selçuklular, Osmanlı İmparatorluklarının sınırları burada sona ermiştir. Bu devletler için buranın sonrası dünyanın sonu sayılmıştır. Ruhumuzda, şiirimizde, Aras derdi denilen bir dert oluşmuş, kök salıp yayılmış, taş olup milyonlarla Aras Havzası sakinlerinin ve Azerbaycan Türklerinin yüreğine oturmuş. Aras; Iğdır gibi, Bakü gibi, Tebriz gibi, Erdebil, Seki, Şirvan, Gence gibi, çocukluğumuza, ilk hatıralarımıza, ilk arzularımıza, yoldaş olan, kardeş bir sözdür.
Aras, sadece akarsu, Aras, sadece bir nehir değildir. Aras candır, Aras kandır, Aras bir yüreği ikiye bölendir. Volga, İrtiş, Yenisey, Kızılırmak benim kollarımdır.
Aras şahdamarımdır, benim dövüş yollarımdır.



Facebook Beğenenler

Yorum yapılmadı!

Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanabilirsiniz.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.

Kerbela

Kerbela Sayfası